Bu sayfayı yazdır

Yunan “Harry Potter” Avro Alanını Dağıtabilir mi?

Yazan  27 Ocak 2015

25 Ocak 2015 tarihinde Yunanistan’da yapılan parlamento seçimlerini, ilk sonuçlara göre % 36’yı aşan oy oranı ile aşırı-sol Syriza kazanmıştır.  Syriza’nın başarısı, aslında Yunanistan’ı ilgilendirdiği kadar Avrupa Birliği’ni ve AB’ye üye devlet hükümetlerini de doğrudan ilgilendirmektedir.  Yunan halkının %36’sından fazlası  için zafer ve umut olan Syriza’nın başarısı, partinin Avrupa Birliği karşıtı söylemleri ışığında, Avrupa Birliği için tehlike çanlarını çalmaktadır. Öyle ki Syriza’nın başarısının ilk etkisi Avro’nun Dolar karşısında son 11 yılın en düşük seviyesini yansıtacak şekilde değer kaybetmesi ile kendini göstermiştir.[1]

Söz konusu tehlike çanlarının sesini, The Independent Gazetesi  “Komünist Harry Potter Avro Alanını Patlatabilir” başlığı ile okuyucularına nüktedan bir şekilde duyurmuş ve yorumlamıştır.  The Independent Gazetesi’nin “Komünist Harry Potter”ı,  Syriza partisinin  40 yaşındaki, söylemleri ile Avrupa Birliği’ne “ürkütücü” mesajlar veren ve yakın arkadaşının tabiri ile “dinamik militan”[2] lideri Alexis Tsipras’dır.

Bu yazıda Alexis Tsipras liderliğindeki aşırı-sol Syriza’nın Avrupa Birliği açısından neden “tehlikeli/riskli” şekilde algılandığına değinilecek ve Syriza’nın Avrupa Birliği’ni ne ölçüde olumsuz etkileyebileceği kısaca analiz edilecektir. Neticede, cevap aranılması gereken sorular şunlardır; “Avrupa Birliği Syriza’dan “çekinmekte” haklı mıdır?”, “Syriza’nın başarısı Avro alanını dağıtabilir mi?”

Avrupa Birliği Açısından Alexis Tsipras ve Syriza

Yunanistan’da merkez-sağ parti “Yeni Demokrasi”nin lideri Antonias Samaras’ın yenilgiyi kabul ettiğini açıklamasından sonra konuşan Tsipras, “bugün kutlama yapacağız, yarın hemen çalışmaya başlayacağız. Bugün Yunanistan’ın elitleri ve oligarşisi için yenilgi günüdür, umudumuzu, iyimserliğimizi ve onurumuzu yeniden kazanacağız. Halkımızın kararı ile Üçlü artık tarih olmuştur[3] açıklamasında bulunmuştur.  Tsipras’ın seçim başarısının ışığında yapılan ilk kısa açıklamasında,  iki hedef belirlediği görülmektedir; birincisi  “yarın hemen çalışmaya başlayacağız”  ifadesinin yöneldiği Yunan iç kamuoyudur; ikincisi ise Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve Uluslararası Para Fonu olduğu tahmin edilen Üçlü ifadesi ile özelde Avrupa genelde Batı kamuoyudur. Bu kısa açıklamada, “umudumuzu, iyimserliğimizi ve onurumuzu yeniden kazanacağız” ifadesi, bir bakıma, Batı’nın Üçlü’sünün, Yunan halkının umudunu yıkmakla, onurunu kırmakla itham edilmesidir. Bu açıklama Tsipras’ın seçim öncesi yaptığı, “Yunan halkının aşağılanmakta olduğu” vurgusunun devamı niteliğindedir. Zira Yunanistan’ın içine girdiği ekonomik kriz sonrasında Yunanistan için hazırlanan yardım paketlerinin özellikle Alman halkının tepkisini çektiği ve bu tepkinin “kendi paranıza geri dönün ve bizim işlerimizi de karıştırmayın”, “Yunanistan halkından daha çok çalışıyoruz”, “Hoşçakal Yunanistan; bugün sizi kurtarmayacağız”  gibi [4] Alman gazetelerinde yer alan yorumlar tarafından da körüklendiği malumdur.  Yunan halkı bu tür yorumları bir ulusun aşağılanması” şeklinde okumuştur. Bu açıdan Syriza’nın başarısı da, Yunan halkı açısından “Partiler arasında bizi en iyi yönetecek olan Syriza” düşüncesi kadar Avrupa’da kendilerini aşağılayanlara yönelik büyük tepkinin ürünü olarak okunmalıdır; Tsipras’ın popülaritesi de “aşağılandıklarını düşünen” Yunan halkının duygularına tercüman olmasındaki yetisinin sonucudur.

Burada bir parantez açarak belirtmek isterim ki; Yunanistan’da Syriza’nın başarısı Avrupa Birliği içinde ulusal kimliklerin güçlü bir şekilde varlığını sürdürdüğünü ve Avrupa halklarının, Avrupa vatandaşı kimliğini taşıyor olmalarına rağmen,  ulusal kimlikleri konusunda çok hassas olduklarını göstermiştir.

Tsipras, seçim kampanyası sürecinde de, Yunanistan’daki vergi artışlarına, maaş kesintilerine, kamu harcamalarının azaltılmasına ve artan işsizlik oranlarına tepkisini de açığa vurmuş,  mevcut ekonomik  koşulları Avrupa’nın Yunan halkına ödettiği maliyet olarak okumuş, ayrıca yardım paketini yırtıp atacağını belirtmiştir. Syriza’nın seçim başarısının arkasında yatan başlıca unsurlardan biri de, “Avrupa Birliği’nin dayattığı” kemer sıkma politikalarına gösterdiği tepkidir.  

Bu koşullarda seçim kampanyasını AB karşıtlığı üzerinden yürüten ve seçim başarısı sonrasında yaptığı ilk açıklamada olumsuz anlamda Avrupa Birliği’ne atıf yapan bir liderin başbakanı olduğu hükümetin Birlik ile yakın ilişkiler sürdürmesini beklemek fazla iyimserlik olacaktır. Zaten iyimser olmama durumunu güçlendiren seçim sonrasının ilk somut adımı da, Syriza’nın ekonomisti Yiannis Milios’dan gelmiştir; Milios mevcut Yunan Hükümetinin Avrupa Birliği ile imzalamış olduğu yardım programının sona erdiğini, yeniden müzakere edileceğini belirtmiştir.[5] Müzakerelerin yenilenmesindeki amacın,  borç ödeme vadesini uzatmak ve daha düşük faiz oranları tespit etmek olduğu açıktır. Ancak yardım programının yeniden müzakere edilmesi fikri, Alman Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble tarafından şiddetle eleştirilmiş, Bakan, yeni hükümetin seleflerinin taraf olduğu anlaşmaya bağlı olmak zorunda olduğunu, Bundesbank Başkanı Jens Weidmann ise yeni hükümetin şimdiye kadar gerçekleştirilmiş olanları mesele haline getirmemesini umduğunu ifade etmiştir. Seçimlerden hemen sonra Birleşik Krallık Başbakanı Cameron da sosyal medya aracılığıyla Yunanistan seçimlerinin Avrupa’yı ekonomik belirsizliğe sürükleyeceğini ifade etmiştir. Görünen odur ki; Yunanistan’ın yeni hükümetinin talepleri, Avrupa cephesinde dirençle karşılık bulacak ve ilişkiler gerilecektir.

Syriza’nın Yunanistan’ın Birliğin diğer üyeleri ile ilişkilerini gereceği açık olan başarısı,  Yunanistan’ın Avro alanından ayrılacağına ve hatta Avro alanının dağılacağına yönelik spekülasyonlara da sebep olmuştur.

Syriza  Avro alanını dağıtabilir mi?”

Alexis Tsipras başbakanlığındaki Yunan Hükümeti, Avro alanından ayrılmak isteyebilir; bu elbette mümkündür. Ancak bu isteğin hayata geçirilmesi, diğer üye devletler bu isteği kabul etmediği müddetçe, mümkün değildir; çünkü ortada Avrupa Birliği hukukundan kaynaklanan/hukuki bir engel vardır, Kurucu Antlaşmalar ve Antlaşma değişiklikleri Avro alanında yer alan bir devletin Avro alanından ayrılması durumunu düzenlememiştir. Ancak Yunanistan Avro alanından ayrılmak isterken, diğer üye devletlerde Yunanistan’ı Avro alanından çıkarmak isterse, yani aralarında bir görüş birliği oluşursa, Antlaşma değişikliği yapılarak, -Antlaşma değişikliği de bir süreç gerektirir-  böyle bir durum mümkün hale getirilebilir. Üstelik kemer sıkma politikalarını terk edecek Yunanistan’ın yeni bir krize sürüklenmesi  bu ihtimali artırabilir vebu durumda  Birlik adına uzun vadede ciddi sorunlar çıkar.  

Yunanistan Avrupa Birliği’nden ayrılmak isterse, bu konuda hukuki engel yoktur; zira Lizbon Antlaşması Avrupa Birliği’nden ayrılma durumunu düzenlemiştir. Ancak Avrupa Birliği’nden ayrılmanın Avro alanından da ayrılma durumunu içerip içermediği bir muammadır.  Yunan halkının hükümetin Avrupa Birliği’nden ayrılmaya yönelik olası bir kararını desteklemeyeceği de, yapılan anketler ışığında, açıktır. Kısaca kısa vadede Avrupa bir “Grexit” sorunu yaşamayacaktır.  Dolayısıyla Syriza’nın başarısının Avro’nun dağılmasına ve Yunanistan Birlikten ayrılmasına  sebep olacağını düşünenler, sadece abartılı spekülasyon yapanlardır.

Sonuç

Yazının girişinde Yunanistan’da Syriza partisinin başarısının Avrupa için tehlike çanlarını çaldığını belirtmiştim. Kısa vadede bu tehlike çanları, Yunanistan’ın yeni hükümetinin mevcut yardım programını yeniden müzakere etme isteği ve diğer üye devletlerin de bu isteği reddetmesi çerçevesinde Yunanistan’ın Birliğe üye devletler  ile ilişkilerinin gerilmesine ve daha önemlisi  kemer-sıkma politikalarını terk edecek Yunanistan’ın yeni bir borç krizine sürüklenme ihtimaline ilişkindir.   Avro alanında tekrar yaşanacak bir kriz de, Avro’nun kredibilitesini azaltırken, ve şimdiye kadar alınan tüm önlemlerin çöpe atılmasına sebep olurken,   doğal olarak da geçmişte olduğu gibi, Avro alanının ve hatta Avrupa Birliği’nin geleceğinin sorgulanmasına yol açacaktır. Diğer taraftan Yunanistan’da aşırı-solun başarısı, Avrupa Birliği’ne üye devletlerde önümüzdeki dönemde yapılacak genel seçimlerde aşırı solun güçlenmesinin yolunu açabilir ve solun güçlenmesi de Avrupa Birliği’nin benimsediği ve hatta aday devletlere dayattığı “serbest piyasa ekonomisi” anlayışını sorgulatma/zayıflatma ihtimalini içerir.  Bu açıdan Yunanistan’da Syriza’nın zaferi, Avrupa için yenilgidir. Ancak, Syriza,  spekülasyonların aksine, Avro alanını dağıtacak pozisyonda olamaz.  Yunanistan’ın hâlihazırdaki Başbakan Yardımcısı Evangelos Venizelos, Tsipras için, “öyle fantastik sözler veriyor ki; ancak Harry Potter olsa bu sözleri gerçekleştirebilir” demiştir. Bu ifadeden esinlenerek, bu yazıyı şu şekilde bitirelim; Tsipras, ancak gerçek bir Harry Potter olursa, Avro alanını dağıtabilir.

 


[2]Alexis Tsipras of Syriza is far from Greek orthodox: The Communist ‘Harry Potter’ who could implode the Eurozone,21 Ocak 2015, http://independent.co.uk

[3]Syriza set to win Greek election, 25 Ocak 2015, www.euobserver.com

[4]German media fuels public resentment over Greek bailout, 21Haziran 2011, http://www.theguardian.com/world/2011/jun/21/german-media-bild-greece-bailout-resentment, The World's Most Important Newspaper Mocks Greece Ahead Of Huge Soccer Match  22 Haziran 2012, http://www.businessinsider.com/bild-bye-greeks-today-we-can-not-save-you-2012-6#ixzz3Pv0WWyt2

[5]EU’s bailout program for Greece ‘dead’ – Syriza economist, 26 Ocak 2015,  http://rt.com/news/226135-syriza-eu-bailout-greece/

 

Doç. Dr. Dilek Yiğit

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı