Bu sayfayı yazdır

Kıbrıs Ekonomisi ve Serbest Ticaret

Yazan  10 Eylül 2009
Ekonomi serbest ticaretle iyileşir.” Kıbrıs Türk Ticaret Oda Başkanı Ali EREL, Avrupa Biriliğinin adadaki halklara uyguladığı çifte standardı anlatırken, statükonun Kıbrıs ticaretini bitirdiğini ve ekonomisinin gelişemez durumda hasta olduğunu yüksek

Avrupa Birliğinin Genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn ile yapılan görüşmede konuşan Oda Başkanı Ali Erel, "AB Komisyonunca hazırlanan Yeşil hat tüzüğünün Kıbrıs Türk ekonomisini iyileştirmede yetersiz kaldığını, Direkt Ticaret ve Mali Yardım tüzüklerinin de hala daha beklemede olduğunu hatırlattı ve Kıbrıs Türk ekonomisini iyileştirilmenin yolunun serbest ticaretten geçtiğini" söyledi.

Kıbrıs'ta Annan Planı için yapılan referandumlar sonrasında Avrupa Konseyi 26 Nisan 2004'te 'Konsey Kıbrıs Türk Toplumunun izolasyonuna son vermeye ve Kıbrıs Türk Toplumunun ekonomik kalkınmasını teşvik ederek Kıbrıs'ın yeniden birleşmesine yardımcı olmaya kararlıdır' kararını almıştır. Konsey Komisyonu bu amaçla kapsamlı öneriler sunmaya davet etmiştir.

Bu çağrı üzerine hareket eden Avrupa Komisyonu 3 Tüzük önerisi sunmuştur: Yeşil Hat , Direk Ticaret ve Mali Yardım Tüzükleri.

Bir seneden fazla bir süre sonra durumu incelediğimizde ne Konsey önerilerinin ne de 'Kıbrıslı Türklerin izolasyonu için bir sebep olmadığı şeklindeki Genel Sekreterin sonuçlarının yerine getirildiğini; Yeşil Hat Tüzüğünün de Kıbrıs Türk Ekonomisini iyileştirmede yetersiz kaldığını ve Direk Ticaret ve Mali Yardım tüzüklerinin de hala daha beklemekte olduğunu görülmektedir. Bundan dolayı Kıbrıslı Türkler Avrupa Birliği'nin sözlerini tutamamasından dolayı hayal kırıklığına uğramıştır.

Avrupa Birliği'nin Direk Ticaret Tüzüğü Önerisi Kıbrıs'ın kuzey kısmı ile Avrupa Gümrük Sınırları arasında ticareti yönlendirecek bir sistem ortaya koymaktadır. Fakat bu öneri, çoğunlukla yasal çerçeveden, yani Maastricht madde 133'ten dolayı, şu anda olduğu şekli ile kabul görmemektedir. Direk Ticaret Tüzüğü önerisinin yaklaşımı (Yeşil Hat Tüzüğü'nün yaklaşımına çok yakındır) sadece kuzey Kıbrıs menşeli ürünlerin Üye Devletlere satışına izin verir.

Bir üretim ekonomisi yoktur ve ihraç edilen kuzey Kıbrıs menşeli ürünlerin hacmini artırmak için direk ticaret tüzüğü kabul edilse bile böyle bir ekonomi oluşmayacaktır. Bu, ekonomide büyük değişikliklere yol açmayacak, çok küçük bir artışa yol açabilecektir. 2008 rakamları 853.1 milyon dolarlık ithalata karşılık 61.5 milyon dolar ihracat göstermektedir. Şu anki haliyle kabul edilse bile Direk Ticaret Tüzüğü kuzey Kıbrıs ihracatını senede 10 milyon dolardan fazla artırmayacaktır.

Benzeri bir durumu güney Kıbrıs ekonomisinde de görmekteyiz. Güney Kıbrıs menşeli ihracatların toplamı ithalat hacminin %10'udur. 5 milyar dolarlık ithalata kıyasla, 1 milyar dolarlık ihracatın %50'si dışarıdan gelen ürünlerdir.

Kıbrıs Türk ekonomisini iyileştirmek için yeni ve pragmatik bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bu anlayışın Serbest Ticaret, Mali Yardım ve Ankara Anlaşmasının genişletilmesini bir paket olarak bir araya getirmenin tüm tarafların ihtiyaçlarına cevap vereceğidir.

AB'nin temel değerlerinden olan Demokrasi ve İnsan Haklarının Kıbrıslı Türkler için de tam olarak uygulanmasını isteyen Oda Başkanı Ali Erel'in, konuyla ilgili konuşması şöyle:

"Çok iyi bilindiği gibi Annan Planı üzerinde eş zamanlı referandumlar Kıbrıs'taki iki toplum içerisinde 24 Nisan 2004 tarihinde yapılmıştır. Kıbrıslı Türkler BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Sorununa kapsamlı bir çözüm önerisine %65 'Evet' oyu kullanırken, Kıbrıslı Rumlar ezici bir şekilde % 75 'Hayır' demişlerdir. Bu sonuçlara rağmen Kıbrıs Cumhuriyeti 1 Mayıs 2004'te tüm adayı temsilen Avrupa Birliği'ne (AB) katılmıştır. Ve Kıbrıslı Türklerin sadece Katılım Anlaşmasına eklenen Protokol (10)'da bahsi geçmekte ve adada bir çözüm olana kadar Müktesebatın kuzeyde yürürlülükte olmayacağı belirtilmektedir. Bu sonuca kadar olan süreci ve kimin suçlu, kimin suçsuz olduğunu tartışmak bizi bir yere götürmeyecektir. Bugün içerisinde olduğumuz durumda müktesebatın yürürlükte olmadığı adanın kuzey kısmında yaşayan bir Kıbrıs Türk Toplumu vardır ve Avrupa Vatandaşları olmalarına rağmen vatandaşlık haklarını kullanamamaktadırlar."

Sonuç olarak, bu gün Kuzey Kıbrıs`ta uygulanan ambargo, sadece kuzeyin ekonomisinin üzerinde olumsuz etki yaratmamaktadır, aynı zamanda güneydeki Rumlarında ekonomisini geriletmektedir. Bu durum her iki kesim içi ana karalarına bağımlığı artırmaktan öteye götürmeyecektir. Her iki kesiminde bu bağımlılık ekonomisinden bir an evvel kurtularak, kendi ayakları üzerinde durabilecek serbest ticaret anlayışını benimsemeleri, adadaki barışa büyük katkıda bulunacakları açıktır.