Bu sayfayı yazdır

Libya’da Gidişat Hangi Yönde?

Yazan  25 Haziran 2021

Yazan: Berkay Acir

Arap Baharı

17 Aralık 2010 tarihinde Tunus’ta başlayan isyan hareketi çok kısa bir zaman zarfında tüm Orta Doğu’ya yayılmış, Mısır ve Tunus başta olmak üzere birçok lideri koltuğundan etmiştir. Muhammed Buazizi isimli Tunuslu bir seyyar satıcının kendisini ateşe vermesinin ardından gelen olayların bugün Orta Doğu’yu bu duruma sokacağı tahmin bile edilemezdi. Buazizi’nin yakmış olduğu ateş hızla “Arap Baharı” adı altında yayılmış ve Libya’ya da sıçramıştır. Kaddafi 1969’da bir darbeyle iktidarı ele aldığında, Birleşik Libya Krallığında meydana gelen kabileciliği, nepotizmi ve sosyal adaletsizliği ortadan kaldıracağını vaat ediyordu. Kaddafi’nin devrimi ‘ideolojik bağlılığı tesis etmek’ şiarını benimsemiş, ancak iktidarını sağlamlaştırma döneminde Kaddafi bizatihi eleştirdiği kabileciliği ve nepotizmi kendisi uygulamıştır. Devletin önemli kademelerine ve özellikle güvenlik bürokrasisine, akrabalarını ve bağlı bulunduğu kabilenin üyelerini getirmiştir. Bu durumu eleştiren isyanlar ve Arap Baharı’nın yayılması neticesinde Libya’da çatışmalar başlamıştır.

Olayların ülke çapına genişlemesi ABD önderliğindeki Batılı devletlere aradıkları fırsatı vermişti. Yıllardır Kaddafi rejimini “Başıbozuk Devlet” olarak niteleyen Batı, diğer Arap coğrafyalarında hiç uygulamadığı bir yönteme başvurarak NATO ve Birleşmiş Milletleri (BM) devreye soktu. BM Güvenlik Konseyi’nin almış olduğu iki karar, Libya’ya gerçekleşen askerî müdahaleye ön ayak olmuştur. Buna göre, BM Güvenlik Konseyi 26 Şubat 2011 tarihinde, Libya’da meydana gelen sivillere karşı kullanılan kuvveti ve sivillere uygulanan şiddeti, ayrıca büyük ve yaygın insan hakları ihlallerinin varlığını kınayan 1970 sayılı kararını aldı (S/RES/1970, 2011). Güvenlik Konseyi’nin insani durumu merkeze aldığı söz konusu kararda, Libya hükümetinin sivillere karşı giriştiği insan hakları ihlallerini, insanlığa karşı suç kapsamında değerlendirmektedir (S/RES/1970, 2011). Alınan karar, insan hakları ihlallerinin derhal durdurulmasını ve Libya hükümetinin bu konuda elinden geleni yapmasını istiyordu. Ayrıca Libya’ya yapılacak her türlü silah transferini durduran silah ambargosunu da hayata geçiriyordu. Yetkiler arasında kara işgal gücü bulunmamakla beraber, 19 Mart 2011 tarihinde Fransa önderliğinde gerçekleşen hava bombardımanına herhangi bir engel sunmuyordu. Kararda dikkat çeken bir başka husus ise, Libya’nın ‘paralı asker’ kullanmasının kınanması ve ‘paralı askerlere’ uygulanacak silah ambargosunun ciddiyetle kontrol altında tutulması istenmesidir (S/RES/1973, 2011: paragraf.13-18). Bilindiği üzere ‘paralı asker’ kullanmak mevcut uluslararası hukuk açısından ayrıca bir hukuk ihlali olarak değerlendirilmektedir.

BM Güvenlik Konseyi kararlarının da gösterdiği üzere, Uluslararası Toplum Libya’da gerçekleşmesi beklenen rejim değişikliğinden yana tavır aldı. Bunun en bariz örneği, Libya Temas Grubu’nun Libya Ulusal Geçiş Hükümetini Libya’nın meşru hükümeti olarak tanıması ve akabinde tanınmanın Afrika Birliği nezdinde de gerçekleşmesi gösterilebilir. Uluslararası müdahalenin de katkısı ile Kaddafi’nin 20 Ekim 2011 tarihinde Sirte’de yakalanması ve öldürülmesi sonucunda Libya’da 42 yıllık Kaddafi dönemi son buldu. Kaddafi’nin devrilmesinden sonra ise ülke genelinde oluşan otorite boşluğu bugün bile çözüme kavuşmuş değildir. Ülkenin kabile yapısı ve bölgesel ilişki ağları, ülkeyi içinden çıkılmaz bir istikrarsızlığa sürüklemiştir.

Kaddafi sonrası Libya

NATO bombardımanının hızlandırmış olduğu Kaddafi Karşıtı devrim hareketi, Kaddafi’nin yakalanıp öldürülmesi ile başarıya ulaşmıştır, en azından başarıya ulaştığı ilan edilmiştir. 42 yıl süren hükümranlıktan sonra Libya’nın, Kaddafi sonrası dönemde daha özgür ve devlet fonksiyonlarını yerine getirebilen ideal bir yapıya kavuşacağı tahayyül ediliyordu. Ne var ki, Kaddafi’nin devrilmesi sadece rejimi sona erdirmemiş, buna müteakip devlet aygıtını da yerinden etmiştir. Kaddafi karşıtı koalisyon Ulusal Geçiş Hükümeti adı altında devrim örgütlemiş, Kaddafi’nin devrilmesinden sonra da kısa bir süre faaliyetlerine devam etmiştir. Ağustos 2012’den Ağustos 2014’e kadar ülkenin seçilmiş parlamentosu görevini üstlenecek olan Genel Ulusal Kongre (GUK), 7 Temmuz 2012 seçimleri ile teşkil edilmiştir. Böylece Geçici Konsey görevini başarıyla tamamlamış oluyordu.

Ancak iç savaş süresi içinde yer alan muhalif gruplar ele geçirdikleri bölgeleri korumak niyetiyle silah bırakmaktan vazgeçmediler. Trablus’taki yeni hükümet, milislere söz geçirmeyi başaramadı ve merkezi hükümet demokratik kurumları sürdürebilecek, düzeni sağlayabilecek noktaya gelemedi. Milis gruplar ülkenin çeşitli varlık ve yapılarına el koyarken, Trablus’un bunları durduracak güçlü bir ordusu yoktu; milis liderler boşluktan faydalanarak ülkede siyasi güç elde etme yarışına girişti. 2014 seçimlerinin yapılması ve yeni bir hükümetin kurulması gündeme gelmesine rağmen fiilen Libya üç ana bölgeye bölünmüştü. Ülke coğrafyasının çok büyük bölümü Libya Ulusal Ordusu desteğindeki (Bingazi) Tobruk Hükümetinin kontrolündeydi. İkinci büyük otoriteyse 2015 yılında BM inisiyatifiyle kurulan ve merkezi Trablus’da bulunan Ulusal Mutabakat Hükümetiydi. Üçüncü büyük güç ise güney batı çöllerinde yerleşik Tuareg ve Tebu ailelerinin başını çektiği Berberi aşiretleriydi. Geleneksel Berberi kabileciliğini savunan Tuareg’ler savaştan sonra güçlerini merkezi otoriteye bırakmak istemediler. Bu üç otoritenin yanında IŞİD (DAEŞ) milisleriyle, diğer küçük ama silahlı yerel grupların varlıkları da vardı.

BM öncülüğünde gerçekleşen en önemli uzlaşı adımı, 2015 yılı aralık ayında Fas’ın Şikrat kentinde imzalanan ‘Libya Siyasi Antlaşması’ydı. 17 Aralık tarihli Libya Siyasi Antlaşması’nın imza edilmesini müteakip BM Güvenlik Konseyi 2259 (2015) sayılı kararını alıyor ve imza edilen metne olan uluslararası desteği vurguluyordu (S/RES/2259, 2015). Karara göre BM Güvenlik Konseyi, antlaşma uyarınca tesis edilmesi ön görülen Ulusal Uyum Hükümeti’nin gerek duyduğu uluslararası desteği sağlıyor ve bu antlaşmayı tarihsel bir fırsat olarak değerlendiriyordu. Libya Siyasi Antlaşması’nın öngördüğü Ulusal Mutabakat Hükümeti Serrac’ın Başbakanlığında Trablus’a geldi ve yönetimi devraldı. Bu vesileyle Batı ülkelerinin çoğunun desteklediği Ulusal Mutabakat Hükümeti kurulmuş oldu. Mısır yakınlarındaki Tobruk kentinde merkezlenen General Halife Hafter’in liderlik ettiği Libya Ulusal Ordusu’nun kontrolündeki Temsilciler Meclisi ise bu kararı tanımadı. Hafter, başına getirildiği Libya Ulusal Ordusu’nu 2014 yılındaki güç boşluğundan faydalanarak, ardından da bazı milis gruplarla ittifak kurarak güçlendirdi. Sırtını Ulusal Ordu’ya dayayan Tobruk’taki Temsilciler Meclisi ve Hafter, başkent Trablus’ta hak iddia etti. Bu sürecin ardından, zaten senelerce diktatörlük ve çatışmalarla yıpranmış ve istikrarı unutmuş Libya’da birbirine rakip iki hükümet oluştu. Ülkedeki bu parçalı yapı siyasî yapının ve dolayısıyla ülkenin istikrara kavuşmasını engellenmektedir. Eylül 2018’den itibaren yeniden alevlenen çatışmalar, Libya’nın öncelikle tüm ülke ve uluslararası camia tarafından kabul görecek meşru bir yönetime kavuşması gerekliliğini açıkça göstermektedir.

Türkiye ile ilişkileri

Libya’da 2011 yılında Muammer Kaddafi’nin devrilmesi sonrasında yaşanan süreçte Türkiye, Ulusal Geçiş Konseyi’ni Libya halkının tek temsilcisi olarak tanımış, yeni dönemde Trablus’a büyükelçi atayan ilk devlet olmuştur. Ancak takip eden süreçte yaşanan siyasî kaos ve iç savaş ortamı sebebiyle Türkiye Trablus Büyükelçiliği ve Bingazi Konsolosluğu’nun faaliyetlerini durdurmuş ve bu birimler iki yıl kapalı kaldıktan sonra Mayıs 2016’da tekrar açılmıştır. Öte yandan 2011 yılında ülkenin yeniden yapılanması sürecine katkı vermek için başlatılan fakat aynı şekilde 2014 yılında askıya alınan yardım projelerinin de gerekli şartlar sağlandığında devam ettirilmesi öngörülmekteydi. Bu kapsamda Türkiye, Libya’da tüm taraflarla kalıcı bir barışın ve diplomatik çözümün sağlanması için çaba sarf etmektedir.

İki ülke arasındaki ticarî ilişkiler uzun yıllardır güçlü bir şekilde devam etmektedir. Öyle ki Türkiye ithalatta Çin’den sonra Libya’nın en önemli ortağı konumundadır. Türkiye’nin Libya’ya ihracatı 2000’li yılların başında 100 milyon dolar seviyelerindeyken 2010’larda 2 milyar dolar seviyelerine yükselmiş, ancak iç savaş nedeniyle belirgin bir düşüş yaşanmıştır. Türk şirketleri, tek başlarına ya da Libyalı ortaklarıyla birlikte genelde alt ve üst yapı alanında faaliyet göstermekte olup, inşaat projeleri üstlenmişlerdir. 2010 yılı sonunda 200 kadar firmanın toplam tutarı 20 milyar Doları bulan 300’ün üzerindeki projesi olaylar nedeniyle 2011 yılında tamamen durmuştur. İthalatta ise 2007 yılına kadar yüksek miktarda petrol alımı sebebiyle 2 milyar doları aşan ithalat rakamları, son yıllarda 200 milyon civarında seyretmektedir. 2017 yılında 881 milyon doları Türkiye’den Libya’ya ihracat, 248 milyon doları ithalat olmak üzere, toplam ticaret hacmi 1.129 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.

Türkiye ile Libya arasında Kasım 2019'da imzalanan deniz yetki alanları anlaşması sonrası ülkeler arası askeri, siyasi diplomatik ve ekonomik ilişkiler gelişmeye devam ediyor. Özellikle şubatta geçici hükümetin görevi devralması sonrasında ülkeler arası ekonomik ilişkiler hızlanırken, gelişmeler Türkiye'nin ihracatına da olumlu yansıdı. Ocak-mayıs döneminde Türkiye geneli ihracat yüzde 38,3 artarken Libya'da bu rakam yüzde 67'ye ulaştı. İlk 5 ayda Libya’ya ihracat 983 milyon dolar oldu. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye-Libya İş Konseyi Başkanı Murtaza Karanfil, Libya'daki geçici hükümetin bütçeyi onaylamasıyla birlikte ihracat rakamının yıl sonuna kadar 3 milyar doları aşmasını öngördüklerini söyledi. Libya’da siyasî istikrar ve güvenliğin tam olarak sağlanması halinde bu seviyenin hızlı bir şekilde yükselmesi beklenmektedir. Türkiye’nin Libya’ya ihraç ettiği başlıca ürünler, mücevher, mobilya ürünleri, demir-çelik, konserve deniz ürünleri, halı, plastik ambalaj, hijyenik kâğıt ürünler ve temel gıda maddeleri; başlıca ithal ürünleri ise ham altın, hurda metal, petrol yağları ve gümüştür.

Değişimin Başlangıcı olarak Türkiye

Türkiye ile Libya arasında imzalanan Askeri ve Güvenlik İşbirliği Anlaşması, Libya’daki siyasi durumu kısa bir sürede büyük bir değişime uğratmayı başardı. Bu anlaşma, aynı zamanda iki ülke arasındaki deniz sınırlarını da düzenliyordu. Kasım 2019’un sonunda imzalanan anlaşma; güvenlik, askeri eğitim, savunma sanayii, teröre karşı mücadele, düzensiz göç, lojistik, harita, askeri planlama, bilgi ve tecrübe alışverişi ve gerekli durumlarda savunma ve güvenlik iş birliği ofisi kurulması gibi konularda iş birliğini ön görüyordu. Türkiye ile Libya arasında güvenlik ve askeri alanlarında iş birliğini ön gören bu anlaşma, sahadaki ilk meyvelerini 26 Mart’ta vermeye başladı. Libya Ulusal Mütabakat Hükümeti (UMH), bu tarihte Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır ve Suudi Arabistan’ın desteğini alan Halife Hafter’e bağlı kuvvetlerin 14 aydır kuşatma altında tuttuğu başkent Trablus’un tehditten kurtarılmasını hedefleyen “Barış Fırtınası Operasyonu”nu başlattı. Barış Fırtınası Operasyonu, Türkiye’nin fiili yardımının başlangıcı olarak nitelenebilir. Operasyon, kısa süre içinde büyük başarı kazanarak Trablus’a oldukça yaklaşan Hafter kuvvetlerini 500 kilometre uzağa itmeyi başardı. Türkiye’nin UMH’ye verdiği destekle gelen başarılar, Libya’daki silahlı çatışmalarda önemli bir değişim meydana getirirken ülkedeki siyasi sürece ve farklı ağırlıklarda olsa dış müdahalede bulunan tarafları da etkilemiştir. Türkiye'nin Libya'da Aralık’ta başlayan askeri müdahalesi sahadaki durumu değiştirdi ve yaklaşık bir yıldır başkentin eteklerinde ayaklanan Hafter güçlerinin saldırısına son verdi. Uluslararası toplumun da baskıları sonucu Libya Başbakanı Serrac ve Tobruk Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih, 21 Ağustos'ta karşılıklı ateşkes ilan ettiklerini duyurdu. İsviçre'nin Cenevre kentinde 19-23 Ekim 2020'de düzenlenen 5+5 Ortak Askeri Komite toplantıları sonucunda Libya hükümeti ile Hafter güçlerinden heyetler arasında kalıcı ateşkes anlaşması imzalandı. Bazı uzmanlar, Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin elde ettiği başarıları Libya’da altı yıldır devam eden iç savaşta dönüm noktası olarak nitelendiriyor.

Ankara’nın da bu Kuzey Afrika ülkesinde öne çıkan baskın dış güç olma potansiyeli de dikkat çekiyor. Uzmanlar, Ankara’nın Libya’yı, Türkiye’nin bölgedeki siyasi ve ekonomik ağırlığını güvence altına alacak biçimde şekillendirmeye çalıştığı görüşünü dile getiriyor. Amerika’nın Sesi’ne (VOA) konuşan Uluslararası Kriz Grubu (ICG) Türkiye Direktörü Nigar Göksel, “Türkiye’nin ana motivasyonu, Libya’nın Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin etkisi altına girmesini önlemek oldu. Bu olmuş olsaydı, Ankara’nın sadece Libya’da değil Doğu Akdeniz’deki jeostratejik ve ekonomik çıkarları darbe alırdı” dedi. Türkiye Libya'ya müdahale etmemiş olsaydı Hafter muhtemelen hem Trablus'u ele geçirmiş olacak hem de UMH'yi ortadan kaldırmış olacaktı. Trablus'un düşmesiyle birlikte Türkiye Akdeniz ölçekli jeopolitik rekabette büyük ihtimalle savunmacı bir pozisyonda yalnız başına kalacaktı. Türkiye’nin şu an bölgedeki amacı Libya’nın bütün olarak bir araya gelip istikrara kavuşması gibi duruyor. Çünkü bu gerçekleşirse Türkiye sahada yakaladığı başarıyı masada da devam ettirebilir.

Berlin Konferansı

Libya'da kalıcı bir ateşkes sağlanması için çatışmanın tarafları Rusya ve Türkiye'nin girişimiyle Moskova'da bir araya gelmişti. Amaç, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 8 Ocak 2020’de İstanbul'da yaptığı ateşkes çağrısının ardından yürürlüğe giren ateşkesi kalıcı hale getirmek ve bir anlaşma metni imzalamaktı. Ancak Hafter'in anlaşma metnindeki bazı bölümlere itiraz etmesi ve Moskova'yı terk etmesiyle birlikte bu girişim başarısızlığa uğramıştı ve umutlar Almanya'nın girişimiyle Berlin'de düzenlenecek konferansa kalmıştı.

Ocak 2020’de Berlin Konferansı’na ev sahipliği yapan Almanya Başbakanı Merkel, tarafların üzerinde uzlaştığı yol haritasının Birleşmiş Milletler’in barış çabalarına katkı sunacağını söylemişti. Libya Konferansı sonunda, 55 maddelik bir sonuç bildirgesi yayınlandı. Konferansa katılan Türkiye, Rusya, Çin, Mısır, Cezayir, Birleşik Arap Emirlikleri, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Kongo Cumhuriyeti ile BM, Avrupa Birliği, Afrika ve Arap Birliği'nin üzerinde uzlaştıkları sonuç bildirgesinde tarafların, "Libya'nın egemenliğine, bağımsızlığına, toprak ve ulusal bütünlüğüne güçlü bağlılığımızı yineliyoruz" ifadelerine yer verildi. Ancak Libyalıların öncülük ettiği bir siyasi sürecin çatışmalara son vererek kalıcı barışı temin edebileceği belirtilen bildirgede, ihtilafın çözümünde BM'nin merkezi bir role sahip olduğu vurgulandı. Konferansta liderler, Libya'ya her türlü dış müdahalenin son verilmesi ve BM'nin silah ambargosu kararının uygulanması konusunda uzlaşmıştı.

Siyasi Diyalog Forumu

Berlin konferansından sonra çatışmalar durmayınca Siyasi Diyalog Forumu siyaseten Libya’daki devrim sonrasındaki ikinci kırılma anı olarak ortaya çıktı. Daha önce BM’nin gözetiminde, Fas’ın Suheyrat kentinde 17 Aralık 2015’te varılan “Libya Siyasi Anlaşması” uyarınca Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanlık Konseyi kurulmuştu. 9 Kasım 2020’de Tunus’ta başlayan ve Libya’daki farklı siyasi ve sosyal kesimleri temsilen seçilen 75 kişi ile yürütülen Libya Siyasi Diyalog Forumu’nda ise, 24 Aralık 2021’de Libya’da genel seçimlere gidilmesi kararlaştırıldı. Forum kapsamında, ülkedeki devlet kurumlarının birleştirilmesi ve seçimlere kadar ülkeyi yönetecek yeni bir Başkanlık Konseyi ve yürütme organının belirlenmesi hedeflendi. Forum bir dizi görüşmenin sonunda önce prosedürü, 5 Şubat 2021 tarihli toplantısında da seçimlere kadar Libya’yı yönetecek geçici hükümeti kuracak olan başbakanı ve –başbakan dahil– dört kişilik Başkanlık Konseyini belirledi. Buna göre geçici hükümeti oluşturacak Başbakan Abdülhamid Dbeybe, Konsey Başkanı da Yunus Menfi oldu.

İkinci Berlin Konferansı

İlki 19 Ocak 2020’de yapılan Libya Konferansı, 23 Haziran 2021'de Berlin'in ev sahipliğinde bir kez daha düzenlendi. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas'ın daveti üzerine gerçekleşen konferansa, Libya'dan Başbakan Abdulhamid Dibeybe ve Dışişleri Bakanı Necla el-Menguş'un yanı sıra Türkiye, ABD, Rusya, İsviçre, Tunus, Fransa, İtalya, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, İngiltere, Hollanda, Cezayir, Çin, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Avrupa Birliği, Afrika Birliği ve Arap Birliğinden dışişleri bakanları ve üst düzey temsilciler düzeyinde katılım oldu. Bu konferansta, ilk konferansın 55 maddelik kararı gözden geçirildi. Bir gün süren konferansın ardından 58 maddelik sonuç bildirgesi yayınlandı. Libya'yı ilk kez geçiş hükümeti temsil etti. Görüşmelerde ana gündem genel seçimler ve yabancı güçlerin ülkeden çekilmesi oldu. BM tahminlerine göre, Aralık 2020'de Libya'da yaklaşık 20 bin yabancı paralı asker konuşlandırıldı ve bu rakam o zaman beri kayda değer bir oranda değişmedi.

Konferansın öncesinde Almanya Dışişleri Bakanı Maas, konferansta yabancı güçlerin çekilmesi konusunun tamamen netleştirmeyi amaçladığını belirterek "İlk Libya konferansında alınan kararlar geçerlidir, bunu bütün taraflar açısında açıklığa kavuşturacağız." demişti. Merkel ise "Libya’ya yönelik ortak bir sinyal göndermemiz önemli. Libya halkının, gelecekleri hakkında kendilerinin karar vermesini istiyoruz." dedi. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise Libya Dışişleri Bakanı Nacla el-Manguş ile görüşmüştü ve ABD Dışişleri Sözcüsü Ned Price, “İki bakan, 23 Haziran'da yapılacak Libya   İkinci Berlin Konferansı'nı ele aldılar ve Aralık 2021'de yapılacak ulusal seçimlerin önemini vurguladılar" ifadelerini kullanmıştı. Görüşmede, 23 Ekim 2020'de yapılan ateşkes anlaşmasının tam olarak uygulanması gereğine dikkat çekildiğini kaydeden Price, iki bakanın Libya'daki tüm yabancı güçlerin ve paralı askerlerin derhal ülkeden çekilmesi gerektiğine vurgu yaptıklarını belirtmişti. Libya'da Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi'nin başkanı Akile Salih ise seçimlerin planlandığı üzere 24 Aralık 2021'de yapılmasını engellemeye yönelik tüm girişimleri tamamen reddettiklerini söylemişti. Mısır ve Rusya’da açıklamalarında süreci desteklediklerini ifade ederken, Yunanistan konferansa davet edilmedi.

 

Konferansa dönecek olursak, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Libya konulu İkinci Berlin Konferansı’na video yoluyla seslendi. Birinci Berlin Konferansı'nın yapıldığı Ocak 2020’den bu yana Libya konusunda birçok gelişme kaydettiklerini belirten Guterres, “Siyasi Yol Haritası'nın tam olarak uygulanması yoluyla bu ilerlemeyi geliştirmek için bugün buradayız.” dedi. Guterres, "Tüm yabancı güçlerin ve paralı askerlerin Libya'dan çekilmesi de dahil tüm dış müdahalelere son vermeliyiz." şeklinde konuştu. Konferansın açılışında konuşan Libya Başbakanı Abdulhamid Dibeybe de Libya'nın güvenlik durumunun, paralı askerlerin ve siyasi yönelimli askeri güçlerin varlığı nedeniyle istikrarsız durumda olduğunu söyleyerek, "Güvenlik teşkilatının birleştirilmesinde kaydedilen ilerlemeye rağmen, siyasi yönelimli askeri güçlerin varlığı ve Libya'nın güneyinde ve diğer bazı bölgelerde terör unsurlarının varlığı nedeniyle siyasi sürece ilişkin endişeler var." dedi. Libya Başbakanı, kararlı ve tarihi bir pozisyon almalarını gerektiren bir dönemde olduklarına işaret ederek, "Libya'nın birliği için çalışıyoruz. Libya bir buçuk yıl önce bölünme tehdidiyle karşı karşıyaydı." diye konuştu. Libya'da 24 Aralık'ta yapılmasına karar verilen genel ve başkanlık seçimlerine ilişkin, "Seçimler 6 ay uzağımızda ve hala bütçenin onaylanmamasına ek olarak iç anlaşmazlıklar var." diyen Dibeybe, şöyle devam etti: "(Libya halkına) kendilerini kimin temsil edeceğini seçme fırsatını vermek ve bu yolda tüm engelleri aşmak için hiçbir çabadan kaçınmayacağım. Libya'nın buradaki dostlarının da seçimlere doğru giden yolu hazırlamalarını istiyorum."

Konferans sonrasında Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, 16 ülke ve dört uluslararası kuruluştan temsilcilerin katıldığı konferansı, "başarılı" olarak değerlendirdi. Libya Dışişleri Bakanı Najla Mangoush görüşmelerin ardından yaptığı basın açıklamasında detay vermeden, “Birkaç gün içerisinde iki taraftan da birliklerin çekileceğini umuyorum” dedi. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas ise, 'Türkiye ile Rusya'nın olası bir geri çekilmenin dengeyi koruma adına adım adım olacağı ve bir gecede tamamlanmayacağı konusunda bir görüş birliği içinde olduklarını' dile getirdi. Maas, "Libya'da barış ve istikrar için 24 Aralık'ta yapılacak seçimler kadar önemli hiçbir şey yok." dedi. Seçim tarihine saygı gösterilmesi çağrısında bulunan Maas, "Onlarca yıllık diktatörlük ve yıllar süren çatışmaların ardından Libya halkı artık sesini duyurmak istiyor." diye konuştu. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise Libya konulu İkinci Berlin Konferansı'nda Libya'nın barış, güvenlik, istikrar ve egemenliğine destek vermeye devam edeceklerini vurguladıklarını belirtti.

İkinci Berlin Konferansı Sonuç Bildirgesi

  • Konferansın 58 maddelik sonuç bildirgesinde, katılımcıların, ilk olarak 19 Ocak 2020'de düzenlenen Berlin Konferansı'nda verilen taahhütleri yineledikleri ve yeniden onayladıklarına yer verildi. Libya’da ki durumun 19 Ocak 2020’de düzenlenen Berlin konferansından bu yana ilerlediği, düşmanlıkların sona erdiği, ateşkesin yürürlüğe girdiği, petrol ambargosunun kaldırıldığı belirtildi. Libyalı tüm taraflar arasında Libya liderliğinde ve Libya’nın sahiplendiği kapsayıcı bir siyasi diyaloğun Birleşmiş Milletler’in de desteğiyle başladığı belirtilen sonuç bildirisinde, geçici bir yönetim birimi olan Ulusal Birlik Hükümeti’nin Temsilciler Meclisi tarafından da onaylandığı hatırlatıldı.
  • Libya Başbakanı Dibeybe'nin, ülkedeki seçimlerin zamanında gerçekleştirilmesine bağlılığını yinelediği belirtildi. Ancak çatışmalara neden olan sorunların aşılması, Libya’nın egemenliğinin sağlanması, ilerlemenin sürdürülmesi, barışın ve refahın geri gelmesi için daha atılması gereken çok adımın olduğu belirtildi. "24 Aralık 2021 için belirlenen Ulusal Başkanlık ve Parlamento seçimleri, Libya Siyasi Diyalog Forumu tarafından Tunus'ta Kasım 2020'de belirlenen Yol Haritasında anlaşmaya varıldığı üzere gerçekleşmeli ve seçim sonuçları tüm taraflar tarafından kabul edilmelidir. Gerekli anayasal ve hukuki düzenlemeler uygulanmalıdır." ifadesine yer verildi.
  • Bu kapsamda gerekli yasal ve anayasal düzenlemelerin yapılması gerekliliği vurgulandı. 5.maddede "Tüm yabancı güçler ve paralı askerler gecikmeksizin Libya'dan çekilmelidir." ifadesi yer aldı. Ancak maddeye Türkiye bu maddeye şerh (reservation) koydu. Maddenin devamında "Güvenlik sektörü reformdan geçirilmeli ve birleşik, sivil ve gözetime tabi bir otoriteye sıkı bir şekilde bağlı olmalıdır. Ülke genelinde kaynakların şeffaf ve adil dağılımı sağlanmalıdır. İnsan hakları ihlalleri ile uluslararası hukuka yönelik ihlaller ele alınmalı ve kapsayıcı, kapsamlı ve hak temelli bir ulusal uzlaşı ve geçiş dönemi adaleti süreci başlatılmalıdır. Libya içi kapsayıcı diyalog devam etmelidir." denildi.
  • Libyalı taraflara, "yeni bir sayfa açma ve geçmişteki çatışmaları geride bırakma" çağrısı yapılan bildirgede, taraflardan, devlet kurumlarının birleştirilmesi ve siyasi geçiş dönemlerinin sona erdirilmesi yönünde ciddi adımlar atmaları istendi.
  • "Libyalıların öncülüğünde BM tarafından yürütülen siyasi sürece ve Libya'nın egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne ve ulusal birliğine olan güçlü bağlılıklarını yineledikleri" vurgulandı.
  • “Çatışmadan veya Libya'nın iç işlerine müdahaleden kaçınma taahhüdümüzü yineliyor ve tüm uluslararası aktörleri de aynısını yapmaya çağırıyoruz.” denildi.
  • “Libya Siyasi Diyalog Forumu'nun rolünü, başarılarını, Yol Haritasını ve yeterli güven oyuyla bir araya gelen Temsilciler Meclisi’ni takdir ediyoruz.” denildi. Bütün Libyalı makamlara ve otoritelere ülkeyi yeniden birleştirme yolunda daha fazla adım atmaları için çağrı yapıldı.
  • Temsilciler Meclisi'ne, geçici Başkanlık Konseyi'ne, geçici Ulusal Birlik Hükümeti’ne ve diğer tüm otoritelere 24 Aralık 2021’de adil, özgür ve kapsayıcı seçim yapmaları için gerekli tüm hazırlıkları yapmaları söylendi.
  • Kadınların ve gençlerin Libya’nın demokratik geçiş süreci, çatışmaların çözümü ve barışın tesisi süreçlerine tam, etkili ve anlamlı şekilde katılmasının teşvik edildiği belirtildi. “Geçici Ulusal Birlik Hükümeti’ne kadınları en az %30 oranında üst düzey görevlere aday gösterilmesi çağrısı yapıyoruz” denildi.
  • 23 Ekim 2020 Ateşkes Anlaşmasını memnuniyetle karşılıyor ve destekliyoruz, diğer tüm paralı askerlerin ve yabancı savaşçıların bölgeden çekilmesi çağrısında bulunuyoruz denildi. Ayrıca, tüm Libyalı tarafların bu kararı daha fazla gecikmeden uygulaması ve tüm BM Üye Devletlerinin Ateşkes Anlaşmasının tam olarak uygulanmasına saygı duyması ve desteklemesi için şiddetle çağrısını yaptılar.
  • İlgili tüm aktörlere Birleşmiş Millet Güvenlik Konseyi ambargolarına uymaları çağrısında bulundular. Tüm tarafların silah ambargosunu ya da ateşkesi delen; barışı, istikrarı ve güvenliği tehdit eden ya da başarılı siyasi geçiş sürecine engel olmak isteyenlerin ulusal önlemlerle birlikte BM Güvenlik Konseyi’nin yaptırımlarına uyum sağlamaları istendi.
  • “Yasadışı transfer ve istikrarsızlaştırıcı silah birikimi ve silahlı grupların ve paralı askerlerin akışından kaynaklanan tehditler de dahil olmak üzere çatışmanın komşu ülkeler üzerindeki etkisinden endişe duyuyoruz.” denildi.
  • “Libya'nın tüm sınırlarını ve silahlı grupların ve silahların sınır ötesi hareketini kontrol etmesi için geçici Başkanlık Konseyi'ni ve geçici Ulusal Birlik Hükümeti’ni desteklemeyi taahhüt ediyoruz.”
  • 2259 (2015), 2441 (2018) ve 2571 (2021) Birleşmiş Millet Güvenlik Konseyi Kararları uyarınca Ulusal Petrol Şirketi'nin (NOC) Libya'nın tek bağımsız ve yasal petrol kuruluşu olduğunu vurguluyoruz.
  • Libya makamlarına gözaltı merkezlerinin kapatılması ve kök sebepleri de dahil olmak üzere göçü ele almak için kapsamlı yaklaşım geliştirmeye yardım etmeyi taahhüt ediyoruz.
  • Libya hakkındaki bu İkinci Berlin Konferansı'nın sonuçlarını BM Güvenlik Konseyi'nin dikkatine getireceğiz.

Değerlendirme

5.maddede "Tüm yabancı güçler ve paralı askerler gecikmeksizin Libya'dan çekilmelidir." ifadesine Türkiye şerh (reservation) koydu. Peki bu ne anlama geliyor?

Geçtiğimiz mayıs ayında Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ortak basın toplantısında, Libya'dan "tüm birlikler ve paralı askerlerin çekilmesi gerektiğini" söylediğinde, Çavuşoğlu, "yabancı terörist savaşçılarla, meşru mevcudiyeti karıştırmamak gerekir" diyerek itiraz etmiş ve iki egemen ülke arasındaki anlaşmalara müdahale edilmesini doğru bulmadıklarını savunmuştu. Çavuşoğlu o toplantıda "Libya'da bulunan çok sayıda yabancı savaşçılar, paralı askerler var, bunların çekilmesi konusunda hem fikiriz. Fakat iki egemen ülke arasında bir anlaşma gereği buraya verilen askeri eğitim ve danışmanlık desteği gibi ülkenin ihtiyacı olan desteklerin sona ermesi Libya’nın yararına değil ve iki ülke arasındaki bu tür anlaşmalara müdahale edilmesi doğru bir yaklaşım olmaz. Hele hele yabancı terörist savaşçılarla, meşru mevcudiyeti de karıştırmamak gerekir diye düşünüyoruz." demişti. Bunun tam olarak ne anlama geldiği önümüzdeki günlerde muhtemelen açığa kavuşacaktır ancak benim çıkarımıma göre Türkiye dışarıdan getirilen misyonerlerin ve askerlerin çekilmesini istese de iki ülke arasındaki anlaşmalar sonucunda oraya giden Türk askerlerinin haklı olarak kalmaya devam etmesini istiyor. Uluslararası anlaşmalarda metnin altına imzayı koyduğunuzda tamamından sorumlu olacağınız için, karşı çıktığınız maddelere bu şekilde şerh koymak yaygın bir davranış.

İngiliz haber ajansı Reuters ise, Libya’dan asker çekilmesi konusunda Türkiye ile Rusya'nın anlaştığını öne sürdü. Ankara ve Moskova yönetimleri arasında, yabancı askerlerin çekilmesi ve normalleşmenin sağlanması noktasında bir takvim oluşturulduğu iddia edildi. ABD’li yetkilinin iddiasına göre, Rusya ve Türkiye karşılıklı olarak 300’er Suriyeli savaşçıyı geri çekme hedefi için çalışacaklar. Ancak yukarıda da belirttiğim gibi Türkiye ikili anlaşmalar sonucunda eğitim ve destek amaçlı gönderdiği Türk askerlerini geri çekmek istemeyecektir.

Hafter'e bağlı milisler, 19 Ocak 2020'deki Berlin Konferansı düzenlenmeden sadece bir gün önce, 18 Ocak'ta "Petrol Hilali" bölgesindeki Brega, Ras Lanuf, Hariga, Zuveytine ve Sidra'daki petrol ihracat limanlarını kapatmıştı. İkincisi düzenlenecek konferansın öncesinde de Hafter milislerinin ülkenin güneyinde "terörle mücadele" iddiasıyla başlattığını duyurduğu "operasyonlar", diyalog ortamının yine silahla bozulacağı endişelerini artırıyor. Yeni dönemde Başkanlık Konseyi, Başkomutanlığı uhdesinde bulunduracaktı. Muhammed el-Menfi’nin başkanlık ettiği Konsey de zaten bir süre sonra ülkede "Görevleri ne olursa olsun askeri birliklerin yerinin değiştirilmesi ya da hangi amaçla olursa olsun askeri birlikleri harekete geçirmek ya da personel, silah veya mühimmat transferinin kesinlikle yasak" olduğunu ilan etti. Ayrıca, ülkedeki iki farklı ordu yapısını da dikkate alarak, askerlerin tansiyonu yükseltecek açıklamalarını da yasakladı. Hafter’in ise bu yasaklara uymadığı görülüyor. Hafter’e bağlı milisler, ülkenin birçok noktasında petrol sahalarını kontrol altında tutuyor. Hafter, ülkenin güneyine başlattığı askeri operasyon ile terörle mücadelede Batı’ya kendisinin potansiyel bir müttefik olduğu mesajını vermek istiyor. Fransa’nın da bölgedeki operasyonunu sonlandırdığını açıkladığı bugünlerde, Hafter’in terörle mücadele bahanesiyle Batılı güçleri etkileyip, etkilemeyeceği merak konusu. Ayrıca, Libya hükümeti, ateşkes anlaşmasının maddelerinden birini yerine getirerek, ülkenin doğu ile batı yakasını birbirine bağlayan ancak iki yıldır kapalı olan Misrata-Sirte sahil yolunun batı tarafını yeniden sivillerin hizmetine açarken, Halife Hafter yolun kendi kontrolündeki doğu kısmının açılmasını reddetti.

Batılı ülkelerin ise anladığım kadarıyla son gündem başlığı Libya’nın yeniden yapılandırılmasında aktif rol almak ve Libya petrol gelirinden şirketleri aracılığıyla pay almak. Bu konuda İtalya, Fransa ve Birleşik Krallık kendi büyükelçileri ve bakanları aracılığıyla büyük bir rekabet içinde. Bu sebeple ülkeden bütün yabancı güçlerin ve misyonerlerin çekilmesi ve belli bir ölçüde istikrar gelmesi gerektiğini düşünüyorlar. Böylece Libya pastasından onlarda paylarını alabilecekler. Konferansın sonuç bildirgesini incelediğimizde ilk Berlin Konferansı’nın sonuç bildirgesinin güncelleşmiş hali diyebiliriz, pek çok madde bir hayli benziyor. Ülke hala pek çok aktör açısından bir hayli bölünmüş vaziyette ve Hafter dahil kimse gücünü elinden kolay kolay bırakmak istemeyecektir. Ülkelerin dışişlerinde belli ölçüde yumuşama ve içişlerine odaklanma istediği bugünlerde bu sonuçlar bir miktar işe yarasa da hedeflenen istikrar ve barışı getirip getiremeyeceğini ise önümüzdeki zamanlarda göreceğiz. Bundan sonraki iki hedef, sayısı 20.000 olan dış kaynaklı askerlerin ülkeden aşamalı olarak çekilmesi ve seçimlerin ise adil ve özgür bir şekilde öngörüldüğü 24 Aralık 2021 tarihinde yapılması olarak gözüküyor.

 

 

Kaynakça:

https://www.auswaertiges-amt.de/blob/2467828/97c011e84d3ad46c179c10837058a559/210623-lby-abschlusserk-download-en-data.pdf (İkinci Berlin Konferansı sonuç bildirgesi)

https://insamer.com/tr/libya_986.htm

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/572773

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/507937

https://www.reuters.com/world/africa/libya-needs-hold-election-december-ensure-lasting-peace-blinken-2021-06-23/

https://www.aljazeera.com/news/2021/6/23/world-powers-to-meet-in-berlin-to-address-libya-crisis

https://t24.com.tr/haber/10-soruda-libya-hakkinda-her-sey-bugune-nasil-gelindi-dunya-neden-ilgili-turkiye-nin-plani-ne,854962

https://www.libyagundemi.com/libya-buyuk-degisimlerin-savasi

https://www.libyagundemi.com/libyada-taktikten-stratejiye

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/fransiz-lopinion-gazetesi-turkiyenin-libyadaki-askeri-mudahalesi-sahadaki-durumu-degistirdi/1848997

https://www.amerikaninsesi.com/a/turkiye-libyadaki-savasa-neden-dahil-oldu/5451075.html

https://www.dw.com/tr/maas-ve-%C3%A7avu%C5%9Fo%C4%9Flu-aras%C4%B1nda-libya-anla%C5%9Fmazl%C4%B1%C4%9F%C4%B1/a-57450478

https://www.dw.com/tr/bm-libyadaki-yabanc%C4%B1-askerler-%C3%A7ekilsin/a-56518774

https://www.dw.com/tr/ikinci-libya-konferans%C4%B1-23-haziranda-berlinde/a-57748312

https://www.dw.com/tr/libya-i%C3%A7in-yol-haritas%C4%B1-berlinde-kabul-edildi/a-52062205

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/turkiyenin-destegi-2020-yilinda-libyanin-kaderini-degistirdi/2093486

https://tr.sputniknews.com/abd/202106181044761944-blinken-libya-disisleri-bakani-mengus-ile-berlinde-duzenlenecek-libya-konferansini-gorustu/

https://www.ortadoguhaber.com/haberler/2-berlin-konferansi-oncesi-libya-da-hafter-huzursuzlugu

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/libya-konulu-ikinci-berlin-konferansinin-sonuc-bildirgesinde-secimlerin-ongorulen-sekilde-yapilmasi-istendi/2283234

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/libya-konulu-ikinci-berlin-konferansi-sona-erdi/2282877 https://www.aa.com.tr/tr/dunya/merkel-libya-halkinin-gelecekleri-hakkinda-kendilerinin-karar-vermesini-istiyoruz/2283382

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/bm-libyada-ateskese-tam-uyulmasi-barisin-tesisi-icin-cok-onemli/2282995

https://tr.sputniknews.com/abd/202106181044761944-blinken-libya-disisleri-bakani-mengus-ile-berlinde-duzenlenecek-libya-konferansini-gorustu/

https://tr.sputniknews.com/afrika/202106171044760888-libya-temsilciler-meclisi-baskani-salih-secimlerin-engellenmesine-yonelik-girisimleri-reddediyoruz/

https://www.aa.com.tr/tr/politika/disisleri-bakani-cavusoglu-libya-nin-baris-guvenlik-ve-egemenligine-destek-vermeye-devam-edecegimizi-vurguladik/2283378

https://www.trthaber.com/haber/dunya/hafterin-yeni-adimi-ne-anlama-geliyor-589829.html

https://www.amerikaninsesi.com/a/libya-konferansinda-yabanci-askerler-cikmali-vurgusu/5940071.html

http://trablus.be.mfa.gov.tr/Mission/ShowInfoNote/157183

https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/turkiyenin-libyaya-ihracat-artisi-yuzde-67ye-ulasti/2274307