Bu sayfayı yazdır

Süveyş Kanalında Mahsur Kalmak

Yazan  31 Mart 2021

Ben Süveyş kanalını ilk defa 2005 yılında gördüm. Gözlerimin geçmek için sıra bekleyen dolu veya boş tankerler kadar,çift taraflı kıyıların çimento gibi gri, bereketsiz ve ruhsuz görünümüne takıldığını hatırlıyorum.

O sırada belleğimde canlanan ilk görüntü, birinci dünya savaşında Osmanlı’nın İngilizleri Mısır’dan öteye geçirmemek ve zaten kaybedilmiş olan Mısır’ı yeniden kazanmak için giriştiği birinci ve ikinci kanal harekâtıydı. Almanlarla yürütülen harekât 1916 da hezimetle sonuçlanınca, kim bilir kimlerin bedenleri bu gri topraklara karıştı diye içlenmiştim. İskenderiye’deki Türk şehitliğini o sırada başkonsolos olan Basat Öztürk, gözü gibi koruyor, kolluyordu. Beyhude dökülen kanlar için üzülerek şehitliği ziyaret etmiştim. Post Said’in fakirliği, İskenderiye’nin pejmürdeliği,buna karşılık İsmailiye’nin, Fransız ve İngiliz tipi villaları ile zenginliği, Kanal çevresinde belleğime kazınan görüntülerdendi.

Artık Savaş Bitti Ey Şen Arkadaş”

Sonra güncele dönmek için biraz daha geriye gitmiştim. Süveyş kanalının açılışı şerefine, Hıdiv İsmail Paşa İtalyan besteci Giuseppe Verdi’ye bir opera siparişi vererek, dünya müzik tarihine“Aida” operasını ve dolayısı ile onun meşhur aryası olan “Gloria el Egitto” yu kazandırmıştı.Evet, birinci Süveyş kanalı sadece Mısır’ın değil, aynı zamanda dünya ticaretinin zaferiydi. Sonradan savaşla ve dünya buhranıyla daralan dünya ticareti, bir de ikinci dünya savaşına tosladı. Yine de önemli bir suyolu olarak dünya için bir açılım olan Süveyş kanalı, 1956 da İngiltere ve Mısır arasında bir siyasi krize döndüğünde, Türkiye kendine batı ittifakı içinde yer edinme çabasıyla Mısır’a karşı tavır aldı. Aradan geçen 60 yılda pek çok şey değişti. Ama Mısır’ın Türkiye’ye karşı bakış açısı pek değişmedi. Bu arada dünya ticareti katlanarak arttı. Ulaştırma ve inşaat teknolojileri dev adımlarla ilerledi. Çin gibi bir dev dünya sahnesinde yeniden arz-ı endam edince Mısır Süveyş’i gürültüsüz patırtısız genişletmek ihtiyacı hissetti. Nice savaş bitmiş, ama Mısır’ın kalkınma savaşı bitmemişti. El Sisi kendisi ile bu savaşın yeniden başladığını düşünürken mahfiyetkar tutumunu hiç kaybetmedi. Nasır’ın Asvan, Mübarek’in Toshka sulama ve kırsal kalkınma projelerini kanal projesi ile aştığını iddia edip böbürlenmedi. Sadece Enver Sedat’ın barış projesini sürdürmenin önemini takdir ettiğini her fırsatta ihsas etti.

Süveyş Yine Gündemde

Yaklaşık 170 km uzunluğundaki Süveyş kanalında, 2015 yılında yapılan 40 km lik bir genişletme ve derinleştirmeden, El Sisi yönetimi kanal ekonomisinin uzanıp dokunduğu hemen hemen 80.000 kilometre karelik bir alanda yeni iş, aş, yepyeni yaşam alanları ve iyi yaşam fırsatı beklendiğini açıklamıştı.  Akdeniz ve Kızıldeniz arasında uzanan eski kanal artan deniz taşımacılığı ihtiyacına cevap vermiyor, gecikmeler zaman ve gelir kayıplarına neden oluyor, maliyetleri yükseltiyordu.  El Sisi de selefleri gibi büyük projelere imza atmak istiyordu. Genişletilen kanal onun gözünde uluslararası taşımacılık önceliğine dayanan bir dev sınai oluşum projesiydi. Yerli ve milliydi.Ama yine de arkasına ciddi bir uluslararası destek rüzgârı aldı.İngiliz, Hollanda, Belçika ve ABD li şirketlerle imzalanan sözleşmelerin hizmetine Mısır ordusunu verdi. Finansman kısmen Kahire ve İskenderiye borsalarında kanal hisseleri ile sağlansa bile Birleşik Arap Emirlikleri ile Orascom Telecom en büyük katkıyı sağladı.

Küresel ticaretin yüzde 12 sinin geçtiği Süveyş kanalının gecikmesiz ve aksaksız çalışması, Mısır’ın önce kendi refahı,Mısır Orta Doğu ve Kuzey Afrika ve nihayet genişleyen Süveyş de dünya ticareti için önemli. Geçen hafta bu önemi, Çin mallarını dünya pazarlarına ulaştırmaya çalışan Japon şirketince kiralanan 220 bin tonluk Panama bandıralı Ever Given adlı gemi, kanalın ağzını kıyıdan sadece dört metre uzakta tıkayınca bir kez daha gördük. Yüzlerce gemi yolda, binlerce metrik ton hamule konteynerler içinde kaldı. Ever Given Rottherdam’a, diğer gemilerde hedef limanlara zamanında ulaşamadı. Tedarik zincirlerinin baklaları birbirinden ayrılınca vaveyla koptu, kazmayı küreği alan Kanal’a koştu. İte kaka sonunda başardılar. Koca tekne oturduğu yerden kalktı. Kaptanı da gemisini yüzdürebildi. 

Taşınan Hamulenin Önemi ve Düşündürdüğü

Evet, mutlu son bu hafta başı gerçekleşti. Şimdi Kanal otoritesinin ulusal bir görev ifa ettiği için kutladığı ekipler, gemiyi yüzdürünce Süveyş kanalı yeniden açıldı. Onca petrol ve LNG yüklü tanker beklerken neyse ki bir patlama olmadı veya yangın çıkmadı. Zaten hala İŞİD veya Müslüman Kardeşler tehdidi nedeni ile Mısır ordusu tarafından korunan kanal bir başka cehennemi yaşayabilirdi. Zaten bu yüksek risk primi nedeni ile yüksek olan kanal ücretleri daha da artardı. Yine de artacaktır.

 Şimdi trafik akışı başladığı için ilgi, sırada bekleyen gemilerin yüküne teksif olmuş durumda. Ama haberler bir başka büyük facia ihtimalini duyuruyor.  Söylenen o ki, Ever Givenkonteyner’i yüzünden Kanala Akdeniz yönünden girmiş bulunan 16 gemi, meğer AB ülkelerinden İran körfezine 200.000 canlı hayvan taşımak için beklemedeymiş.Bu hayvanların açlık ve susuzluktan dolayı ölmelerinin dünya tarihinde daha önce görülmedik bir hayvan katliamına neden olacağı konuşulurken,hiç kimse bu gemilerin geldiği zengin ülkelerin neden bunu gıda yardımı olarak, Yemen, Cibuti, Mısır, Somali ve Sudan gibi Kızıl Deniz çevresinde yer alan fakir ülkelere vermeyi düşünmediğini sorgulamıyor. Bu canlı hayvanların ölmesi zaten kaçınılmazsa ithalatçılara paralarını geri ödeyip, hemen dağıtmak, açlığı bir tutam katkıda bulunmak mümkün değil mi?

Öte yandan bir Allah’ın kulu da Ramazan öncesinde neden bu kargoya para ödemiş olan Suudi Arabistan, Emirlikler, Katar veya alıcı hangi ülkeyse 200.000 hayvanı fakir komşularına dağıtmaz diye düşünmüyor mu?  Müslümanlığı sadece beş vakit namaz ve haç ile sınırlı gören bu ülkelere bence Süveyş kazası ve muhtemel hayvan telefatı bir ders olacağa benzer. Yardım severliklerinin sorgulanması için de bir fırsat.“Ever Given” “Hep Verilmiş” mi? “Hiç Verilmemiş” mi demek düşünülse iyi olur.

 

Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Misafir Yazar