Bu sayfayı yazdır

Pakistan Üzerinden Emperyal Oyunlar Dönüyor

Yazan  16 Ocak 2014
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü ilke olarak tercüme çalışmalar yayınlamamaktadır. Ancak büyük öneminden dolayı globalresearch.com’da yayınlanan yazarından izinle Türkçeye tercüme edilen bu uzun çalışmayı Türk okurlara sunuyoruz.

Andrew Gavın Marshall·

Pakistan, Amerika’nın bir hedefidir. Sebebi de, Pakistan’ın Çin ile artan askeri ve stratejik bağlantılarıdır, keza Çin, Amerika’nın küresel düzlemdeki başlıca stratejik rakibi olmayı sürdürüyor. Küresel hegemonya uğruna yürütülen bu “Büyük Oyun’da, Amerika’nın küresel üstünlüğünü engelleyen herhangi bir ülke, rahatlıklı gözden çıkarılabilir. Amerika Pakistan’ı istikrarsız halde tutmak istiyor. Böylelikle, Beluçistan’da ayrı bir devlet kurmanın yolunu açma ve İran için sorun yaratma niyetindeler. Böylelikle, Amerika yanlısı, Hindistan yanlısı ve İsrail yanlısı bir şerit yaratılmak isteniyor. Dolayısıyla, Pakistan’ın nükleer gücünün yok edilmesi ve İran’ın nükleer güç elde etmesinin önlenmesinden ayrı olarak, uzun vadeli bir hedef söz konusu.

Usama bin Ladin’in öldürülmesiyle birlikte gözler yeniden Pakistan’a çevrilmişken, bu ülkenin jeostratejik anlamda-özellikle de Amerika’nın Pakistan’a yönelik stratejisindeki değişim bağlamında-farklılaşan rolünü değerlendirmek asli önem arz ediyor. Söz konusu cinayet, Pakistan’ı hedef tahtasına yerleştirme amaçlı bir propaganda manevrasıysı. Bunu anlamak için, Amerika’nın son yıllarda Pakistan’a yönelik stratejisini “istikrar bozma” anlamında nasıl değiştirdiğini incelemek gerekiyor. Kısacası, Pakistan, Amerika’nın bir hedefidir. Sebebi de; Pakistan’ın Çin ile artan askeri ve stratejik bağlantılarıdır; keza Çin, Amerika’nın küresel düzlemdeki başlıca stratejik rakibi olmayı sürdürüyor. Küresel hegemonya uğruna yürütülen bu “Büyük Oyun’da, Amerika’nın küresel üstünlüğünü engelleyen herhangi bir ülke-Pakistan gibi tarihsel olarak önemli bir ülke dahi olsa, rahatlıkla gözden çıkarılabilir. 

Bu makalede, Amerikalı stratejik topluluğun-özellikle de askeri ve istihbarat çevrelerinin-Pakistan’a karşı değişen görüşleri incelenecek. Özellikle, Pakistan’ın istikrarsızlaşmaya devam edeceği ve son kertede çökeceği yönünde genel bir kanı söz konusu. Bu değerlendirmelerde sözü edilmeyen şey ise; bu gerçekliğin oluşturulmasında askeri ve istihbarat çevrelerinin rolü. Bu makalede, ayrıca bu ülkeye askeri istilaların artması neticesinde, Amerika’nın Pakistan stratejisindeki askeri değişimler mercek altına alınacak. 2000 yılı Aralık ayında, CIA, 2015 yılına yönelik küresel eğilimleri incelediği bir rapor yayımlandı. Raporda, 2015 itibariyle, “Pakistan’ın çok daha parçalı, münzevi ve uluslar arası mali yardıma çok daha bağımlı bir ülke haline geleceği” belirtiliyordu. ( I ) Dahası, raporda Pakistan hakkında şu ifadelerde de yer verilmekteydi: “Pakistan, on yıllardır süren siyasi ve ekonomik kötü yönetimden, bölücü politikalardan, hukuksuzluktan, yolsuzluktan ve etnik bölünmelerden kolay kolay kurtulamayacak. Yeni yeni ortaya çıkan demokratik reformlar, radikal İslamcı partilerin ve kökleri sağlam duran siyasi elitin uyguladığı muhalefet karşısında pek bir etki doğurmayacak. Ülke içindeki bu çöküş ise, İslamcı siyasi aktivistlere yarayacak, bu kesimler, ulusal politika üzerindeki etki güçlerini artırıp, ordunun ( ki ordu bir zamanlar Pakistan’ın en mahir kurumuydu ) yapısını ve uyumunu değiştirecek. Ülke içinde süregiden bu çalkantılar karşısında, merkezi hükümetin denetimi, büyük olasılıkla Punjabi’nin en önemli kısmına ve Karaçi’nin ekonomik merkezine doğru azalacak. ( 2 )

Raporda, ayrıca, bölgede Pakistan-Hindistan arasındaki soğuklukla ilintili eğilimler inceleniyor:

“Hindistan ile Pakistan arasındaki çatışma tehdidi, önümüzdeki on beş sene içindeki tüm diğer bölgesel meseleleri gölgelemeyecek. Pakistan ve Afganistan’da devam eden çalkantılar, Kaşmir ve alt-kıtanın diğer bölgelerine doğru yayılacak; Hintli liderleri, çok daha saldırgan ve misilleme, kabilinde hareketlerde bulunmaya itecek. Hindistan’ın Pakistan üzerindeki konvansiyonel askeri avantajı ise, Yeni Delhi’nin üstün ekonomik konumunun bir sonucu olarak genişleyecek.” ( 3 ) 2005 yılında, Times of India, ABD Ulusal İstihbarat Konseyi’nin bir raporunu aktardı sayfalarından… CIA ile istişare halinde yazılan bu raporda, Pakistan için “Yugoslavya benzeri bir kader” öngörülüyor ve şöyle deniyordu: “2015 yılı itibariyle, Pakistan, başarısız bir devlet olacak; iç savaş batağına saplanacak; ülkede kan gövdeyi götürecek; eyaletler arasında düşmanlıklar artacak; nükleer silahların denetimine yönelik bir mücadele patlak verecek ve topyekün bir Talibanlaşma yaşanacak. ( 4 )

2008 yılı Kasım ayında, ABD Ulusal İstihbarat Konseyi “Küresel Eğilimler 2025” adıyla bir rapor yayımladı. Raporda, 2025 yılına yönelik başlıca eğilimler vurgulanıyordu. Pakistan mevzu bahis olduğunda ise, raporda şu cümlelere yer verildi: “Pakistan ile Hindistan arasında süregelen düşük yoğunluklu çatışmalar devam edecek ve bu iki nükleer güç arasında daha büyük bir çatışma olasılığını beraberinde taşıyacak.” (5) Raporda, Pakistan’ın “başarısız devlet” riskiyle karşı karşıya olduğu da söyleniyordu. (6) Potansiyel başarısız devletleri inceleyen raporda, şöyle deniyordu:

“Gençlerin sayıca fazlalığı, kökleri derinlere uzanan çatışmalar ve sınırlı ekonomik yetenekler: Pakistan, yemen, Afganistan, Filistin ve diğer ülkeleri “yüksek risk” katogorisinde tutacağa benziyor. Bu ülkelerdeki çalkantıların dalga dalga yayılması ise, bölgenin başka bir kısmında refah ve siyasi istikrara yönelik girişimlerin zorlu geçeceği yönündeki olasılığı artırıyor.” (7) Raporda, Pakistan’dan “joker” olarak söz ediliyor ve “eğer Pakistan 2025 yılına kadar parçalanmadan varlığını sürdüremezse, Paştun kabilelerinin daha geniş çaplı bir bütünleşmeye gideceği ve Pakistan ile Afganistan’ı birbirinden Ayıran Durand Hattı’nı silmek için birlikte hareket edecekleri; böylelikle Pakistan’da Paştun’lara ayrılan bölgenin hudutlarını, Pakistan’da Punjabiler, Afganistan’da ise Tacikler ve diğerleri aleyhine genişleyecekleri” belirtiliyor. (8)

Hindistan Ve Pakistan Arasındaki Çatışma Tehdidi Giderek Artacak

2009 Ocak’ında, Pentagon’un çıkardığı bir raporda, önümüzdeki 25 sene içinde ABD ordusu açısından önem taşıyan jeopolitik eğilimler incelenmiş ve Pakistan’ın “hızlı ve ani” bir çöküşle karşılaşabileceği aktarılmıştı. “Pakistan’daki çöküşün, daimi bie şiddet ve kanlı bir içi savaş ve mezhepler savaşı yaratabileceği olasılığı’ndan söz edilerek, nükleer silahların geleceğinin sorgulanacağı belirtilmiş ve böylelikle “mükemmel belirsizlik fırtınası neticesinde, bu devasa karmaşa ve tehlike ortamının ABD ve koalisyon güçlerini sorumluluk üstlenmeye sevk edebileceği” belirtilmişti. (9)

2009 Nisan’ında Başkan George Bush’un ve mevcut devlet başkanı Obama’nın baş düşmanı ve Pakistan’ın bir kaç ay içinde çökebileceği yönünde bir uyarıda bulunmuş ve şöyle demişti: “Eğer Pakistan çökerse, bugüne dek terörizmle savaş anlamında tanıklık ettiğimiz her şeyi gölgede bırakacak bir durum ortaya çıkacak.” Danışman David Kilcullen ise, bu olasılığın Afganistan ve Irak’taki mücadelelerden farklı olacağını, bu ülkelerin her birinin 30 milyonun üzerinde bir nüfusa sahip olmasına karşın, “Pakistan’da 187 milyon kişinin yaşadığı ve 100 nükleer silahın bulunduğunu” belirtiyor ve bunun “Amerikan ordusundan bile daha büyük bir ordu olduğuna dikkat çekip, El Kaide karargahlarının Pakistan hükümetinin kontrolü dışında bulunan topraklara yayıldığını ve bu toprakların, ülkenin üçte ikilik bir bölümünü kapladığını” ifade ediyor. (10)

Bush yönetiminin son dönemlerine geri dönersek, ABD’nin Pakistan’daki stratejisinin o dönemde de değişmekte olduğu askeri operasyonlara giderek daha fazla yöneldiği açıkça ortadaydı. 2007 Ağustos ayında ifşa edilen bir takım gizli belgelere göre, ABD ordusu 2004 yılında “elit birliklere bölgede geniş bir otorite alanı tahsis etmişti; böylelikle şüphelenilen teröristlerin izini Pakistan içinde de sürmek, ancak bu durumun Pakistanlıları önceden haberdar etmemek amaçlanıyordu.” (II)

2007 yılı Kasım ayında, New York Times’ta yayımlanan bir köşe yazısında, 1”Nükleer silahlara sahip bir Pakistan’ın uçurumun kenarına sürüklendiği bir dönemde ABD hiç bir şey yapmadan eli kolu bağlı şekilde bekleyemez” deniyor ve “Pakistan’daki fizıbıtıl askeri seçeneklerimiz konusunda düşünmemiz gerektiği” uyarısında bulunuluyordu. Makalenin köşe yazarları olan Frederick Kagan ve Michael O’Hanlon, tanınmış strateji uzmanları olup, aynı zamanda American Enterprise ve Brookings Enstitüleri’nde ders vermekteydi. Bu iki enstitü, ABD’nin önde gelen ve etkili düşünce kuruluşları arasında yer alıyor. Pakistan’ın liderlerinin halen ılımlı ve ABD dostu oldukları belirtilirken, “Amerikalıların da İran’daki Şah rejimi hakkında bir zamanlar benzer bir hassasiyet içinde bulunduklarından, ancak bu süreçte geç kalındığından” söz ediliyor; 1979’da İran devriminin patlak vermesine atıfta bulunuluyordu. Yazarlar şöyle bir uyarıda da bulunmayı ihmal etmiyorlardı:

“En muhtemel iki tehlike şudur: Pakistan hükümetinin tamamen çökmesi: böylelikle boşluğu doldurmak üzere aşırı İslamcı bir hareketin patlak vermesi: sınır bölgelerindeki federal denetimin etnik ve kabile unsurları dolayısıyla tamamen yitirilmesi veya Pakistan ordusu içinde bir mücadelenin patlak vermesi ve bu mücadele çerçevesinde Taliban ve El Kaide’ye yakın bir azınlığın, Pakistan’ı terörizm sponsoru bir devlet haline getirmeye çabalaması.” (12) Yazarlar, askeri çözümlerin “ürkütücü” olduğundan söz ediyorlardı; keza Pakistan 187 milyonluk bir millet olup, Irak’ın yaklaşık beş katına karşılık geliyordu. “Tahminlere göre; bu boyuttaki bir ülke için milyondan fazla askerden oluşan bir kuvvet gerekiyordu.” Bu da yazarları şöyle bir sonuca sevk ediyordu: “Dolayısıyla, eğer başarı umudu içinde isek, hükümetin tamamen çökmesinden önce hareket etmeliyiz; bunun için de Pakistan’daki ılımlı kesimlerin işbirliğine ihtiyacımız var.” Yazarların önerdiği bir plana göre; özel kuvvetler konuşlandırarak, Pakistan’daki nükleer materyallerin ve savaş başlıklarının yanlış kişilerin eline geçmesi önlenmeliydi. Bununla birlikte, “Amerikan yanlısı Pakistanlılar bile, bu konuda işbirliğine yanaşmayacaktır.” Bir diğer seçenek ise şuydu:

“Pakistan’daki silahlı kuvvetlerin ana çekirdeğini destekleyerek, etkisiz bir hükümet, ayrılıkçı sınır bölgeleri ve El Kaide ile Taliban’ın lider kadroya yönelik cinayet girişimleri karşısında ülkenin bir arada tutulmasını bu sayede sağlamak… Bu da, önemli miktarda muharip güç gerektiriyordu. Bu güçler sadece ABD’den değil, ideal olarak diğer Batılı güçler ve ılımlı Müslüman milletlerden de alınmalıydı.”(13) Yazarların vardığı sonuç ise; Pakistan’daki herhangi bir devlet çöküşünün, büyük olasılıkla tedrici olacağı, dolayısıyla ABD’nin buna karşılık vermede önünde yeterli zamanın bulunacağıydı. Yazarlar, Pakistan’ın nükleer cephaneliğinin güvence altına alınması ve militanlarla mücadele edilmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Makale şu uyarıyla sonlanıyordu: “Pakistan, bir sonraki büyük imtihan olabilir.” (14)

2007 Aralık ayında Asia Times Online’da, ABD’nin Pakistan’ı Devlet Başkanı Müşerref’ten kurtarma planına dair bir haber yayımlandı. Haberde ayrıca, ABD ve daha genel anlamda Batı ülkelerinin, Pakistan ordusunu yok etmeye yönelik bir strateji başlattığı belirtilmekteydi. Bunun bir parçası olarak, ABD, Pakistan’ın askeri yapılanmasını şeytanlaştırmaya dair bir medya kampanyası başlattı. Tam da bu sırada Benazir Butto, Pakistan Gizli Servisi ISI’yı eleştiriyor ve ISI’nın kökten bir yeniden yapılanmaya gitmesi gerektiği telkininde bulunuyordu. Aynı dönemde ABD medyasında da ISI’nın El Kaide ve Taliban’a destek ve finansman yardımında bulunduğuna dair suçlamalar göze çarpıyordu. Tüm bu yazılan söylenenlerin büyük bölümü belgelendirilmiş olsa da, birçok batılı yetkilinin ve medyanın konuşma notlarında bu hakikatin bir anda ortaya çıkmış olması, eski bir müttefike karşı bir tavır değişikliği anlamına gelmekteydi. (15)

Gerek, Demokratlar gerekse Cumhuriyetçiler, Pakistan’ın İran’dan daha büyük tehdit oluşturduğu yönünde açıklamalarda bulunuyorlardı. Dönemin Senatörü (şimdilerde Başbakan Yardımcısı) Joseph Biden ise, ABD’nin “uluslararası camia” ile işbirliği halinde Pakistan’a asker konuşlandırması gerektiğini telkin ediyordu. Biden’e göre, “orada bulunmamız gerekiyordu”; ve “medreselerle rekabet edebilmeleri için yeni okullar açmalıydık; bunun için de on milyonlarca dolar para temin edilmeliydi. Orada demokratik kurumlar kurmak için bulunmalıydık. Orada bizzat var olmalı ve dünyanın geri kalanını da bu bölgeye çekebilmeliydik. Böylelikle, demokratik bir sürecin yeniden başladığı bir dönemde, bu sürece şekil verebilirdik.” (16) Amerika’daki politika-strateji çevrelerinde, yetkililer açık açık Pakistan’ın küçük devletlere bölünme olasılığını tartışmaya açmışlardı ve Müşerref’in “yerinden edileceği” hususu giderek daha fazla konuşulmaya başlanmıştı. Zaten bu da aynen gerçekleşti. Asia Times’ın da belirttiği gibi: “Bir diğer endişe verici mesele ise; Amerikalı yetkililerin Pakistan’ın müstakbel lideri olarak Butto’ya destek verdiklerini Pakistanlılara uluorta beyan etmeleriydi. Washington’un bu tür hareketleri, sadece Pakistan’daki herhangi bir halk liderinin ölüm öpücüğü anlamına gelmekle kalmıyordu; aynı zamanda Amerikalılar, bu hareketlerinin Butto’yu hedef tahtasına yerleştirecek potansiyel katillere ve davetiye çıkardığını gayet iyi biliyorlardı.

Eğer Butto bu şekilde öldürülürse, gerçek suçluyu bulmak için yeterli vakit olmayacak; ancak kesin olan şu ki, İslamabad üzerinde daha önce eşi benzeri görülmemiş bir uluslar arası baskı ortamı doğacak ve ülkede maksimum düzeyde bir iç kaos çıkarmak için herkes kendi yerel varlıklarını kullanmaya yönelecek.” (17) Elbette Pakistan’daki olaylar aynen bu şekilde cereyan etti. Bu makalenin yazarının da daha önce işaret etmiş olduğu gibi, “Butto’nun öldürülmesi, Pakistan ordusunu kalıcı olarak geri plana itebilecek bir tür baskı ortamını doğurabilir. Böylelikle Washington, İslamabat’ta yeni bir liderlik kadrosu oluşturmak için yeterince manevra alanına sahip olmuş olur. ABD, bu kez son derece ciddiydi. Pakistan’ı bu kez elinden kaçırmayacaktı.” (18)

Abd Özel Kuvvetleri Komutanlığı’na Bağlı Birlikler Yıllardır Pakistan’da

Dolayısıyla, ABD’nin Pakistan’daki yeni stratejik hedefi, Pakistan ordusunu iktidardan uzaklaştırmak; Müşerref’in yerine başka birini geçirme ihtiyacını herkesin hissetmesini sağlamak ve en sonunda yeni ve yumuşak başlı bir sivil lider kadrosu kurmak noktalarına odaklanmıştı. Bunun sonucunda, Pakistan’daki elit kesim bölünecek; ordunun Pakistan’daki iç politika üzerindeki etkisi tehdit altına girecek; ve Pakistan hükümeti çok daha doğrudan bir denetime tabi tutulacak. Sanki malum olmuş gibi Aralık ayında ise, şöyle bir haber aktarılmıştı: “Benazir Butto’nun öldürülmesinin ardından hükümet otoritesinin çökmesi veya bir iç savaşın patlak vermesi durumunda ABD özel kuvvetleri, Pakistan’ın nükleer cephaneliğine el koymaya veya cephaneliği etkisiz hale getirmeye hazırdır.” (19)

New York Times’ta ise, Ocak 2008’de şu minvalde yayımlandı: Başkan Bush’un kıdemli ulusal güvenlik danışmanları, CIA’in ve ordunun Pakistan’daki kabile bölgelerinde gizli ve daha saldırgan operasyonlar yürütme yetkisini genişletmeyi tartışıyorlar.” Makalede, yeni stratejinin, El Kaide ve Taliban’ın Pakistan içindeki faaliyetlerine bir yanıt olarak doğduğu belirtiliyordu. Denilen o ki, Bush’un Ulusal Güvenlik timi, bu yöndeki çabalarını, Butto’nun 10 gün önce öldürülmesine bir yanıt olarak organize etmişlerdi.(20) Strateji tartışmalarına müdahil olan yetkililer ise; “kimi seçeneklerin, büyük olasılıkla içine CIA’yı dâhil edeceğini ve ordunun Özel Operasyonlar gücü ile birlikte çalışacağını” söyledi. Bir yetkiliye göre ise; “yıllar boyu Afganistan’a odaklandıktan sonra, artık aşırılık yanlılarının daha büyük bir ödül şansını fark ettiklerini düşünüyoruz: Pakistan’ın kendi içinde bir kaos yaratmak.” Bu stratejinin en önemli unsuru ise, Times’ın aktardığı gibi, şuydu: “Eleştirilere göre, Amerika’nın daha doğrudan bir askeri tatbikatı etkisiz olacak; Pakistan ordusunu öfkelendirecek ve militanlara yönelik desteği artacaktı.” (21) Belki de bu sadece önerilen stratejinin bir “yan etkisi” değildi; aslında stratejinin bizatihi bir parçasıydı.

Önde gelen bir Pakistanlı askeri-siyasi analizcinin belirttiği gibi; Pakistan’ın içlerine doğru yapılan baskınlar, öfkeyi artıracak ve halk desteğini yitiren Pakistan hükümetine karşı “daha güçlü bir halk ayaklanmasını güçlendirecek”(22). Bununla birlikte, daha önce belirttiğim gibi, bu sadece bir niyet olabilir; keza böylelikle hükümet ABD’ye çok daha bağımlı hale gelecek, dolayısıyla da daha itaatkâr olacak. 3 Eylül 2008 tarihinde, ABD Özel Kuvvetleri’nin bir komando baskını gerçekleştirdi Pakistan’a… Ve 15-20 kişi öldü. Aralarında çocuklar ve kadınlar da vardı. Özel Kuvvetler’e, operasyon sırasında beş Amerikan helikopteri de eşlik etmekteydi. (23)

2009 Şubat’ında aktarılana göre ise; Pakistan’ın kontrolünden çıkan kabile bölgelerinde gücü ele geçiren El Kaide ve Taliban’la mücadelesinde silahlı kuvvetlere yardımcı olmak için 70’den fazla Amerikalı askeri danışman ve teknik uzman gizlice Pakistan’da görev almaya başladılar.” Dolayısıyla, sadece Amerikan Özel Kuvvetleri Pakistan topraklarını işgal etmekle kalmıyorlar; ayrıca artık Amerikalı askeri danışmanlar da, kendi operasyonlarında Pakistan ordusuna gizlice danışmanlık yapmaya başlıyorlardı. Danışmanlar, öncelikle, Özel Kuvvetler askerlerinden oluşuyordu ve Pakistan ordusuna, “istihbarat ve muharebe taktiklerinde danışmanlık sağlıyorlardı”. Böylelikle, ABD Merkez Komutanlığı ve Özel Operasyonlar Komutanlığı’nın (JSOC-Ortak Özel Operasyonlar Komutanlığı) yöneticiliğinde gizli bir kumandanlık oluşturulmasına giden yol döşeniyordu. (24)

 Mayıs 2009’da aktarılana göre: “ABD, Pakistan’da şiddetin en yoğun olduğu bölgelerden birine Özel Kuvvetler timlerini göndermeye başladı. Bu girişim, Pakistan ordusunun eğitimini hızlandırmanın ve bölgedeki asilerle mücadelede Pakistan’ı daha etkin bir müttefik haline getirmenin bir parçasıydı.” Özel Kuvvetler, Beluçistan bölgesinde iki eğitim kampı konuşlandırmışlar ve “El Kaide ile Taliban savaşçılarıyla mücadeleden sorumlu paramiliter bir güç olan Pakistan’ın sınır muhafızlarını eğitmeye odaklanmışlardı”. Dahası, proje, İngiltere ile ortaklaşa yürütülmekteydi. İngiltere, “askerlerin eğitiminin finansmanına yardımcı oluyordu. Ancak, İngiliz askeri personelinin de bu girişimde yer alıp almayacakları henüz açık değildi. Britanyalı yetkililer, yıllardır bu tür bir çaba için bastırıyorlardı.” (25)

Kasım 2009’da ortaya çıktı ki; “Amerikalı özel güçler, sınır bölgesindeki gizli savaşın bir parçası olarak Pakistan’ın kabile bölgelerine birçok gizli akın düzenlemişlerdi.” Hakikat, eski bir NATO görevlisi tarafından ifşa edilmişti. Bu akınların, 2003-2008 yılları arasında gerçekleştiği söyleniyordu. Hatta Amerikan askeri bölgelerinin belirttiği tarihten bile gerilere uzandığına dair bir rivayet vardı. Kaynakta ayrıca, “Pakistanlıların bu konudan tamamen habersiz olduğu ve resmi olarak da hiçbir zaman teyid edilemeyeceği” belirtilmekteydi. Dahası, kaynağın da belirttiği gibi, “Britanyalı SAS askerleri, 2002 ve 2003 yıllarında ve belki de daha sonraları Beluçistan eyaletinde aktif görev almışlardı.” (26)

Pakistan’ın “Balkanlaştırılması”

Selig S. Harrison, Center for International Policy adlı düşünce merkezinde Asya Programı direktörü olup, Woodrow Wilson International Center for Scholars’da ders vermekte ve Carnegie Endowment for International Peace bünyesinde kıdemli araştırma görevliliğini devam ettirmektedir. Kendisi ayrıca geçmişte muhabirlik ve gazetecilik de yapmıştır. “Dış muhabirlik kariyeri boyunca dış politika krizlerine dair “erken uyarı” vermesiyle tanınırdı.  Pulitzer Ödül Komitesinin eski sekreteri John Hohenberg’in “Between Two Worlds” (İki Dünya Arasında) adlı kitabına aktardığına bakılırsa, Harrison, patlak vermesinden tam tamına on sekiz ay öncesinden 1965 Hindistan-Pakistan savaşını tahmin etmişti. Dahası “Rusların Afganistan’ı işgal etmesinden bir yıl önce, Foreign Policy’ye yazdığı bir makalede Harrison bu olasılık konusunda uyarıda bulunmuştu.”(27)

1 Şubat 2008’de Selig Harrison, Pakistan seçimlerine giden süreçte New York Times’a yazdığı bir köşe yazısında Pakistan’ın elindeki yetenekler konusunda o meşhur “tahminleri’nden yapmış ve lafa şu şekilde başlamıştı: “18 Şubat tarihinde gerçekleşmesi öngörülen Pakistan seçimlerinin sonucu ne olursa olsun, Pakistan devletinin mevcut çok-etnili yapısı, radikal bir yeni yapılandırmadan geçmediği sürece uzun süre devam edemeyecek.” Harrison, daha sonra, Pakistan’ın etnik bölünme yaşamasının mümkün olduğunu açıklamış; Paştunların kuzeybatı bölgelerinde, güneybatıdaki Beluç kabileleriyle birleşen Sindhilerin güneydoğuda, Puncabların da geri kalan bölgelerde yoğunlaşacağını anlatmıştı. (28)

Kuzeydeki Paştunlar, bağımsız bir “Paştunistan” kurmak için Afgan sınırında aynı etnisiteden diğer akrabalarıyla birleşecek ve toplamda 40 milyonluk bir sayıya erişeceklerdi. 23 milyonluk Sindiler ise, güneybatıda bulunan altı milyonluk, Beluç kabileleriyle birleşecek ve Hindistan’dan İran’a kadar Arap Denizi boyunca (“Beluçistan” denen) bir federasyon kuracaklardı. Pakistan’da geriye kalan topraklar ise, Puncabların egemenliğine geçecek ve nükleer silahlar onlar tarafından kontrol edilecekti.

Selig Harrison’un açıklamalarına bakılırsa, Hindistan’ın topraklarının bölünmesinden önce (ki bu da 1947’de Pakistan’ın kurulmasına yol açtı), Paştun, Sindhi ve Beluç etnisiteleri, “yüzyıllar boyu Puncabların egemenliğine direnmiş” ve kendilerini bir anda Puncabların egemenliğindeki askeri rejimlere tabi halde bulmuşlardı. Bu askeri rejimler, azınlık eyaletlerindeki doğal kaynakların çoğuna (özellikle de Beluç bölgelerindeki doğal gaz rezevlerine) el koymuşlar ve Indus Nehri’nin sularının büyük bir bölümünü kendilerine almışlardı. Bunun sonucunda ortaya çıkan Puncab-Paştun düşmanlığı, ABD’nin niçin teröristlerle mücadelede Pakistan’dan etkin bir işbirliği elde edemediğini açıklamaya yardımcı oluyor. Afgan sınırları boyunca yaşayan Paştunlar, Taliban’a ve El kaideli dostlarına koruma ilanı sağlamaktan memnunlar.

Jeopolitika, Artık Bölgeselden Küresel Bir Boyuta Sıçradı

Sınırın her iki yanında Pakistanlı ve Amerikalıların hava saldırıları sonucunda Paştuşların verdikleri sivil zaiyat, Paştunların yeraltından yürütecekleri bir ulusalcı hareketi beslemekteydi. Bu hareketin başlıca hedefi; Pakistan’daki tüm Paştunları tek bir eyalet altında bir araya getirmekti. Bununla birlikte, bu hareketin liderleri, zaman içinde bir ulus yaratma hülyası içindelerdi. “Beluç halkı ise, 1947’de zorla Pakistan sınırlarına dâhil edilmelerinden beri mütemadiyen isyanlar düzenliyorlar. Şu anda gerçekleşen savaş sırasında, Pakistanlı güçlerin Afgan sınır bölgelerinde kullanılmak üzere Amerika’nın tedarik ettiği uçak ve istihbarat ekipmanlarını konuşlandırdıkları belirtiliyor. Kurbanları ise, Benazir Butto’nun öldürülmesi üzerine harekete geçen Sindhi ulusalcı gruplarla askeri bağlantılar kuruyor. Keza, Butto, babası Zülfikar Ali Butto gibi, Sindhilerin bir kahramanı idi. (29) Bu alıntı, “Balkanlaştırma” ve “istikrarsızlaştırma” çerçevesinde ortaya konan süreçleri ve algıları açıkça gösteriyor. Demek istiyorum ki; tarihsel olarak ve şu anda, emperyal güçler, böl-yönet stratejisi çerçevesinde etnik grupları birbirine karşı kullanacaklar; böylelikle “barbarları bir araya gelmekten alıkoyup”, bölgeyi yönetebileceklerdi.

Zbigniew Brzezinski, 1997 yılında yayımladığı “The Grand Chessboard” (Büyük Satranç Tahtası) adlı kitabında şöyle der: “Jeopolitika, artık bölgeselden küresel bir boyuta sıçradı; Avrasya kıtasının tamamı artık küresel egemenliğin merkez üssüne dönüştü.”(30) Brzezinski, daha sonra, emperyal bir bağlama yerleştirdiği Amerika’nın küresel stratejisine dair mahir bir açıklamada bulunur: “Tarih boyunca daha önce kurulmuş imparatorluklar dönemine dek inen bir termoloji  içine yerleştirmek gerekirse, emperyal jeostratejinin üç büyük zorunluluğu şunlardır: tebaa arasında bölünmeyi önlemek ve güvenlik açısından bağımlılığı sürdürmek; vergi ödeyen halkı itaatkar kılıp onları koruma altına almak; ve barbarların bir araya gelmesini önlemek.” (31)

Emperyal güçler bölgeler ve milletler içinde grupları manipüle ederken ve tarihsel olarak yeni etnik gruplar yaratırken; Batı, bölgedeki çatışmayı “ bu etnik veya kabile düşmanlıklarının ürünü” olarak betimliyor. Doğu’ya ve Afrika’ya dair bu algıya, Oryantalizm veya Avrupa merkezcilik deniyor.; yani Doğu’nun ve/veya  Afrika’nın ) genellikle “Öteki” olarak betimlenmesi ; dolayısıyla farklı ve çoğu zaman da barbar görülmesi  söz konusu. Bu önyargılı perspektif, Batılı üniversitelerde, medyada ve politika çevrelerinde baskın olmayı sürdürüyor ve temel bir amaca hizmet ediyor: emperyal bir gücün egemenlik kurma arayışında olduğu bir bölgedeki halkı insanlıktan çıkarmak; böylelikle hegemon güce,  halkı manipüle edip birbirlerine karşı kışkırtma ve bölme olanağı vermek; onları “geri kalmış” ve “barbar” olarak nitelendirmesini sağlamak; böylelikle de bölge üzerinde hegemonya ve denetim uygulayan Batılı emperyal güce “halkı korumak” üzere bir gerekçe sunmak.

Batılı imparatorluklar, tarihsel olarak halkları birbirlerine karşı kışkırtıp böldüler…

Batılı imparatorluklar; tarihsel olarak halkları birbirlerine karşı kışkırtıp böldüler; bunun sonucunda ortaya çıkan anlaşmazlık ortamından da halkın kendisini suçladılar ve halk üzerindeki / işgal ettikleri bölgedeki denetimlerini bu şekilde meşrulaştırdılar. Örneğin Yugoslavya’nın dağılması, Rwanda katliamı gibi yakın dönemde yaşanan jeopolitik anlaşmazlıklarda bu tür bir strateji kullanıldı. Her iki örnekte de, Batılı güçlerin emperyal heveslerini doyurmak için, etnik düşmanlıklar kışkırtıldı; fakat hiziplere mali, teknik, askeri yardım ve eğitim sağlandı; dolayısıyla şiddet içeren çatışmalar; savaşlar ve soykırımlar yaygınlaştırıldı. Her iki örnekte de, Batılı ve öncelikle Amerikalıların stratejik çıkarlarını sağlamak için, askeri mevcudiyet artırıldı; bölgedeki diğer büyük emperyal güçler ve rakipler safdışı bırakıldı ve başlıca ekonomik kaynaklara erişim artırıldı.

İşte Pakistan’daki durumu da bu çerçeveden okumak gerekiyor. Bununla birlikte, Pakistan’daki durum, Yugoslavya ve Rwanda ile kıyaslandığında çok daha büyük bir çatışma ve yıkım potansiyeli barındırıyor. Kısacası, Pakistan’a dair potansiyel “Balkanlaştırma” ve istikrarsızlaştırma stratejisi, son on yıllarda dünya çapında yaşanan herhangi bir büyük çatışmayı gölgede bırakabilir. 187 milyonluk nüfusu, Irak ve Afganistan’daki iki büyük bölgesel savaş alanına olan yakınlığı, Hindistan, Çin ve İran’a komşu olarak stratejik konumu ve Hint Okyanusu’na erişim olanağının yanı sıra, sahip olduğu nükleer cephanelik, Pakistan’ı çok daha büyük çaplı bir bölgesel-ve büyük olasılıkla da küresel-savaş için potansiyel bir tetikleyici haline getiriyor: Pakistan’ın istikrarının bozulması, İkinci Dünya Savaşından beri yaşanan en büyük jeopolitik felaket olma potansiyelini barındırıyor. Dolayısıyla, Selig Harrison’un New York Times için kaleme aldığı ve Pakistan’ın “etnik farklılıklar” dolayısıyla etnik bölünmeler yaşayıp dağılacağı yönündeki öngörüsü, jeopolitik heveslere dair daha geniş bir bağlamdan değerlendirilmeli. Harrison’ın makalesi, hem potansiyel bir dağılmanın temellerini inceliyor; hem de bir çatışma ortamına Batılı ülkelerin müdahalesini “gerekçelendiriyor.” Harrison’ın öngörüleri, bir başka açıdan bakıldığında, ön-alıcı bir emperyal propaganda olarak da yorumlanabilir.

Pakistan’ın parçalanması 

Afganistan’daki savaş, Pakistan’daki durumla yakından bağlantılı. 1980’li yıllardaki Afgan-Sovyet savaşı döneminden beri, Afganistan’daki Mücahitlere Pakistan üzerinden silah ve para yardımında bulunuluyor. Bunun ardından gerçekleşen iç savaş sırasında ise, Pakistan, Taliban’ı silahlandırdı ve finase etti. ABD ve NATO, ilk olarak Afganistan’a 7 Ekim 2001’de saldırdığında, bunu Pakistan’la işbirliği içinde gerçekleştirdiler. Savaş alanına “AfPak” adı verildiğinde ise, Pakistan’ın rolü ise resmi olarak değiştirilmiş oldu. Önceli birkaç yılda Pakistan’ın istikrarsızlaştırılması stratejisi uygulamaya konmuşken, bir anda “AfPak” denen bir savaş tiyatrosu kuruldu ve Pakistan, bir hedef haline geldi. 2008 Eylül’ünde, Indian Defence Review’un editörü, yazmış olduğu bir makalede, istikrarlı bir Pakistan’ın Hindistan’ın çıkarlarına uygun olmadığını açıklıyordu. Ona göre Pakistan’ın çökmesi, Hindistan’a “çok yönlü çıkarlar” sağlayacaktı. Bu çıkarlar arasında, Çin’in Hint Okyanusu’nda Büyük bir liman kazanmasının önlenmesi de yer alıyordu. Bu durm, ABD açısından da bir çıkar unsuruydu. Yazara göre, böylelikle Çin’in yayılmacı emellerine “ciddi bir darbe” indirilecek; dahası “Hindistan’ın Orta Asya enerji yollarına erişimi açılacaktı”. (32)

2009 yılı Ağustos ayında, Foreign Policy Journal’da, Pakistan ISI eski başkanı (1987-1989) General Hamid Gül’le yapılan kapsamlı bir röportaja yer verildi. Kendisi, ISI’ye başkanlık yaptığı sırada, Mücahitlere para ve silah yardımı sağlamak için CIA ile yakın işbirliği içinde çalışmıştı. Zamanında ABD’nin yakın bir müttefiki olan Hamid Gül, şimdilerde tamamen muhalif kanada geçmişti. Hatta ABD, Birleşmiş Milletler’den onun ismini uluslar arası terörist listesine koymasını bile istemişti. Gül’e göre, Amerikan halkına 9-11 saldırılarıyla ilgili hakikat söylenmedi; 9-11 Komisyonu bir “örtbas girişimi”ydi. Ona göre; “Amerikan hükümeti, 9-11’i Usama bin Ladin ve El Kaide’nin yaptığını halen kanıtlayabilmiş değil.”

Gül’e göre, Afganistan savaşının ardındaki gerçek sebepler şunlardı: “ABD, Orta Asya’daki petrol güzergâhlarına erişmek istemişti; keza bu hedef, kurumsal Amerika’nın bir gereğiydi. Çünkü Taliban, Afganistan üzerinden geçecek bir petrol ve doğalgaz boru hattına izin vermemişti. UNOCAL, bu anlamda bir örnek teşkil eder. Çinlileri süreçten dışlamak istemişlerdi. İsrail devletine çok daha geniş bir güvenlik alanı sağlamak istemişlerdi. Ve bu bölgeyi de söz konusu güvenlik çemberi içine dâhil etmek istemişlerdi. Ve işte tüm bu sebeplerden dolayı, hararetle “büyük Orta Doğu” projesinden bahsediyorlar; haritayı yeniden çiziyorlardı.” (33)

Ayrıca, Afganistan içlerine doğru ilerlemenin sebeplerinden biri de, “Pakistan’ın nükleer yeteneğine erişmek” idi. Bu yüzden de ABD Hindistan ile stratejik bir anlaşma imzalamış ve bu anlaşmaya İsrail arabuluculuk yapmıştı. Dolayısıyla, Washington, Tel Aviv ve Yeni Delhi arasında bir irtibat noktası bulunuyor. Gül’e; Pakistan’daki Taliban ve bu grubun kimin tarafından finanse edildiği yönünde soru yöneltildiğinde ise şu şekilde yanıt vermişti: “Evet, elbette, tüm bu süreçte Mossad’ın da, Hindistan istihbarat ajansı RAW’ın da parmağı var. Hepsi ABD’nin şemsiyesi altındalar. Şimdilerde ise RAMA denen bir başka örgüt kurdular ve bu örgütün kurulmasında Hintliler yardımcı oldu. Temel hedef ise, Pakistan’ın istikrarını bozmak…”(34)

Gül’ün anlattığına göre, Afgan ordusunun genelkurmayı, Hindistan’a gidip, Hintlilere Afganistan’da beş askeri üs önerisi getirmiş ve bu üslerin üç tanesinin Pakistan sınırı boyunca konuşlandırılmasını önermiş. Peki, eğer Batı, TTP’yi (Pakistanlı Taliban güçleri) destekliyorsa, CIA’in insansız bir hava taşıtının TTP liderini öldürmesinin sebebi neydi? Gül’e göre; Pakistan doğrudan TTP lideri Beytullah Mehsud’a karşı mücadele ederken, Pakistan hükümeti de Amerikalılara Mehsud’un nerede olduğu bilgisini veriyordu. Pakistan istihbaratı, Amerika’ya üç kez ihbarda bulunmuş; ancak Mehsud yakalanmamıştı. Peki, niçin böylesine ani bir saldırı tercih edildi?

Çünkü Beytullah Mehsud ile Pakistan askeri yapılanması arasında gizli görüşmeler sürdürülüyordu. Bir barış anlaşmasına varmak istemişlerdi. Ve ne zamanki bir kabile militanı Pakistan hükümetiyle barış anlaşmasına varır, işte o zaman Amerikalılar da bu hedefi vurmak için bir an bile tereddüt etmezler. “Bu konuda elimle yeterince bilgi yok; ancak bu tür anlaşmaya varılmaktaydı. Benim tahminimce, Beytullah öldürüldü, çünkü Pakistan ordusuyla anlaşmaya varmaya çabalıyordu. İşte o yüzden de Pakistan sınırları dâhilinde son altı-yedi aydır herhangi bir intihar saldırısı düzenlemiyordu.” (35)

Kanada’nın ulusal gazetelerinden Macleans’ta yayımlanan bir makalede, ISI casuslarından biriyle bir röportaj yayımlanmıştı. Casus, Hindistan istihbarat servislerinin, Pakistan’da on binlerce ajan bulundurduğunu söylüyordu. Pakistanlı birçok yetkili şuna ikna olmuşlardı: “Hindistan, ancak Pakistan dağılınca pes edecek.” (36) Ayrıca, Kanadalı birliklerin konuşlandığı Kandahar’da Hindistan elçilikleri bulunuyordu. Bu bölge, Pakistan’ın Beluçistan eyaletine stratejik olarak yakın bir konumda bulunmaktaydı. Beluçistan, en azılı ayrılıkçı hareketler ev sahipliği yapan bir bölge. Pakistan, bu bölgedeki ayrılıkçı hareketleri Hindistan’ın kışkırttığını iddia ediyor. Macleans, Ottowa Üniversitesi’nden ekonomi profesörü Michel Chossydovski’nin vardığı tespitlere yer veriyor: “Bölgedeki devasa petrol ve doğalgaz rezervleri, ABD ve Hindistan için stratejik önem arz ediyor. İran’dan Hindistan’a dek uzanacak bir doğalgaz boruhattı döşenmesi gündemde ve bu boru hattının Beluçistan üzerinden geçmesi söz konusu. Beluçistan’daki ayrılıkçı hareket, aynı zamanda İran’da da etkili. Böylelikle, söz konusu hareket, ABD ve Hindistan’a, çıkarlarını gerçekleştirmede ideal bir temsilci/ vekil sağlıyor. (37) 

Afgan, hükümetine danışmanlık yapan bir kişi bile, Pakistan’ın istikrarını bozmak için Hindistan’ın Afgan topraklarını kullandığını medyaya açıklamıştı.(38) 2009 Eylül’ünde, Pakistan Daily gazetesi, Pakistanlı Taliban’ın ele geçirilen üyeleri ve liderlerinin, Pakistan ordusuyla mücadele etmeleri için, RAW veya RAMA üzerinden Hindistan tarafından eğitildiklerini ve silahlandırıldıklarını kabul ettiklerini aktardı okurlarına… (39)

Foreign Policy dergisinin 2009 Şubatı’nda yayımladığı bir haber de ise, eski bir istihbarat görevlisinin şu cümlelerine yer veriliyor: “Hintliler, Afganistan ve Pakistan’da Taliban’ı destekliyorlar. Hindistan’ın Afganistan’daki diplomatik temsilciliklerini kapatması gerekiyor. “ (40) Dış ilişkiler Konseyi’nin Hindistan istihbarat ajansı RAW hakkında yayımladığı bir raporda ise 1968’de kurulan bir yapının “öncelikli hedefinin Çin’in nüfuzunu çevrelemek olduğu” belirtilirken, zaman içinde Hindistan’ın diğer kadim düşmanı Pakistan’a odağını çevirdiğinden söz ediliyordu. Hem Hintli hem de Pakistanlı istihbarat ajansları, otuz yılı aşkın süre boyunca birbirlerine karşı örtülü operasyonlar yürüttüler. RAW’ın başlıca başarılarından biri, Doğu Pakistan’da-yani Bangladeş’te-yürüttüğü gizli tatbikatlardı. Bu tatbikatların amacı, “bağımsızlık hissiyatını körüklemek” ve son kertede Bangladeş’in bağımsızlığını ilan etmesini sağlamak için bu topraklardaki Pakistanlı ayrılıkçılara doğrudan para, silah ve eğitim yardımı yapmaktı. CFR’nin de işaret ettiği gibi, “RAW’ın ilk baştan beri Mossad ile gizli bir bağlantısı vardı.” (41)

RAW, 1968’de kurulduğundan beri Afgan istihbarat ajansı KHAD ile yakın bağlar geliştirdi. Bunun nedeni ise, Pakistan konusunda istihbarat paylaşımında bulunmaktı. 1980’li yıllarda Pakistan Afgan mücahitleri silahlandırıp para yardımında bulunurken ( ve bunu Suudi Arabistan ve CIA’in desteğiyle gerçekleştirirken ), Hindistan da iki gizli grubu finanse ediyordu ve bu gruplar, Pakistan içinde terörist saldırılar düzenliyordu. Bu saldırılar arasında, Pakistan’ın büyük şehirlerinde (özellikle de Karaçi ve Lahore) “düşük yoğunluklu ama süreklilik arz eden” bombalı saldırılar yer alıyordu.

RAW’un CIA ile de yakın bağlantıları vardı. Hatta RAW kurulmadan 6 yıl kadar önce, yani 1962 yılında, CIA, Tibetli sığınmacılardan oluşan gizli bir örgüt kurdu. Örgütün amacı, “Çin’de terörist operasyonlar gerçekleştirmek” idi. CIA, daha sonraları, RAW’ın kurulmasında da rol oynadı. 1980’li yıllarda, CIA, Pakistan’da ISI ile yakın işbirliği içinde çalışırken, RAW bu ilişkiden endişe duymasına karşın yine de CIA’den terörizmle mücadele konusunda eğitim almaya devam etti. (42) 2009 Ekim’inde New York Times’ta çıkan bir habere göre, ABD’nin stratejisi, artık, “Pakistan’a olan yardımını genişletme”ye yönelmişti. ABD, artık Pakistan’daki konsolosluklarını ve gizli güvenlik elemanlarının sayısını arttıracaktı.  Bununla birlikte, Washington, hükümetin Taliban’a karşı daha fazla eyleme geçmesini teşvik ederken, ülkede ki Amerikan-karşıtı hissi yatçı da güçleniyordu. ABD, Pakistanlılara 1,5 milyar dolarlık bir yardım anlaşması önerdi. Anlaşma, beş yıllık bir zaman dilimini kapsıyordu ve şu hükme bağlanmıştı: “Pakistan’ın toprakları üzerindeki terörist gruplara verdiği desteği kesmesi ve ordunun artık iç politikaya karışmaması”. Devlet Başkanı Zaradari, öneriyi kabul edince, Pakistan’daki popülaritesi daha da azalmış; Pakistan’ın ordusunu hiddetlendirmişti. Keza, ordu, söz konusu anlaşmayı, ülkenin iç işlerine bir müdahale olarak görmekteydi. (43)

Dolayısıyla Amerika ülke içindeki konsolosluklarını ve güvenlik mevcudiyetini arttırıyor. Hatta “İslamabat’ta 1000 kişilik yeni ve devasa bir konsolosluk binası yapılacağına dair bilgiler, kamuoyuyla paylaşıldı. Bazı diplomatların güvenliği ise, Washington merkezli özel bir şirketin, DynCorp’un sorumluluğunda olacak.”  NYT makalesinde, Pakistan ile ABD arasındaki ilişkilerin giderek gerilmesinden söz ediliyor ve “Amerikalıların artan mevcudiyetinin, Pakistanlı politikacılar ve güvenlik yetkilileri nezdinde bir tür işgal hissiyatını beslediğine” dikkat çekiliyor. Hatta bazı Pakistanlı politikacılar ve güvenlik yetkilileri nezdinde bir tür işgal hissiyatını beslediğine” dikkat çekiliyor. Hatta bazı Pakistanlı yetkililer, “ABD’nin Pakistan’daki varlığına dair, Irak ve Afganistan’da davrandığı gibi davrandığı yönünde bir algı mevcut.”

Orduya yakın politikacıların ve yetkililerin verdikleri bilgilere göre; Pakistan’daki askeri ve istihbarat ajansları, DynCorp’un Washington tarafından Pakistan içinde paralel bir güvenlik ve istihbarat ağı geliştirmek için kullanıldığından endişe ediyorlar. Endişeler o denli ciddi ki, geçtiğimiz ay Amerikalı diplomatların bodyguardlığını yapmak üzere Pakistanlı erkeklerin eğitilmesi için DynCorp tarafından görevlendirilen yerel bir şirket, İslamabat tarafından baskına uğradı. Inter-Risk Security Cmpany adlı söz konusu şirketin sahibi olan Syed Ali Ja Zaidi ise, tutuklandı.

İsmi gizli tutulmak kaydıyla konuşan ve söz konusu baskınla yakından bağlantılı bir yetkiliye göre, İnter-Risk’e yönelik bu hareket, Pakistan hükümetinin üst düzey yetkililerinin emri üzerine gerçekleştirilmişti. DynCorp’un Pakistan içindeki çalışmaları, halihazırda Pakistan hükümeti tarafından gözden geçiriliyor. (44) Wikileaks’ın ifşa ettiği diplomatik yazışmalara bakılırsa, ABD’nin Pakistan nezdindeki büyükelçisi Anne Patterson, 2009 Eylül’ünde şu şekilde bir yazışmada bulunmuştu: ABD’nin Pakistan içinde tek taraflı saldırılara dayanan stratejisi, Pakistan devletinin istikrarını bozma, sivil hükümeti ve askeri lider kadroyu saf dışı bırakma ve hedefine erişmeksizin Pakistan çapında geniş ölçekli bir yönetişim krizini provoke etme riskini barındırıyor.” (45)

Press TV’nin, ISI’nin eski şefi Hamid Gül ile yaptığı söyleşide, ABD’nin Pakistan stratejisiyle ilgili Gül’ün bazı tespitlerine yer verilmişti. Gül’e göre; ABD Konsolosluğu’nun Pakistan’da geniş ölçekli bir yayılma strateji benimsemesi ve bununla koşut olarak güvenlik personelinin sayısını artırmasıyla birlikte, Çin, Pakistan’ın güvenliği ve egemenliğinden giderek daha fazla endişelenmeye başladı. ABD hükümetinin Pakistan’a (ağır koşullar altında ) önerdiği paranın ( beş yıl için yıllık 1,5 milyar dolar), Amerikalıların talimatları doğrultusunda harcanacak ve “Pakistan içinde geniş bir istihbarat ağı kurulmasına hizmet edeceklerdi.” Gül’e göre, Amerikalıların asıl istediği, Pakistan’ın nükleer varlıklarına sahip olmaktı. Gül’e göre, Hintliler de Pakistan’ın istikrarını bozmaya çalışıyorlar. Ancak, istikrar bozmaktan kasıt, illaki ülkeyi parçalamak demek değil. Daha ziyade:

“Pakistan’ın kendisini zayıf ve ekonomik olarak Amerika’nın mali yardımına muhtaç hissetmesini ve ondan yardım talep etmesini sağlayarak istikrarını bozmaya çabalıyorlar: Ve bu süreçte, nükleer güç ile ilgli bazı imtiyazlar elde etmeyi ve Pakistan’da üsler inşaa etmeyi de göz ardı etmiyorlar. (46) Amerika’nın Pakistan’a ilişkin uzun vadeli hedeflerinin ne olabileceği sorusu yöneltildiğinde ise, Gül, şu şekilde yanıt veriyor: “Amerika, Pakistan’ı istikrarsız halde tutmak istiyor. Böylelikle, Beluçistan’da ayrı bir devlet kurmanın yolunu açma ve İran için sorun yaratma niyetindeler. Böylelikle, Amerika yanlısı, Hindistan yanlısı ve İsrail yanlısı bir şerit yaratılmak isteniyor. Dolayısıyla, Pakistan’ın nükleer güç elde etmesinin önlemesinden ayrı olarak, uzun vadeli bir hedef söz konusu.”

Globalresearch.ca/index.php?context=va&aid=25009

 

Kısım 2: Parçalanmış Pakistan

Afpak Savaş Sahası: Yeni Strateji Oluşturmak

                                                   Andrew Gavin Marshall

Senatör Obama başkan adayı Obama olduğunda, Afganistan’a dair dış siyaset stratejisi halihazırda şekillendiriliyordu.2007’de Obama  kıdemli bir jeostratejist ve Jimmy Carter’ın daha önceki Ulusal Güvenlik danışmanı Zbigniew Brzezinski’yi  üst düzey  dış siyaset danışmanlarından biri olarak görevlendirdi [1]ve 2008 yılı boyunca dış ilişkiler danışmanı olarak kaldı.[2]Obama kampanyasında başkan olduğunda Irak’taki savaşı küçülteceğini,teröre karşı savaşın odağını Afganistan’a kaydıracağını söyledi ve eğer başlıca teröristlerin orada olduğu tespit edilirse 10000 fazladan asker gönderip bitişikteki  Pakistan’ı vuracağına söz verdi.[3]

Başkanlık seçimlerinden önce Kasım 2008’de Bush yönetiminin kıdemli memurları ile Birleşmiş Millletler ve NATO’nun  Afganistan uzmanları ,McCain ve Obama’nın danışmanlarına mesaj vermek ve “Afganistan’daki durumun kötüye gittiğini”,” bir sonraki başkanın göreve gelmeden önce Afganistanla ilgili planının olması gerektiği aksi takdirde çok geç olacağını anlatmak için gizlice bir araya geldiler.[4]Hem McCain hem Obama  “imparatorluğun bekaası”nı garantilemek için Afganistan’a asker arttırımını kabul etti.

Seçimi kazanmasından bir hafta sonra Hillary Clinton’ın  baş destekçisi ve danışmanlarından birini toplantıya davet etti.John F.Kennedy’den bu yana her Demokrat Hükümet’te-ki  bu dönem   altmışlardaki Vietnam Savaşı’ndan  doksanlardaki Balkan çatışmalarına kadar uzanır- çalışmış olan Richard Holbrooke, Clinton döneminin yarısında ve geçen sene Birleşmiş Milletler’de Clinton’ın elçisiydi.Obama,hükümetin yüz yüze geldiği en zor dış politika sorunu olan Afganistan ve Pakistan meselesini  Holbrooke’un üstlenmesi gerektiğini söyledi.Holbrooke,Obama başkanlığı kazanmadan  önce Mart 2008’de”Afganistan’daki çatışma Amerikalıların umduğundan çok daha uzun ve masraflı olacak  ve nihayetinde Amerikan tarihindeki en uzun savaş olacak” diye yazmıştı.[5]

Holbrooke’un Obama yönetiminde üstlendiği pozisyon ona özel oluşturulmuştur.Afganistan ve Pakistan bölgeleri için “özel temsilci”yapılmıştır.

“Bölgede özel elçi olmasının yanısıra Holbrooke Amerikan politikasının sivil kanadındaki operasyonları yürütecektir.Dışişleri Bakanlığı ‘nda  Güney ve Orta Asya Bürosu’nun bünyesinden çıkan ve bu büronun Afganistan ve Pakistan masalarının doğrudan kendisine  rapor vereceği bölgesel bir alt masa oluşturacaktır.Çeşitli devlet organlarından memurlar ve dışarıdan uzmanları kendisi için çalışmak üzere bir araya getirecek ve Hillary Clinton kanalıyla Başkan’a rapor verecektir.Clinton Holbrook’a kendisinin CENTO Komutanı David Petraeus’un sivil meslektaşı(karşılığı)olduğunu belirtti.[6]

Holbrooke böylece kendi ürettiği bir terim olan ve iki ülkenin ayı ayrı ele alınmaması noktasını vurgulayarak resmi konuşma diline de giren AfPak’tan sorumlu oldu.[7]

Kasım 2008’de Washington Post  Obama’nın bir yandan Dışişleri Bakanlığı görevini vermeyi düşünürken(ki vermiştir),diğer yandan general  James L. Jones’a  Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevini vermeyi istişare ettiğini açıkladı(ki müteakiben vermiştir).Makale Obama’nın danışmana,bir zamanlar Henry A. Kissinger gibi güçlü figürler tarafından kullanılan bir yetkiyi vermek için onun görev alanını genişletmeyi düşündüğünü belirtti.James Jones ABD Deniz Piyade Kolordusu ve NATO’nun eski bir komutanıdır.[8]

Jones’un NATO komutanı olması Afganistan’daki savaşa asker toplama açısından çok önemlidir ve Ulusal Güvenlik Danışmanı adaylığı zamanında A.B.D Ticaret Odası’nın “21.Yüzyıl Enejisi Enstitüsü”ne başkanlık etmiştir.[9]Bu enstitünün amacı açısından resmi beyanat şöyledir:

 Az maliyetli,güvenilir ve çeşitlilik arz eden  enerji kaynaklarını temin edecek,çevre dostluğunu geliştirecek,ekonomik büyümeyi destekleyecek ve milli güvenliği güçlendirecek bir ortak akıl stratejisinde enerji politikası üretenleri,düzenleyenleri,iş dünyasının liderlerini ve Amerikan halkını  birleştirmek.[10]

Jones Ulusal Güvenlik Danışmanı olmak için bulunduğu pozisyonlardan istifa ettiğinde;maaş olarak Ticaret Odası’ndan 900.000 dolar,Boeing’deki hizmetinden 330.000 dolar,Chevron’dan 290.000 dolar aldı.[11] Ekim 2010’da Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevini Tom Donilon’a bıraktı.

Ulusal Güvenlik Danışmanlığının ilk haftalarında 8 Şubat 2009 günü 45.Münih Konferansında güvenlik politikası üzerine bir konuşma yaptı ve şunu kaydetti:Birleşik Devletler’deki en yeni Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak Dr.Henry Kissinger’dan,General Brent Scwcroft ve kendisi de şu an aramızda olan Sandy Berger silsilesiyle  günlük talimatlar alıyorum.Ulusal Güvenlik Konseyimizde emir komuta zinciri vardır.[12]

Daha sonra,Obama yönetimi altında Ulusal Güvenlik konseyinin yeniden dizayn edilişi ve amaçları üzerinde uzunca durdu.Ulusal Güvenlik Konseyi’nin “stratejik “olması gerektiğini vurguladı,şöyleki”eğer vaktimizi olayları şekillendirmek yerine onlara reaksiyon göstermeye harcarsak hedeflerimize ve öncekliklerimize aktif bir şekilde ilerleyemeyiz.Bu da stratejik düşünmeyi gerektirir”diyerek sözlerine devam etti:

“Bugün Ulusal Güvenlik Konseyi Larry Summers’ın başkanlığındaki Başkan Obama’nın Ulusal Ekonomi Konseyi ile yakından çalışıyor böylece ekonomik krize yaklaşımımız küresel ortaklarımız ve ulusal güvenlik ihtiyaçlarımızla koordineli olarak şekilleniyor.[13]

Göreve gelişinden kısa bir süre sonra Brookings Enstitüsü hocası ve eski bir CIA görevlisi olan Bruce Riedel ‘in başkanlık ettiği iki ay süreli “Beyaz Saray Afganistan ve Pakistan Stratejik İnceleme Komisyonu”oluşturdu .Riedel ,Obama ve emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı  Ulusal Güvenlik Danışmanı General  James L. Jones’a raporlar sunacaktı ve politika taslağının oluşturulmasında Richard Holbrooke ile yakın çalışacaktı.[14]

Henry Kissinger Şubat 2009’da Washington Post’ta Amerika’nın Afganistan ve Pakistan’daki stratejisini tanımlayan ve güvenlik rolünün Afgan hükümetini reform  etme amacından daha öncelikli olduğunu vurgulayan,reformun uzun yıllar gerektireceğini ve ancak güvenlik elde edildikten sonra  adım adım gelişeceğini yahut güvenliğin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkacağını ama asla güvenliğin bir ön koşulu olmadığını anlatan  bir makale yazdı.Kissinger Afganistan’dan başlayıp kuzeybatı sınır bölgesi ve Pakistan’daki Belucistan eyaletine kadar uzanan “Kabil ve Peştun Sahası”nın askeri olarak kontrolünü tavsiye etti.Konu Pakistan’a gelince Kissinger yazısına şöyle devam etti:

Pakistan’ın tavrı çok önemli. Pakistan liderleri şu gerçekler yüzleşmelidir ki sığınaklara devamlı göz yummaları yada bu konuda zaafiyet göstermeleri uluslararası arenada ülkelerini gitgide daha derin bir girdaba sokmaktadır.

Politika incelemesini müteakip 27 Mart’ta Obama hükümetin Afganistan ve Pakistan için yeni stratejisini açıkladı.Kararlı bir şekilde yapılan bu ikili strateji AfPak Stratejisi idi.Obama,devleti ve ekonomiyi ıslah etmek için Afganistan’a hukukçuları ve ziraat uzmanları göndereceğine ve Pakistan’daki okullar,yollar ve demokrasinin iyileştirilmesi için yedi buçuk milyar dolar kaynak  ayıracağına söz verdi.[16]

Holbrooke’un Dışişleri Bakanlığı’nda otuz personeli var  ve dokuz tane devlet organı-ki bunlardan bazıları CIA,FBI,Savunma ve Hazine Bakanlıklarıdır- ve iki tane yabancı devlet-ki bunlar Britanya ve Kanadadır -burada temsil edilmektedir.O zamanlar  A.B.D  CENTO’nun (Ortadoğu,Mısır ve Orta Asya üzerinde yetkili Pentagon Merkez Komutanlığı)komutanı olan General David Patraeus,Genelkurmay Başkanı Komutanı Amiral Mike Mullen ve Richard Holbrooke birlikte çalıştılar ve Pakistan Ordusu komutanı Eşfak Kayani’ye Taliban’ı Swat Vadisi’nden defetmek hususunda baskı yaptılar ve bu, iki milyon kişinin dahili olarak yer değiştirmesini hızlandırdı.[17]

Değişen Strateji, Değişen Komuta

Obama yönetime geldikten kısa bir sure sonra Ocak 2009’da hükümetinin Afganistan’da eski bir başkomutan olan Amiral Karl W.Eikenberry’yi Birleşik Devletler’in bir sonraki Kabil büyükelçisi seçtiğini duyurdu. New York Times şunları söyledi: Kısa bir süre sonra görevinden emekli olacak ordu subayına ülkenin en hassas diplomatik görevinin verilmesi alışılagelmedik bir seçimdir.[18]

Bunun da ötesinde, general komşu ülke Pakistan’daki El-Kaide savaşçılarının inşa ettiği sığınaklara uğramadan ABD’nin Afganistan’a hakim olamayacağını ve küresel terörü yenilgiye uğratamayacağı hususunda defalarca uyarılarda bulundu ve bu Afganistan’daki yeni stratejiye paraleldi.Onun atanması Afganistan ve Pakistan’da Obama’nınbir nevi özel elçisi olan Richard Holbrook’un desteğiyle olmuştur.[19]

11 Mayıs’ta Savunma Sekreteri Robert Gates, Afganistan’daki bütün NATO kuvvetlerine komuta eden Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti Komutanı General David D.McKiernan’ı görevden aldı. Gates”yeni bir lideliğin ve yeni bakışların zamanı geldi”demiştir ve Gates, Genelkurmay Başkanı Mullen,McKiernan’ın askeri patronu ve CENTO komutanı general  Patraeus dahil Beyaz Saray’a McKiernan’ın kovulmasını tavsiye eden de Pentagon yönetimidir. [20]

Bu kovulmanın sebeplerine dair çok spekülasyon yapıldı.Görevi başındaki bir generalin kovulması Amerikan tarihinde nadir görülen bir şey midir sorusunu sormak da önemli.Pentagon tarafından desteklenen genel kanı bunun bir “uyum”meselesi olduğuydu çünkü stratejileri ve büyükelçileri değiştirirken generalleri değiştirmek de gerekirdi.McKiernan askeri taktiklere ve araçlara odaklanmışken strateji ise isyan bastırma taktiğini gerektirmiştir.McKiernan ,Patraeus’un Irak’ta ABD Kuvvetlerinin baş komutanıyken uyguladığı Amerika destekli yerel milis yaratma taktiğini aşırı benimsemişti.[21]

Bir Washington Post makalesi McKiernan’ın kovulması için baskının en önce ve en şiddetli şekilde Genelkurmay Başkanı  Mullen’den geldiği ve Gates’in de Obama’ya onu kovması için kulis yaptığı iddiasında bulundu.Sebep ise McKiernan’ın NATO’ya aşırı riayetkar oluşuydu şöyle ki;Afganistan’daki NATO kuvvetlerini düzgün bir şekilde idare edemedi  ve hem askeri hem politik ilişkileri bir arada yürütecek politik metanetten yoksundu.[22]

Kovulmanın resmi sebebi ise genel olarak;yeni bir askeri komutan gerektiren yeni stratejiye ısınmayı kolaylaştırmaktı- ki bu muhtemelen doğrudur.Ancak  bu McKiernan’ın yerini kimin alacağına bakmak  kadar kovulması hususunda işin iç yüzünü keşfedebileceğiniz nokta olan  yeni stratejiyi anlamayı da gerektirir.[not:Aleni olarak üst düzey hükümet görevlileri aleyhinde konuştuğu için McChrystal’in kendisi de daha sonra 2010 yılında kovulmuştur.]

McKiernan’ın yerine Pentagon’un Özel Harekat Komutanlığı (ki ABD Özel Kuvvetlerinin yüksek gizlilikte bir komutanlığıdır)eski bir komutanı olan amiral A.McChrystal getirilmiştir.Washington Post’un belirttiği gibi onun atanması ordunun geleneksel doktrininden bariz şekilde farklı olarak Irak‘ta ve Afganistan’da  isyan bastırma taktiklerine sarılan subayların sürekli yükselişinin altını çizer.[23]

McChrystal’in denetleyeceği AfPak Stratejisi özel kuvvetlere ve McChrystal’in çok iyi bildiği isyan bastırma taktiklerine olduğu kadar Talibanla yüzleşmek için askeri olmayan yaklaşımlara da dayanır.Bu strateji yedi yıllık savaştaki  başarıyı, Pakistan sınırının ötesindeki  politik ve diğer bazı durumlara bağlayacak.[24]

Mart 2009’da araştırmacı gazeteci Seymour Hersh Bush’lu yıllarda Amerikan Ordusu’nun bir  “ölümcül suikast çemberi”oluşturduğunu ve Özel Harekat Komutanlığı’nın bunu yürüttüğünü ve Özel Kuvvetler Topluluğu’nun bağımsız oluşturulan bir kanadı olup Bush-Cheney dönemi hariç kimseye hesap vermediklerini,sadece Cheney’nin ofisine doğrudan rapor verdiklerini,Kongrenin de bunu denetlemediğini ortaya koymuştur.Ardından devam etmiştir:

Başkan Bush’un yetkisi altında CIA istasyon şefi veya büyükelçiyle görüşmeden ülkelere giriyorlardı. Ellerindeki listeye göre insanları bulup,öldürüp ayrılıyorlardı.Bu halen hepimizin adına devam ediyor.[25]

Hersh, Amy Goodman’in “Şimdi Demokrasi” programına çıktı ve meseleyi daha detaylı tartışmak amacıyla şunu belirtti:

En az bir düzine belki daha fazla ülke var.Başkan,bu tür eylemleri Ortadoğu  aynı zamanda Latin Amerika ve Orta Amerika’da ve bazı başka ülkelerde uyguladı.Onlara-bizim çocuklara gitmelerini ve gereken her icraatı  yapmaları söylendi.Bu gayet basit çünkü yasal bir zemini yoktu.[26]

Bu haber patlak verdiğinde Özel Harekat Komutanı  Amerikan silahlarının sebep olduğu sivil ölümlerinin oradaki nihai hedeflerimizi tehlikeye atması hakkında büyüyen endişeyi dikkate alarak Afganistan’daki pekçok komandonun görevine ara vermesi emrini verdi.Mola toplamda iki hafta sürdü ve kadınların ve çocukların ölümüne sebep olan  bir düzine gece saldırısını müteakip son zamanlarda geri geldi.[27]

Bütün bunlar Afganistan’daki NATO operasyonlarının yeni komutanının “ölümcül suikast çemberi”nin eski  komutanı olduğunu düşününce  çok endişe verici.Özel Harekat Komutanlığı’nı 2003-2008 yılları arasında yöneten McChrystal Pakistan’ın yanısıra Irak ve Afganistan’da operasyonlar ve suikastler yürüten karmaşık bir asker ve istihbarat ajanı ağı kurdu .[28]

Hırslı bir yeni strateji uygulama yolunda yürüdüğünden Haziran’da McChrystal’e Özel Harekat’ın kıdemlilerini de içeren ve özenle seçilmiş astlardan müteşekkil  bir rüya takım oluşturması için kayıtsız şartsız tam yetki verildiği söylendi.ABD ve Afganistan arasında en az üç yıl dönüşümlü çalışacak olan dört yüz subay ve askerden oluşan bir birlik topluyor olduğu belirtildi.New York Times bu stratejiden”Özel Harekat dışında bugün orduda bilinmeyen”olarak bahsetti.The Times konuyu daha fazla açarak McChrystal’in, Genelkurmay Başkanı  Mareşal Michael T. Flynn’ın  kıdemli istihbarat danışmanını ,Kabil’de kendisine katılıp İstihbarat Müdürü olarak çalışması için seçtiğini anlatmaktadır.Özel Harekatın uzun süreli subayı olan ve şimdi Genelkurmay Başkanlığı’na getirilen fakat daha öncesinde General McChrystal’in emrinde çalışmış olan tugay komutanı Scott Miller’ın yeni bir Pakistan-Afganistan Koordinasyon Odası oluşturduğunu belirtiyor.[29]

Haziran 2006’da Newsweek,Başkan Vekili Dick Cheney’in  11 Eylül’den sonra  Amerika’nın “alacakaranlık kuşağında”çalışmak zorunda olduğunu söylediğinde başvurduğu yöntemin bir parçası olarak McChrystal’in Özel Harekatı’nı kullandığından bahsetti.McChrystal aynı zamanda Harvard’dan ve Dış İlişkiler Konseyi’nden arkadaşıdır.[30]

Daha sonra ortaya çıkarıldığı üzere, CIA 2002’den bu yana kabaca üç bin seçkin Afgan milis kuvvetini güya  Taliban ve El Kaideyi avlaması için kullanmıştır.Keşif,gözetleme ve gerçek operasyonlar için kullanılmışlar vebu kuvvettekilerden  pek çoğu ABD’de CIA tarafından eğitilmiş ve  Pakistan ile ilgili yeni strateji uygulamaya konulduğundan beri operasyonları ve sayıları artmıştır. Milis kuvveti-ya da bakış açınıza bağlı olarak teröristler-sıklıkla ABD Özel Kuvvetleriyle doğrudan çalışarak Pakistan’da örtülü  operasyonlar yürütüyor.[31]Şu hatırlanmalıdır ki 1980lerdeki Afgan-Sovyet Savaşı esnasında CIA daha sonra El-Kaide olarak anılacak Afgan mücahitlerini Sovyetlerle savaşması için para,silah ve eğitim yönünden desteklerken  tıpkı Nikaragua’daki terrorist ölüm mangaları gibi bunlardan da o vakitler “özgürlük savaşçıları”olarak bahsediliyordu.Sonuç olarak bu topluluğun gerçekte ne yaptığı hususunda milis kuvveti terimine şüpheyle bakılmalıdır:örtülü operasyonlar,keşif ve suikastler vs.pekçok tanımsal açıdan bunları terrorist teşkilat yapmaktadır.

Mayıs 2009’da Genelkurmay başkanı’nın Güney Afganistan’daki ABD askeri taarruzunun teröristleri ve Talibanı,askerleri halihazırda teröristlerle savaşmakta olan Pakistan’a sürmüş olabileceğininden bahsettiği kaydedildi.Başkan Mike Mullen,bunun Pakistan’ın önümüzdeki günlerde daha fazla kargaşaya sahne olabileceği anlamına gelidiğini söyledi.Bu Afganistan’daki ABD askeri akınına bağlıdır.Senatör Russ Feingold “Afganistan’da kalıcı ilerlemeler kaydetmeden  kendimizi,Pakistan’ı daha fazla dengesizleştiren bir konumda bulabiliriz” “Zayıf sivil hükümetler,artan terrorist sayısı, artan ABD askeri varlığı ülkemizin güvenliği için tehlikeli olduğu kadar  bölgedeki ülkeler içinde bir yıkım reçetesi olur”dedi.Mullen senatörün kaygılarına”Bunun Pakistan’ı dengesizleştirmeyeceğinden yüzde yüz emin olabilirmiyim,bunun cevabını bilmiyorum”diyerek yanıt verdi.[32]

Fakat tabiki de cevap aslında belli;net bir şekilde”evet”.Bu açıklamalar ilave 21000 ABD askerinin Martta Afganistan’a girmesinin ardından yapıldı.Mayıs’ın başlarında Pakistan aralarındaki barış anlaşması bozulunca  Swat ve Kuzeybatı Sınır Bölgesindeki diğer alanlarda Taliban’a karşı  askeri taarruz uyguladı.Bu,iki milyon insanın evini terk etmesine yol açtı.[33]Ayrıca şunlar kaydedildi:

Pakistan Ordusu Komutanı General Eşfak Kayani ABD subaylarına sadece Taliban’ın sınırdaki hareketinden değil ABD askerlerinin Güney Afganistan’dan mülteci göçünü tetiklemesi ihtimalinden de rahatsız olduğunu söyledi.[34]

Mayıs’ta Holbrook ve Amerikan Ordusu Pakistan hükümetine Swat Vadisinde Taliban’a yönelik taaaruz yapması için baskı yaptı ki bu iki milyon kişinin yer değişirmesine yol açmıştır.New Yorker’ın öne sürdüğü gibi Holbrooke eski arkadaşı Henry Kissinger’ın Güneydoğu Asya’da yaptığı gibi yanardöner bir bölgede Amerika için bir yol haritası çiziyor. Ve kendisini bir zamanlar Balkanlar’da yaptığı gibi uluslararası bir çatışmada arabulucu olarak konumlandırıyor.[35]

Mayıs 2009’da General McChrystal tarafından kaleme alınan gizli bir rapor basına sızdırıldı.General bu raporunu başarılı bir isyan bastırma stratejisinin beş yıl içerisinde ilave beş yüz bin asker gerektireceğini belirterek noktalıyordu.[36]Bunun yanısıra Eylülde CIA’in kapsamlı istihbarat akınının bir parçası olarak  Afganistan’a casus,analizci ve milislerden oluşan bir taarruz timi konuşlandırdığı belirtildi.Oradaki istasyon,Irak ve Vietnem Savaşları’nın zirvedeki zamanlarına bile meydan okuyarak gizli servisin tarihindeki en geniş istasyon olacak.Bu teşebbüs ordu komutanı Stanley A. McChrystal’in baskılarıyla başladı ve fazladan personel Özel Kuvvetler askeriyle”yüksek hedefleri kovalamak”dahil şu an değişik yöntemlerle istihdam ediliyor.Bunun da ötesinde,

Yetkililer, istihbarat genişlemesinin telefon ve mailleri tutan Ulusal Güvenlik Teşkilatı ve askeri tehditleri takip eden Savunma İstihbarat Örgütü dahil başlıca casus servislerini de kapsayarak CIA’yiaştığını belirtti.[37]

Ekim 2009’da Washington Post Obama’nın Afganistan’da ilave 21000 asker olduğunu söylemesine rağmen açıklanmayan bir hamleyle Beyaz Saray’ın yetkilendirdiği ve Pentagon’un konuşlandırdığı en az 13000 asker daha olduğunu bildirilmiştir.Bu ilave kuvvetlerin öncelikle mühendis, tıbbi personel, istihbarat uzmanı ve askeri inzibatı da kapsayan destek elemanlarından oluştuğu bildirildi. Böylece 2009’un Afganistan bilançosu 34000 Amerikan askeridir.Ve Kasım 2009 gibi Afganistan’da toplam 68000, Irak’ta 124000 Amerikan askeri vardı.(Bush görevi bıraktığındaki sayının iki katından fazla)[38]

Kasım’ın başında Henry Kisssinger Newsweek için General McChrystal’in Afganistan’a ilave 40000 asker gönderilmesi teklifini desteklediğini açıklayan ve Afganistan’daki Amerika için strateji öneren bir makale kaleme aldı.Kissinger “stratejiden vazgeçme”çağrılarının “geri çekilme”ile eş anlamlı olduğunu ve bunun da “terk edip gitmek”anlamına geleceğini belirtti.Açıkçası,Kissinger uzun soluklu bir mevcudiyeti savunuyor.Güney Kore örneğini vererek,zaferin bile askerlerin geri çekilmesine izin vermeyeceğini belirtti.Kissinger Afgan stratejisinin seçenekleri üzerine daha kapsamlı devam etti:

Talibanla uzlaşma El-Kaide’yi izole edip yenilmesine yol açabilir ancak Taliban’ın Afganistan yönetiminde yer almasına karşı durmama olarak bize geri döner.Her şeyden öte El-Kaide’ye dayanak sağlayan Talibandır.

Bu teori bana biraz fazla akıllıca geliyor. Coğrafi olarak düzgün bir şekilde El-Kaide ve Taliban’ın ayrıştırılması muhtemel gözükmüyor. Bu, Afganistan’ın işlevsel çizgilerle bölümlere ayrılması anlamına gelecektir çünkü politikalarımızın dayandığı kentsel faaliyetlerin Taliban’ın kontrol ettiği bölgelerde uygulanması muhtemel gözükmüyor. Benim gibi gerçekçi geçinenler bile Afganistan yönetimi için Talibanla ABD askerinin üstü kapalı işbirliğinde gülüp geçeceklerdir. [39]

Kissinger ayrıca Afganistan’daki kuvvetlerin azaltılmasının El-Kaide kuvvetlerini, Pakistan içine saldırılar için, Afganistan  sınırına dizip iç kaos tehdidiyle Pakistan’daki dengeyi temelden etkileyeceğini  iddia etti.”Dünyanın gelecekteki düzeni stratejimizin bölgeden geri çekilme ya da orayı elde tutma olarak algılanıp algılanmamasından epeyce etkilenecektir.[40]

Ayrıca, merkezi hükümeti üstün yetkilerle donatmaya ilişkin  teşebbüsler muhalefete yol açacaktır ki isyan bastırma kitabınındakileri harfiyen uygularak  iç savaş için başka bir sebep yaratsaydık bu çok ironik olurdu.Bu yüzden Kissinger “Kabil’den yönetim”i  hedeflemeyen ancak yerel milislere ve çabalara vurgu yapılmasını gerektirecek bir strateji önerdi.Kissinger Afganistan bölgesinin önemini açıkladı ve Amerikan stratejisini ortaya koydu:

Afganistan’ın özel durumu şudur ki Pakistan, Hindistan, Çin, Rusya, İran gibi komşuları veya yakın komşuları var.Her biri şu veya bu şekilde tehdit altında ve uluslararası terörizme üs olarak meydanda göründükleri için pek çok açıdan bizden daha fazla tehdit altındalar. Pakistan’ın El-Kaide ile, Hindistan’ın genel anlamda cihatla ve belirli terör gruplarıyla, Çin’in Sincan’daki köktendinci Şii mücahitlerle, Rusya’nın müslüman güneydeki kaynamalarla, hatta İran’ın bile köktendinci sünni Talibanla başı dertte.Her birinin çıkarlarını müdafaa etmek için epeyce gücü var ve bu mesleye az ya çok mesafeli kalmayı seçtiler.[41]

Kasım 2009’da eski bir Afgan milletvekili ve az sayıdaki kadın siyasetçiden biri olan Malalai Joya şunları söyledi:

Sekiz yıl once ABD ve NATO kadın hakları, insan hakları ve demokrasi adı altında ülkemi işgal ettiler ve bizi kaynar kazandan ateşin içine attılar. Cumhurbaşkanı Hamid Karzai’nin çürümüş mafya sistemini anlamak için sekiz sene yeterliydi. Bizim insanlarımız iki güçlü düşmanın elinde ezildiler.Gökyüzünden işgal kuvvetleri bombardıman yapıyor ve sivilleri öldürüyordu, yerde ise Taliban ve savaşın efendileri cürümlerine devam ediyorlardı.En iyisi hepsi ülkemi terk etsinler, insanlarımız bıktı artık.İşgal asla özgürlük getirmeyecek, savaşla demokrasi gelmez.[42]

Kasım’ın sonlarında Pakistan başbakanı Yusuf Rıza Gilani ABD’nin Afganistan’a binlerce ilave asker gönderme kararı nın ülkesini dengesizleştirebileceği uyarısını yaptı çünkü bu muhtemelen Pakistan’a terrorist yağmuruna yol açacaktı.Özellikle teröristlerin ve Taliban’ın Pakistan’ın güney eyaleti Belucistan’a göç etmesine sebep olacaktı.[43]

1 Aralık’ta Başkan Obama güya Temmuz 2011 gibi geri çekilme planıyla 2010 yazına kadar Afganistan’a 30000 ilave asker göndereceğini açıkladı. Washington Post’un haberine göre Afganistan’daki 70000 askere 30000 daha eklemek, oradaki ABD ve NATO kuvvetlerinin komutanı General  Stanley A.McChrystal’in Ağustos sonunda talep ettiği rakama tekabül ediyor. Obama başlıca amacın El-Kaide’yi yok etmek olduğunu belirtti ve kıdemli bir idari memur Afgan Ordusu’nun hedefinin,sayısını 2010 sonunda 90000’den 134000’e yükseltmek olduğunu söyledi.[44]

Cumhurbaşkanı Hamid Karzai Aralık ayının başında şunu dedi.”Afganistan’ın güvenlik güçleri 15-20 sene daha ABD desteğine ihtiyaç duyacak ve ABD’nin ülke sathında güvenliği ele alması beş yıl sürecek”[45]. Bu ifadeler McChrystal’in gizli raporundaki  Amerika’nın  beş yıl daha orda kalması gerektiğini belirten çıkarımları destekler niteliktedir.

ABD Silahlı Kuvvetleri’nin sivil danışmanı ve ABD’nins avunmayla ilgili başlıca düşünce kuruluşlarından biri olan RAND Araştırma Şirketi’nin siyaset bilimcisi Seth Jones Aralık’ta “Savaşı Pakistan’a Taşı”başlıklı bir “konuk yazar makalesi” kaleme aldı.Sovyetler’in 1980’lerde Afganistan’ı işgal ettiğinde Pakistan’ın Belucistan bölgesindeki  Taliban sığınaklarına saldırmayarak yaptığı hatanın aynısını bugün ABD’nin tekrar ettiğini söyledi ve ekledi “Sığınak meselesi kritiktir çünkü Afgan Savaşı planlıdır ve Belucistan’dan çıkmıştır.Daha sonra  ABD ve Pakistan’ın,Belucistan’daki Taliban liderlerini hedef alması gerektiğini söyledi ki bu Pakistan topraklarına taarruz yapmayı veya Taliban liderlerini insansız hava araçlarıyla vurmayı içerir.[46]

Jeremy Scahill’in Haziran 2009’da yazdığı gibi yüzde sekseni yabancı devletten olan 240000 sözleşmeli eleman ABD Ordusu, Dışişleri Bakanlığı ve ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı ‘nın proje ve operasyonlarına destek için Irak ve Afganistan’da çalışıyor.Scahill, Savunma Bakanlığı’nın savaş bölgelerindeki sözleşmeli işgücü raporunun verilerine dayanarak; Savunma Bakanlığı için Irak’ta  çalışan sözleşmeli özel güvenlik personelinin sayısında 2009’un ikinci çeyreğinde yüzde yirmi üç Afganistan’da çalışanlarda yüzde yirmi dokuz artış  olduğunu belirtti. Sözleşmeliler Afganistan’daki kuvvetlerin sayısını geçerken,Irak’ta 130000’i ile ülkeyi işgal altında tutan Amerikan Kuvvetleri’ne kabaca eşitttir.[47]

Obama’nın Aralık 2009’da Afganistan’a daha fazla asker gönderilmesi talimatını verdiği belirtildi ve yeni bir sözleşmeli furyası da bunu takip edecek. Haziran 2009 itibariyle 73.968 sözleşmeliye karşı 55.107 askerle Afganistan’daki sözleşmeli sayısı bizzat ABD Ordusu’nun varlığından fazlaydı. Farklı değerlendirmelere göre, toplamlarının yüzde yedisi ile on altısı arası Blackwater’ın sözleşmeli özel güvenliğidir.Aralık 2009 itibariyle, Afganistan’daki sözleşmelilerin sayısının 104.100 olduğu açıklandı.[48]

2010 Ocak’ta Obama 30000 ilave askerin Afganistan’da konuşlandırılacağını açıklamasının ardından Pakistanlı yetkililer sınırda tırmandırılan bir savaşın, Pakistan içinde teröristlerle gitgide daha kanlı hale gelen çatışmaları kötüleştirip nihayetinde Pakistan’ın güneybatı sınırını ve kuzeybatıdaki yanardöner tabiatlı aşiret bölgelerini dengesizleştirmesinden korkuyorlar. Teröristlerin Pakistan’a gönderilmesi üzerine bunun Pakistan topraklarına Afgan mülteci akınını şiddetlendireceği korkusu vardı.[50]

“Blackwater  Ve Pakistan’daki”Gizli Savaş”

Kasım 2009’da araştırmacı gazeteci ve best-seller yazar  Jeremy Scahill Amerika’nın Pakistan’daki gizli savaşı hakkında özel bir rapor kaleme aldı. Hikaye, dengesizleştirdekten sonra Pakistan’ı havaya uçurmayı hedefleyen  Amerika’nın bölgedeki stratejisine ışık tutuyor.Pakistan’daki bu politikanın baş mimarları ve uygulayıcıları daha önce General McChrystal tarafından”ölümcül süikast çemberi”olarak kullanılan Özel Harekat Komutanlığı vebugün Xe Servisi olarak bilinen ve alçak bir paralı asker organizasyonu olan Blackwater’dan başkası değil. Özel Harekat  ve Blackwater Afganistan ve Irak’a ilaveten bölgedeki başka bir ülkede de örtülü bir savaş gerçekleştirerek birlikte ve gizli çalışıyorlar.

Scahill örtülü opreasyonları, Taliban hedefli suikastlerin yanısıra Pakistan içinde ve dışındaki diğer hassas operasyonlar olarak tanımladı.Bunun yanısıra Blackwater elemanları istihbarat toplanmasına ve ABD taarruzlarına doğrudan yardım ediyor. Raporu besleyen kaynaklar çoğunlukla ABD Askeri İstihbarat aygıtındaki bireylerdir. Bir kaynağa göre program o kadar çok bölümlere ayrılmıştır ki Obama hükümeti ve ABD Ordusu komuta zincirindeki kıdemli şahsiyetler bile onun varlığından haberdar değildir.İnsansız hava saldırılarını ve suikastleri içeren bu program CIA’nin kendi programından ayrıdır-ki CIA suikast programının 2009 Haziranında  iptal edildiği iddia edilmektedir.

Özel Harekat’ın Pakistan hükümetiyle ülke içinde operasyonların yapılmasına dair anlaşmaya vardığı tarih Stanley McChrystal’in tekrar onu (Başkan Vekili Dick Cheney’le işbirliği içinde) ölümcül suikast çemberi olarak kullandığı 2006’dır.Eski bir Blackwater idarecisi Blackwater’ın bizzat Pakistan Hükümeti için taşeron olarak çalışmasının yanısıra Pakistan’da CIA ve Özel Harekat ile birlikte hareket ettiğini doğruladı. Bunun yanısıra İslamabad merkezli bir güvenlik firmasının tali elemanı olarak Pakistan’ın kuzeybatı sınır bölgesi ve diğer başka yerlerinde ev saldırıları, sınır teftişi gibi kontr-terörizm faaliyetlerinini Pakistan Kuvvetleriyle beraber karada yürütüyor.

Özel Harekat’ın Pakistan’daki Blackwater ile irtibatlı örtülü operasyonları 2007’ye kadar gider ve operasyonlar Afganistan’daki Bagram Hava Üssü’nden koordine edilir ve Blackwater “top secret”tan da öte“ultra-gizli” seviyede faaliyetlerde bulunur.Sözleşmeler hep gizli tutulur ve bu yüzden “halkın nazarına karşı zırhlıdır”Özel Kuvvetler ve CIA  için Pakistan’da faaliyetler gerçekleştirdikten sonra Blackwater Özbekistan’da da ilave hizmetler yapmıştır.

Pakistan içindeki insansız hava saldırılarıyla ilgili olarak; çoğunluğunun CIA’nin hava saldırı programının bir parçası olduğu ifade edilmesine rağmen aslında çoğu Özel Harekat’ın gizli programına parallel olarak yapılmaktadır.Bir istihbarat kaynağı,Jeremy Scahill’e şunu aktardı “Bu taarruzların bazıları-özellikle yüksek sivil ölümlü olanları-bilinsin ki hemen her zaman Özel Harekat taarruzlarıdır.Bunun yanısıra Blackwater Özel Harekatın insansız hava saldırısı programına dahildir. Taşeronlar ve gizli emirle çalışan Özel Harekat personeli Kongre tarafından denetlenmiyor bu yüzden hiç bir şey umurlarında olmuyor. Eğer peşine düştükleri bir kişi ve binada otuzdört kişi varsa o zaman otuz beş kişi ölecek demektir.Zihniyet bu işte”Ayrıca Blackwater Pakistan içindeki pek çok Özel Harekat ve Savunma İstihbarat Örgütü kampının yanısıra ABD’nin pek çok insansız hava aracı üssünün güvenliğini sağlar.

General McChrystal’in Özel Harekat Komutanlığın’dan Afgan Savaş Sahası(askeri-stratejik terim olarak şu an Pakistan’ı da içine alarak “AfPak” şemsiyesi altında)Komutanlığı’na yükselmesiyle Özel Harekat’ın gücünde ve nüfuzunda askeri yapı içerisinde eşdeğer bir yükseliş oldu. McChrystal Bush’lu yılların çoğunluğunda; Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ve Başkan Vekili Dick Cheney ile doğrudan ve yakın çalıştığı yer olan Özel Harekat’ı denetlemiştir.Seymour Hersh’in göz önüne serdiği gibi Özel Harekat “ölümcül suikast çemberi”olarak faaliyet göstermiş ve ABD açısından problemli diplomatik durumlara sebebiyet vermiştir çünkü Dışişleri Bakanlığı bile onların faaliyetlerinden haberdar değildi.Dışişleri Bakanlığı’nın üst düzey bir yetkilisinin şunları söylediği aktarıldı:

Bizim bunu ortaya çıkardığımız tek nokta; büyükelçilerimizin bizi aramaya başlayıp “Başkentimizin etrafında gezinen bu iri yapılı dev gibi adamlar kim?”demeleridir. Böylece bu yapıyı keşfettik ve örneğin böyle birini Güney Amerika’da bulduk çünkü bir taksi şoförünü öldürmüştü ve onu oradan çabucak tahliye edip yurda getirdik.

Blackwater aynı zamanda ABD destekli yardım projelerinin Pakistan Bölgesindeki güvenliğini sağlamaktan sorumluydu ki bu;bazı yardım projelerinin askeri ve istihbari faaliyetlerle ilişkili olduğu ve örtülü operasyonlar için kılıf olarak kullanıldığı anlamına gelir.Blackwater halen Amerikan Ordusu,Dışişleri Bakanlığı ve CIA için Afganistan’da faaliyet göstermekte.Bir askeri-istihbarat yetkilisinin belirttiği gibi:

Irak’taki sözleşmeli özel güvenlik fiyaskosundan dersini aldıktan sonra Blackwater operasyonel odağını iki alana kaydırdı;tehlikedeki şeyleri korumak ve ülke olarak gideceğimiz diğer tehlikeli yerler için öngörüde bulunmak.[51]

Scahill’in verdiği bilgi iki ana kaynak tarafından destekleniyor. Ağustos 2009’da New York Times CIA’nin 2004 yılında El-Kaide’nin üst düzey görevlilerinin yerini tespit edip öldürmek için,gizli programın bir parçası olarak, özel güvenlik taşeronu Blackwater’dan harici sözleşmeli personel kiraladığını kaydetti. CIA Blackwater’ın kurucusu ve eski bir Donanma Özel Harekat Komutanı olan Erik Prince ile üst düzey toplantılar düzenledi. Makale ayrıca Blackwater’ın 2002’de CIA Afganistan istasyonunun güvenliğini sağlama sözleşmesiyle ödüllendirildiğini ve şirketin CIA ile yaptığı diğer gizli sözleşmeleri muhafaza ettiğini belirtti. Blackwater, 11 Eylül saldırılarının hemen ardından CIA kontr-terörizm merkezini çalıştıran Cofer Black dahil pek çok eski CIA görevlisini kiraladı.[52]

10 Aralık 2009’da New York Times Blackwater’ın hem Afganistan hem Irak’ta CIA’nin en hassas bazı operasyonlarına iştirak ettiği haberine yer verdi-isyancı olduklarından şüphelenilenlere teşkilat görevlileriyle birlikte gizli saldırılar düzenlemek gibi.Bu operasyonlar 2004 ve 2006 arasında hemen her gece meydana gelen “tut ve bırakma”operasyonlarıydı ve bu operasyonlara katılım o kadar rutin hale gelmişti ki CIA, Blackwater ve Orduyu güya ayıran çizgiler bulanıklaşmıştı.Eski bir CIA görevlisinin şunları söylediği kaydedildi. “En sonunda Blackwater’ın teşkilatın bir uzantısı haline geleceği hissi yaygındı.” Ayrıca Blackwater’ın sadece Afganistandakinin değil Iraktaki CIA istasyonunun da güvenliğini sağladığı söylendi ve her iki ülkede de Blackwater, Delta Kuvvetleri ya da Donanma Özel Harekat timleriyle bağlantılı olarak başlayan yıkıcı operasyonlarda CIA görevlilerine eşlik etti.[53]

Ağustos’un sonunda Blackwater’ın üslerde güvenliği sağlamanın yanısıra,Afganistan ve Pakistan’daki gizli üslerde denenen uzaktan kumandalı insansız hava uçaklarını kullanmalarıyla ilgili olarak CIA ile sözleşme yaptığı aktarıldı.[54]

Aralık’ta New York Times CIA’nin Blackwater ile sözleşmesini sona erdirdiğini ve bu sayede şirketin Afganistan ve Pakistan’da bombaları CIA’nin insansız hava araçlarına yükleme fırsatı elde ettiğiyle ilgili bazı şeyler anlattı.Ancak CIA bütün Blackwater sözleşmelerinin gözden geçirildiğini söylerken bir CIA sözcüsü şunları kaydetti.”Şu an güvenlik ve destek görevi haricinde Blackwater CIA’nin herhangi bir operasyonunda yer almıyor.”[55] Bu bile; rollerin güvenlik sağlama ve operasyonlarda aktif yer alma hattında nasıl bulanıklaştığı dikkate alındığında,hala çok geniş bir görevdir.

The Guardian’ın Aralık 2009’da yazdığı gibi Blackwater’ın Pakistan Ordusu’nun milis kuvveti olan  Paramiliter Sınır Bölüğü’nün eğitim hizmetini Peşaver dışında yürütmek konulu bir sözleşmesi var[56].Blackwater’ın Pakistan’a müdahil olduğuna dair sürekli bir resmi tekzibe rağmen Aralık’ta CIA kendi sözleşmeleri altında Blackwater’ın Pakistan’da faaliyette olduğunu kabul etti.[57]Ocak 2010’da ABD Savunma Bakanı Robert Gates hem DynCorp Şirketi’nin hem bugün Xe Servisleri olarak bilinen Blackwater’ın Pakistan’da faaliyette olduğunu doğruladı.[58]

Ancak bazı raporlar Blackwater’ın Pakistan’da daha alçakça işlere bulaşmış olabileceğini gösteriyor.Pakistan İstihbarat Servisi’nin (ISI) eski bir başkanı bir röportajında insansız hava saldırılarında görev almanın dışında Blackwater’ın ülkeyi dengesizleştirme faaliyetlerine de katılmış olabileceğini kaydetti ve konuyu daha da açarak devam etti. “Değerlendirmem şudur ki bunlar (Blackwater elemanları)- bizzat kendileri veya kuvvetle muhtemeldir ki başkalarının veya yöre  halkının  vasıtasıyla -bazı sabotajları gerçekleştirdi ve sivil bölgelere saldırılar düzenlemek gibi faaliyetlerinin amacı bazılarını halkın gözünde kötü göstermekti. Yani eski ISI başkanına göre Blackwater Pakistan içinde siyah bayrak operasyonlarına(yanıltıcı iz bırakan rakibi hedef gösteren operasyonlar) karışmış olabilir.[59]

Kasım 2009’da El-Cezire,Pakistan sathında gerçekleşen saldırılardan Tehrik-i-Taliban(Pakistan Talibanı)sorumlu tutulurken grubun sivil hedefli saldırılarda bulunduklarını reddeden ve son günlerdeki en az iki patlamadan dış güçleri sorumlu tutan ilk video konuşmasının yayınlandığını belirtti. Bu inkar konuşması saldırıların Güney Veziristan dahil Pakistan’ın çeşitli aşiret bölgelerine yapılacak askeri operasyonlara hazırlık için bir bahane olarak kullanıldığını anlatıyordu. Bu konuşma aynı zamanda Pakistan’ın kuzeybatı sınır eyaletindeki Çarsada Kasabasına yapılan saldırının yanısıra en az 100 kişinin ölümüne sebep olan Peşaver’deki market patlamasında Pakistan Talibanı’nın hiç bir rolü olmadığını ifade ediyordu. Sözcüleri Pakistan Talibanı’nın sivilleri hedef almayacağı ve patlamaların ülkedeki Blackwater ile bağlantılı olduğunu iddia etti. Patlamalar gerçekleştiği anda bile Taliban müdahilliği reddetmişti ve yerel medya Black water ile diğer Amerikan teşkilatlarını suçluyordu.[60]

Pakistan Talibanı’nın başkanı daha once de şunları söylemişti. “Eğer Taliban İslamabad’a saldırılar düzenliyorsa ve Pakistan Ordusu’nun karargahını hedef alıyorsa o zaman neden sivillere silah doğrultsunlar ki” ve 108 kişinin ölümüne sebep olan Peşaver’deki bombalama eyleminden, suçu teröristlerin üzerine atmak için umuma açık yerlerde saldırılar düzenleyen Blacwater ve Pakistan teşkilatlarını sorumlu tutarak konuşmasına devam etti. Daha sonra da şu sözleri sarfetti “Bizim savaşımız hükümet ve güvenlik güçlerine karşı,insanlara değil.Biz bombalama eylemlerine dahil değiliz.”[61]

Ocak 2010’da Blackwater’ın Afganistan’ın sorunlu polis kuvvetini eğitmek için 1 milyar dolar değerinde bir sözleşme yürüttüğü iddiası ortaya atıldı zaten Blackwater halihazırda Ulusal Polis’in bir kolu olan Afgan Sınır Polisini ve Güney Afganistan’daki narkotik birimlerini eğitmektedir.[62]

Jeremy Scahill’in Ağustos 2009’da belirttiği gibi Blackwater aleyhine açılan bir davada eski bir Blackwater paralı askeri ve eski bir ABD bahriyelisi  yeminli ağızdan 3 Ağustos’ta Virginia Federal Mahkemesi kayıtlarına geçen bomba gibi açıklamalar yapmışlardır.İddialar arasında şunlar vardır:

İki adam şirketin sahibi Erik Prince’in federal yetkililerle işbirliği içinde şirketi soruşturan bazı insanları öldürmüş veya ölümüne sebep olmuş olabileceğini öne sürdüler.Eski çalışanlar Prince’in ayrıca kendini yeryüzünden İslam inancını ve Müslümanları yok etmekle görevli bir Hristiyan Haçlı neferi olarak gördüğünü ve Prince’in şirketlerinin Irak’taki hayatın mahvedilmesini teşvik ettiğini ve mükafatlandırdığını iddia ettiler.[63]

Bunun yanısıra iki adam Blackwater’ın genellikle Erik Prince’in özel uçaklarıyla Irak’a silah kaçırdığını belirttiler. Bu iddialar Irak’ta sivillere karşı savaş ve insan hakları ihlali suçları işlemekle itham edilen Blackwater’ın davasında su yüzüne çıktı.Şahitlik eden biri şunları söyledi. “Bay Prince’in işinden ayrılışımdan sonra pek çok kere Bay Prince’in yönetimi beni ölümle ve cebirle tehdit etti.Bu beyan şöyle devam etti:

Bay Prince kendi gibi“hristiyan üstünlüğü”vizyonunu paylaşan belirli adamları Irak’a kasten yerleştirdi.Bu adamların Iraklıları öldürmek için her fırsatı tepe tepe kullanacağını bilerek ve isteyerek yaptı.Bu adamların çoğunluğu, Haçlı Seferleri’nde savaşan Tapınak Şövalyelerininkine benzer çağrı sinyallerini kullandılar.

Bay Prince şirketlerini Irak’taki hayatın mahvedilmesini teşvik eder ve mükafatlandırır bir tarzda çalıştırdı.Örneğin Bay Prince’in elemanları “Irak’a gidip hacıları mukavva kutularda teşhir etme”konusunda ortalık yerde konuşurlardı.Iraklıları vurup öldürmek için Irak’a gitmek bir tür spor veya eğlence kabul ediliyordu.Bay Prince’in elemanları aleni ve ısrarlı bir şekilde Iraklılar ve diğer Araplar için “sarık kafalı” veya “hacı” gibi ırkçı ve aşağılayıcı terimler kullanıyorlardı[64]

Ocak 2010’da Blackwater’ın tartışmalı kurucusu ve CEO’su Erik Prince Vanity Fair dergisine sadece şirketi değil arkasındaki adamı da tartışmaya açan bir röportaj verdi.Röportaj Prince’in “çok riskli görevler için kendimi ve şirketimi CIA’nin emrine tahsis ettim” sözleriyle başlayıp “fakat birileri çare olarak beni halka taşlatıyor”diyerek devam etti.Makaleyi ayrıntılı ele almakta fayda var:

Erik Prince görünüşte Blackwater’ın CEO’su ve başkanı olarak görev yaptı.Özel ve gizli olarak ise  CIA’in fiyat teklifi verme,elemanlara yardım etme, parasal olarak fonlama ve ABD İstihbaratı’nın girmekte zorlandığı karanlık bölgelere personel yerleştirmekten tutun da El-Kaide elemanları ve onların müttefiklerini vurma timleri oluşturma gibi operasyonlarını yürütüyordu.Faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olan kaynaklara göre Prince CIA’in mülkü-bir anlamda casusu gibi çalışıyordu. Şirketi diğer pek çok şey hariç CIA ve Dışişleri Bakanlığı yetkilelerine denizaşırı gardiyanlık yaparak 2001-2009 yılları arasındaki hükümetle olan sözleşmelerinden bir buçuk milyar dolar toplarken Prince savaşta terör konusunda “Bay Düzeltici”olmuştu.Milis kuvvetlerine,silahlara ve uçaklara ulaşım imkanı ve kendisini eleştirenleri bile heyecanlandıran yenilmez hırsı onu,kimilerine göre, ABD İstihbaratı için son derece kıymetli yapmıştı.[65]

Prince’in Afgan Güvenlik Timi, Blackwater’ın “özel projeler”timidir ve konuşmaları hariç adamlar Afganlardan ayırt edilemez. Upuzun sakalları, başlarında poşuları ve şalvar üstü geleneksel dizboyu mintanları vardır.Prince’in CIA için değerine gelince:

İçerdekilerin söylediğine gore o sadece bir sözleşmeli değil tam etkili bir varlıktı.Bu ilişki hakkında doğrudan bilgi sahibi üç kaynak CIA’in Ulusal Kaynaklar Şubesi’nin Prince’i 2004 yılında, özel yetenekli veya menfaat hedeflerine sıradışı erişimi olan Amerikan vatandaşlarından müteşekkil gizli bir şebekeye katılması için,işe aldığını söylüyor.[66]

Blackwater Afganistan’da büyükelçi Karl Eikenberry ve ekibinin güvenliğini sağlıyor, Afgan özel polis birimlerini ve narkotiği eğitiyordu.Ayrıca Blackwater ve CIA arasında personel dönüşümü vardı.Sadece Prince CIA’ye ait değildi, CIA’deki pek çok üst düzey de Blacwater’a taşınmıştı. Hatta Blackwater CIA ortak timi Alman Hükümeti’nin haberi bile olmadan El-Kaide finansörü olduğu iddia edilen birini Hamburg’ta ele geçirmişti.Görünüşte Blackwater’ın CIA ile programı gizlidir. Pakistan’daki Özel Harekat Komutanlığı ile olan örtülü programından bahsedilmemesine rağmen bir dereceye kadar ilişkilerini muhafaza ettikleri sonucunu çıkarmalıyız. Prince sonunda basının gözü önünde Blackwater’daki görevini bıraktı fakat grubun çoğunluğunu hala kontrol ediyor.[67]

Eylül 2009’da Pakistan’ın eski Ordu Komutanı General Mirza Aslan Bey Blackwater’ın Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri ve Pakistan eski Başbakanı Benazir Butto suikastlerine doğrudan müdahil olduğunu söyledi ve bir Suudi Arabistan günlük gazetesine;Pakistan eski Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref’in İslamabad, Peşaver, Rawalpindi ve Ketta şehirlerinde Blackwater’ın terrorist faaliyetler yürütmesine yeşil ışık yaktığını anlattı. Blackwater ve ABD’nin Benazir Butto’yu öldürdüğünü belirttiği röportaj ise bir Pakistan televizyonunda yayınlandı. Aslan Bey Benazir Butto’nun ilk hükümetinde ordu komutanıydı. Butto’nun dokuz senelik sürgünün ardından ülkesine dönmesini sağlayan anlaşmadan çekilmeye karar verdiği için bir uluslararası komploda öldürüldüğünü iddia etti.[68]

Batı Pakistan'ı Çin’e Gözdaği Vermek İçin Cezalandiriyor Mu?

Pakistan’ın 1950’de Çin Halk Cumhuriyet’ni ilk tanıyan ülkelerden biri olmasını müteakip Çin ve Pakistan 1951’de diplomatik temaslar geliştirdi ve o günden beri yakın ilişki içinde oldu.Çin ve Pakistan arasındaki bu yakın ve hatta gittikçe yakınlaşan ilişkinin ardında yatan temel sebeplerden biri Hindistan’ın  Çin’e ve Pakistan’a hem hasım hem rakip olan rolüdür. Pakistan’ın ABD büyükelçisi Çin’in Hindistan karşısında çok değerli bir garantör olduğunu söylemişti. Ayrıca Hindistan’da; Çin’in Pakistan’a artan askeri desteği, Pekin’in benimsediği Hindistan’ı kuşatma ve sıkıştırma politikasının kilit noktası olarak algılanıyor. Bu kuşatma ve sıkıştırmadaki maksat Yeni Delhi’nin Pekin’in bölgesel nüfuzunu kırmasını engellemek veya geciktirmektir.Bu ilişkiler 1990’lardan bu yana arttı ve özellikle ABD gitgide Hindistan’a yakınlaştı.Bir Dış İlişkiler Konseyi geri plan raporunun Çin-Hindistan ilişkileri üzerine söylediği gibi:

İki ülke Pakistan’da  otoyol,altın ve bakır madenleri,büyük elektrik ve enerji santralleri ve çok sayıda nükleer enerji projelerini içeren geniş çapta çeşitli altyapı çalışmaları yürüttü.Pakistan’daki 120 projede kabaca 10000 Çinli işçi çalıştı.Ağır mühendislik,enerji,madencilik ve telekomünükasyon dahil Çin’in toplam yatırımı 2007’de 4 milyar dolar değerindeydi ve 2010 yılına kadar 15 miyar dolara yükseleceği bekleniyor.[69]

Pakistan’ın ABD büyükelçisi açıklamalarına devam etti “Pakistan hem Çin hem Amerika’nın kendisi için hayati öneme sahip olduğunu düşünüyor ancak bıçak kemiğe dayandığında muhtemelen Çin’i tercih edecektir fakat şu an için tercihi gerektirecek bir durum gözükmüyor” Son günlerdeki ABD –Hindistan arasındaki sivil nükleer antlaşması Pakistan’daki Amerika güvensizliğini sabitledi ve ülkeyi Çin’e yakınlaştırdı. 2010’da Çin,Pakistan’a iki nükleer enerji reaktörü yapacağını duyurdu.[70]

2007’de Pakistan ve Çin,Pakistan’ın Belucistan eyaletinde Umman Denizi kıyısına paralel Gwadar Limanı inşaatını başlattı-ki bu nihayetinde petrolü Körfez’den alıp karayoluyla Pakistan’dan Çin’e getirecek “enerji koridoru”nu yaratmaktır. Çin,liman şehri inşaatını 200 milyon dolar ile finase etti ve Gwadar Limanını Çin’e bağlayacak boru hatları,yollar ve demir yolları için de milyarlarca dolarlık kaynak ayırma planları var.Pakistan stratejik bir şekilde bu yeni “Büyük  Oyun”un (19.yüzyılda Orta Asya üzerindeki büyük sömürge savaşları için kullanılan bir terim) merkezindedir ve Umman Denizi’ne parallel kıyı şeridiyle İran,Hindistan,Afganistan ve Çin’e komşudur. Böylece Pakistan dünyanın en hızlı büyüyen iki ekonomisi olan Hindistan ve Çinle (enerjiye aç komşular), komşusu Afganistan’daki sömürgeci Amerikayla(gözünü onun da komşusu İran’a dikmiş olan) birlikte petrol zengini Ortadoğu ve doğal gaz zengini Orta Asya ülkelerine arasında yer almaktadır.Rusya,Çin,Hindistan ve Amerika’yı içine alan “Büyük Oyun”un ayak sesleri geliyor ve oyunun ana odağı boru hatlarıdır.[71]

Çin’in yapım aşamasında olup 2013’te tamamlanması öngörülen ve Orta Asya’dan doğal gazı alıp Türkmenistan’dan transfer ederek Özbekistan,Kazakistan ve nihayetinde Çin’e getirecek büyük bir boru hattı projesi var.[72] OPEC’in Suudi Arabistan’dan sonraki en büyük ikinci petrol ihracatçısı olan İran, Çin’e petrol ihraç eden ilk on ülke arasında yer almaktadır ve 2010’da Çin,İran’ın petrol ve gaz sektörlerine; çeşitli petrol ve gaz boru hattı projelerinin yanısıra yedi tane yeni petrol rafinerisinin yapımını finanse etmeyi de içeren 40 milyar dolarlık bir yatırım yaptı.[73] Haziran 2011’de Çin’in İran’dan yaptığı petrol ithalatının yüzde 32 yükseldiği kaydedildi ki bu iki ülke arasındaki ilişkinin büyüyen önemine işaret ediyor.Çin’e petrol ihraç eden en büyük üç ülke sırasıyla Suudi Arabistan,Angola ve İran’dır.[74]

Çin yatırımlarıyla inşa edilen Gwadar Liman Şehri, Büyük Oyun’un boru hattı politikalarında kavşak noktası olacaktır, özellikle de doğalgazı Türkmenistan’dan alıp Afganistan ve Pakistan üzerinden Hindistan’a taşıyan Trans-Afgan (TAP veya TAPI) ve İran-Pakistan-Hindistan Boru Hattı(IPI) gibi birbirine rakip projeler arasında.Buradaki temel konu; TAPI’nin Afganistan savaşta olduğu müddetçe inşa edilemeyeceğidir ve proje durmadan kesintiye uğruyor.Öte yandan Hindistan tereddüt gösteriyor ve Pakistan’ı İranla boru hattı inşa etmekten caydırmaya çalışan ABD ile giderek artan yakınlaşması yüzünden büyük ölçüde IPI dairesinden ayrılıyor.Ancak 2010’da Pakistan ve İran anlaşmayı imzaladılar ve Hindistan ya da Çin’in boru hattından yararlanması konusunda istekliler. İster Çin’e ister Hindistan’a varsın,Gwadar Limanı bu projede kavşak olacaktır.[75] Pakistan şimdi İran-Pakistan boru hattı projesi için Çin’den doğrudan yardım bekliyor.[76] ABD,kendi adına,İranla boru hattı anlaşması imzalamaması hususunda Pakistan’ı uyardı,buna rağmen Pakistan projeye devam etti.[77]

Güney Pakistan eyaleti Belucistan petrol, gaz, bakır, altın ve kömür yataklarına sahip olup boru hattı projelerinin yürütüleceği bir tür stratejik koridordur ve stratejik öneme sahip liman şehri Gwadar’a ev sahipliği yapmaktadır. Ancak son elli yılda Belucistan Çin yatırımları ve fırsatlar açısından kavşak noktası haline geldi. Çinli şirketler; petrol rafinerisi, bakır ve çinko madenleri ve tabi ki Gwadar Limanı dahil bu eyaletteki projelere 15 milyar dolar akıttı.[78] Hindistan, Çin’in Körfez ve Hint Okyanusu’ndaki varlığından giderek kaygı duymaktadır.Çin sadece Pakistan’da değil Bangladeş ve Burma’da da liman inşa ettiği gibi Nepal’de de demiryolu yapıyor.[79]

Üsame bin Ladin’in ABD tarafından Pakistan topraklarında öldürülmesini müteakip, ABD ve Pakistan arasındaki tansiyon yükseldi ve Çinle Pakistan arasındaki bağlar derinleşti.Gwadar Limanı’nın kontrolünü ele alma ve hatta orada bir Pakistan Donanma Üssü inşa etmesi için Pakistan Çin’e yaklaştı ancak Çin böyle bir anlaşmaya varıldığına iddialarını yalanladı. Çin daha sonra ABD’nin görünürdeki bin Ladin cinayetine cevaben “Uluslararası kamuoyunun (ABD’yi kast ediyor) Pakistan’ın bağımsızlığına saygı duyması gerektiğini”söyledi. Hindistan’daki haberler,diplomatik kaynakların “Çin, Pakistan’a yapılacak bir saldırının kendilerine yapılmış olarak yorumlanacağını belirterek Amerika’yı net bir şekilde uyardı”dediğini bildirdi.[80]

Pakistan Başbakanı Gilani Amerikan saldırısından hemen sonra Çin’e resmi ziyarette bulundu.Toplantılardan sonra Çin Pakistan’a derhal 50 savaş jeti gönderilmesine karar verdi.Bu Pakistan’ın Amerikan bağımlılığından kurtulmak için alternatiflere yöneldiğinin işaretidir ve Çin böyle bir alternatif olmaktan mutludur.[81] Financial Times’ın belirttiği gibi Pakistan Çin’den Gwadar Limanı’nın güneybatısına bir donanama üssü yapmasını rica etti ve Çin Donanması’nın düzenli olarak orda varlığını sürdürmesini istedi.[82] Ayrıca Çin de tıpkı ABD gibi  yabancı askeri üslere sahip olmaktan ve özellikle böyle bir üssün Pakistan’da bulunmasından memnun olacağı sinyalini verdi.Amaç Pakistan ve Afganistan’daki ABD nüfuzunu kırmak olduğu kadar Hindistan üzerine baskı uygulamaktır.[83]

Sonuç

Pakistan’daki savaşın, dengesizliğin ve kaosun asıl nedeni oryantalist bakış açısıyla onların barbar,geri,şiddet yanlısı olup kendi kendilerini baltamaları ve yanlışlarının düzeltilmesi için müdahaleye ihtiyaç duymaları değil gibi gözüküyor.1990’larda Yugoslavya’nın dağılışındaki aynı yolu takip eden Pakistan’ı dengesizleştirme politikası(aslında Çin’i yalnızlaştırma)Batılı sömürgeci güçlerin daha geniş stratejik hedeflerini ortaya koymaktadır. Pakistan uzun zamandır sadık bir ABD kukla rejimi olmasına rağmen daha geniş bir jeopolitik bağlamda düşünürsek, dünya kaynakları ve stratejik pozisyonların kontrolü için ABD ve Çin’in yürüttüğü küresel rekabette Pakistan, imparatorluğun (ABD) kurbanı olabilir. Dünyanın en tantanalı bölgelerinden birisinin ortasında, nükleer silahlara sahip ve nüfusu 180 milyonu geçen bir ülkede bu stratejinin sonucu muhtemelen felaket olur, belki büyük güçlerin de kendi aralarında savaşıyla sonuçlanır.Böylesi bir olası senaryoyu engellemenin tek yolu stratejiyi daha derin analiz etmek ve daha geniş bir kamuoyuna sunmaktır, böylelikle konunun geniş halk kesimleri tarafından tartışılması sağlanır.Pakistanla ilgili söylem “terörizm” ve “terörle savaş” çerçevesine oturtuldukça bu stratejik kabus devam edecek.

Bir vecize“Savaşta ilk ölen gerçekliktir”der. Peki o zaman savaş da gerçekliğin bir kurbanı olabilir mi

NOTLAR

[1]        NIC, Global Trends 2015: A Dialogue About the Future With Nongovernment Experts. The Central Intelligence Agency: December 2000: page 64

http://www.dni.gov/nic/NIC_globaltrend2015.html

[2]        Ibid, page 66.

[3]        Ibid.

[4]        PTI, Pak will be failed state by 2015: CIA. The Times of India: February 13, 2005:http://timesofindia.indiatimes.com/world/us/Pak-will-be-failed-state-by-2015-CIA/articleshow/1019516.cms

[5]        NIC, Global Trends 2025: A Transformed World. The National Intelligence Council: November 2008: page x

http://www.dni.gov/nic/NIC_2025_project.html

[6]        Ibid, page 45.

[7]        Ibid, page 65.

[8]        Ibid, page 72.

[9]        Peter Goodspeed, Mexico, Pakistan face ‘rapid and sudden’ collapse: Pentagon. The National Post: January 15, 2009: http://www.nationalpost.com/news/world/story.html?id=1181621

[10]      PAUL MCGEOUGH, Warning that Pakistan is in danger of collapse within months. The Sydney Morning Herald: April 13, 2009: http://www.smh.com.au/world/warning-that-pakistan-is-in-danger-of-collapse-within-months-20090412-a40u.html

[11]      Scott Lindlaw, AP: U.S. gave troops OK to enter Pakistan. USA Today: August 23, 2007:http://www.usatoday.com/news/world/2007-08-23-pakistan-engagement_N.htm

[12]      Frederick Kagan and Michael O’Hanlon, Pakistan’s Collapse, Our Problem. November 18, 2007: http://www.nytimes.com/2007/11/18/opinion/18kagan.html

[13]      Ibid.

[14]      Ibid.

[15]      Ahmed Quraishi, The plan to topple Pakistan’s military. Asia Times Online: December 6, 2007: http://www.atimes.com/atimes/South_Asia/IL06Df03.html

[16]      Ibid.

[17]      Ibid.

[18]      Ibid.

[19]      Ian Bruce, Special forces on standby over nuclear threat. The Sunday Herald: December 31, 2007: http://www.heraldscotland.com/special-forces-on-standby-over-nuclear-threat-1.871766

[20]      Steven Lee Myers, David E. Sanger and Eric Schmitt, U.S. Considers New Covert Push Within Pakistan. The New York Times: January 6, 2008:http://www.nytimes.com/2008/01/06/washington/06terror.html

[21]      Ibid.

[22]      Ibid.

[23]      Farhan Bokhari, Sami Yousafzai, and Tucker Reals, U.S. Special Forces Strike In Pakistan. CBS News: September 3, 2008:http://www.cbsnews.com/stories/2008/09/03/terror/main4409288.shtml

[24]      Eric Schmitt and Jane Perlez, U.S. Unit Secretly in Pakistan Lends Ally Support. The New York Times: February 22, 2009: http://www.nytimes.com/2009/02/23/world/asia/23terror.html

[25]      YOCHI J. DREAZEN and SIOBHAN GORMAN, U.S. Special Forces Sent to Train Pakistanis. The Wall Street Journal: May 16, 2009: http://online.wsj.com/article/SB124241541672724767.html

[26]      Declan Walsh, US forces mounted secret Pakistan raids in hunt for al-Qaida. The Guardian: December 21, 2009: http://www.guardian.co.uk/world/2009/dec/21/us-forces-secret-pakistan-raids

[27]      CIP, SELIG S. HARRISON. Center for International Policy:http://www.ciponline.org/asia/Seligbio.html

[28]      Selig S. Harriosn, Drawn and Quartered. The New York Times: February 1, 2008:http://www.nytimes.com/2008/02/01/opinion/01harrison.html

[29]      Ibid.

[30]      Zbigniew Brzezinski, The Grand Chessboard: American Primacy and its Geostrategic Imperatives. (New York: Perseus, 1997), page 39

[31]      Ibid, page 40.

[32]      Bharat Verma, Stable Pakistan not in India’s interest. Indian Defence Review: September 11, 2008: http://www.indiandefencereview.com/2008/09/stable-pakistan-not-in-indias-interest.html

[33]      Jeremy R. Hammond, Ex-ISI Chief Says Purpose of New Afghan Intelligence Agency RAMA Is ‘to destabilize Pakistan’. Foreign Policy Journal: August 12, 2009:http://www.foreignpolicyjournal.com/2009/08/12/ex-isi-chief-says-purpose-of-new-afghan-intelligence-agency-rama-is-%E2%80%98to-destabilize-pakistan%E2%80%99/

[34]      Ibid.

[35]      Ibid.

[36]      Adnan R. Khan, New Delhi’s endgame? Macleans: August 23, 2009:http://www2.macleans.ca/2009/04/23/new-delhi%E2%80%99s-endgame/

[37]      Ibid. See also Michel Chossudovsky, The Destabilization of Pakistan, Global Research, December 30, 2007

[38]      Imtiaz Indher, Afgan MPs call for early withdrawal of foreign troop. Associated Press of Pakistan: April 1, 2009: http://www.app.com.pk/en_/index.php?option=com_content&task=view&id=72423&Itemid=2

[39]      Moin Ansari, Proof: Captured TTP terrorists admit to being Indian RAW agents. Pakistan Daily: September 20, 2009: http://www.daily.pk/proof-captured-ttp-terrorists-admit-to-being-indian-raw-agents-11015/

[40]      Laura Rozen, Can the intel community defuse India-Pakistan tensions? Foreign Policy: February 16, 2009:
 http://thecable.foreignpolicy.com/posts/2009/02/16/can_the_intel_community_defuse_india_pakistan_tensions

[41]      Jayshree Bajoria, RAW: India’s External Intelligence Agency. The Council on Foreign Relations: November 7, 2008: http://www.cfr.org/publication/17707/

[42]      Ibid.

[43]      Jane Perlez, U.S. Push to Expand in Pakistan Meets Resistance. The New York Times: October 5, 2009: http://www.nytimes.com/2009/10/06/world/asia/06islamabad.html

[44]      Ibid.

[45]      US embassy cables, Reviewing our Afghanistan-Pakistan strategy, The Guardian, 30 November 2010: http://www.guardian.co.uk/world/us-embassy-cables-documents/226531

[46]      US military bases ‘will destabilize Pakistan’. Press TV: September 13, 2009:http://www.presstv.ir/detail.aspx?id=106106&sectionid=3510302

[47]      Ibid.

 

İkinci Bölüm Notları

 Russell Berman, Despite Criticism, Obama Stands By Adviser Brzezinski. The New York Sun: September 13, 2007: 
http://www.nysun.com/national/despite-criticism-obama-stands-by-adviser/62534/

[2]        Eli Lake, Obama Adviser Leads Delegation to Damascus. The New York Sun: February 12, 2008: 
http://www.nysun.com/foreign/obama-adviser-leads-delegation-to-damascus/71123/

[3]        Jonathan Tepperman, How Obama’s Star Could Fall. Newsweek: October 13, 2008: 
http://www.newsweek.com/id/162316

[4]        Mark Mazzetti and Eric Schmitt, McCain and Obama advisers briefed on deteriorating Afghan war. The New York Times: October 31, 2008: 
http://www.nytimes.com/2008/10/31/world/americas/31iht-31policy.17405861.html

[5]        George Packer, The Last Mission. The New Yorker: September 28, 1009: 
http://www.newyorker.com/reporting/2009/09/28/090928fa_fact_packer

[6]        Ibid.

[7]        Ibid.

[8]        Michael Abramowitz, Shailagh Murray and Anne E. Kornblut, Obama Close to Choosing Clinton, Jones for Key Posts. The Washington Post: November 22, 2008: 
http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2008/11/21/AR2008112103981.html

[9]        Ibid.

[10]      About Us, Our Mission. Chamber of Commerce: Institute for 21st Century Energy: 
http://www.energyxxi.org/pages/about_us.aspx

[11]      JOHN D. MCKINNON and T.W. FARNAM, Hedge Fund Paid Summers $5.2 Million in Past Year. The Wall Street Journal: April 5, 2009: 
http://online.wsj.com/article/SB123879462053487927.html

[12]      James L. Jones, Remarks by National Security Adviser Jones at 45th Munich Conference on Security Policy. The Council on Foreign Relations: February 8, 2009: 
http://www.cfr.org/publication/18515/remarks_by_national_security_adviser_jones_at_45th_munich_conference_on_security_policy.html

[13]      Ibid.

[14]      Julian E. Barnes, Obama team works on overhaul of Afghanistan, Pakistan policy. Los Angeles Times: February 11, 2009: 
http://articles.latimes.com/2009/feb/11/world/fg-us-afghan11

[15]      Henry A. Kissinger, A Strategy for Afghanistan. The Washington Post: February 26, 2009: 
http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2009/02/25/AR2009022503124.html

[16]      George Packer, The Last Mission. The New Yorker: September 28, 1009: 
http://www.newyorker.com/reporting/2009/09/28/090928fa_fact_packer

[17]      Ibid.

[18]      Eric Schmitt, Obama Taps a General as the Envoy to Kabul. The New York Times: January 29, 2009: 
http://www.nytimes.com/2009/01/30/washington/30diplo.html

[19]      Ibid.

[20]      Agencies, US fires top general in Afghanistan as war worsens. China Daily: May 12, 2009: 
http://www.chinadaily.com.cn/world/2009-05/12/content_7766306.htm

[21]      Ann Scott Tyson, Top U.S. Commander in Afghanistan Is Fired. The Washington Post: May 12, 2009: 
http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2009/05/11/AR2009051101864.html

[22]      Rajiv Chandrasekaran, Pentagon Worries Led to Command Change. The Washington Post: August 17, 2009: 
http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2009/08/16/AR2009081602304_pf.html

[23]      Ann Scott Tyson, Top U.S. Commander in Afghanistan Is Fired. The Washington Post: May 12, 2009: 
http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2009/05/11/AR2009051101864.html

[24]      Agencies, US fires top general in Afghanistan as war worsens. China Daily: May 12, 2009: 
http://www.chinadaily.com.cn/world/2009-05/12/content_7766306.htm

[25]      Muriel Kane, Hersh: ‘Executive assassination ring’ reported directly to Cheney. The Raw Story: March 11, 2009: 
http://rawstory.com/news/2008/Hersh_US_has_been_running_executive_0311.html

[26]      Transcript, Seymour Hersh: Secret US Forces Carried Out Assassinations in a Dozen Countries, Including in Latin America. Democracy Now!: March 31, 2009: 
http://www.democracynow.org/2009/3/31/seymour_hersh_secret_us_forces_carried

[27]      MARK MAZZETTI and ERIC SCHMITT, U.S. Halted Some Raids in Afghanistan. The New York Times: March 9, 2009: 
http://www.nytimes.com/2009/03/10/world/asia/10terror.html

[28]      Ann Scott Tyson, Manhunter To Take On a Wider Mission. The Washington Post: May 13, 2009: 
http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2009/05/12/AR2009051203679_pf.html

[29]      THOM SHANKER and ERIC SCHMITT, U.S. Commander in Afghanistan Is Given More Leeway. The New York Times: June 10, 2009: 
http://www.nytimes.com/2009/06/11/world/asia/11command.html

[30]      Michael Hirsh and John Barry, The Hidden General. Newsweek: June 26, 2006: 
http://www.newsweek.com/id/52445

[31]      KIMBERLY DOZIER and ADAM GOLDMAN, Counterterrorist Pursuit Team: 3,000 Man CIA Paramilitary Force Hunts Militants In Afghanistan, Pakistan, Huffington Post, 22 September 2010: 
http://www.huffingtonpost.com/2010/09/22/counterterrorist-pursuit-_n_734961.html

[32]      Andrew Gray, US Afghan surge could push militants into Pakistan. Reuters: May 21, 2009: 
http://www.alertnet.org/thenews/newsdesk/N21412211.htm

[33]      Isambard Wilkinson, Top US official warns that war in Afghanistan strengthens Taliban in Pakistan. The Telegraph: May 22, 2009: 
http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/asia/pakistan/5369740/Top-US-official-warns-that-war-in-Afghanistan-strengthens-Taliban-in-Pakistan.html

[34]      AP, Afghanistan surge tied to Pakistan stability. MSNBC: May 21, 2009: 
http://www.msnbc.msn.com/id/30871807/ns/world_news-south_and_central_asia/

[35]      George Packer, The Last Mission. The New Yorker: September 28, 2009: 
http://www.newyorker.com/reporting/2009/09/28/090928fa_fact_packer

[36]      Tom Andrews, Classified McChrystal Report: 500,000 Troops Will Be Required Over Five Years in Afghanistan. Huffington Post: September 24, 2009: 
http://www.huffingtonpost.com/tom-andrews/classified-mcchrystal-rep_b_298528.html

[37]      Greg Miller, CIA expanding presence in Afghanistan. The Los Angeles Times: September 20, 2009: 
http://www.latimes.com/news/nationworld/world/la-fg-afghan-intel20-2009sep20,0,1183243.story?page=1

[38]      Ann Scott Tyson, Support Troops Swelling U.S. Force in Afghanistan. The Washington Post: October 13, 2009:
http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2009/10/12/AR2009101203142.html?hpid=topnews

[39]      Henry A. Kissinger, Deployments and Diplomacy. Newsweek: October 12, 2009: 
http://www.newsweek.com/id/216704

[40]      Ibid.

[41]      Ibid.

[42]      Travis Lupick, Suspended Afghan MP Malalai Joya wants NATO’s mission to end. The Georgia Straight: November 12, 2009: 
http://www.straight.com/article-270310/vancouver/afghan-activist-wants-natos-mission-end

[43]      US surge in Afghanistan ‘may destablize Pakistan’. Press TV: November 30, 2009: 
http://www.presstv.ir/detail.aspx?id=112484&sectionid=351020401

[44]      Scott Wilson, Obama: U.S. security is still at stake. The Washington Post: December 2, 2009: 
http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2009/12/01/AR2009120101231.html

[45]      Julian E. Barnes and Tony Perry, Afghanistan will need U.S. help for 15 to 20 years, Karzai says. The Los Angeles Times: December 9, 2009: 
http://www.latimes.com/news/nation-and-world/la-fg-afghan-mcchrystal9-2009dec09,0,224382.story

[46]      Seth G. Jones, Take the War to Pakistan. The New York Times: December 3, 2009: 
http://www.nytimes.com/2009/12/04/opinion/04jones.html

[47]      Jeremy Scahill, U.S. War Privatization Results in Billions Lost in Fraud, Waste and Abuse—Report. Rebel Reports: June 10, 2009: 
http://rebelreports.com/post/121172812/u-s-war-privatization-results-in-billions-lost-in

[48]      Justin Elliott, As Obama Sends More Troops, Giant Shadow Army Of Contractors Set To Grow In Afghanistan. TPMMuckraker: December 1, 2009: 
http://tpmmuckraker.talkingpointsmemo.com/2009/12/as_obama_sends_more_troops_giant_shadow_army_of_co.php?ref=fpb

[49]      Karin Brulliard, Pakistan worried U.S. buildup in Afghanistan will send militants across border. The Washington Post: January 5, 2010: 
http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2010/01/04/AR2010010403335.html

[50]      Jeremy Scahill, The Secret US War in Pakistan. The Nation: November 23, 2009: 
http://www.thenation.com/doc/20091207/scahill

[51]      Ibid.

[52]      Mark Mazzetti, C.I.A. Sought Blackwater’s Help to Kill Jihadists. The New York Times: August 19, 2009: 
http://www.nytimes.com/2009/08/20/us/20intel.html

[53]      James Risen and Mark Mazzetti, Blackwater Guards Tied to Secret C.I.A. Raids. The New York Times: December 10, 2009: 
http://www.nytimes.com/2009/12/11/us/politics/11blackwater.html

[54]      James Risen and Mark Mazzetti, C.I.A. Said to Use Outsiders to Put Bombs on Drones. The New York Times: August 20, 2009: 
http://www.nytimes.com/2009/08/21/us/21intel.html

[55]      Mark Mazzetti, Blackwater Loses a Job for the C.I.A. The New York Times: December 11, 2009: 
http://www.nytimes.com/2009/12/12/us/politics/12blackwater.html

[56]      Declan Walsh and Ewen MacAskill, Blackwater operating at CIA Pakistan base, ex-official says. The Guardian: December 11, 2009:
http://www.guardian.co.uk/world/2009/dec/11/blackwater-in-cia-pakistan-base

[57]      CIA admits Blackwater presence in Pakistan. Press TV: December 12, 2009: 
http://www.presstv.ir/detail.aspx?id=113512&sectionid=351020401

[58]      Gates confirms Blackwater presence in Pakistan. Press TV: January 22, 2010: 
http://www.presstv.ir/detail.aspx?id=116754&sectionid=351020401

[59]      Blackwater behind Pakistan bombings: Ex-intel chief. Press TV: December 12, 2009: 
http://www.presstv.com/detail.aspx?id=113540&sectionid=351020401

[60]      Pakistan Taliban airs video denial. Al-Jazeera: November 16, 2009: 
http://english.aljazeera.net/news/asia/2009/11/20091116145058336650.html

[61]      Xihua, Taliban in Pakistan blame U.S. Blackwater for deadly blast. China View: October 29, 2009: 
http://news.xinhuanet.com/english/2009-10/29/content_12358907.htm

[62]      Richard Lardner, Xe Services aiming for Afghan police training deal. The Guardian: January 9, 2010: 
http://www.guardian.co.uk/world/feedarticle/8891058

[63]      Jeremy Scahill, Blackwater Founder Implicated in Murder. The Nation: August 4, 2009: 
http://www.thenation.com/doc/20090817/scahill

[64]      Ibid.

[65]      Adam Ciralsky, Tycoon, Contractor, Soldier, Spy. Vanity Fair: January 2010: 
http://www.vanityfair.com/politics/features/2010/01/blackwater-201001

[66]      Ibid.

[67]      Ibid.

[68]      Blackwater involved in Bhutto and Hariri hits: former Pakistani army chief. Tehran Times: September 14, 2009: 
http://www.tehrantimes.com/index_View.asp?code=203224

[69]      Jamal Afridi and Jayshree Bajoria, China-Pakistan Relations, Backgrounder: Council on Foreign Relations, 6 July 2010: 
http://www.cfr.org/china/china-pakistan-relations/p10070

[70]      Jamal Afridi and Jayshree Bajoria, China-Pakistan Relations, Backgrounder: Council on Foreign Relations, 6 July 2010:
 http://www.cfr.org/china/china-pakistan-relations/p10070

[71]      David Montero, China, Pakistan team up on energy, Christian Science Monitor, 13 April 2007:
http://www.csmonitor.com/2007/0413/p06s01-wosc.html

[72]      Li Woke, China to enhance natural gas imports via Central Asian pipeline, Global Times, 19 September 2010: 
http://business.globaltimes.cn/industries/2010-09/574887.html

[73]      JPost Staff, China invests $40b. in Iran oil and gas, The Jerusalem Post, 31 July 2010: 
http://www.jpost.com/IranianThreat/News/Article.aspx?id=183200

[74]      China oil imports from Iran up 32 percent, Trend Energy News, 8 June 2011: 
http://en.trend.az/capital/energy/1888392.html

[75]      Pepe Escobar, China wages “war” over Asian pipelines, Salon, 12 October 2010: 
http://www.salon.com/news/feature/2010/10/12/china_oil_gas_pipeline

[76]      Pakistan Seeks China’s Help for IP Gas Pipeline, Gulf Oil and Gas, 13 March 2011: 
http://www.gulfoilandgas.com/webpro1/MAIN/Mainnews.asp?id=14611

[77]      AP, US opposes Pakistan-Iran pipeline deal, The Jerusalem Post, 21 June 2010: 
http://www.jpost.com/Home/Article.aspx?ID=179002

[78]      Maha Atal, China’s Pakistan Corridor, Forbes, 10 May 2010: 
http://www.forbes.com/global/2010/0510/companies-pakistan-oil-gas-balochistan-china-pak-corridor.html

[79]      VIKAS BAJAJ, India Worries as China Builds Ports in South Asia, The New York Times, 15 February 2010:
http://www.nytimes.com/2010/02/16/business/global/16port.html

[80]      China asks US to respect Pak’s sovereignty, independence, Economic Times, 20 May 2011: 
http://articles.economictimes.indiatimes.com/2011-05-20/news/29565072_1_pakistan-s-ambassador-pakistan-china-pakistan-media

[81]      JANE PERLEZ, China Gives Pakistan 50 Fighter Jets, The New York Times, 19 May 2011: 
http://www.nytimes.com/2011/05/20/world/asia/20pakistan.html?_r=3

[82]      Farhan Bokhari and Kathrin Hille, Pakistan turns to China for naval base, The Financial Times, 22 May 2011: 
http://www.ft.com/intl/cms/s/0/3914bd36-8467-11e0-afcb-00144feabdc0.html#axzz1Ol8EY8QF

[83]      Saibal Dasgupta, China mulls setting up military base in Pakistan, The Times of India, 28 January 2010: 
http://articles.timesofindia.indiatimes.com/2010-01-28/china/28120878_1_karokoram-highway-military-bases-north-west-frontier-province

 


· Andrew Gavin Marshall “Research on Globalization Centre(CRG)”da yardımcı araştırmacıdır.Michel Chossudovsky ile birlikte yeni piyasaya çıkan ve Globalresearch.ca. adresinden bulabileceğiniz “The Global Economic Crisis:The Great Economic Depression of the 21.Century”kitabının yazarıdır.Şu anda “Global Government” adlı yeni bir kitap üzerinde çalışmaktadır.