< < Almanya Tarihi ve Dış Politikası Çerçevesinde Türk-Alman İlişkileri
 Bu sayfayı yazdır

Almanya Tarihi ve Dış Politikası Çerçevesinde Türk-Alman İlişkileri

Yazan  24 Haziran 2021

Hazırlayan: Mustafa Çuhadar

Avrupa toplumları içerisinde en çok okuyan, en çok gezen toplumlardan biri Almanlar, tarihin olumsal sürecinde geç uluslaşmışlardır ve siyasi birliğini geç tamamlaması ile birlikte Fransa, İngiltere, İspanya gibi diğer Avrupa devletlerine nazaran daha geç kolonileşme devrine girmiştir. Aynı şekilde Sanayi Devrimi’ni geç gerçekleştirmiş ancak başarılı olmuştur. 1949’da Soğuk Savaş’ın getirmiş olduğu bir durum olarak Almanya’nın ikiye bölünmesiyle tarihsel süreçte farklı bir devreye girmiş ve Avrupa’daki rolü farklı bir mahiyete girmiştir. Bu dönemde özellikle, tıpkı Türkiye örneğinde olduğu gibi, iki blok arasında bir köprü görevi görmüş ve 1989’da “Utanç Duvarı”nın yıkılması ve iki Almanya’nın birleşmesi ile birlikte Avrupa içerisinde önemli bir rol üstlenmiştir. Her ne kadar iki Almanya’nın birleşmesi o dönemde Avrupa’da bir tedirginlik oluştursa da Almanya’nın, “biz revizyonist bir ülke değiliz, sınırlarımız kabul ediyoruz, biz sorumluluk politikası üstleneceğiz” gibi söylemleriyle bu tedirginlik giderilmiştir. Bugünkü iç siyasi yapısını incelediğimizde anti-totaliter ve kendi koruyan bir demokrasinin Almanya siyasetine hâkim olduğunu görebiliriz, ki bu durumla beraber birleşme sonrası; 17. , 18. , 19. ve 20. yüzyıllarda Avrupa coğrafyasında ortaya çıkan “German Question” bugün Almanya’nın Avrupa Birliği’ne dâhil edilmesi diğer bir deyişle Almanya’nın entegre edilmesi ile çözülmüş görünüyor. Bugün AB içerisinde iki kanattan birisi Almanya, diğeri Fransa’dır. Burada şunu da ifade etmekte fayda var, bugün artık Avrupalılaşmayı olmazsa olmaz gören bir Almanya görüyoruz, çünkü Avrupalılaşma herhangi bir tehdidi ortadan kaldıracaktır. Bugün Almanya Avrupalılaşma da şampiyondur. Almanya’nın yıllar içerisinde AB içerisindeki ağırlığı artmış ve Almanya’nın arzu etmediği bir şeyin Avrupa’da uygulamanın zor olduğu bir sürece girilmiştir. Bu da Avrupa’da “Almanyalaşmış Avrupa” tartışmalarını gündeme getirmektedir.

Almanya’nın dış politikasını incelediğimizde, iç politikada etkili olan ve Federal Alman Anayasası’nın 1. Madde’sini oluşturan insan haklarının baskı altında tutulamaması vurgusu dış politikaya da yansımaktadır. Bugün dünyanın süper güçlerinden biri olmasa da -ki böyle bir hedefi de bulunmuyor- Almanya dünyanın 4. büyük ekonomisini ve sivil gücünü teşkil etmekte ve AB politikalarını şekillendirmede önemli bir etkiye sahiptir. Alman dış politikası en büyük değişimini İkinci Dünya Savaşı sonrası Soğuk Savaş dönemi ile birlikte, militarizmden “barış politikası”na yönelmekle gerçekleştirmektedir. Almanya dış politikasının temel ilkelerini incelediğimizde; herkesle diyalog, barış politikası, denge politikası, ortak Avrupa kimliği, transatlantik ilişkilere önem ve sivil gücün ön plana çıkarılması bulunmaktadır. Burada “sivil güç” kavramı özellikle ön plana çıkmaktadır. Hanns Maull, sivil güç kavramını ulusüstü kurumlarda yer almak ve egemenliği paylaşmak ve sahip olduğu potansiyeli paylaşmak olarak tanımlamaktadır. İşbirliğine hazır olmak ve askeri güç kullanmama çerçevesinde sivil güç kavramı Almanya’nın dış politikasını yönlendiren en önemli etkenlerden biridir. Bu bağlamda, “yumuşak güç” kavramı da ön plana çıkmaktadır. Almanya yumuşak gücün bugün dış politikasında aktif olarak kullanmaktadır.

Bu çerçeveden Almanya-Türkiye ilişkilerine baktığımızda, özellikle 1871 Almanya İmparatorluğu ile başlayıp, Birinci Dünya Savaşı sırasında “kader ortağı” şekline alan ilişkiler tarihin olumsal ilerleyişine baktığımızda farklı boyutlar kazanmıştır. Birinci Dünya Savaşı öncesinde ve sırasında Almanların İngiltere gibi emperyalist devletlere nazaran alenen toprak talebinde bulunmaması Türk siyasisi ve toplumunda o dönemde Almanlara karşı sempatiyi artırmıştır. Özellikle Türk ordusunda Alman subayların aktif olarak yer alması ilişkileri farklı bir veçheye taşımıştır. Buna ek olarak savunma sanayii anlamında ilişkiler farklı bir boyut kazanmıştır. Buna örnek olarak; 1. Dünya Savaşı sırasındaMavzer (Mauser) piyade tüfeklerinin Türk ordusunda kullanılması, sonrasında 2. Dünya Savaşı sırasında kroma karşılık yine silah alınması gösterilebilir. Özellikle iki ülkenin de NATO’ya dâhil olmasıyla savunma sanayii bakımından ilişkiler daha da derinleşmiştir Öte yandan, Soğuk Savaş döneminde, 1949’dan sonra siyasi ilişkiler farklı bir boyut kazanmıştır. Bu dönemde Türkiye’ye en çok yardım sağlayan ülkelerden birisi Almanya olmakla beraber 1960’lı yıllara geldiğimizde Türkiye’den Almanya’ya gerçekleşen işçi göçleri ile ilişkiler farklı bir boyut kazanmıştır. Bugün bu göçlerle birlikte Almanya’da milyonlarca Türk yaşamakta ve iki toplum nerdeyse iç içe geçmiştir ki Alman basınında Türkiye ile ilgili haberlerin sürekli manşet ya da son dakika haber olarak verilmesi bunu ispatlar niteliktedir. Görüldüğü gibi uzun bir geçmişe dayanan iki ülke ilişkileri bugün çok farklı boyutlarla karşımıza çıkmaktadır. Özellikle Türkiye’nin AB’ye uyum sürecinde Almanya’nın işbirliği göze çarpmaktadır ve önemli bir yere sahiptir.  Bugün “dostluk ilişkileri” çerçevesinde nitelendirilen iki ülke ilişkileri birçok alanda işbirliği ile ön plana çıkmaktadır ve görünen odur ki iki ülkenin de çıkarları için ilişkiler bu düzlemde ilerleyecektir.

 

 

Kaynakça

https://edam.org.tr/turkiye-almanya-iliskilerinin-durumu-ve-gelecegi/

https://www.aa.com.tr/tr/analiz/turkiye-almanya-iliskilerini-anlamak-meydan-okumalarla-dolu-isbirligi/1722590

https://setav.org/assets/uploads/2017/10/asimetianaliz.pdf

Uçarol, Rifat. Siyasi Tarih 1914-2014, cilt II, 11. Baskı, Der Yayınları,İstanbul,  2019.

Girgin, Kemal, Diplomatik Anılarla Dış İlişkilerimiz, 2. Baskı, İlgi Yayınevi,, İstanbul 2007.

Armaoğlu, Fahir, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1995), 27. Baskı Kronik Kitap, İstanbul, 2020.