Bu sayfayı yazdır

Soykırımın 19. Yılı: “ÖLÜM YOLU”NDA BARIŞ YÜRÜYÜŞÜ

Yazan  10 Temmuz 2014

Srebrenica Soykırımı’nın 19. Yıldönümü… Bosna-Hersek’in Yugoslavya dağılırken diğer cumhuriyetler gibi bağımsızlık referandumuna (yüzde 99.43’ünün bağımsızlık istedi) ve ardından bağımsızlık ilanına gitmesi üzerine referandumu boykot eden Sırplarla başlayan çatışmalar, 1992-1995 dönemi boyunca süren ağır bir savaşa ve savaş da insanlık tarihinin en acı soykırımına dönmüştü. Srebrenica’da yaşanan soykırım ise Bosna-Hersek genelinde yaşanan acının en büyüğü olmuş; Uluslararası Adalet Divanı da kararında Srebrenica’da yaşananın soykırım olduğunu kabul etmişti. (Her ne kadar Mahkeme, soykırımın failinin kim olduğunu belirtmemişse de ve Bosna-Hersek genelinde yaşananlar neredeyse birebir aynı olmasına rağmen sadece Srebrenica için soykırım kararı almışsa da karar önemini yine de korumaktadır.)

Bir anda 8372 kişinin öldürüldüğü 11 Temmuz tarihi yaklaştıkça sadece Boşnakları değil aslında tüm insanlığın onurunu hedef alan soykırımın vicdanlarda açtığı yaranın acısı artıyor. Üzerinden 19 yıl geçti ama bir taraftan da “sadece 19 yıl önce” gerçekleşti.  

Temmuz 1995’de Srebrenica'dan Tuzla'ya varmak için dağların içinden geçen orman yolunu takip eden Boşnakların kullandığı ve "ölüm yolu" olarak bilinen güzergâh, son 10 yıldır ters istikametten takip edilerek yeniden yürünüyor. Srebrenica’da Sırp birliklerine teslim edilen 8372 kişi öldürüldü. Srebrenica cehenneminden kaçanlardan 8 bin kişi de bu yol üzerinde öldürüldü. Unutmamak, unutturmamak ve Batı hükümetlerini önlemediği soykırımla yüzleştirmek için Boşnaklar ve dünyanın farklı ülkelerinden gelen binlerce kişi üç günlük Ölüm Yürüyüşü’nü, bu kez "Barış Yürüyüşü" (Marş Mira) adıyla tekrarlıyorlar.

Potiçari’deki Anıt Mezar’a bu yıl, 11 Temmuz 2014’deki törenle 175 cenaze toprağa verilecek. Kurbanların tabutları Visiko’da hazırlandı. Önce Saray Bosna’ya götürülecek tabutlar dualarla Srebrenica’ya, Potiçari’deki Anıt Mezar’a gönderilecek. Öldürülmelerinin üzerinden geçen 19 yıl sonra toprağa verilecek olan kurbanların 13’ü çocuk. Bosna Hersek Kayıpları Arama Enstitüsü Sözcüsü Leyla Çengiç, bu yıl toprağa verilenlerin en küçük olanı 14 yaşındaki Senad Beganoviç'in ceset kalıntılarının 4 ayrı toplu mezarda bulunduğunu ve daha sonra yapılan DNA tespit çalışmalarıyla cesedin parçalarının birleştirildiğini ifade etti.

Srebrenica’da Ne Oldu?

Bosna Hersek'in doğusunda, Sırbistan sınırına 10 km. uzaklıktaki Boşnak kenti Srebrenica, savaş öncesinde resmi rakamlara göre 10 binlik nüfusunun yüzde 80’i Müslüman Boşnaklardan oluşan bir şehirdi. Sırbistan sınırına yakın tüm bölgeler gibi Srebrenica da Sırp planlarında Boşnaklardan temizlenmesi gereken bölgelerden biriydi. Nitekim 1992-1995 yılları arasında süren savaşta en ağır soykırımın yaşandığı şehir de Srebrenica oldu. Srebrenica’yı diğerlerinin önüne çıkaran sadece üç günlük bir sürede 8 bin 372 Müslüman erkeğin öldürülmesi değildi. Birleşmiş Milletler ve özellikle de Srebrenica’da Sırp zulmünden kaçan insanları korumakla görevli olan Hollanda Askeri Birliği’nin bu katliama sadece seyirci kalmayıp Boşnakları zorla Sırplara teslim ederek soykırımın bir parçası olması dünyanın unutamayacağı birkaç günü tarihe yazdırdı.

Boşnaklar, Sırplarca her taraftan kuşatılan şehirde ellerindeki derme çatma silahlarla bir buçuk yıl direnmeyi başarmıştı. BM Güvenlik Konseyi’nin, Bosna-Hersek'te, Saraybosna, Zepa, Tuzla, Gorazde ve Bihaç'ı "güvenli bölge" ilan eden 819 ve 824 sayılı kararı oybirliğiyle kabul etmesi üzerine Boşnakların ellerindeki tüm silahlar toplandı. “Güvenli Bölge”, BM’ce sivillerin yaşamının garanti edilmesi anlamına geldiği için 16 Nisan 1993'ten, soykırımın yapıldığı Temmuz 1995 yılına kadar kentin nüfusu oraya sığınan göçmenlerle 60 bine ulaştı.  Nitekim soykırım da BM’nin kontrol ve koruması altında yapılmış oldu. Hollandalı BM Barış güçlerinin Srebrenica şehir girişindeki Potoçari bölgesinde, kendilerine sığınmış olan 5 bin savunmasız Müslüman'ı, esir bulunan 14 Hollandalı askeri kurtarmak karşılığında Sırp güçlerine teslim etti.

 

Müslüman Boşnaklar, saldırıya karşı koymak için, daha önce teslim ettikleri silahları Hollandalı askerlerden geri istedilerse de Hollandalılar bunu reddederek Sırp katliamına zemin hazırladılar. Hollandalı askerler tek bir kurşun ile atmadan Srebrenica’yı boşaltarak yakındaki Potoçari kampına çekilirken yaklaşık 25.000 Boşnak da kampa doğru kaçmıştı. Bunlardan 6 bin kadarı kampa girmeyi başarırken geri kalanı ya kampın çevresinde toplandılar veya Tuzla’ya gitmek üzere dağlara kaçtılar. Sırpların Hollandalı BM Barış Gücü askerlerinden teslim alıp kadınları ve çocukları ayırdıktan sonra çoğunu hemen kampın çıkışında öldürdükleri genç ve yetişkin Boşnak erkekler çaresizce BM’ye bir kez daha sığınanlardı. Sırplara teslim edileceklerini anlayarak yine bir Güvenli Bölge olan Tuzla’ya veya Kladanj’a ulaşabilmek için dağlara kaçan 15 bin kadar Müslüman Boşnak erkeği ise Sırpların ormanda kurduğu pusular bekliyordu. Bazıları için yol 6 gün 6 gece sürdü; bazıları ise neredeyse 6 ay saklanarak yürüdükten sonra Tuzla’ya ulaştı; çoğu ise yolu bitiremedi. Kızılhaç’ın raporlarına göre 8 bin Boşnak da ormanlık alanlarda pusuya düşürülerek hunharca öldürüldü. Bu kaçış “ölüm yürüyüşü” idi. Öleceğini bilerek kaçmaya çalışmak... Yola çıkanlardan çok azı için “kurtuluş yolu” oldu.

Ölüm Yürüyüşü

Temmuz 1995’de Srebrenica'dan Tuzla'ya varmak için dağların içinden geçen orman yolunu takip eden Boşnakların kullandığı ve "ölüm yolu" olarak bilinen güzergâh 10 yıldır ters istikametten takip edilerek yeniden yürünüyor. Yürüyüşe 1995’te o yolu kullanarak Sırplardan kurtulmayı başaranlar, çocuklarıyla ve kendilerine eşlik eden binlerce gönüllüyle katılıyorlar. Bu yıl da, Tuzla kantonuna bağlı Nezuk köyünden 8 Temmuz’da başlatılan yürüyüş, 10 Temmuz’da Potiçari’deki Anıt Mezar’a ulaşılmasıyla sona erecek. Srebrenica'ya varmak için 110 kilometrelik yolun üç günde katedildiği yürüyüşe 5000 kişi katıldı. Yürüyüşe, savaş yıllarında Srebrenica'da görev yapan ve "Boşnakları Sırplara teslim etmekle suçlanan" Hollandalı askerlerden bir grup da her yıl katılıyor. Bosna Hersek ve Türkiye bayraklarının taşındığı yürüyüşte Türkiye’den gönüller de yer alıyorlar.

İzlenen güzergâh 1995’te yakalanan Boşnakların toplu olarak katledildiği, ilk gömüldükleri ve cesetlerin bu ilk toplu mezarlardan çıkarılarak taşındığı ikinci toplu mezarların 7’sini de içeriyor.  Güzergâh üzerinde tespit edilebilmiş en büyük toplu mezarın bulunduğu Crnivrh (Sirnivırh/Siyah Tepe) başında açıklama yapan Kayıp Kişilerin Araştırılması Enstitüsü Başkanı, 4,5 metrelik derinlikte 620 kişinin bedeninin bulunduğunu aktardı. Bulunan cesetlerin 500’ünün bedeni bütün haldeyken geri kalanlarının bazı vücut uzuvları farklı toplu mezarlarda bulunmuştu. Nitekim toplu mezarlar konusundaki en büyük sıkıntı, daha sonra anlaşılmaması ve suçu gizlemek için mezarların Sırplar tarafından karıştırılması ve bir mezardaki kemiklerin bazen dört ayrı toplu mezara dağıtılmasıydı.

1995’te bu yürüyüşü yaparak sağ kurtulan Boşnaklardan biri olan Ramo Kadric,[1] hep aynı duygularla bu yolu yürüdüğünü anlatıyor ve “Tek fark etrafta top seslerinin ve yardım çığlıklarının olmaması ve ölülerin üzerine basmamam” diyor. Yapılan yürüyüşün en önemli özelliği, katılımcıların büyük çoğunluğunun 15-20 yaş arasındaki gençlerden oluşması. Nitekim yine Kadric, Sırpların asıl amacının tüm Boşnakları yok etmek olduğunu söyleyerek şu anda bile Sırpların keşke çocukları ve kadınları da öldürseydik dediklerini çünkü o zaman beş yaşında olan bir çocuğun bugün asker yaşına gelmiş bir delikanlı olduğunu sözlerine ekliyor. Bosna'daki savaş döneminde, BM’nin Güvenli Bölge ilanından önce şehrin savunulmasında büyük başarı gösteren ve komutanlık yapan Naser Oriç, yürüyüş öncesi yaptığı konuşmada, ''Bu yolun her santimetresi kanla yıkandı. Buna saygı gösterin'' demişti.

Toprak Soykırımcıda Kalmışsa Soykırım Bitmiş Sayılır mı?

Soykırımın başarıya ulaştığının bir delili olarak Srebrenica bugün, Bosna Hersek içerisindeki Sırp Cumhuriyeti’nin (Republika Sırpska) yönetimi altında. Sırplar bu toprakları savaşarak kazanmadı. Güvenli bölge olduğu inancıyla bölgeye sığınan Müslümanları, hiç zorlanmadan teslim alıp onlara kazdırdıkları büyük çukurlara canlı canlı iterek ya da birbirlerine bağlayıp kurşuna dizerek ya da ormanda çarmıha gerip öylece ölüme bırakarak ya da vakitleri varsa vücut uzuvlarını yavaş yavaş keserek öldürdüler. Sırpların evlerine zafer kazanmış gibi yerleşmesini istemeyen ve evlerine dönmek isteyen Boşnaklar ise büyük bir baskıya ve açıkça yapılan tehditlere maruz kalıyor. Bu şehirde Srebrenica’nın tamamen Sırplaştırılması için devam eden baskı ve açık tehditten daha kötüsü suçluların cezalandırılmasını sağlayamamak herhalde… Soykırım burada hala sürüyor... 

Bu sene Srebrenica Anneleri’nin bir kısmı daha huzura erişecek. Huzurun tanımı bu olmasa da… Hayatta tek amacı evladının mürüvvetini görmek isteyen bir anne gibi yaşama amacı evladının bedeninin bulunması ve defnedilmesi olan Srebrenica Anneleri… Bunun için 19 yıl beklemesi gereken 175 anne daha… Farklı toplu mezarlara dağıtılmış vücut uzuvlarının bir araya getirilmesini ve kayıp bir parçanın daha bulunmasını beklemeye tahammülü kalmamış anneler… Evladı niyetine sarıldığı tabutta aslında oğlunun belki de sadece tek bir parça kemiğinin bulunduğunu bile bile ama nihayet başında ölümü bekleyeceği bir mezar olacağı için huzuru hissederek…

Srebrenica’dan yükselen sessiz çığlık hiç bitmeyecek. Bosna Hersek halkları arasında kalıcı barışın tesisi için ön şart olan sorumluların tutuklama ve yargılanma sürecini hızlandırmak amacıyla tüm ilgili yerel ve uluslararası yetkililerin dikkatini çekmek için de 11 Temmuz’daki tören iyi bir fırsat olacaktır. Bir düşünmek gerekir: “Ölüm Yürüyüşü” yani kaçış için kullandıkları o yol üzerinde ölenleri anmak için yapılan yürüyüşün adı bugün neden “Barış Yürüyüşü”dür? Şehit olanlar bu ülke parçalansın diye ölmüş olmasın diye…

 

[1] Ramo Kadric ile Crnivrh’da 8 Temmuz 2010’da yapılan söyleşiden. 

Gözde Kılıç Yaşın

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Balkanlar ve Kıbrıs Araştırmaları Merkezi Başkanı