Bu sayfayı yazdır

Ermenistan Yol Ayrımında

Yazan  30 Mayıs 2013

Son dönemlerde sıkça gündeme gelen Ermenistan'daki ekonomik durum ve Ermenilerin ülkelerini terk etmesi meselesine geniş bir perspektiften bakmak gerekir. Ermenistan bağımsızlığından günümüze Azerbaycan topraklarındaki işgali ve Türkiye karşısındaki tarihsel iddialar ve iftiralar üzerinden bir yol belirlemiş ve benimsediği bu politikasına bağlı olarak bölgenin iki önemli devleti Azerbaycan ve Türkiye ile ilişkilerini irredentizm ve saldırganlık çerçevesinde şekillendirmiştir. Bu politikaları benimsemesinin sonucu olarak bölgedeki bölgesel ve küresel işbirliklerinden yoksun kalmış, ekonomik bir gelişme göstermediği için de vatandaşlarının büyük bir bölümü açlık sınırında yaşamak zorunda kalmıştır. Açlık ve sefaletin daha sık gündeme geldiği, Ermenistan, Ermeni halkının artık direnme gücünün kalmadığı dönemlerde diaspora Ermenilerinin ve özellikle de Rusya'nın ekonomik yardımları sayesinde varlığını devam ettirmiştir. Fakat bugün itibariyle Ermenistan'ın geldiği noktaya bakıldığında artık halkın beklentilerinin Rusya ve diaspora Ermenileri yardımlarıyla yaşamaktan öteye gitmiştir. Halk ekonomik krizlerden ve yaşam şartlarının altında tabiri caizse bir ölüm kalım mücadelesi vermekten bıkmıştır. Üstelik Ermenistan'dan diğer ülkelere gerçekleştirilen göçler her geçen gün artmaktadır. Bu süreç Ermenistan'ı önemli bir yol ayrımına götürecektir. Ermenilerin iki seçeneği vardır: Birincisi; Rusya'nın ve diasporanın yardımlarını artırmasını isteyerek bir süre daha bu vahim durumu idare ettirmek (bu tablonun uzun yıllar böyle devam edeceğini düşünmek rasyonel tutarlılıktan uzaktır). İkincisi ise Azerbaycan topraklarındaki işgale son vererek Azerbaycan ve Türkiye ile ekonomik ilişkilerini geliştirme yolunu seçmektir (mantıklı olan budur). Sarkisyan yönetiminin, artık Türk karşıtlığının karın doyurmadığını anlaması ve karşılıklı bağımlılığın hakim olduğu bir dünyada çatışma ve savaş ortamından uzaklaşarak, saldırgan ve irredentist politikaları terk ederek, halkının refahını düşünmesi kaçınılmazdır. İşgalin sona erdirilmesi ve Azerbaycan topraklarının boşaltılması, Ermenistan'ın bölgesel işbirliklerine katılmasının önünü açacaktır ve bölgenin gelişmesinin ve istikrarlı bir yapıya kavuşmasının temel adımı atılmış olacaktır. Bu adımın neticesinde (uzun vadede) Ermeni halkın sıkıntılarının ortadan kalkacağını ve refah düzeyinin yükseleceğini söylemek mümkündür.

Ahmet Turan Esen

İlk ve orta öğrenimini Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde tamamlamıştır. Lisans eğitimini (2006-2010 dönemi) Kırıkkale Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde başarıyla tamamlamıştır. Daha sonra Yalova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Uluslararası İlişkiler anabilim dalında Yüksek Lisans eğitimine başlamıştır. Halen Yalova Üniversitesi’nde Yüksek Lisans öğrencisi olan Ahmet Turan Esen, “Türkiye-Azerbaycan İlişkileri ve Türkiye’nin Güney Kafkasya Politikasına Yansımaları” başlıklı yüksek lisans tezini hazırlamaktadır.

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’ndeki görevine Nisan-2012’de başlamıştır.

 

Yabancı Diller

İngilizce

 

Makaleleri

Ahmet Turan Esen, Hakan Boz, Turgay Düğen, Alper Özcan, “Türkiye-Azerbaycan-KKTC Birleşik Devletleri”, 21. Yüzyıl Dergisi, Temmuz - 2012.

Ahmet Turan Esen, “Davutoğlu Bakü’yü Nasıl Küstürdü?” 21. Yüzyıl Türkiye Dergisi, Ekim - 2012.

Ahmet Turan Esen, “Türk Konseyi, Türk Birliği’nin Anahtarı Olur Mu?”, 21. Yüzyıl Türkiye Dergisi, Kasım - 2012.

Ahmet Turan Esen, “Yeni Gürcistan: Batı Ekseninde Rusya’yla Dost”, 21. Yüzyıl Dergisi, Aralık-2012.