OBAMA ORTA DOĞU BARIŞI KONUSUNDA ŞEREFLİ MAĞLUBİYETTEN FAZLASINI İSTİYORSA
 Bu sayfayı yazdır

OBAMA ORTA DOĞU BARIŞI KONUSUNDA ŞEREFLİ MAĞLUBİYETTEN FAZLASINI İSTİYORSA

Yazan  26 Nisan 2010
Barış konusunda zorlanması gereken tek değil ama asıl taraf İsrail’dir. Obama’nın İsrail’i çözüme zorlamaya ihtiyacı ve hakkı vardır. Gücü ve isteği de. Ama ABD Başkanının sonuç almak için gerekli yaratıcılık, cesaret, irade, dayanıklılık, beceri, pl

Obama'ya, "şu anda şartlar barışa uygun değil" diyenler olacaktır.[1] Bunlar kabaca üç gruba ayrılabilir: İlki, zaten barışı hiçbir zaman istemeyenlerdir. İkinci grup ise, Filistinliler bölünmüşken şimdi bir de ağırlık merkezi sağda olan bir İsrail Hükümeti kurulması halinde iki tarafta da süreci yürütecekler güçsüz, isteksiz ya da kararsız olacağı için başarı için umutlu olmanın objektif nedenlerle güç olduğunu düşünenlerdir. Bu ikinci grup, Obama'nın barış için enerjisini ve siyasi sermayesini mevcut olumsuz koşularda heba etmesinin Amerikan Yönetimi'nde bir yılgınlık yaratmasından endişe etmektedirler. Onlara göre, bu başarısızlık duygusu ileride şartlar değişip daha uygun bir ortam doğsa bile dosyaya tekrar el atmada Obama'yı isteksiz hale getirebilir. Ama tecrübe ile sabittir ki, barış konusunda zaman ABD Başkanlarının aleyhine işlemektedir. Barış konusunda şartların oluşmasını bekleme diye bir lüks yoktur. Çünkü "bir şey yapılmazsa" muhtemelen şartlar hiçbir zaman müsait olmayacaktır. Bunların dışındaki üçüncü bir grup ise barış için ortamı ABD'nin kendisinin yaratması gerektiğini, aksi takdirde bu sorunun hiç çözülmeyeceğini, iki tarafta da barışın önünü kesmek isteyenlerin değişik provokasyonlarla süreci hep "birinci kareye" ve hatta daha geriye götüreceğini savunmaktadır.

Biden'ın İsrail gezisinde yaşanan krizle beraber aradaki farkların berraklaştığı bir dönem yaşandı. Bu Obama'ya konuyu gündemin üst sıralarına taşıma fırsatı verdi. Bu fırsat heba edilmemelidir. Çünkü İsrail hükümetleri gelecekte bu tür bir hata yapmamak konusunda daha dikkatli olabilirler. ABD'nin İsrail'e karşı teoride ve pratikte sahip olduğu leverajlar arasında yer alan askeri ve ekonomik yardım, İran'a karşı koruma şemsiyesi ve BM ve uluslararası kurumlarda diplomatik desteğin geri çekilebileceği endişesini taşımazsa İsrail'i barışa ikna etmek kolay olmayabilir. Önümüzdeki dönemde Obama'nın Netanyahu'nun direncini kırmak için BM'deki oylamalarda vetosuyla İsrail'i korumaktan çekimser kalarak vazgeçmek ve ekonomik-askeri yardımlarını azaltmak veya şartlara bağlamak gibi adımları atmaya cesaret edebilecek mi?

Obama Yönetimi, a) içeride siyasi konumunu zora sokmadan b) İsrail karşıtı görünmeden, c) İsrail'in güvenliğine zarar vermeden, d) İsrail'in içişlerine karışıyor görüntüsü yaratmadan, e) Yönetim içinde büyük yarılmalara neden olmadan, İsrail'e karşı hangi baskı unsurlarını ne kadar kullanabilir? Ayrıca İsrail halkını karşısına almaması, Filistin tarafının beklenti ve taleplerini aşırı şekilde yükselterek "işi zorlaştırmaması,", Kongre ile keskin bir şekilde karşı karşıya gelmemesi veya gelirse böyle bir çekişmeden galip ayrılması gerekecek. Kasım'daki seçimlerde özellikle Florida gibi kilit eyaletlerde büyük yenilgiler alırsa çark etme değilse bile frene basma zorunluluğu hissedebilir. Bu noktada yönetim içindeki personel profili de oldukça önemli olabilir. Ulusal Güvenlik Danışmanı General James Jones bu görevden ayrılırsa, hem Obama'yı her zaman gören danışmanlar arasında İsrail'e karşı gerekirse acıtıcı önlemler alınması gerektiğini savunanlar azalabilir, hem de Yönetim dışında benzer görüşü paylaşanların Obama ile olan iletişimi zedelenebilir.

Obama döneminde anlamlı bir çözüm ve barışa ulaşılması ihtimalini %30 olarak görüyoruz. Sorunun tarihi ve çözümün zorluğu dikkate alındığında bu oldukça iyimser bir tahmin olarak görülebilir. Bizi tüm yapısal engelleri göz ardı etmeden bu kısmi iyimserliğe iten nedenler Obama'nın zihinsel, ahlaki ve siyasi yetenekleri hakkında duyduğumuz ümit kadar, hem bölgede hem de ABD'de bazı taşların yerinden oynadığına dair yaptığımız gözlem ve tahlil de vardır. İsrail'e çok daha yakın olan Clinton yerine Obama'nın Başkan seçilmesi, Irak savaşının Amerikan kamuoyunda yarattığı etki ve bu savaşın kısmen de olsa İsrail ile ilişkisinin olduğu düşünülmesi, Walt-Mearsheimer kitabı ile İsrail lobisi hakkındaki "kulakları sağır eden eleştirel suskunluğun" kırılması, İsrail'in ABD'de bulaştığı casusluk skandalları ve hatta yaşanan küresel finans krizi bu değişimin neden ve/veya emareleri arasında sayılabilir.

Önümüzdeki dönemde Obama İsrail'i ziyaret etmek ve "İsrail halkı ile doğrudan konuşmak" için barış sürecinde bir ilerlemenin gerçekleşmesini mi bekleyecek, yoksa gerçek bir ilerlemenin ancak böyle bir gezi ve "dürüst bir sohbetten (?)" sonra gerçekleşebileceği sonucuna mı varacak? Eğer Obama ABD'nin İsrail'in güvenliğine olan garantisinin değişmeden devam edeceğini ama barışın da hem İsrail hem de ABD için bir gereklilik olduğu konusunda İsraillileri ikna edebilirse çözüm yolunda önemli bir adım atılmış olur. Ancak böyle bir denemenin başarısız olma riski de oldukça yüksektir.

Obama döneminde, tarafların çözüm ile ilgili pozisyonları arasındaki farkı kapatacak, güvensizliği asker, para ve siyasi sermayesini ortaya koyarak ve başkalarının da buna iştirak etmesini sağlayarak azaltacak mekanizmalar kuracak, kurulacak Filistin Devleti'ni ekonomik olarak destekleyecek, İsrail'in güvenliğini ve varlığını garantiye alacak, birbirleriyle görüşemeyen taraflar arasındaki mesafeyi mekik diplomasisi ile azaltacak, yaratıcı fikir ve çözümlerle barış için yeni imkanlar yaratacak, "mızıkçılık yapanları cezalandıracak" ve en sonunda da çözüme ulaşılırsa bunun "törensel rantını yiyecek" bir ABD görebilecek miyiz? Çözümün en temel parametreleri aşağıdaki şekilde olabilir: Bazı küçük değişiklikler ve toprak değişimleriyle 1967 savaşı öncesi sınırlara dönülmesi, Kudüs'ün iki tarafça paylaşımı, mültecilerin sınırlı ve sembolik bir şekilde de olsa geri dönme haklarının kabul edilmesi ve tazmin edilmeleri, Yahudi yerleşim bölgelerinin geri çekilmesi, Filistin'in de-militarize edilmesi ve sınırlarının uluslararası barış gücü tarafından korunması ve Filistin'i imar etmek için uluslararası ekonomik yardımın sağlanması. Elbette, burada kalın fırça darbeleriyle tarif edilen bu hususların sıkı ve uzun pazarlıklara konu olması mümkündür. Ama iki devletli çözümün giderek daha da zorlaşacağı endişesinin artmaya başladığı bir dönemde, hem Obama Yönetimi hem de uluslararası toplum için barış sürecini sürekli bir problem çözme, parça parça ilerleme ve kriz yönetimi modundan kapsamlı ve stratejik bir çerçeveye taşımanın gerekliliği açıktır. Obama'nın çok geç olmayan bir zamanda, Amerikan kamuoyuna, ABD açısından Orta Doğu barışının neden önemli, gerekli ve acil olduğunu anlatması doğru olabilir.


[1] Örneğin "ömrünü bu konuya harcamış" ama öyle olması nedeniyle her dediğinin doğru olması gerekmeyen Aaron David Miller, Orta Doğu barışının önemli olduğuna, sadece müzakere yoluyla ulaşılabileceğine, sadece ABD'nin yardımı ve liderliğiyle ulaşılacağına ve çözümün şu an mümkün olduğuna artık inanmadığını söylüyor. Aaron David Miller, "False Religion", Foreign Policy, Mayıs 2010.
Şanlı Bahadır Koç

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Amerika Araştırmaları Uzmanı