Özet: Yeni korona virüsünün sebep olduğu Covid-19 hastalığı dünya genelinde bir salgına dönüştü. Sebep olduğu sağlık problemlerinin yanında siyasi, ekonomik ve birçok başka alana doğrudan etkileri olmaktadır ve dünyanın geleceğini etkilemeye adaydır.
Uluslararası sistemde çeşitli güç değişimleri yaşansa da köklü yenilikler dünya savaşları gibi büyük olaylar sonrasında mümkün olur. Bu nedenle uluslararası sistemin yapısı stabildir.
Pandemi sonrası oluşacak yeni yapı, mevcut küresel düzende bir değişime bu yüzden de devletler arasında çıkar çatışmalarının tavan yapabileceği bir potansiyele de ev sahipliği yapacaktır.
ÖZET
Bu çalışmada Koronavirüs sürecinde mevcut durum incelenmiştir. Çalışmanın ilk kısmında Koronavirüs sürecinde Türkiye ekonomisini bekleyen fırsatlar ve tehditler ele alınmıştır.
Özet
Dünya tarihini liderler, savaşlar, ihtilaller gibi etkileyen durumlardan biri de salgın hastalıklardır. Salgın hastalıklar etkilerini yoğun bir şekilde hissettikleri dönemler ve sonraları itibariyle, ölümlerle birlikte bir değişim/dönüşüm getirmektedirler.
2020’ye girerken yazdığımız bir öngörü raporunda, teknolojiye 2 farklı yönden bakıyorduk; birincisi “gelişmeler”, ikincisi “sınırlamalar”[1]. Korona salgını bu tartışmaları “teknoloji, hemen şimdi” haline sokarken, bir yandan da —zaten var olan— “kişisel takip, gözetim endişeleri”ni daha yukarıya taşıdı.
Profesyonel ekonomistler bir tarafa, ekonomi okuyucusu olan herkesin de bilebileceği gibi Türk Ekonomisi, bilhassa 2018 Ağustosunda oluşan kur atağı sonrası kırılganlıkları artmış bir ekonomidir.
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı Zeki Bodur, Baskent Üniversitesi Siyaset Bilimi Ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Başkanı Yelda Ongun ile röportaj "Korona Sonrası Yeni Dünya Düzeni Ve Rusya" başlığı altında bir söyleşi gerçekleştirdi.
Yeni dönemde küresel dünyada hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı üzerinde antant kalındığı görülmektedir. Değişim başladı ancak insan davranışının teknoloji kadar hızlı değişmediği de bir gerçek.
Türkiye, Korona salgınına eş zamanlı olarak dört krizi yaşarken yakalanmıştır. Bu krizler popülist uygulamalarla kurumları yıkan ve hukukun üstünlüğü ilkesini yok sayan tek adam rejiminin neden olduğu devlet krizi; iç barışı tehlikeye düşürecek ölçüde Türk Milletini ayrıştıran milli birlik krizi, Türkiye’nin üretimden kopup dış borç bağımlısı bir rant ekonomisi olmasının sonucunda saplandığı ekonomik kriz ve Türkiye’nin demografik yapısını değiştirerek milli kimliğini tahrip ederek, iç savaş sosyolojisi hazırlayan Suriyeli sığınmacılar krizleridir.[1]
Avrupa Birliği’nin (AB) omurgasını teşkil eden Brüksel bürokrasisi Kovid-19 kriziyle yüzleşmek anlamında felce uğradı. Böylelikle AB’nin kuruluşundan bu yana merkez siyasetçi sınıfının alabildiğine yüceleştirdiği meşhur “Avrupa dayanışması” olgusunun aslında basit bir söylemden ibaret olduğu anlaşıldı.
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü - 27-11-2023
Yazan: Duhan Alptürk İNCE
Doç. Dr. Dilek Yiğit - 20 Kasım 2023
Dört ulustan oluşan -İngilizler, İskoçlar, Galliler ve Kuzey İrlandalılar- Birleşik Krallık’ta milliyetçilik denildiğinde akla başlıca iki siyasi parti gelmektedir.
Doç. Dr. Dilek Yiğit - 17 Kasım 2023
Macaristan Başbakanı Victor Orban ismi ile Avrupa Birliği (AB) kavramı yan yana geldi mi adeta atmosferi bir gerginlik kaplar; bir tarafta supranasyonel, üye devletlerin egemenlik haklarını törpüleyen ve dolayısıyla da…
Prof.Dr. Alaeddin Yalçınkaya - 16 Kasım 2023
Dünyanın gözü önünde yaşanan Gazze soykırımı 40 günü geçerken, bölgesel, kültürel, dinsel sebeplerle konuya çok daha hassas olması gereken Türk Devletleri Teşkilatı, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı gibi İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)…
Doç. Dr. Dilek Yiğit - 16 Kasım 2023
Birleşik Krallık genel seçim sürecine girmiş iken ve anketler iktidardaki Muhafazakar Parti’nin kuvvetle muhtemel genel seçimleri kaybedeceğine ve Britanya’nın İşçi Partisi’nin iktidarına geçeceğine işaret ederken Başbakan Rishi Sunak kabinede revizyona…