Bu sayfayı yazdır

Ölümsüzleşen dava adamı Elçibey

Yazan  23 Ağustos 2011
Azerbaycan’ın 2. Cumhurbaşkanı Ebülfez Elçibey, 24 Haziran 1938 tarihinde Azerbaycan’da doğdu, 22 Ağustos 2000’de Türkiye’de (Ankara GATA Hastanesi’nde) vefat etti. Dün ölümünün 71. yıldönümüydü. Makamı cennet olsun. O’nunla beraber olan dualarımızı

Türklük davasına inanmış, bütün ömrünü bu inancına göre yaşamış, müstesna bir şahsiyet olduğunda, kimsenin hiçbir şüphesi olduğunu düşünemeyiz. Dünya coğrafyasının neredeyse her köşesine yayılmış bulunan büyük milletimizin yaşadığı zulüm ve esarete karşı varlık mücadelesi verdiğini, bu çerçevede kimliğini korumasının bile başlı başına önem taşıdığını biliyoruz. Bu milli mücadelede her Türk topluluğundan liderler çıkmıştır. Zamanımızda Kırım denilince Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Kıbrıs denilince Rauf Denktaş, Doğu Türkistan denilince Osman Batur-Alibek Hakim-İsa Yusuf Alptekin, Batı Trakya denilince Sadık Ahmet, Başkırdistan denilince Zeki Velidi Togan gibi büyük dava adamları nasıl aklımıza geliyorsa, Azerbaycan denilince ilk sırada Elçibey'i hatırlarız.

Bu dava adamlarının hiçbirini diğeriyle kıyaslayamayız, ama Elçibey'deki dava ateşi ve bütün dünya Türklüğüne duyduğu aşkın, bambaşka olduğunu söylemek zorundayız. Bu şuur, Elçibey'in ömrü boyunca soluduğu nefes gibidir.

Ebülfez Elçibey, 1974'de Sovyetler döneminde yargılanırken\super (1) \nosupersub mahkemede şu dörtlüğü okuyor: "Her kimsenin var kimsesi/Men kimsenin yok kimsesi/Ey kimsesizler kimsesi/Men kimsenin ol kimsesi". Aslında bu dörtlük, Türk'ün yalnızlığını gösteren, tarihten gelen "Türk'ün Türk'ten başka dostu yok" söyleminin Elçibey'in şahsında tezahüründen başka bir şey değildir.

Daha çocuk denecek yaştan şuuru uyanan Elçibey, o tarihten itibaren kendini Azerbaycan Türk'ünün bağımsızlığı için mücadele içinde bulmuştur. Bu yolda cezaevine düşmüş, sürekli baskı altında yaşamıştır. Son dönemde Elçibey'i "Azerbaycan Halk Cephesi" nin başında görüyoruz. AHC'nin bağımsızlık ateşini bütün ülkeye yayması, milyonlara ulaşan mitingleri Rusları kokutmuştur. Bu hızlı uyanışı ve bağımsız Azerbaycan'ın şahlanışını ezmek üzere Kızılordu, tanklarıyla 20 Ocak 1990'da Bakü'ye girdi. Korkusuzca tankların önüne yatan çok sayıda Azerbaycan Türk'ü şehit edildi. Ama bu kahramanca haykırışlar, bütün Azerbaycan'ı ayağa kaldırdı ve milli heyecan sel oldu.

Allah bilir, ama iradesi zayıflamış, morali bozuk SSCB yönetimi, bu direniş üzerine bütün Türk illerine ve diğer milletlere bağımsızlık tanıdı diyebiliriz. Bu yolda kan veren tek ülkenin Azerbaycan olduğu hatırlanırsa, bu görüş daha iyi anlaşılabilir.

Elçibey 28 Mayıs 1918'de Mehmet Emin Resulzade tarafından "Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti" nin kuruluşuyla meclis binasında dalgalandırılan 3 renkli Azerbaycan bayrağını 70 yıl sonra, yine 28 Mayıs 1990'da bizzat göndere çeken kişi oldu. Kendisi bu anı şöyle anlatıyor: "Sevinçten gözümden iki damla yaş düştü ve ellerim titredi."

Rahmetli Elçibey'i, Nevzat Kösoğlu ile beraber 1992'de Halk Cephesi binasında ziyaret etiğimizde tanımıştım. Güzel ve haz verici sohbetten cesaret alarak kendisine;

"Elçibey, siz hep bütün Azerbaycan diyorsunuz. Bu İran'ın bölünmesi demektir. İran'ı çok rahatsız eder. Rusya dahil diğer pek çok devlet de böyle düşünür. Bağımsızlık kazanıldı ama henüz devlet yerine oturmadı. Halk aç, susuz vaziyette. Sizin hiçbir ülkeyi rahatsız etmeden, ülkenizi güçlendirmeye, kaynaklarınızı işletmeyi ve kalkınmayı hedef alıyoruz. Dış politikada komşularımızla iyi ilişler kurmak, dostluk, barış ve istikrar içinde yaşamak istiyoruz deseniz daha iyi olur" demiştim. O da, "Ben dava adamıyım. Onu siyasetçiler düşünsün" şeklinde cevap verdi. Bunun üzerine "Elçibey, henüz işin başındasınız. Yarının neler getireceği belli olmaz. Bu bölgeyle ilgilenen güçler, Azerbaycan hangi yöne doğru gidecek? Gelecekte neler olacak diye bakarlar. Siz ve AHC, ülkenin eğilimini temsil edecek bir konumdasınız. Çok dikkatli olmanız gerekir. En iyisi ben sizi Ankara'ya davet ediyorum. Buyurun gelin" deyince de: "Hayır ben önce Tebriz'e gideceğim. Sonra Ankara'ya" cevabını vermişti.

Gerçekten büyük dava adamıydı. Azerbaycan Türk'üne ruh verdi, ölümsüzlüğü kazandı. Nur içinde yatsın.

Sayın Şevket Talha APUHAN'ın "ELÇİBEY",

"Haberiniz.com" ve "millidüsünce.org"

Sadi Somuncuoğlu

1940 yılında Aksaray’da doğdu. Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nden 1962 yılında mezun oldu. 1957-58 yıllarından itibaren Türk Ocakları’nın faaliyetlerine katıldı ve fikri yetişmesi de bu yıllarda başladı. Çeşitli devlet memuriyetlerinde bulundu. 1965 yılında Bab-ı Ali’de Sabah Gazetesi’nin yayımlanmasında görev aldı. Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde Organizasyon ve Metot ile İdarecilik kurs ve eğitimi gördü.

1967 yılında MHP (CKMP) Gençlik Kolları Genel Başkanlığı görevi ile aktif siyasete başladı. 1969 yılında MHP Genel İdare Kurulu’na, arkasından da Genel Sekreter Yardımcılığına seçildi ve 12 Mart 1971’e kadar ülkücü gençliğin eğitim ve teşkilatlanma işlerini yürüttü.

Üniversite öğretim üyelerini bir araya toplayan ve gençliğin meseleleri üzerinde bilimsel çalışmalar yapan “Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi (KÜBİTEM)’nin kurulması ve faaliyet göstermesinde görev aldı. Devlet, Töre ve Bozkurt dergilerinin yayımında, aktif olarak çalıştı. Birçok yazı ve makalesi yayımlandı. Yurt içinde ve dışında konferanslar verdi.

1977 yılında Niğde Milletvekili seçilerek Parlamento’ya girdi. Demirel’in Başbakanlığında kurulan koalisyon hükümetinde Devlet Bakanı oldu. 12 Eylül 1980 darbesine kadar MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulundu.

12 Eylül 1980 darbesiyle birlikte tutuklandı. 6 yıl süren “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası”nda, 1 Nolu Mamak Askeri Mahkemesi’nde idamla yargılandı.  İki yıl tutuklu kaldıktan sonra, 7 Nisan 1987’de verilen kararla beraat etti.  

1988-1995 yılları arasında siyasetten uzak kaldı ve Türk Ocakları Genel Merkez Heyeti Üyeliği ile Türk Ocakları Genel Başkanlığı görevlerinde bulundu.

1995 yılında ANAP Aksaray Milletvekili seçildi. TBMM Milli Eğitim Komisyonu üyeliği yaptı.  1,5 yıl sonra ANAP’tan ayrılıp MHP’ye katıldı. MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. 1999 yılında yeniden MHP Aksaray Milletvekili seçildi. 28 Mayıs 1999’da kurulan 57. Hükümette Devlet Bakanlığı görevine getirildi.

Cumhurbaşkanlığına aday olduğu için 8 Mayıs 2000’de Devlet Bakanlığı görevinden azledildi. 2002’den itibaren iç/parti siyasetinden ayrılarak milli siyasetle uğraştı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makaleleri yayımlandı.

Halen, Ankara’da faaliyet gösteren (Temmuz 2008) Milli Düşünce Merkezi Başkanlığı görevini yürütmektedir.

Evli ve üç çocuk sahibidir.

 

Yayımlanmış kitapları:

*   Avrupa Birliği Bitmeyen Yol (Ötüken Yayınları-Mart 2002),

* Gümrük’te Kuşatma (1.Baskı-ATO Yayınları/Temmuz 2002, 2. Baskı Yeni Avrasya Yayınları/Ağustos 2002),

*  Kıbrıs’ta Sirtaki (1.Baskı-Yeni Avrasya Yayınları/Eylül 2002, 2.Baskı-ATO Yayınları/Ekim 2002)

* Sorularla Belgelerle Kıbrıs/Çözüm mü Çözülme mi? (Türkiye Sağlık-İş Sendikası Yayınları/2003)

*  Avrupa Birliği Uyum Paketlerinden FEDERASYON’a / Etnik/Irkçı Siyasallaşma Projesi, (ATO Yayınları-2003),

Annan Planı Gerçeği ve KKTC’nin Kurtuluşu (Yeni Avrasya Yayınları-Haziran 2004)  

İstanbul’da Yeni Roma İmparatorluğu (Akçağ Yayınevi-2004),

Göre Göre KAPANA DÜŞTÜ TÜRKİYE’M (Bilgi Yayınevi-2005)

Son Haçlı Seferi-PKK Açılımı(Milli Düşünce Merkezi )