Bu sayfayı yazdır

ABD’nin Suriye’den Çekilmesinin Perde Arkası

Yazan  16 Ocak 2019

Suriye’den Çekilme, ABD’nin‘Ulusal Savunma Stratejisi’nin Gereği

ABD Başkanı Donald J.Trump’ın 19 Aralık 2018 tarihinde sürpriz bir şekilde Suriye’den çekileceğini açıklamasıyla birlikte[[i]], başta Rusya olmak üzere bir kısım AB ülkeleri ve bölge ülkeleri;çekilmenin arka planınına ilişkin tereddütleriyle birlikte bir çokdefa açıklamalarda bulunmuşlar ve diplomatik temaslarını artırmışlardır.

Tüm bu ülkelerin diplomatik girişimlerinde, Suriye Kürtleri’nin korunması daima ön plana çıkarılmış, Türkiye’nin olası harekâtına ise ihtiyatla yaklaşmışlar ve sıcak bakmamışlardır. Söz konusu ülkelerin tepkileri üzerinden olayı değerlendirdiğimizde; Rusya ve İran ile Türkiye’nin bölge üzerindeki etkinliğinin artacağı, İsrail’in güvenliğinin tehdit altına gireceği, Kürtler’in güvenliğinin ise sözde risk altına gireceği endişesini yaşadıkları görülmüştür.

Tüm bu açıklamaların ve ihtiyatlı beklentilerin arka planına bakıldığında; muhtemel bir küresel güvenlik değişiminin, kendileri üzerinde yaratacağı olası siyasi ve askeri etkilerinden endişelendikleri gözlemlenmiştir.

Çekilme sonrası bölgedeki muhtemel gelişmeleri değerlendirebilmek için, ABD’nin çekilmesinin arka planının iyi anlaşılması gerekmektedir. Esasen ABD’nin bu çekilmesinin, Aralık 2017’de açıkladığı ‘Ulusal Savunma Stratejisi’nin bir parçası olduğu düşünülmektedir.Söz konusu yaklaşımla, bu noktada şunu da söyleyebiliriz; “Bu alınmış karar yeni bir karar değil, daha önce alınmış bir kararın yol haritasının uygulanmasıdır”.

Nitekim,Suriye sahasındaki çekilme kararından önce Kasım 2018’de, ABD askerlerinin Afrika’dan çekilmesi planlanmıştır[[ii]]. Bu çekilmeye ilişkin olarak Pentagon sözcüsü Candic Tresch, yaptığı bir açıklamada; “...yeni yaklaşım çerçevesinde, bölgesel danışmanlık ve istihbarat paylaşımı konularına ağırlık verileceğini” belirtmiştir.

Ayrıca, dönemin savunma bakanı James Mattis ise; “ABD’nin, Çin ve Rusya’ya karşı stratejik üstünlüğünü kaybettiğine, ... Amerika’nın yeni ulusal güvenlik hedefi terörizm değil, büyük güç mücadelesi” dir[[iii]]şeklindeki açıklamalarıyla Suriye’den çekilme sonrasındaki faaliyetlerin işaretini vermiştir. 

ABD, Suriye’den Çekilmesiyle Birlikte Kapsamlı Küresel Bir Hazırlık İçerisinde

ABD’nin, Afrika’dan çekilmesi kararına ilişkin yaptığı açıklamalarını ve Suriye’nin yanısıra Afganistan’dan da askerlerini çekeceğine ilişkin ifadelerini birlikte değerlendirdiğimizde;ABD'nin küresel sahada kapsamlı bir hazırlık içerisinde olduğunu, Suriye sahasından çekilmenin ani bir karar olmadığını, aksine planlı stratejik bir aklın ürünü olduğunu söyleyebiliriz.

Söz konusu küresel anlamdaki hazırlığın, yukarıda da belirtildiği gibi “Ulusal Savunma Stratejisi” çerçevesinde olduğu şüphesizdir. Bu belgede Rusya ve Çin’i, Amerikan menfaatlerine karşı meydan okuyan “revizyonist güçler”, İran’ı ise “haydut rejim” ilan ederek, küresel anlamda tehditler ortaya konulmuştur[[iv]]. Nitekim, geçtiğimiz yıl içerisinde Çin’e karşı ticaret savaşı başlatılmış, İran’a yönelik de ekonomik ve siyasi bir yaptırım devreye alınmıştır. 

Suriye’den Çekilmek Suretiyle, İran ve Çin’e Odaklanacak

Büyük küresel resmin içerisine baktığımızda,ABD’nin; Suriye sahasından çekilmek suretiyle, Çin ve İran üzerine yoğunlaşacağı değerlendirilmektedir. İran petrolünün en büyük ve en önemli alıcısı Çin’dir. İran-Çin arasında önemli bir ticari ortaklık bağı bulunmaktadır.ABD, bu durumdan ciddi anlamda rahatsızdır. Ayrıca Çin, İran üzerinden de Ortadoğu’da etkin olma gayreti içerisindedir.

Bu durum nedeniyle ABD, İran’ı baskılamak suretiyle Çin’i kontrol edebileceğini düşünmektedir. ABD’nin Çin üzerinde yaratacağı etkinin öncelikle İran üzerinden yürütülmesi gerektiğine inandıkları için,bu kapsamda İran hedef tahtasına oturtulmuştur. Adeta bir taşla iki kuş hedeflenmiştir.

İran’ın; başta Suriye sahası olmak üzere Arap yarım adası üzerinde de ciddi manada Şii milisleri vasıtasıyla etkinliğini sürdürdüğünü görmekteyiz. Bu durum çerçevesinde ABD; Ortadoğu enerji havzasının kontrolüne ve bölge ülkeleri ile siyasi iletişiminde istikrarsızlığa sebep olduğu düşüncesiyle İran’ın özellikle dışarıya uzanan erişimlerini, deyim yerindeyse kollarını kırmak istemektedir.

Söz konusu erişim kapsamında, İran’ın Suriye denklemindeki etkisini azaltmak veya sonlandırmak için,tehdidin ileriden karşılanması konsepti çerçevesinde ve Irak sahasından itibaren önleyici tedbirlerle İran’ın kuşatılmasını sağlamak istediği değerlendirilmektedir.

Suriye ve Irak Sahası, ABD için Tek Bir Harekât Alanıdır

Coğrafi olarak bakıldığında, Suriye ile Irak sahasını bir harekât alanı olarak değerlendirmek yerinde olacaktır. Bu nedenle, ABD’nin Suriye sahasından ayrılması, teknolojik imkanı ve harekât yeteneği dikkate alındığında çok fazla bir mana taşımamaktadır.

Diğer bir ifadeyle, Irak sahasından da Suriye’ye müdahale imkanı her zaman mümkündür.Nitekim,Donald J.Trump’ın; “...eğer Suriye’de bir şeyler yapmak istersek Irak’ı üs olarak kullanırız.”[[v]] sözleri de bu durumu doğrular mahiyettedir.

ABD; Afrika’dan, Afganistan’dan ve Suriye’den çekileceğini veya asker sayısını azaltacağını dünyaya duyururken, aynı Amerika Irak’tan askerlerini çekmeyeceğini ilan etmiştir[[vi]]. ABD’nin Irak’ta dokuz civarında üssü ve beş bin civarında askeri bulunmaktadır. Bir taraftanda bu üslerin kapasitelerinin, tahkimatının ve askeri yeteneğinin artırılması yönünde çalışmalarını sürdürmektedir.

ABD’nin Irak sahasından çekilmemesi, buna mukabil burada bulunan üslerini genişletmesi, dünyanın diğer noktalarından çektiği/tasarruf ettiği askeri kapasitesinin önemli bir kısmını Irak’a aktaracağını akla getirmektedir.Böylece, gerek buradan Suriye’ye müdahale edilmesi gerekse İran’ın çevrelenmesi, diğer bir ifadeyle İsrail’in ileriden korunması amaçlanmaktadır. 

ABD Suriye’den Çekilerek, İran Şii Milislerinin Geri Bölgesini Kesecektir

Geri çekilmeyle birlikte boşalacak sahanın, Suriye rejim güçlerince doldurulması da istenmemektedir. Çünkü,Suriye rejiminin böyle bir hamlesi ve kazanımı, İran Şii milisleriyle bu alanın doldurulması anlamına gelecektir. Hali hazırda İran, Fırat’ın doğusu dışında kalan alanlarda Şii milisleri vasıtasıyla etkili olabilmekte ve fırsat doğduğu takdirde Fırat’ın doğusuna da güç kaydırabilecek potansiyeli bulunmaktadır.

ABD yeni dönemde, Irak sahasında güçlü bulunmak suretiyle;İran’ın, Irak üzerinden Suriye sahası ile var olan fiziki irtibatını keserek,Şii milislerin Suriye sahasında sıkışıp kalması hedeflenmektedir.

İran’ın Ortadoğu’daki varlığının sınırlandırılması demek, Çin’in Ortadoğu’da etkinliğinin bir anlamda önüne geçilmesi demektir. Aslında ABD, petrol ve gaz sahasına kendisinin ulaşımından ziyade, Çin ve İran’ın bu enerji havzasına ulaşımını ve denetimini ortadan kaldırmak istediği değerlendirilmektedir.

ABD’nin Suriye sahasından çekilerek bölgede oluşturmak istediği yeni tertiplenmesine göre; İran ve Çin’in önü kesilmeye çalışılırken, diğer taraftan Rusya’nın da Suriye sahasına ve Ukrayna’ya angaje edilerek, ABD’nin İran’a yapacağı bir hamlesinde Rusya ve Çin faktörünü devre dışı bırakmak istediği düşünülmektedir.

Diğer bir ifadeyle ABD, Suriye sahasından çekilirken özellikle Ortadoğu’da yeni bir harekât ortamını şekillendirmeye çalışmaktadır. Bu ortam;İsrail’in sınırlarına kadar yaklaşan ve tehdit oluşturan İran Şii milislerinin geri bölgesini Irak sahasından itibaren kuşatmak, İran’ın kendi ana karasından çıkışını ileriden önlemek amacına dayalıdır.

ABD, Irak’ta Bazı Hat ve Güzergâhlarda Kendisine Yeni Alanlar Açabilir!

ABD’nin hedefine ve amacına uygun bir şekilde tertiplenebilmesi için, Irak sahasında bazı siyasi ve askeri oluşumlara yönelebileceği beklenmelidir. Çünkü Irak’taki tahkimatını ne kadar güçlendirirse İran’a yönelik alacağı tedbirlerde de o kadar etkin olacağı açıktır.

Diğer taraftan, Suriye’de olduğu gibi, IŞİD tehdidi tekrar Irak’ta canlandırılmak suretiyle ABD ve koalisyon güçleri için mevcut üslerinin dışında bazı hatlarda/güzergâhlarda kendilerine yeni coğrafi alanlar açabilirler. Böylece, İran’ın Ortadoğu’ya yönelik hamleleri ileriden karşılanmış olurken, Suriye sahasındaki Şii milislerinin geri bölgesi de Irak sahası üzerinden kesilmiş olacaktır.

İsrail Lehine Arap Dünyasını Suriye Fırsatı ile Değerlendirmek

Öte yandan ABD, Suriye’deki gelişmeler üzerinden, başta Arap Birliği ülkeleri olmak üzere, Arap dünyasının büyük bir kısmını Suriye fırsatı üzerinden birleştirmek istemektedir. Bu kapsamda;

  • Türkiye’nin bölge üzerindeki etkinliğini kırmak,
  • Suriye Kürtleri’nin güvenliğinin sağlanması maskesi altında, PYD/PKK terör örgütünü koruma şemsiyesi altına almak,
  • İran’a yönelik bir Arap cephesi oluşturmak,
  • İsrail’in güvenliği çerçevesinde Arap dünyasına; Akdeniz Havzası, Kızıldeniz Bölgesi, Basra Körfezi gibi alanlarda gerek stratejik kazanımlar, gerekse enerji havzalarında hakimiyete ortak olma anlamında fırsatlar sunarak, Ortadoğu’yu kendi menfaatine uygun şekillendirmek istediği anlaşılmaktadır.

Çekilme Sonrası “Güvenli Bölgeye” Dikkat!

ABD’nin bölgeden çekilmesinin arka planında yatan diğer bir niyetin; her ne kadar küresel anlamda stratejik bir çerçeveye oturtmak zor olsa da, “ABD’nin Türkiye ile olan müttefiklik ilişkisini yenileme arzusundan kaynaklanmış olabileceğini” söylemek yerinde olacaktır[[vii]].

Nitekim,Türkiye’yi rahatlatmak adına, Trump tarafından Suriye sınırında yirmi mil (otuz iki Km) derinliğinde bir güvenli bölge oluşturulması gündeme taşınmıştır. Güvenli bölge; “daha önce Türkiye’nin teklifiydi, buyurun uygulamaya koyunuz” şeklinde bir yaklaşımla Türkiye’nin önüne konulmuştur.

Söz konusu uygulama başlangıçta Türkiye’nin lehine bir durum gibi görünse de,güç odaklarınca,arka plandan neler çıkarılabileceğine de hazır olmak gerekecektir.Güvenli bölgenin,bir nevi YPG/PKK’nın korunmasına yönelik olduğu şüphe götürmeyecek şekilde bir uygulama olabileceğini de göz ardı etmemek gerekir.

Güvenli bölge; “sivil halkı çatışan taraflardan veya bir devletin baskısı ve şiddetinden korumak amacıyla tesis edilir”[[viii]]şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanım üzerinden hareket ettiğimizde, bizim Suriye’de yaşayan Kürtlere sözde baskı yaptığımızın kabulü şeklinde bir tescillenmeye karşı hazırlıklı olunmalıdır.

Sonuç itibariyle;bölgede tüm bu siyasi ve askeri faaliyetler sürdürülürken, dikkatten kaçırılmaması gereken en önemli husus, küresel güçlerin “stratejik aldatma” riskidir. Şöyle ki, Türkiye’yi uzun süre Suriye sahasına angaje etmek suretiyle; ABD’nin İran’a odaklı faaliyetinden, Ege’deki on sekiz ada meselesinden-kıta sahanlığından, Doğu Akdeniz’deki enerji havzasından ve Kıbrıs gelişmelerinden Türkiye’nin etkisinin koparılması üzerine dayalı bir strateji içeriyor olabilir.Elbette buna da hazırlıklı olmak gerekecektir.

 

                                                                                             

 

 

 

[[i]]“ABD Başkanı Trump:Suriye’den Çekiliyoruz”, https://www.sozcu.com.tr, 20 Aralık 2018.

[[ii]]“Amerika Afrika’dan Asker Çekecek”, https://www.amerikanınsesi.com, 16 Kasım 2018.

[[iii] ]a.g.h.

[[iv]]Kadir Temiz,“ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejisi ve Çin”,https://www.aa.com.tr., 21 Aralık 2017.

[[v]]“ABD Başkanı Trump’tan Irak’a Ziyareti”, https://www.ulusal.com.tr., 28 Aralık 2018.

[[vi]]“Irak Gündemi:24-30 Aralık 2018”, orsam.org.tr., 30 Aralık 2018.

[[vii]]Ünal Atabay, “ABD’nin Suriye’den Çekilmesi”, https://www.21yyte.org/tr/, 24 Aralık 2018.

[[viii]]Oktay Bingöl-A.Bilgin Varlık,“Korunmuş Bölgeler Bilgi Notu”, Merkez Strateji Enstitüsü, 29 Eylül 2014.

Ünal Atabay

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Terörizm ve Terörizmle Mücadele Araştırmaları Merkezi Başkanı