Bu sayfayı yazdır

Bağdadi Kaç Kere Öldü?

Yazan  01 Kasım 2019

Sözde islam devletinin kurucusu ve lideri olan Ebu Bekir Bağdadi, Suriye’nin hiç umulmayan bir yerinde öldürüldüğüne dair haberler ile gündemdeki yerini yeniden aldı.

İdlib’in kuzeyinde Türkiye sınırına oldukça yakın bir noktada olan, Barişa adlı kasabada iha ve jet desteği ile abd öze kuvvetleri tarafından düzenlenen bir operasyon sonucu öldürüldüğü belirtilen Bağdadi ile birlikte eşleri, çocukları ve Bağdadi’nin aranan yardımcılarından Ebu Seyid el Iraki’nin de olduğu belirtildi.

Operasyon sonrasında bina ve çevresi hava saldırıları ile adeta dümdüz edildi. Daha dün sözde Ermeni soykırımı yasa tasarısının Abd parlamentosundan geçmesi yüzünden gündem yine değişse de Bağdadi’nin ölümüne dair düşüncelerimi burada belirtmek isterim.

Ölüm haberini ilk aldığımda ‘’Bağdadi kaç kere öldü?’’ diye tepki verdim. Çünkü daha önce Bağdadi’nin onlarca defa öldürüldüğü yine son dakika olarak gündeme düşmüştü.

Örneğin Bağdadi’nin bu seferki ölümü ve operasyona dair detaylar, çelişkili açıklamaların yanı sıra bazı soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.

Bu çelişkilere dair ilk açıklama Rusya’dan geldi. Rus savunma bakanlığından İgor Konaşenkov, ‘’ABD ve operasyona katılan ülkelerin, Bağdadi'nin El Kaide kontrolündeki bölgede bulunduğuna dair kanıt göstermeleri gerektiğine vurgu yaparak, "Savunma Bakanlığı, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi'nde düzenlenen operasyonla ilgili güvenilir bilgiye sahip değil." diye konuştu.

Operasyonun düzenlendiği bölge, geçtiğimiz aylarda İdlib’te alan hâkimiyeti savaşı veren HTŞ, Huras El Din ve Öso grupları arasında el değiştirdi ve şimdilerde Huras El Din kontrolünde. Bazı kaynaklar tarafından Operasyon düzenlendikten sonra havaya uçurulan evin Ebu Muhammed el Halebi’ye ait olduğu belirtildi. Hatta ölüm haberinin yayınlanmasından sonra evin civarında Huras El Din’e bağlı bazı sözde liderlerin de olduğu söylendi ama Trump’ın açıklamaları sonrasında bu detay da gündemin tozuna dumanına karşıtı gitti.

Detaylar gelmeye başlarken haritayı açıp Barişa’nın yerine bakarak şu soru eşliğinde varsayımlarda bulunmaya başladım;

Neden herhangi bir Arap ili yada coğrafyası değil de İdlib?

Aklıma Bosna savaşından sonra Türkiye’de yakalanan bazı Sırp savaş suçluları ve azılı çete liderleri geldi. Bağdadi de düşmanın bakacağı en son yeri ilk önce tercih ederek, buraya gelmiş ve rahatlıkla burada uzun bir süre kendini gizlemiş olabilirdi. Bu basit ve her zaman geçerliliği olan bir kaide idi…

Oysa Türkiye’nin gözlem noktalarının olduğu, sahada IŞİD’i rakip hatta düşman olarak gören El Kaide’nin hâkimiyet alanında olması sebebiyle buraya gelişi kadar burada kalışı da anlamsız idi.

Çünkü her örgüt, kendi hâkimiyeti altındaki bölgeleri çok sıkı bir şekilde kontrol altında tutar. Bağdadi gibi radikal bir liderin eşleri, çocukları, yardımcıları ve korumalarıyla kolayca buraya gelmesi ve kalması mümkün değildir. Özellikle Tahrir El Şam ile Suriye’de birbirlerine karşı verdikleri mücadeleyi zaman içinde gördüğümüz için İdlib’in Türkiye’ye sınır bölgelerini uzun süredir elinde tutan HTŞ, Bağdadi’nin ele geçirilmesini çok farklı maksatlar için kullanmaktan çekinmezdi.

Bu noktada eklemek isterim ki; Türkiye’ye yakın bir yerde öldürülmesi yüzünden Türkiye’ye yaptırım veya Türkiye karşıtı propaganda unsuru olarak kullanılabilir ama Türkiye kadar Bağdadi’nin buraya gelmesi için izleyeceği muhtemel güzergâha hâkim olan SDF ve Esad rejimi de zan altındadır. Dolayısıyla bu argümanın fazla işleneceğini zannetmiyorum. Özellikle ABD’nin Ermeni ve Yunan diasporası eliyle Türkiye’ye karşı yapacağı çok şey var.

Sözde halifenin ölüm haberinden sonra olaydan paye kapmaya çalışan bir başka örgütün sözde generali olan Mazlum Kobani, operasyona istihbarı destek sağladıklarını söylese de Bağdadi’nin buraya geçerken izlediği güzergâh da şüphesiz onların bölgesinden geçmekteydi ama saklanılan bölgeyle savaşın başından beri hiç ama hiç alakaları yoktu. Yani SDF burada yine argo tabirle kolpa yapıyordu.

Benim aklıma Bağdadi’nin Barişa’ya gelişine dair şu varsayımlar geldi. 

Işid, 2015 yılına gelindiğinde propaganda videolarında belirttiği gibi ‘’Britanya’nın yüzölçümü kadar’’ bir alanı kontrol ediyordu. Deyr Ez Zor kuşatılmıştı, Ayn El Arab ile Haseke arasındaki bağlantı henüz kurulmuş, Fırat Kalkanı Operasyonunun yapılmasına 1 yıl var. Halep şehrindeki Suriye Ordusu varlığı kuşatılmış halde. Ordunun geri kalanı Hanasır dolayından ulaşılmaya çalışıyor ama hem İdlib’teki muhalifler hem de Işid tarafından baskınlara uğruyor. İdlib’teki hâkimiyet savaşı henüz başlamamış. Böylesi karışık ve herkesin birbiriyle meşgul olduğu bir ortamda Bağdadi, o dönemde IŞİD elinde olan Cerablus bölgesinden sessiz sedasız buraya gelmiş, burada uyuyan IŞİD hücrelerinin yardımı ile saklanmış olabilir.

Bağdadi’nin buraya geçmesi mümkün olan bir diğer dönem de Ekim 2017 ile Şubat 2018 arasında Işid’in Kuzeybatı Suriye’ye yaptığı son ve en büyük saldırıları gerçekleştirdiği dönem olabilir. Yaklaşık 4 ay 4 gün süren çatışmalarda Işid, bölgenin hâkimi HTŞ’den 100’den fazla köy alıp yeniden Halep ve İdlib vilayetine girmişti. Bunu fırsat bilen Suriye Ordusu da her iki örgüte saldırıları arttırıp ilerlemeye başlamıştı. Stratejik öneme sahip Ebu Duhur hava alanına ilerleyip ele geçirdi ve İdlib’in hemen hemen bugünkü güneydoğu sınırına yerleşti. Işid ise bir dizi düzensiz saldırı akabinde bölgeden silindi.

Buraya gelen Bağdadi, Suriye ve Rusya’nın saldırıları akabinde 4 milyon Suriyeli’nin kaçmaya hazır beklediği İdlib’te Türkiye sınırına doğru gerçekleşecek bir mülteci akınını beklemeye başladı. Yani bir kargaşa eşliğinde buraya geldi ve yine bir kargaşa ile buradan Türkiye’ye geçecek ve oradan da daha rahat edeceği bir başka coğrafyaya gidecekti. Mesela Sahra çölleri, mesela Hindukuş dağları veya Gürcistan Kafkasları…

Yine de bu ihtimaller HTŞ’nin Bağdadi gibi bir büyük balığı gözden kaçırmayacağı gerçeği karşısında kilitleniyor.

Peki, bundan sonra ne olur?

Türkiye, her lider ölümü ardından hücrelerine ‘’saldırın’’ mesajı veren ve yalnız kurt saldırılarını gerçekleştiren bir örgüte karşı dikkatli olmalı ve tedbirleri arttırmalıdır. Çünkü Trump her ne kadar Bağdadi’nin öldürülmesini zafer gibi servis etse de IŞİD gibi dünyaya yayılmış bir terör örgütünün zayıflayacağını düşünmüyorum. Hatta bugün IŞİD kendini lağvetse bile yıllarca dediğim gibi;

IŞİD gider MIŞİD gelir, her şey kaldığı yerden devam eder.

Ayrıca IŞİD’in IŞİD adını alana kadar geçen süreçte, pek çok kez örgüt liderini ve önemli komutanlarını kaybettiğini söylemek gerekir. Terör örgütleri lider ölümlerini genelde dağılma olarak değil, yeniden toparlanma ve daha çok saldırma nedeni olarak görürler ve ona göre hareket ederler.

Özellikle her sözde hutbesinde ‘’her ölümün bir yeni başlangıç olduğunu’’ vurgulayan Bağdadi’nin örgütü için bu kaide geçerlidir. Bu yüzden IŞİD’in Bağdadi’nin ölümünün militan devşirme veya eldeki militanları daha da hırslandırma maksadı ile kullanılacağına eminim. Hele ki alan hâkimiyetini kaybetmiş olmasına rağmen 1 yılda 1000’den fazla saldırı düzenlemiş bir örgüt bunu bir fırsat olarak görecektir.

Şu da bilinmelidir ki; her ne kadar IŞİD’te her şey Bağdadi’ye bağlıymış gibi gözükse de propagandadan istihbarata kadar her alanda faaliyet gösteren birimler, heyetler, heyetlerin bağlı olduğu şura bulunuyor. Bu yüzden liderler ölse de birimler topyekûn çökmediği müddetçe örgüt bundan pek fazla etkilenmiyor. Şayet lider ölümleri her şeyin sonu olsa, 15 senede IŞİD binlerce kez çökmüş olurdu. Halifenin kesin fetvası yayınlanana kadar, birimlerden sunulan pek çok raporun değerlendirildiğini, tartışıldığını ve sözde halifenin konuşmalarının buna göre düzenlendiğini söylemek gerekir.

Hal böyle olunca Bağdadi daha ölmeden önce yerine geçecek kişi belirlenmiştir. Kim bilir belki halife ilan edilirken, ardından gelecek kişi veya kişiler belirlenmiş bile olabilir.

Pek gündeme gelmeyen bir ihtimal de şu olabilir…

Daha önce onlarca kez ölüm haberi yapılan Bağdadi belki ölmedi. Belki hiç umulmadık bir yerde alakasız bir hayat formu içinde yaşıyor.

Abd böylesi yüksek perdeden sonuçları ilan edilen bir operasyon ile örgütün yeni videolar çekmesini, fotoğraflar yayınlamasını bekliyor olabilir. Sonuçta bunlar da istihbaratın birer unsuru olarak karşımıza çıkıyor.

Olası bir açıklama ve özellikle görüntü paylaşımında yer ve yön tayini yapmayı hedefleyen ABD bölgedeki operasyonları genişletmeyi istiyor ve Suriye’de kalmak için yeni kozlar elde etmeye çalışıyor olabilir. Özellikle Suriye güneydoğusundaki Ömer Petrol ve Gaz Sahasına yerleştiği şu günlerde…

IŞİD’in Bağdadi’nin ölümüne dair açıklama yapıp yapmayacağı, ilerleyen günlerde olayı netliğe kavuşturacaktır.

Ozan Akarsu

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı