< < KKTC’de Devletin Tasfiyesi mi Devamı mı Seçimi: 18 NİSAN 2010
 Bu sayfayı yazdır

KKTC’de Devletin Tasfiyesi mi Devamı mı Seçimi: 18 NİSAN 2010

Yazan  12 Nisan 2010
KKTC’de devam eden Cumhurbaşkanlığı için seçim yarışında, adayların son kozlarını ortaya koyacağı haftaya girdi.

Her iki adayında amacı belli; Kıbrıs`ta barışçıl ve kalıcı bir çözüm bulmak için kendi siyasi yol haritasını yürürlüğe koymak için "KKTC Halkının" onayını almak çabası...

Mehmet Ali Talat; kamuoyu yoklamalarına göre diğer rakibinden geride olmasına rağmen, başta AKP Hükümeti olmak üzere ABD, AB, Birleşmiş Milletler ve hatta Rum Yönetimi ile Yunanistan tarafından desteklenmesi , KKTC`'de milli bir çözüm isteyen kesimin kafasını karıştırmaktadır. Çünkü Talat`ın çözüm planı tamamen "Kıbrıslı" argümanı üzerine kurulu, gelecekte Rumlarla asgari müştereklerde ortak bir çözümde birleşerek, AB içinde ve dolayısıyla dünya ile "entegre" bir yapı oluşturma gayreti olduğu gözükmektedir.

Talat, Kıbrıslı Rumlar hakkında, geçmişte yaptıklarından ders almış ve bir daha adada bulunan Türklere zarar vermeyecek düşünce yapısına sahip, birlikte ortak bir kültürde yaşamayı kabul eden,"tamamen güvenilir" komşular olduklarına inanmamaktadır. Talat'a göre bu beraberlik AB içinde daha da pekişerek, adada huzur ve barış ortamı yaratacak ve böylelikle Kıbrıs Türkü`nün Talat'a göre "36 yıllık açık ceza evi" konumu ve Türkiye`ye bağımlılığı sona erecek, özgürlüğüne kavuşacaktır.

Talat`ın tekrar Cumhurbaşkanı olarak seçilmesini destekleyen ve müzakerelere kaldığı yerden devam etmesini isteyen AKP Hükümeti`de aynı düşünceyi paylaşmaktadır. Bu anlayış, Adada ki Türkleri Almanya ve ya AB`nin diğer ülkelerinde yaşayan ve çalışan Türkler gibi değerlendirerek, "bakın onlar ne kadar huzur içinde yaşamaktadırlar, çözümle birlikte Kıbrıs`ta yaşayan Türkler`de aynı huzur ve güven içinde olacaklardır. Hatta Kıbrıs`ta ki çözüm le birlikte Türkiye`nin 50 yıllık AB sürecini de hızlandıracak bir ivme kazandıracaktır ," düşüncesi AKP çevrelerinde savunulmaktadır.

Bu anlayışa göre, önce Kıbrıslı Türk AB`ye girecek, ortada güven problemi kalmayacağından adada bulunan Türk Ordusu`na bağlı unsurlar çekilecek, müteakiben Türkiye Cumhuriyeti`de demokratikleşme sorunlarını çözerek kısa zamanda AB`nin üyesi olup, dünya ile "entegre" olacaktır.

Diğer taraftan Derviş Eroğlu`nun da, Kıbrıs Türk`ünün AB` ye girmesini ve Dünya ile entegre olarak izolasyonlardan kurtulmasını hedeflediği muhakkak. Ancak bu hedefe ulaşırken, Kıbrıs Türkü`nün geleceğini, güvenliğini ve huzurunu öncelikli olarak garanti almayı, kimliğini koruyarak, adanın azınlığı değil gerçek ortağı olarak çözüme ulaşmayı, Rum kesiminin kendi çıkarlarını dayatmalarından çok, Kıbrıs Türkünün çıkarlarını ön planda tutan bir anlayış sergilediği gözükmektedir. Eroğlu, Talat gibi sadece 1974`den sonrasına değil 1974`den öncesine bakarak, hala 1 Nisan`larda yüzlerce Kıbrıslı Türkü katleden EOKA`nın kuruluşunu milli bayram olarak kutlayan ve kurucularını milli kahraman olarak gören, tarih boyunca Türkleri şeytani varlıklar olarak nitelendiren ve büyük ideallerine (Megali İddia) ulaşmak için her yolu deneyen bir anlayışın yıkılmadan adada gerçek bir çözümün olmayacağına inanmaktadır. Bu gün çözüm adı altında uykuya yatırılacak olan bu düşüncelerin, gelecekte adım adım uygulamaya konmayacağının garantisi olmadığını bilmektedir.

Sonuç olarak, bu gün Kıbrıs Türk`üne çözüm adı altında dayatılan şartların, gelecekte adanın Rumlaşmasını kolaylaştırıcı adımlar olduğu açıktır. Bu amaca hizmet edecek her çözüm yolu, Kıbrıs Türk`ünü geleceğe değil, geçmişe götürecektir.

Bu gün hala, kendi yapmış oldukları katliamları görmezlikten gelen ancak 90 yıl önce gerçekliği isbatlanmamış vebilim adamları tarafından tartışılmasına rağmen "önyargılı" tavrıyla kendi milli hafızalarında mahkum eden bir batı anlayışıyla Türkleri, Avrupa`dan ve Anadolu`dan söküp atarak "Haçlı Seferlerinin" amacına ulaşmasını destekleyen anlayışın bileşkesi olan çözüm önerileri, ancak sadece Kıbrıslı Türklerin değil, topyekün her Türk`ün "karar verirken" üzerinde hassasiyetle durması gereken bir nokta olmalıdır.

Fıkra bu ya, adamın biri hayatı boyunca her türlü günahı işlemiş ve zamanı gelince ölmüş. Kendisini karşılayan melekler "sen, bilmem kaçıncı fani oldun, bu nedenle sana cennete veya cehenneme gitme konusunda seçenek tanıyacağız. Hangisine gitmek istersen onu seçebilirsin" demişler. Fani seçenekleri önceden görüp göremeyeceğini sormuş, meleklerde görebileceğini söylemişler. Önce cennete gidilmiş.Kapıdan içeriye baktıklarında, tekdüze bir manzarayla karşılaşmışlar. Fanilerin kimi çalışıyor, kimi ibadet ediyor sakin ve huzurlu bir ortam. Diğer seçenek cehennemin kapısından baktıklarında ise, herkes zevk ve sefa içinde, her türlü içki, kumar ve eğlence yani adamın yaşamı boyunca işlediği tüm günahlarının hepsini ve daha fazlasını burada görmek mümkün. Tabi fani hemen meleklere dönerek, "ben cehenneme gitmek istiyorum", demiş. Bir kaç saat sonra melekler işlemleri tamamlanan faniyi, biraz önce baktığı cehennemin kapısına tekrar getirmişler. Fani içeri girdiğinde, biraz önce görmüş olduğu manzaranın yerine, kaynayan kazanlar, cezalandırılan ruhlar ve korkunç bir görüntüyle karşılaşmış. Melekler dönüpte bana gösterdiğiniz bu değildi derecesine baktığında melekler, " o işin reklam kısmıydı" demişler.