Bu sayfayı yazdır

Ukrayna Krizi’nde Son Durum ve Rusya’nın Müdahale Olasılığı

Yazan  01 Mayıs 2014

Giriş

Ukrayna krizinin giderek yeni bir boyut kazanmaya başladığı görülmektedir. Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmesi, Ukrayna’nın doğu bölgelerini harekete geçirmiş, bu hareketlilik ülkenin doğu bölgelerinin batı bölgelerinden kültürel, ekonomik ve siyasi farklılıklarını öne çıkarmaya başlamıştır. Ukrayna’nın Doğu bölgelerinin her bakımdan batı bölgelerine göre Rusya’ya yakın olması, bu bölgelerde meydana gelen siyasi hareketler Moskova tarafından silahlı güç dahil olmak üzere her türlü desteği bulmuştur. Rusya’nın Ukrayna’daki politikalarını durdurmak için Batı’nın Rusya’ya karşı yaptırımları sonuç vermezken, Rusya Ukrayna’nın doğu bölgelerini kontrol etmek için harekete geçmiştir. Ukrayna’daki siyasi hareketi önlemek isteyen yeni Kiev yönetimi ise, hem kendi iç sorunları nedeniyle, hem de Batı desteğinden yoksun kaldığından dolayı, Moskova’nın siyasi ve askeri baskısına maruz kalmıştır.  

Doğu Ukrayna neden tepkili

Ukrayna’nın doğu bölgesi ve Rusya’ya sınırı olan Donetsk, Harkov ve Lugansk, Rusya yandaşları olan federasyon taraftarlarınca kontrol ediliyor. Bu durumun birkaç sebebi bulunmaktadır. Söz konusu bölgelerin bu grup tarafından kontrol altında alınmış olmasının sebebi Rus azınlığın bölgedeki süregelen mevcudiyetidir. Örneğin Donetsk(%40), Lugansk(%40), Harkov( %26), Zaporojie(%25), Herson (%14), Nikolayev (%14) ve Odessa (%20) Rus nüfusuna sahiptir. Ukrayna’nın doğusunu batısından ayıran bir diğer sebep ise kiliselerdir. Özellikle doğu bölgeler olmak üzere Ukrayna’nın nüfusunun %46’sı kendisini Moskova Ortodoks Kilisesine bağlı görmektedir. %22’si ise kendisini Moskova’dan bağımsız olan Kiev Kilisesine mensup olarak görmektedir. %10 civarında Greko-Katolik bir nüfus ise kendisini Avrupa’nın parçası olarak konumlandırmaktadır, özellikle bu kesim Polonya’yla kültürel yakınlık içerisinde bulunmaktadır. Ukrayna’nın doğu bölgelerinin batı kısmından mezhepsel farklılığının yanında, dilsel farklılığı da söz konusudur. Ukrayna’nın doğu bölgelerinin nerdeyse tamamı günlük hayatında Rusça konuşmaktadır. Yeni Kiev yönetiminin, 2010’da kabul edilen ülkenin çoğunluğunun Rusça konuşan bölgelerinde, Rusça’nın ikinci resmi dil statüsüne ilişkin yasayı iptal etme girişimi Ukrayna’nın doğu kesimlerinin yeni Kiev yönetimine tepkisinin bir diğer nedeniydi.

2010 seçimlerinde Ukrayna’nın doğu bölgelerinin temsilcisi sıfatıyla ülkede en fazla oy alarak Devlet Başkanı seçilen Viktor Yanukoviç’in, Anayasa’ya aykırı bir şekilde görevinden uzaklaştırılması ve Ukrayna iktidarının tamamının ülkenin batı kesimlerinin temsilcileri tarafından kontrol edilmesi, ülkede doğu-batı gerginliğinin artmasına ve yeni Kiev yönetimini meşru görmemesine neden olmuştur. Ülkenin en sanayileşmiş doğu bölgeleri Rusya’yla yoğun bir ekonomik ilişki içerisindedir. Ukrayna’nın sanayi üretiminin devam etmesi, Rusya’nın bu bölgelerden yapacağı ithalata bağlıdır. Kiev’le Moskova arasında yaşanacak her hangi bir ekonomik kriz, ilk önce bu bölgeleri olumsuz etkileyecektir.

Yeni Kiev yönetimi, Batı ülkelerinin desteğiyle iktidara gelmiş olmasına rağmen Batı’dan beklenilen ekonomik yardım ve maddi desteği alamamıştır. Ukrayna’nın iflas eşiğinde olduğunu ilan eden Kiev yöneticilerinin gerçekleştirdiği; emekli maaşların azaltılması, çalışanların maaşlarında kesintiler, maaşların zamanında ödenmemesi, doğalgaz ve elektrikte %50 zam gibi kemer sıkma politikaları da yeni hükümete karşı tepkilere neden olmuştur. Özellikle Ukrayna’nın sanayileşmiş doğu bölgeleri halkının çalışarak batı bölgelerini besledikleri fikri Ukrayna’nın federal yapıya dönüşmesi düşüncesini sürekli canlı tutmaktadır.  Bu durumda Kiev yönetimine karşı başlatılan federasyon talepleri, halkta taban bulmaya başlamıştır.

Doğu bölgelerinin merkeze karşı tepkisinin başka bir nedeni ise “güçlü Rusya’nın” desteğidir. Dış politikada başarı üstüne başarı, Rusya’nın Ukrayna’da yumuşak gücünü artırmıştır. Batı karşısında zafer kazanan Moskova’nın, zayıf olanların yanında olma imajı ve yakın çevre ülkelerine yaptığı yardımlar da Ukrayna’nın doğu bölgelerinin Rusya yanlısı politikalar izlemesinin nedenlerindendir. Rusya’nın da bu yönde açıklamalar yapması siyasallaşmaya başlayan ve mobilize olarak doğu bölgelerinde hükümet binalarını ele geçiren gruplara manevi destek olmaktadır. 

Rusya’ya Karşı Yaptırım Politikasının Sonuçları

Rusya’nın Ukrayna’da izlediği politika ve Kırım’ın ilhakına karşı Batı’nın tepkisi sadece diplomatik tepki ve bazı ekonomik yaptırımlarla sınırlı kalmıştır. Bu uygulamalar çerçevesinde Rusya’nın bazı üst düzey yöneticilerine vize verilmemesi ve Batı’daki malvarlıklarına el konulması ve Batı bankalarındaki hesaplarının dondurulması söz konusu olmuştu. Daha sonra bu liste daha da uzatılarak, bu yaptırım listesine bazı Rus bankaları ve savunma ve uzay sanayi şirketleri de eklenmiştir. Ancak alınan yaptırım kararları Rus ekonomisine ciddi bir zarar vermemektedir. Putin’in 2012’de tekrar Devlet Başkanı seçilmesinden hemen sonra Putin, tüm üst düzey devlet yöneticilerinin yurt dışı hesaplarını kapatmalarını ve sermayelerini Rusya bankalarına yatırmalarını, aksi takdirde görevlerini bırakmaları gerektiğine dair kararının bulunması, Rus üst düzey yetkililerine karşı, Batı tarafından alınan yaptırım kararlarının, vize sınırlamasıyla sınırlı kalmasına neden olmuştu. Hatta Rusya’ya karşı alınan tavır ve sergilenen dışlayıcı politikalar Rus yönetici elitini daha önce görülmediği derecede ortak hareket etmeye ve Batı’ya karşı birleşmeye yöneltmiştir.

Rusya’nın savunma sanayisinin ABD’ye bağımlılığının neredeyse yok düzeyde olması ve daha önce ABD’den elde edilen bazı silah teknolojilerini üçüncü ülkeler aracılıyla elde edilebilmesi de bu yaptırımların Rusya ekonomisine ciddi zarar vermeyeceğinin önemli göstergelerdendir. ABD’nin Rusya’ya karşı yaptırımlardan sonuç alabilmesi için bu yaptırım kararlarının Rus enerji sektörüne yönelik olması gerekmektedir. Ancak Avrupa’nın enerji alanında Rus kaynaklarına bağımlı olması bunu engellemektedir. ABD’nin ve Rus kaynaklarına bağımlı olmayan bazı müttefiklerinin Rus enerji sektörüne karşı alacakları yaptırım kararları en başta Almanya olmak üzere diğer ülkelerin tepkisini çekerek Batı ittifakında çatlaklara neden olacaktır.

Rusya’nın Ukrayna Politikası ve Çatışma Olasılığı

Rusya’nın hala küresel nitelikte nükleer güç bir olması ve ABD ile müttefiklerinin Rusya’ya karşı yapacağı herhangi bir konvansiyonel savaşın, nükleer bir savaşa dönüşme olasılığı bulunmaktadır. Dolayısıyla Ukrayna yüzünden çıkabilecek bu durumun herhangi bir sıcak çatışmanın nükleer bir savaşa dönüşme riski, Batılı güçler tarafından tercih edilmemesinin sebebidir. Ukrayna’nın NATO üyesi olmaması, Batı ülkelerinin Ukrayna’nın güvenliğini üstlenmeyecekleri anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Ukrayna yüzünden hiçbir Batı devleti kendi ulusal güvenliklerini riske atmayacaklardır. ABD, NATO ve en son Ukrayna’nın garantör ülkelerinden İngiltere’nin de Ukrayna’da çıkabilecek herhangi bir çatışmaya taraf olmayacağını açıklaması Ukrayna’nın yalnız kaldığını, Rusya’nın da elinin güçlendiğini ve Kiev’e baskı yapmasına olanak tanığını göstermektedir.

Ukrayna’nın doğu bölgelerinde başlayan hareketi bastırmak için, Kiev’in operasyon kararı alması, Rusya tarafından tepkiyle karşılanmış, Ukrayna sınırında konuşlanmış birlikler askeri tatbikata başlamış ve Rusya Savunma Bakanı Ukrayna yönetiminin operasyon kararını geri çekene kadar tatbikatların devam edeceğini açıklanmıştır. Putin’in, Ukrayna’daki hareketi bastırmak için Kiev’in Ukrayna ordusunu harekete geçirdiği takdirde müdahale edeceğini açıklamasının ardından, Rus Dışişleri ve Savunma Bakanları tarafından da aynı açıklama gelmiştir.

Dolayısıyla güvenlik anlamında Batı desteğinden yoksun, çökmüş ekonomisiyle hem maddi hem de moral olarak zayıf Ukrayna ordusu, Rus ordusuyla karşı karşıya gelmeyecektir. Herhangi bir şekilde ülkenin doğu bölgelerine yönelik Ukrayna ordusunun harekete geçmesi Rusya’nın müdahalesine neden olacaktır. Ukrayna’ya müdahaleyi göze almış Moskova, söz konusu müdahaleyi en son senaryo olarak görmektedir.

Rusya’nın asıl amacı, Ukrayna sınırında bulundurduğu ordusuyla Kiev’i caydırarak operasyonları önlemektir. Bu süreç içerisindeki amacı doğu bölgelerinde siyasi hareketi güçlendirmek ve Ukrayna’nın federasyona dönüşmesini sağlamaktır. Federal yapı içerisinde doğu bölgelerini kontrol etmek isteyen Rusya, doğu bölgeleri üzerinden Ukrayna’nın tamamında etkisini artırmayı ve Kiev’in dış politikasında söz sahibi olmayı amaçlamaktadır. Ayrıca Rusya, Federal bir Ukrayna’nın Batı’yla birlikte garantörlüğünü üstlenmeyi, Batı’yla Rusya arasında Ukrayna üzerinden bir güvenlik tampon bölgesi yaratmayı, Ukrayna’nın tamamen kendisinden kopmasını önlemeyi ve NATO’nun Ukrayna üzerinde kendi sınırlarına dayanmasına da engel olmayı amaçlamaktadır. Bunu gerçekleştirebilmek için de Rusya Ukrayna iç siyasetinde, yeni Kiev yönetimi karşıtı hareketin canlı tutulmasını sağlamaya çalışacaktır. Bu bağlamda Rusya gerekirse askeri müdahaleyi dahi göze alacaktır.

Sonuç

Ukrayna toplumunun iki yarı yapıdan oluşması ve son krizle birlikte bunun daha da belirgin bir hal alması, bir taraftan Rusya’nın kendi güvenliği nedeniyle Ukrayna’daki toplumsal farklılıkları desteklemesi ve ülkeyi federasyona dönüştürmeye çalışması, Ukrayna krizini daha da derinleştirmektedir. Diğer taraftan Kiev yönetiminin Rusya yanlısı bölgeleri baştan beri göz ardı etmesi, ülkenin parçalanmasının diğer bir nedeni olmaktadır. Bu parçalanmayı önlemeye çalışan Kiev, Rusya’yla karşı karşıya kalmaktadır. Ukrayna’da hem iç dinamikler hem de dış aktörlerin etkisinin değişik şekillerde devam edeceğini göz önünde bulundurursak, Ukrayna krizi bir süre daha devam edecektir. Ukrayna krizinde şimdiye kadar karlı çıkan ve Batı’nın yaptırımlarından pek fazla etkilenmeyen Rusya bundan sonra da geri adım atmayacaktır. Sonuç olarak; Rusya ile Batı’nın Ukrayna konusunda uzlaşması ancak Batılı devletler tarafından Rusya’nın çıkarlarının dikkate alınması durumunda gerçekleşecektir.