Bu sayfayı yazdır

Azerbaycan Dış Politikasındaki Güncel Eğilimler

Yazan  28 Kasım 2012
Milli Düşünce Enstitüsü Başkanı Taryel Fazıloğlu ile Azerbaycan Dış Politikasındaki Güncel Eğilimleri konuştuk

Taryel hocam öncelikle hoş geldiniz, sizi kısaca tanıyabilir miyiz?


Tarih mastırı yaptım. 1997'den itibaren sivil toplum örgütlerinde idari işler ve araştırma yapıları üzerine çalıştım. 2005'te Türk-İslam Dünyası adı altında bir sivil toplum örgütü kurduk. Türk Milliyetçiliğinin tanıtılması üzerine bazı çalışmalar yaptık. Azerbaycan'da Tür Milliyetçiliği konusunda öne çıkan bir teşkilat kurduk. Sonra akademik çalışmalar yürütmek için Milli Düşünce Enstitüsü'nü kurduk. Azerbaycan merkezli olmak üzere bölgedeki siyasi, ekonomik, kültürel tarihe dayalı daha çok jeopolitik alanda araştırmalar gerçekleştirdik. Çünkü bu bölge dünyanın en kritik bölgelerinden biridir. Araştırmaları daha çok İran Türkiye Azerbaycan siyasetlerini ve bunun bölgeye yansımalarını, ABD'nin ve İsrail'in bölge politikalarını inceledik, benzerliklerini ve farklılıklarını ortaya koymaya çalıştık. Sovyetlerin dağılmasıyla dünyaya tek kutuplu sistem hakim olmaya başladı. Ama sonra sonra bu durum değişti, yeniden çift kutuplu sisteme dönmeye başladı. Rusya-Çin-İran, ABD karşısında bir kutup olmaya başladı.


Arap Baharı denilen oyun İslam Dünyası üzerine kurulmuş bir oyundur. Bunun en büyük zararını yine İslam dünyası çekmektedir ve stratejisini değiştirmedikçe çekecek.


Kısa bir giriş yaptıktan sonra, bu dengeleri göz önüne alarak Azerbaycan'ı bölgede ve dünyada nereye koyabiliriz? Azerbaycan bölgesinde nasıl bir güçtür? Dış politikada temel problemlerini çözmek için hangi prensipleri belirlemiştir?


Azerbaycan, bölgesinde çok önemli bir konuma sahiptir. Diğer yandan ise Güney Kafkasya dünyanın kilit noktalarından biridir. Azerbaycan'ın komşularına bakın, bir tarafta İran, bir tarafta Rusya var, yani Amerikan'ın düşmanları var. Hem de Asya'nın kapısı. Tüm bunları göz önüne aldığımızda Azerbaycan üzerine kurulan projeler, Azerbaycan üzerinde oynanan oyunlar Azerbaycan'ı daha da önemli hale getiriyor. Her bir ülke Azerbaycan da hakimiyetini güçlü tutmak ister. Ama hiç kimse Azerbaycan'ın komşuları Rusya ve İran ile karşı karşıya gelmek istemez. Amerika ve Rusya Azerbaycan üzerinden politikalar üretmeye çalışmakta. İkisi de hakimiyet kurmak istiyor.


Bilindiği gibi Azerbaycan dış politikasını etkileyen en önemli faktör Karabağ Sorunu. Karabağ Sorunu Rusya'ya da hizmet ediyor, Amerika'ya da. Rusya Karabağ sorunu sürdükçe bölgede kalmış olacak ve bölgedeki hakimiyetini sürdürecek. Amerika ise ekonomik ve siyasi anlamda çıkarlarını sürdürmek için kullanıyor.


Romantik olarak bir Türkiye-Azerbaycan kardeşliği hep vardır. Ama Türkiye ve Azerbaycan iki ayrı devlet. Türkiye öz çıkarlarını korumak zorunda. Türkiye'nin çıkarları için attığı adımları yanlış anlamamak gerekir. Türkiye ve Azerbaycan arasında ortak çıkarlar var. Türkiye Azerbaycan üzerinden Orta Asya'ya açılmak istiyor. Azerbaycan ise Türkiye üzerinden Avrupa Birliği'ne açılmak istiyor. Türkiye ve Azerbaycan birbirleri için köprü vazifesi görmektedir.


Şimdi kısaca İran-Türkiye münasebetlerinde Azerbaycan'ın konumuna değinelim. İki ülkenin de çıkarlarının örtüştüğü yer Azerbaycan'dır. Ama bunu Suriye meselesinde söylemek doğru değildir. İran ve Türkiye bu konuda farklı kutuplardadır. Türkiye, NATO tarafındadır. Türkiye-İran münasebetlerinde Azerbaycan tarafsızlığını korumayı bildi. Türkiye'nin de bu münasebetlerde tarafsızlığını koruması doğal. Türkiye Yunanistan, İsrail, Suriye ve Ermenistan'la bakımından sorunlar yaşayan bir ülkedir. Bu devletlere İran'ı da dahil edersek Türkiye'nin etrafında bir çember oluşur. Yunanistan ve Ermenistan'ın Türkiye'ye yaklaşımı zaten ortadadır. Suriye sorunu da bir çıkmazdadır. Türkiye bunlara bir de İran'ı dahil etmek istemiyor. Türkiye İran için İran'da Türkiye için çok önemli. İran'a ambargo var. İran bu ambargoyu Türkiye üzerinden delebilir. Aynı şekilde Türkiye'nin de enerji ihtiyacının önemli bir kısmı İran'dan karşılanıyor.


Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerde İran faktörüne hep dikkat edilir. İran'da Güney Azerbaycan bölgesi için İran'ın bir parçasıdır olarak bir tez savunmuştur. Tarihsel yaklaşımlar politikadan bağımsız olarak ortaya konulmuyor.


Kaçarlar bir Türk devleti. Şu anki mirasında ise İran ve Azerbaycan yaşıyor. Mirasçısı Azerbaycan devletidir. İran'da 1920'lerden 1979'a kadar Fars hükmü sürüyor. 1979'da İslam hakimiyeti başladı. Bu süreçten sonra Azerbaycan Türkleri İran'la çarpışabilirdi. Ama medeniyet ve dil üzerine bir politika benimsendi.


Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini biraz daha irdelersek tarihsel süreçte bu iki devletin birbirine hep yardım ettiğini görüyoruz. Oğuz boyundan gelen bu iki devletin ortak dil, ortak kültür üzerinden bir Konfederasyon tartışmaları yapılıyor. Azerbaycan'da bu nasıl algılanıyor? İktidar muhalefet buna nasıl bakar?


Türkiye-Azerbaycan aslına bakılırsa halklar bazında birbirini çok iyi tanımıyor. İki devlet arasında stratejik bir ortaklık mevcut. Ama bir konfederasyon fikrine sıcak bakılmıyor. Sovyetlerden sonra Azerbaycan'da bir büyük kardeş(ağabey) gölgesinden kurtulan Azerbaycan'da yeni bir ağabeyin gölgesine girmek istemezler. Daha önceki Rus deneyimi, Azerbaycan'ın bu konuda çekimser davranmasına neden olmaktadır. Aslında bu birlikteliğe sıcak bakan fikir adamları da var ama şu aşamada kolay gözükmüyor. Tarihsel olarak bakıldığında da bu iki devletin Osmanlı – Safevi münasebetleriyle iki ayrı devletin mirasçısı gibi gösteriliyor. Osmanlı – Safevi sohbetleri açıldığında Türkiye'den gelenler Safevi devletini küçük görüyorlar. Bu da iki devletin birlikteliğine zarar veriyor. Anadolu'daki Türkler için Osmanlı nasıl bir övünç kaynağı ise Azerbaycan Türkleri için de Safevi devleti öyledir. Ancak burada tarihe Türkiye'deki bakış açısıyla Azerbaycan'daki bakış açısının farkı ortaya konmalıdır. Azerbaycan'da Osmanlı da Safevi kadar sevilirken, Türkiye'de mezhepsel farklılıklardan dolayı Safevi'ye çok iyi bakılmaz. Bu da iki devletin vatandaşlarını birbirinden uzaklaştıran sebeptir. Safevi'nin mirasçısı da fars İran değildir, Türk Azerbaycan'dır. Yani Safevi biziz.


Türkiye – Azerbaycan arasında entegrasyonu sağlamak için, birlikteliği oluşturmak için hangi adımlar atılmalıdır?


Ortak alfebe, ortak edebi dil, ortak edebiyat… Bunlar sağlanırsa tarihten kültürden gelen birliktelik ortaya çıkacaktır. Azerbaycan'da edebiyatçıları yazarları tanımazlar. Popüler yazarları bilirler. Türkiye'dekiler de Azerbaycan'ın yazarlarını pek bilmezler. Çırpınırdın Karadeniz'i bilirler ama yazarı Ahmet Cevat'ı tanımazlar. Yani kültürel bakımdan tarihsel anlamda birbirini tanımazlar. Her ne kadar ''bir millet iki devlet'' desek de iki ülkede insanlar birbirini tanımıyorlar. Karşılıklı tanıtım için belirli konferanslar toplantılar düzenlenmelidir. İki ülkenin köprüsü olan TRT Avaz'da Azerbaycan konusunda çok fazla tanıtım yapılmıyor. Ayrıca TRT Avaz'ı sadece şehirliler izliyor. Köylü vatandaşlarımız izleyemiyor. Müziklerimizi bile çok iyi bilmiyoruz. Her iki ülkede de kültürel faaliyetler çok zayıf. Büyük bir kültür merkezi kurulmalı. Azerbaycan elçiliğinin Türkiye'deki faaliyetleri sıfır. Bunlar iki devletin faaliyetleri olarak düşünülmemeli. İki kardeşin münasebetleri olarak düşünülmeli. İlişkiler çok taze, mutlaka sağlamlaştırılmalıdır.


Azerbaycan ve Türkiye'nin Arap Baharı'na bakışı nasıldır? Farklılıklar ve benzerlikler nelerdir?


Türkiye 1990'larda Türk dünyasına yönelmişti. Koalisyonlar vardı. Ama 2000'lerden sonra ABD yeni bir öteki aradı ve İslamı ortaya attı. Bu bağlamda yeni bir hükümet tek başına iktidara geldi ve bu iktidar halkın desteğini alarak Türk dünyası politikasını bırakarak Yeni Osmanlıcılığa yöneldi. Arap Baharı da bu sürecin devamı oldu. ABD ve NATO bölgeye girmek için bahaneler üretti. Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP) hayata geçirilmesi için birçok proje ortaya atıldı. Peygamberi kötüleyen film de bunun bir parçasıdır. Yani BOP'un başarılı olması Türkiye'nin bölgede üstlendiği role de bağlı. Bu bağlamda Arap Baharını Türk devletlerine de taşımak istediler. Ama unuttukları bir şey var Türk milleti düşünür ve sabırlıdır. Ama Arap milleti öyle değil, sabırsız ve çabuk galeyana geliyor. Azerbaycan'da insanlar okumaya meyilli. Araştırır ve kendine göre bir fikir yürütür. Bu yüzden Azerbaycan'ın halk olarak Arap Baharına bakışıyla hükümetin bakışı arasında bir fark yoktur. İlk başta halk ayaklanması sanıldı, hükümet yenilikler yapmaya yöneldi. Sonrasında zaten halk ayaklanmalarından ibaret olmadığı anlaşıldı. Dış politik açısından Azerbaycan denge siyasetini benimser. Çünkü Azerbaycan büyük ve çok güçlü bir ülke değil. Bu yüzden küresel sorunlarda genelde tarafsızlığı tercih eder. Çok zorda kalırsa bir açıklama yapılır ama muğlak bir açıklama olur, net bir tavır takınılmaz. Bu bağlamda Arap Baharında farklı bir görüş ortaya atılmadı ve Türkiye'nin görüşleri desteklendi.


Burada biraz da iç politikaya değinmek gerekirse Azerbaycan'daki siyasal sistemde bir değişim gözüküyor mu?


Azerbaycan'ın 2013'deki başkanlık seçimleri çok sert geçecektir. Mevcut parti liderleri kabul görürlüğünü yani itibarlarını yitirmiştir. Yeni Azerbaycan Partisi içinden bir grup çıkabilir ve aday olabilir. Şu anda ABD'nin de üzerinde durduğu isim 2005'te tutuklanan Ferhat Aliyev'dir. Ferhat Aliyev, ABD'nin baskılarıyla serbest bırakılabilir ve mağdur psikolojisiyle güçlendirilerek İlham Aliyev'in karşısına çıkarılabilir.


Mevcut Muhalefet partileri içerisinde Ali Kerimli ve İsa Kamber taraftarları arasında derin anlaşmazlıklar vardır. Onlar sözde birlikte olsa da gerçekte kendi içinde bölünmüş durumdadır. Ancak her ne kadar böyle olsa da muhalefet içinde çok güçlü insanlar vardır. Ekonomik olarak siyasi olarak fikri altyapısı sağlam insanlar mevcut.


Azerbaycan'da yeni bir nesil de yetişmiştir. Okumuş ve araştırmayı ilke edinen bir akademik yapılanma da mevcuttur. 25-40 yaşları arasında stratejik düşünceye sahip, ama siyasi alanda örgütlenmemiş de olsa bir oluşum var. Bunlar iktidara da karşı, mevcut muhalefete de karşı. Ancak örgütlü bir birliktelikleri yok. Doğruları ve yanlışları ortaya koymada cesur davranıyorlar. Ama dediğimiz gibi örgütlü bir birliktelikleri olmamasından dolayı dikkat çekmiyorlar ve etkin değiller.