Suriye bölünürken; Güvenli Bölge, Anayasa Taslağı, Fırat Kalkanı

Yazan  30 Ocak 2017

ABD’nin yeni başkanı Trump’ın 20 Ocak’ta koltuğa oturmasıyla birlikte küresel siyaset yeniden hareketlendi ve dalgalanmalar başladı. Ama bu dalgalanma Türkiye’nin hemen yanı başındaki Ortadoğu’da tsunamiye dönüşecek gibi.

Bir kaç önemli gelişme var ama Türkiye’de Trump’ın Suriyeli mülteciler için güvenli bölge oluşturma talimatı vereceği haberi Türk medyasında öne çıktı. Ama konuya sadece güvenli bölge değil de daha geniş çerçeveden bakarsak daha doğru bir tespit ve öngörü de bulunuruz diye düşünüyorum.

ABD’nin güvenli bölgeleri

Trump Suriye, Irak, İran, Yemen dahil 7 Müslüman ülkeden ABD’ye geleceklere vize yasağı kararını imzaladı. Amerikan medyasında Trump’ın işadamı olarak ticari işler yaptığı Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır ve Azerbaycan gibi ülkeleri bu vize yasağına dahil etmemesine dikkat çekiliyor. Aynı Trump İsrail yönetimine ucu açık büyük destek vaat etti. ABD Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma fikri bölge için ve Türkiye-ABD ilişkileri için pimi çekilmiş bomba gibi. Seçim döneminde söylediği bir beyanı vardı o da İran ile nükleer anlaşmadan vazgeçmek. Sıranın ona da geleceği ifade ediliyor.

Trump’ın Ortadoğu politikaları içinde Türkiye’yi en zora sokacak konu belki de IŞİD’le mücadele ve Suriye bağlamındaki planları. Trump ve ekibi daha önceleri IŞİD’le mücadele bağlamında Kürtlere (Peşmerge ve PYD) hayranlığını ifade etmişlerdi. Onlara daha fazla yardımın önünü açacak kararları hayata geçirecek gibi gözüküyor. Son olarak Suriye bağlamında Suriyeli göçmenlere yönelik güvenli bölge oluşturulması planı hazırlanması talimatı vereceği ortaya çıktı. Aslında bu yeni bir konu değil. 2016’nın son günlerinde ABD Senatosu 2017 savunma bütçesi uygulama kanununda ABD Başkanına 90 gün içinde Suriye’de değişik alanlarda güvenli bölgeler oluşturulması konusunun incelenerek bir rapor hazırlamasını karara bağlamıştı.

Anlaşılan Trump bir nevi bu kanunun gereğini yapıyor ve Pentagon’a bu konuda inceleme yapıp, plan hazırlanmasını isteyecek. Hazırlattığı kararname ile de bunu emredecek. Bu konuyu bir iki gün önce gündeme getiren ve taslak metni gördüğünü ifade eden Reuters’in orijinal haberinde geçen ifadeye -a plan to provide safe areas in Syria and in the surrounding region in which Syrian nationals displaced from their homeland- bakılırsa sadece Suriye’de değil Suriyeli göçmenlerin bulunduğu çevre bölgeler diyerek Türkiye, Ürdün, Lübnan, Irak’ı da kastediyor, sanırım buralarda oluşacak kamplara yardım (ekonomik ve güvenlik sağlanması bağlamında) konusu gündeme gelebilir.

Ayrıca Suriye içinde de Fırat Kalkanı ile kurtarılan bölgede (ki bu Türkiye’ye bir havuç gibi olacaktır) ve PYD bölgesinde (Menbiç dahil)   güvenli bölge ilan edilmesi gündeme gelebilir, ÖSO ve Nusra bağlantılı Halep’ten kaçan grupların yerleştiği Idlib’i de buna dahil etmek isteyebilir, ayrıca Ürdün sınırına yakın İngiliz/Ürdün güdümündeki “Yeni Suriye Ordusu” kontrolündeki bölgeleri de güvenli bölge planına katabilir. Güvenli bölgelerin oluşturulmasında askeri destek kapsamında binlerce Amerikan askerinin Suriye ve geri bölge olarak Türkiye’de konuşlanması da söz konusu olabilecektir. PYD kontrolündeki bölgelerin güvenli bölge kapsamına alınması zaten 3 yıldır PKK için güvenli sığınak haline gelmiş bu bölgedeki terör kamplarının PKK için daha da güvenli hale gelmesi, PKK koridorunun PKK devletçiğine dönüşmesi demektir.

Ama Rusya ve Suriye’nin buna yani güveli bölge uygulamasına razı olması mümkün gözükmemektedir. Zaten bu haberin sonrasında Kremlin’den gelen “ABD bunun sonuçlarını iyi düşünmeli” açıklaması buna işaret ediyor. Çünkü güvenli bölge deyince üzerinde uçak uçmayacak bir bölgeden yani uçuşa yasak sahadan bahsediyoruz ki bunu Rusya ve Suriye bunu egemenliğine müdahale olarak görüyor, kabul etmeleri beklenmemelidir.

Nitekim Eylül 2016’da Halep’te ateşkes sağlanması konusunda ABD ile Rusya’nın anlaşamadığı konu da ABD’nin istediği sözde muhaliflerin emniyetli olarak bölgeyi terk etmesi için Halep merkez üzerinde bazı bölgelerde uçuşa yasak saha ilan edilmesiydi. Ama Rusya ve Suriye buna kesin bir şekilde karşı çıktı ve ateşkes anlaşması bozuldu. Bugüne kadar Türkiye’nin sürekli gündeme getirdiği ancak hem ABD (Obama yönetimi) hem de Avrupa ülkelerinin karşı çıkmasının nedeni bu güvenli bölge uygulaması kapsamında o bölgede bulunacak sivillerin güvenliğinin sağlanması için hem karada hem de havada güvenliğin sağlanması zorunluluğudur ki bu askeri anlamda büyük bir kuvvet ayırmayı gerektirmekte bunun da ekonomik maliyeti çok hesaplanmaktadır.

Güvenli bölgenin oluşabilmesi için üzerinde uçakların uçmaması yani uçuşa yasak saha oluşturulması da gerekecektir. İşte tam da bu noktada başka bir ülkenin toprağı üzerinde yapılacak bu uygulama için BM kararı gerekecektir. Rusya’nın onaylamayacağı Suriye’nin davet etmeyeceği böyle bir uygulama hem meşru olmayacağı gibi hem de zorla uygulanmaya kalkışılması halinde Suriye’de çatışmaları ve anlaşmazlıkları derinleştirecektir. Ayrıca uçuşa yasak saha ve güvenli bölgenin neye yol açtığını Irak örneğinden çok iyi görmekteyiz. Benzerinin Suriye’de yaşanması Türkiye için felaket olacaktır.

Hepsini birlikte düşündüğümüzde Trump’ın Kürtlere yardım adı altında PYD/YPG’ye artan askeri yardımı, Suriyeli mültecileri koruma adı altında PYD’ye özerk bölge oluşumuna gidecek güvenli bölge planı Türkiye açısından felaket senaryosudur. Ayrıca Trump’ın İsrail’e şartsız desteği, Müslümanlara vize yasağı ve İran ile ipleri koparacak muhtemel kararı bölgeyi adeta füze saldırısına tutmaktan başka bir şey değildir. Bu da Türkiye’yi de kapsayacak çatışmaların devam etmesinden başka bir şey değil.

 

Rusya’nın Suriye anayasa taslağı

Tabi bu arada yeni Suriye anayasasına ilişkin gelişmeleri de göz ardı etmemek lazım. Güvenli bölge ve anayasa taslağındaki özerklik ipuçları birbiriyle bağlantılıdır. Rusya’nın Suriye anayasası taslağını Astana toplantılarında Türkiye’den habersiz ve koordinesiz muhaliflere vermesi, Astana sonrası muhalifleri Moskova’da toplantıya çağırması ve bu toplantılara PYD’nin de katılması Suriye bağlamında tesis edilmiş olan Türk-Rus ilişkilerini olumsuz etkilemesi söz konusudur. Nitekim PYD ve diğer Küt partilerinin Rusya’nın verdiği anayasa taslağına olumlu yaklaştıkları, bunun üzerine kendi istedikleri hususları da anayasa taslağına ekleyecekleri anlaşılmaktadır.

Her ne kadar anayasa taslağını sanki Rusya şimdi vermiş gibi gözükse de aslında bunun da öncesi var. Geçen sene Yaz ayları başında Rusya’nın ABD’ye bir Suriye anayasası taslağı verdiği haberleri medyaya yansımıştı. O zamanki haberlerle şimdi ortaya çıkan anayasa taslağının örtüştüğünü görüyoruz. Doğrudan bir özerklik denilmese de özerkliğin önünü açan yaklaşımlar var. Bu da ABD’nin öteden beri PYD için istediği bir husus. Yani bu anayasa gelişmelerinin en başında ABD de var. Anlaşılan o ki “dil” konusu üzerinden özerk yapılar ve sonrasında özerk bölgeler oluşturulması hedefleniyor. Bu taslak önümüzdeki günlerdeki pazarlığın başlangıç noktası olacağına göre muhaliflerin ve PYD’nin yeni talepleriyle bunu çıtasının yükseleceğini ve federal bir yapının temellerinin anayasada yer alacağını söylemeliyiz. Görüldüğü üzere hepsi birbiriyle bağlantılı ve Türkiye açısından tam bir felaket senaryosu…

Suriye’de Anayasa taslakları ortalıkta dolaşıyor, Rusya’nın taslağına olumlu bakan PYD hem Suriye hem de kendi bölgesine yönelik kendi anayasa taslağını da hazırlıyor zaten. Mart 2016’da ilan edilen ve Kasım 2016’da adı Kuzey Suriye Federasyonu olarak adı değiştirilen özerk yapılanmayı unutmayalım. Bunun yanında Irak kuzeyindeki gelişmelerinin de aynen bu şekilde olduğunu hatırlayalım. Diğer taraftan ABD de güvenli bölge adı altında PKK/YPG’ye coğrafi anlamda özerk bölge hazırlıyor.

 

Türkiye’nin Fırat Kalkanı

ABD ve Rusya tarafından bu hamleler yapılırken Türkiye de Fırat Kalkanı harekatıyla Suriye’de varım dediği alanda yeni mesajlar veriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan El Bab’ta işleri hallettikten sonra daha derinlere gitmeyelim dedi. Tam neyi kastetti bilemiyoruz ama acaba El Bab’tan başka yere gitmeyelim mi demek istiyor önümüzdeki günlerde göreceğiz. Bu mesaj Fırat Kalkanı harekatının çok uzun sürmeyecek bir zaman sonra sona ereceğinin işareti gibi görülebilir. Fırat Kalkanı harekatının beklenenden uzun sürmesi ve Rusya ile ABD tarafındaki gelişmelerle birlikte El Bab’tan daha ileriye (yani Menbiç’e) ilerlemeyecek şekilde sonuçlanacak gibi gözüküyor. Ayrıca Idlib’te terör örgütleri birbiriyle çatışmakta bu durum o bölgeyi özellikle Türkiye açısından güvensiz bir bölge haline getirmektedir.

Her ne kadar Astana süreciyle Suriye’de bir umut doğmuş gibi olsa da ABD ve Rusya’nın son hamleleri hesaplarının farklı olduğu şüphesini kuvvetlendirmektedir. Yani Suriye’de açmaz ve çıkmazın ayak seslerini duyar, bölünmenin hızlandığını görür gibiyiz.  Türkiye Rusya ile işbirliğini biraz fazla abarttı, dengeyi kaçırdı, Ruslara olumlu mesajlar verilirken açıktan Trump’la Suriye’de çok iyi işler yapacağız mesajları da verildi. Muhtemelen bunu gören Ruslar zaten akıllarında olan hususu yani PYD’ye bir şeyler vererek o bölgelerde yeni bir cephe açmadan Şam yönetimi içinde kalmalarını sağlayacak projelerini (özerklik ima eden Suriye anayasa taslağı gibi) açığa çıkardı. Son günlerde Suriye ordusu ve Şii milislerin El Bab’a doğru güneyden yaklaştıkları görülüyor.  Bir sonra karşılaşacağımız hamle “El Bab’ı siz aylardır alamadınız bırakın biz halledeceğiz siz kuzeyinde kalın” demeleri olabilir.

Bu anlamda El Bab’ın Türkiye-Suriye arasında bir çatışma alanı olma olasılığına dikkat etmek gerekir. Ama her iki tarafın da böyle bir çatışamaya girmeyeceğini dolayısıyal El Bab üzerinde bir pazarlığın söz konusu olacağını, bunun da Türkiye-Suriye arasında doğudan iletişimin başlangıcı olabileceğini söyleyebiliriz. Bu bağlamda nihai hedefi net olarak ifade edilmeyen Fırat Kalkanı harekatının Türkiye açısından kabul edilebilir bir şekilde sonuçlandırılması artık simgesel bir öneme bürünen El Bab üzerinde gerçekleşecektir. Bakalım en azından bunu sağlayabilecek miyiz?

Son söz; Suriye’de 6 yıldır devam eden savaşı durdurmak ve siyasi bir çözüm bulmak adına yapılan her hamle, hamle yapanların kafasının arkasındaki gizli hedefler nedeniyle Suriye’deki savaşı derinleştirip Suriye’nin bölünmesine neden olacak yöne doğru hızla gitmektedir. Bu bağlamda Trump gelecek dertler bitecek, daha iyi bir dünya olacak diye umutlananlar,  Trump’la gelecek felaketlere hazırlıklı olsun…

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display