Bu sayfayı yazdır

Türkiye’de Yaşanan Kur Artışı ve Enflasyon

Yazan  25 Kasım 2021

Yazan: Duhan Alptürk İNCE

Son yıllarda küresel çapta yaşanan ekonomik daralmalar, Covid-19 pandemisinin yarattığı olumsuz ekonomik etkiler ve Türkiye’nin yaşadığı siyasi krizler, kur üzerinde ciddi bir baskı yarattı. Bu baskının bir sonucu olarak Türk Lirası, yabancı para birimleri karşısında rekor düzeyde değer kaybetti. Özellikle küresel ekonominin en önemli aktörü olan doların karşısında Türk Lirası, tarihinin en kötü performansını gösteriyor.

Kurun yanında,ülke genelinde sunulan ürün ve hizmetlerde her geçen gün baş gösteren çeşitli zamların etkisi görülüyor. Bir yandan olumlu büyüme rakamları açıklanırken bir yandan da iki rakamlı enflasyon rakamları açıklanıyor. Bunun yanında halka yansıyan enflasyonun etkisi ise açıklanan rakamların çok üstünde gözlemleniyor. Her gün yeni çıkan zamlarla ürün fiyatları devamlı yükselme trendinde. Özellikle temel gıda kalemlerine gelen bu zamlar, halkın üzerinde önemli bir bütçe baskısı yaratıyor.

Büyüme gerçekten halkın cebine fayda sağlıyor mu?

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından açıklanan rakamlara göre; Dünya 2021 yılının ikinci çeyreğinde %12 büyüme kaydetti. Bu süreçte ABD %12.5, Almanya %9.8 Birleşik Krallık %22.2, Fransa %19.1 Güney Kore %5.9, Çin %7.9, Hindistan %20.1, Euro Bölgesi %14.8 ve Türkiye %21.7 büyüme gösterdi. Bu rakamlar pandeminin yarattığı olumsuz ekonomik koşulların iyileşmeye başladığının göstergesidir. 2021 yılının ikinci yarısında ise gelişmiş ülkelerde bu ekonomik toparlanmanın daha da hızlanacağı öngörülmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde ise artan vaka sayıları ve bütçeden yatırım desteklerinin payının azaltılması sonucunda bu ekonomik toparlanmanın yavaşlayacağı öngörülmektedir. Özellikle Suudi Arabistan’ın petrol üretimini kısması, ekonomik küçülmeyi beraberinde getirmiştir.

Dünya genelinde aşılanmanın hız kazanması ve pandemi önlemlerinin rahatlaması sonucu 2021’in ilk yarısında, ülkelerde artan kapasite kullanımı ile beraber önemli ekonomik büyümeler izlenmiştir. Türkiye de bu ülkeler arasında yerini almıştır ancak bu gelişme Türkiye’de enflasyona ve istihdama olumlu bir etki yaratamamıştır. Ekonomik büyümeye rağmen fiyat artışları devam etmiştir. Bu durumda ekonomik büyümenin reel piyasaya etkisinin olmadığını göstermektedir.

Kur artışının sebepleri neler?

Bir ülkenin döviz kurlarının artışının birçok farklı sebebi olabilmektedir. Kur artışının en önemli sebeplerinin başında ülkenin riskinin artması gelir. Ülke riskiarttıkça ülkeden döviz çıkışı artar ve ülkeye döviz girişi azalır. Diğer bir sebebi ise ülke içinde artan enflasyonun, dış piyasalarda yerli paranın değerini etkilemesidir. Başka bir sebep de ülke içinde olan siyasi gelişmeler ve rezerv para miktarında yaşanan değişimlerdir.

Peki Kur ve Enflasyon Artarsa…

Ülke içinde enflasyon yükselirse ülkenin tasarrufları düşer. Bu durumda insanlar tasarruflarını başka alanlarda değerlendirmek isterler. Sonuç olarak bankalar mevcut mevduat yapılarını korumak için nominal faizlerde artışa giderler. Bu, piyasada kredileri azaltan bir etkidir.

Kur oranlarındaki artış ise yerli para biriminin değer kaybetmesi anlamına gelmektedir. Artan kur ile birlikte ithalatta maliyet kalemi artmaktadır. İthalatta maliyetin artması ithal edilen mallara göre farklı etkiler göstermektedir. Örneğin; Türkiye’de ithalatta en büyük pay enerjidir. Daha sonra hammadde ve sermaye malları gelmektedir.İthal edilen kalemler üretim için önemli kalemlerdir. Bu durum üretim maliyetlerini ve ürün fiyatlarını arttırmaktadır.

Türkiye’de Yaşanan Kur Artışı

Temel olarak piyasada, miktarı azalan mal veya hizmetin fiyatı artmaktadır. Bu durum döviz içinde temelde aynıdır. Artan ülke riski ve yaşanan siyasi gelişmeler kur hareketlerini etkilemektedir. Ülkemize giren yabancı para azalmıştır ve mevcut yabancı para dışarıya doğru kaçış eğilimindedir.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) zorunlu karşılıklar ile ilgili son aldığı kararları 09.11.2021 tarihinde ResmiGazete’ de yayınladı. “Bu tebliğe göre kıymetli maden depo hesapları hariç 1 yıla kadar vadelimevduat ve katılım fonu hesaplarına uygulanacak olan zorunlu karşılık oranı %23’ten %25’e yükseltildi. 1 yıl ve 1 yıldan daha uzun süreli mevduat ve katılım fonu hesaplarına uygulanacak olan zorunlu karşılık oranı %17’den %19’a yükseltildi.” TCMB bu kararı ile mevcut döviz rezervlerini güçlendirmeyi amaçlamış olabilir ancak bu hamle mevcut döviz yapısını güçlendirmek için yeterli bir hamle değildir. Çünkü artan kur oranları bireylerin tasarruflarını dövizde değerlendirmesine sebep olmaktadır. Artan kurla beraber döviz mevduatları artmaktadır. Bireylerin döviz tasarruflarını arttırması, döviz fiyatlarının yükselmesini daha da hızlandırmaktadır.

Ayrıca ülkemizde yaşanan siyasi gelişmelerde döviz kurlarını olumsuz etkilemektedir. Son dönemde yaşanan on büyükelçi olayı, TCMB’de yaşanan yönetim değişiklikleri vebölgede gerçekleşen siyasi gelişmeler ülke riskini artırmaktadır.

Bunun yanında TCMB Para Piyasası Kurulu (PPK) faiz indirimi kararı aldı. Bunun en önemli sebebi ülkemizde maliyet enflasyonunun yaşanmasıdır. Yani üretim unsurları ve üretim girdi maliyetleri artmaktadır. Maliyet enflasyonunun en önemli sebebi ise kur artışlarıdır.Bu sebeple TL’de yaşanan negatif ayrışma,ülkemizde yaşanan yüksek enflasyon, yüksek işsizlik ve ülke rezervlerinin ekside olması sebebiyle hızla devam etmektedir. Dolar mevcut yabancı para birimleri içerisinde bizi en çok ilgilendiren para birimidir. Bunun sebebi dünya genelinde rezerv para olması, ülkemizin dış borçlanmasını dolar cinsinden gerçekleştiriyor olması ve çoğunlukla küresel ticaretin dolarla gerçekleşiyor olmasıdır.Ayrıca ABD Merkez Bankası’nın (FED), aldığı faiz oranlarını artırma yoluyla piyasaya sağladığı likiditeyi geri çekme kararı doların daha güçlü hale geleceğini göstermektedir. Bu durum ülkemiz için olumsuz bir tablo çizmektedir.

Dolar endeksi ve diğer ülkelerdeki artışlar incelendiğinde ülkemizdeki dolar artışının dış etkenlerden ziyade iç etkenlerden kaynaklandığı görülmektedir. Bunda yöneticilerin tavrı ve açıklamaları etkili olmaktadır. Ülke rezervleri hakkında yapılan ve rezerv sıkıntısını görmezden gelen açıklamalar ülke risklerini arttırmakta ve yatırımcıları tedirgin etmektedir. Yabancı yatırımcılar ekonomik istikrara önem vermektedirler.

Yaşanan bu gelişmeler insanların aklına döviz kurlarının bilinçli olarak arttırıldığı görüşünü getirmektedir. Küresel çapta pandeminin ortaya koyduğu üretim stratejilerinin ve tedarik zincirlerinin zayıf noktalarının geliştirilmesinin tartışıldığı bu ortamda acaba mevcut yönetim artan kur oranları ile Avrupa ve Amerika için düşük maliyetli iş gücü sahası mı oluşturmaya çalışıyor? Artan kur oranları ile beraber coğrafi konum avantajı bulunan Türkiye’nin, Çin ve Hindistan’a alternatif olması mı hedefleniyor?

İnsanların aklına gelen bu sorular gerçekten bir hedef mi yoksa sadece bir komplo teorisi mi bilinmez ama kur artışının ve enflasyonun kontrol altına alınması gerektiği yok sayılamaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebeple 18.11.2021 tarihinde yapılan PPK toplantısında yeniden bir faiz indirim kararı alınmasıpiyasayı şaşırtan bir haber olmamıştır. Ancak bu yapılan hamle döviz kurlarını hızlı şekilde yükseltmiştir. Bunun başlıca sebebi yüksek enflasyon olan bir ekonomide faiz indirimi kararı bireylerin tasarruflarını korumak için başka yatırım araçlarına yönelmesine sebep olmaktadır. Bu dönemlerde yatırımcılar altın, dolar ya da hisse senedi gibi yatırımlara yönelmektedir. Döviz yatırımlarının artması da kurlara artış olarak yansımaktadır. Ayrıca faizin düşük olması tasarruflardan elde edilen geliri azalttığı için tüketim eğilimini yükseltmekte bu durumda enflasyonu arttırmaktadır. Sonuç olarak faiz indirim kararı kurları arttırdı bu durumda maliyet enflasyonu yaşayan ülkemizde üretim maliyetlerini arttıracak ve yeni fiyat artışlarını beraberinde getirecek.

Yönetim en kısa zamanda faiz indirimi veya zorunlu karşılık oranları değişimi gibi kısa vadeli çözümler yerine yapısal reforma yönelmeli ve uzun vadeli bir ekonomik çözüm modeli oluşturarak Türk Lirası’nı hakkettiği değere ulaştırmalıdır. Bu sayede maliyet enflasyonu ile mücadele edilebilecektir. Acilen kur oranları aşağı çekilmeli ve enflasyon iki haneli sayılardan tek haneliye sayılara geçmeye başlamalıdır.

 

 

Kaynakça

  • IMF World Economic Outlook RecoveryDuring a PandemicHealthConcerns, SupplyDisruptions, andPricePressures 2021 OCT
  • Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler Bülteni-2021/2 (Nisan-Haziran)
  • https://www.bloomberght.com/tcmb-zorunlu-karsilik-oranlarini-artirdi-2291644
  • https://www.federalreserve.gov/
  • https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Temel+Faaliyetler/Para+Politikasi/Zorunlu+Karsilik+Oranlari/