Bu sayfayı yazdır

AB Faşizmi Ve Onunla Mücadele

Elif Şafak davası ile birlikte tekrar Türkiye’ye hakim olan AB faşizmini ruhumuzun en derin noktalarında bile hissettik. Neydi mesele. Bir hanım Türklerin Ermenilere yönelik soykırım gerçekleştirdiğine dair bir roman yazmış.

Bu romanla ile ilgili olarak yazar hakkında Türk milletinin manevi varlığına hakaret etmekten suç duyurusunda bulunulmuş. Özetle hanım yargılanacak. Bir sivil toplum örgütü de bu yargılama sırasında demokratik gösteri hakkını kullanmak için mahkeme önünde gösteride bulunacak. Söz konusu olan ne yargısız infaz, ne başka bir tür suç veya suça teşvik.

Yazar hanımı eleştirenler tepkilerini ortaya koyabilecekleri gibi dedelerinin Ermenilere soykırım yaptığına inananlar veya sözde sınırsız fikir özgürlüğü diyenler de gelip yazara destek verebilirler. Oysa olan bu değil. AB faşizmi bütün Türkiye'yi ayağa kaldırıyor. AB temsilcisi mahkeme salonunu teftiş ediyor. Erdoğan, İstanbul emniyet Müdürüne emir veriyor: "Protestocuları sokakta görmek istemiyor." Ne demek bu? Elif Şafak'ın istediğini yazma özgürlüğü var, ancak yazdıklarını eleştirenlerin tepkilerini ortaya koymak için sokağa çıkma hakları yok.

Mahkeme günü canlı yayın yapan AB faşizminin televizyonları tek yanlı söyleşiler ile "demokratik" bir tutum sergilediler. AB basını da üzerine düşeni yaptı. Demokrasi adına demokrasinin ırzına geçen AB faşizmi işini iyi yapıyor ve bundan sonra da yapacak. Kıbrıs konusunda Türk kamuoyunu yıllarca yaptığı psikolojik operasyonlarla parçalayan AB şimdi ayni şeyi Ermeni sözde soykırımı konusunda yapıyor. Bu süreç böyle devam ederse göreceksiniz birkaç sene sonra Türk toplumu Annan Planına "evet"-"hayır" diyerek bölündüğü gibi "Ermenileri kestik-kesmedik" diyerek bölünecek.

Artık AB faşizmi karşısında kesin tavır almanın zamanı gelmiştir. AB süreci Türkiye'nin bölünme sürecidir. AB karşısında tek doğru duruş, tek Türk duruşu vardır o da bu faşist-emperyalist ahlak düşkünü siyasal blok ile tam üyelik ilişkilerimizin durdurulmasıdır. Aksi takdirde bir Kıbrıs meselesi, bir Ermeni meselesi, bir bilmem ne meselesi derken, Türkiye adım adım çözülmeye sürüklenmektedir.

Bu konuların her birinde milli duruş sergilediğini düşünerek AB'nin savunduğu tezlere "hayır" diyen ama yenide "AB'ye evet" deme noktasında ısrar edenler bilmelidir ki, bu davranışın sonuç itibarı ile AB lobicilerinin açık teslimiyetçi ve bozguncu tavırlarından hiçbir farkı yoktur. "Efendim biz aslında karşıyız ama siyasi nedenlerle bunu ifade etmiyoruz" şeklinde kendisini savunmaya kalkanlara şu sorular sorulmalıdır: Bir: "Siz fikirlerinizi savunamayacak, halka doğrunuzu anlatamayacak kadar özgüvenden yoksun musunuz?" İki "Siz hala Türk halkının büyük bir bölümünün sizin hiçbir katkınız olmadan da olsa AB tam üyeliğine karşı olduğunun farkında değil misiniz?"

Türk milliyetçiliği içine sızmış, basit ve basit olduğu kadar yanlış politik tahliller, Türk milletinin AB karşısında kendisini gerçek anlamda savunmasını engellemektedir. AB karşısında tek onurlu duruş vardır. AB'nin onurlusuna da onursuzuna da "HAYIR". Bunu söyleyemeyen Türk milleti ve milliyetçiliği adına onurlu bir duruş sergileyemiyordur.

Son ekleyen 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü