21. Yüzyıl Dergisi'nin 82. Sayısı Çıktı

21. Yüzyıl Dergisi'nin 82. sayısını abonelerimizin dikkatine sunarız...

Editörden...

Rusya, Suriye’de…  ABD’nin uluslararası hukukta açtığı her gediği kendince yeniden anlamlandırarak kullanan Rusya, bugün de Suriye’de “ön alıcı savunma” (preemptive strike) nam-ı diğer Bush Doktrini’ni yeniden anlamlandırıyor. Yani hedefine IŞİD’i alarak “O bana günün birinde vuracak, kanıtlarım var ya da algılıyorum, bu nedenle ondan önce ben ona vurmak durumundayım” diyor. 1999’da NATO operasyonu sürerken Sırbistan üzerinden girerek Kosova havaalanında Rus bayrağı dalgalandırdığında ya da 2009 Gürcistan’a girdiğinde veya Ukrayna’daki adımlarında da aynı yöntemi izliyordu ve NATO gibi varlığını “Sovyetler” üzerinden meşrulaştıran bir “güvenlik örgütü” tüm bu adımlarda sessiz kalmakla/ yeterli olacak düzeyde tepki vermemekle bugün Rusya’nın Suriye’deki varlığının da önünü açmış oldu. Dahası ABD zaten meşru müdafaanın alanını genişlettiği oranda kuvvete başvurma konusundaki yasağın alanını sadece kendisi için değil diğerleri için de daraltmıştı. Ancak mesele sadece uluslararası hukuk ve uluslararası ilişkilerde yeni bir dönüşüm ya da kargaşaya yol açabilecek yeni bir adımın atılmış olması meselesi değil.  Rusya’nın operasyonu Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. İlk gününden notalar verildi, uyarılar yapıldı, tetikte bekleyiş haline geçildi… Öte yandan Yeni gelişme Avrupa’nın yüzde 80’i Suriyelilerden oluşan sığınmacı sorununu çözümünü de etkileyecektir.

Öte yandan Rusya’nın müdahalesi olmasaydı dahi Ankara, Şam, Bağdat, Tahran, Londra, Moskova ve Washington merkezli gelişmeler Suriye'de kısa bir süre içinde bir uçtan diğerine savrulma yaratmıştı ve belirsizlikler yeni tür bilinmezler yaratmıştı. Şimdi de yeni bir denklemle karşı karşıyayız.  Bu sayımızda Rusya’nın Suriye çıkarmasını ön plana aldık, iki kıymetli yazarımız konuyu sizler için farklı noktalarıyla değerlendirdi: Şanlı Bahadır Koç ve Serhat Erkmen…  Operasyonun arka planını neden, boyut, şekil bağlamında incelediğimiz gibi olası yeni gelişmeleri de inceledik. Diğer aktörlerin muhtemel tepkilerini ve bu tepkilerin Türkiye için neden olabileceği zorluk, tehdit, risk ve fırsatları değerlendirdik.

Sayfalarımıza mülteci ya da sığınmacı sorununa Avrupa’nın bakışını bir kez daha, bu kez Dilek Yiğit’in çalışmasıyla taşıdık. Rusya’nın hamlesi uluslararası gündemi bir anda değiştirmişse de yaşanmakta olan büyük göç henüz sonuçlarını doğurmadı bile… Avrupa, küresel ekonomik krizden sonra şimdi de demografik yapısının değişeceği söylemleri, gelenlerin yerleştirilmesi ya da nasıl olacaksa bir başka ülkeye doğru iletilmesi, vatandaşlarının çoktan başlamış olan protestoları, yabancı düşmanlığı gibi sorunlarla boğuşmak zorunda kalacak. Koşullar Suriye içerisinde “güvenli bölge” oluşturulmasını gündeme getiriyorsa da toplumsal hafızada kelimenin karşılığı o kadar da güvenli olmadığı için “güvenli bölge” teklifleri reddediliyor. Dünya yönetim anlayışı bakımından da haritalar ya da nüfusun dağılımı açısından da hızlı bir değişim geçiriyor. Türkiye’yi en çok ilgilendirenleri dikkatinize sunmaya devam ediyoruz.

Gelecek sayıda görüşmek üzere iyi okumalar dileriz…

Gözde Kılıç Yaşın

 

82. Sayıda bulunan makalelerin özetleri:

 

Avrupa’da Sığınmacı Krizi Ve Schengen Alanına Etkileri

Dilek YİĞİT

Sözde Arap Baharı sonrasında Ortadoğu’da yaşanan insanlık dramının sığınma boyutu, 3 yaşındaki Suriyeli Aylan’ın ailesiyle birlikte Yunanistan’ın Kos adasına gitmek isterken boğulması ve cansız bedeninin Bodrum sahiline vurması ile Avrupalıların gözleri önüne, şimdiye kadar hiç olmadığı şekilde, net olarak serilmiştir. Aylan’ın dünya basınına yansıyan fotoğrafı, başta Batı kamuoyu olmak üzere küresel kamuoyunda kızgınlık ve tepki yaratmıştır.

Çin’in Enerji Güvenliği ve Karşılaştığı Riskler

Sabir ASKEROĞLU

Çin ekonomisindeki reform ve açıklık, ülke ekonomisinin hızla gelişimini ve kalkınmayı;  sanayileşme de beraberinde kentleşmeyi getirdi. Bu sayede Çin, ABD’den sonra dünyanın ikinci büyük ekonomisi haline geldi. Çin’in ekonomik dev haline gelmesi, beraberinde petrol ve doğalgaz başta olmak üzere enerji talebinin artmasına neden oldu. Enerji alanında dış bağımlılığının artması, enerji güvenliği sorununu da beraberinde getirdi. Enerji kaynaklarına erişimin herhangi bir sebeple sekteye uğraması, Çin ekonomisi için büyük tehdit olacaktır.

Hindistan'ın Orta Asya Politikasında Güvenlik

Mehmet  Çağatay ABUŞOĞLU

Hindistan gerek nüfus gerek ekonomi alanındaki yükselişiyle önemini arttıran bir ülkedir. Sahip olduğu jeopolitik ve barındırdığı kaynaklar ile küresel siyasette önemini gün geçtikçe arttıran Orta Asya yükselişteki büyük güçlerin de dikkatini çekmektedir. Rusya, Çin ve ABD'nin bölgedeki politikaları ön planda tutulsa da Hindistan da Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerinde ciddi bir yol kat etmiştir. Hindistan'ın Orta Asya politikalarında ve ilişkilerinde öncelikli başlıklardan birisi ise güvenliktir.

Millet teorisyeni iki Marksist: Benedict Anderson ve Tom Nairn

İskender ÖKSÜZ

Türkiye’de “Hayali Cemaatler” kitabından sık söz edilen, Cambridge ve Cornell mezunu ve Cornell Üniversitesi emekli profesörü, siyaset bilimcisi ve tarihçi Benedict Anderson Marksist’tir ama aynı zamanda koyu bir İrlanda milliyetçisidir. Milliyeti küçümsemek isteyenler ise bu kitabın ismini, “İşte, bilim gösteriyor ki millet ve milliyet hayalîdir” tavrıyla öne sürerler. Bunlar kitabı okuma zahmetine katlanmamış entelektüellerdir! Anderson, gerçek dışı anlamında hayalî değil, hayal edilen diyor: Kullandığı kelime “imagined”dir, “imaginary” değil.

Rusya “Gemileri Karadan Yürüterek” 40 Yıl Sonra Tekrar “Sıcak Denizlere İnerken”

Şanlı Bahadır KOÇ

Çin ve İran dahil ABD’nin makinesine Rusya kadar “kum atan” ve onun hayatını bu kadar zorlaştıran başka bir devlet yok. Gürcistan’dan Ukrayna’ya, oradan Suriye’ye yaptığı hamlelerin somut maddi getirilerinin boyutu, sürdürülebilirliği ve son tahlilde ne kadar akıllıca olduğu tartışılır olsa da Putin ortaya iyi bir şov koyabiliyor.  Obama bölgede sorumlulukları başkalarıyla paylaşmak istediğini söylerken kastettiği herhalde Putin ve bu tür bir adım değildi.

Rusya'nın Suriye Çıkarması: Yeni Oyun-Yeni Denge

Serhat ERKMEN

Ağustos ve Eylül 2015, Türkiye'nin Suriye politikası ve Suriye'deki stratejik dengelerin değişimi açısından son derece önemli bir dönem olmuştur. Ankara, Şam, Bağdat, Tahran, Londra, Moskova ve Washington merkezli gelişmeler Suriye'de kısa bir süre içinde bir uçtan diğerine savrulma yaratmıştır. Öyle ki Eylül ayının ilk haftasında Türkiye, Suriye'de bir güvenli bölge oluşturmak için doğrudan ve sınırlı bir askeri müdahale için düğmeye basmışken ayın ortalarında denklem tamamen değişmiş, Esad rejiminin kalıcılığına dair önemli bir dönemeç dönülmüştür. Rusya'nın müdahalesiyle birlikte ise yeni bir denklem ortaya çıkmıştır.

Rusya’daki Vahabiliğin IŞİD ile Bağlantısı

İsmet Anıl DUMAN

Rusya Federasyonu IŞİD etkeni nedeniyle artan bir terör tehdidi ile karşı karşıyadır. Hem terörist sayısı hem de terörist grupların niteliği açısından Rusya’nın endişeleri artmaktadır. Rusya için Vahabilik mevcut hali ile bile önemli bir güvenlik sorunu teşekkül etmektedir. Yazıda IŞİD ’e katılım nedenleri,   IŞİD’ e katılım faktörünün Kafkasya’daki Vahabi yapılanma üzerindeki etkileri, Kafkas kökenlilerin IŞİD’e katılımlarının Rusya Federasyonu açısından yarattığı sorunlar ve sonuçlar, küresel terörizme Rusya’daki Müslümanların entegre olmasıve sonuçları incelenmiştir.

 

Venezuela-Kolombiya Sınır Krizi

Kubilayhan ERMAN

Venezuela’da Nicolás Maduro hükümeti, son aylarda büyüyen ekonomik sorunlarına çözüm bulmaya çalışırken, muhalefet liderlerinden Leopoldo López’in Eylül ayı başında yaklaşık on dört yıl hapse mahkûm edilmesi ülkedeki muhalefet sürecine yeni bir boyut katmıştır. Bu olayın uluslararası alanda da yankıları olmuştur. López’in mahkûmiyetinden kısa bir süre önce ortaya çıkan gelişme ise Maduro hükümeti açısından olumlu ya da olumsuz sonuçlar doğurabilecek niteliktedir. Venezuela ve Kolombiya sınırında yaşanan olaylara bağlı olarak başlayan kriz süreci uluslararası kamuoyunun dikkatini de bu coğrafyaya çekmiştir.

En Büyük Düşman Küresel Ekonomik Sistem

Nejat TARAKÇI

Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrası 1990’da Kapitalizm, yeni bir organizasyonla Küresel Ekonomik Sisteme (Finans-Kapital Sistem)  dönüştü. Ancak Emperyalizmin yüksek kar uğruna her türlü sömürü olan hedefi değişmedi. Sadece daha yumuşak ve sinsi stratejilere geçildi. Sistem, takip eden 25 yılda dünya devletlerinin yüzde 90’ından fazlasını ele geçirdi. 2007’deki ekonomik krize rağmen sistem, hâkimiyetini devam ettiriyor. Yunanistan gibi, sistemden rahatsız olan birçok ülke alternatifsizlikten çıkış yolu bulamıyor.

 

Tarihte Bu Ay

Türkistan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti

15 Ekim 1918 – 24 Ekim 1924

Başkenti Taşkent olan Türkistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti her ne kadar bir Rus düzeni ve yönetimi idare ediliyor da olsa tüm Türklerin tek bir yönetim çatısı altında olmaları Sovyetler için tehlikeli olarak görüldü. 24 Ekim 1924 tarihinde ülkenin boy esasına göre parçalanması yönünde alınan kararlar tatbik edildi ve Türkistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan olarak dört parçaya ayrıldı.

 

82. sayının bültenine şuradan ulaşabilirsiniz: /assets/uploads/files/21.%20Y%C3%9CZYIL%20B%C3%BClteni-R%C3%B6p.%2819%29.pdf

 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...