< < İskender Öksüz - Bir başka açıdan Ne mutlu Türk’üm diyene
×

Uyarı

JUser: :_load: Unable to load user with ID: 116

 Bu sayfayı yazdır

İskender Öksüz - Bir başka açıdan Ne mutlu Türk’üm diyene

Yazan  24 Eylül 2009
Kulağınıza, aklınıza nasıl geliyor bu ifade? Ve şöyle devam etsem:“Zırt pırt her yerde ‘Elhamdülillah Müslümanım’ demek ayrılıkçılıktır.

Biz mezhep milliyetçiliğine, tarikat milliyetçiliğine karşıyız. Çıkmış, 'Türkiye Müslüman bir ülkedir' diyor; şerefsiz bu... Hayâsız..."Bu ifadeler, vahim kategori hatalarıdır. Çünkü bunlardan ilki, yani Müslümanlık, ne bir mezhep, ne bir tarikattır. Diğer sayılanların tamamı da Müslümandır ve bu açıdan, hukukî değil ama sosyolojik açıdan "Türkiye Müslüman bir ülkedir" ifadesi doğrudur. Biraz Vahabi, biraz İhvan-ı Müslim ilhamlı bizim "Millî Görüş", başlangıçtan beri "milliyet" kavramından sıkıntılıdır. Bir kere İhvanı Müslim, tıpkı Komünizm gibi enternasyonalistlik iddiasındadır. Gerçi Arapça'yı "Müslümanların dili" kabul ederler ama... Peki, millet bunların neresinde? Bu onlar için zor bir sorudur. En değişmeyen, fakat o derece de takiye içeren tutum, Sayın Necmettin Erbakan Hocamızınki: Hoca o latif sesiyle, her "milletimiz" dediğinde, Osmanlı'nın millet sistemindeki milleti kasteder. O anlamı bilmeyenler bunu fark etmeyeceklerinden ve Hoca da bunun pek alâ farkında bulunduğundan, ifade ustalıklı bir takiyedir. Eski Osmanlı'da "millet", ümmet, hatta mezhep ifade eden bir kelimedir. "Ortodoks Milleti", "Yahudi Milleti" gibi. Bu milletin, bildiğimiz milletle bir ilgisi yoktur tabiî...

Önce millet sonra devlet

Peki, ortada millet diye bir gerçeklik var. Fantezi dünyalarındaki supra nasyonalistlere, "dünyalı"lara rağmen asırlardır milletler çağındayız ve devletler meşruiyetini o millet kavramından alır. "Hâkimiyet kayıtsız şartsız" onundur. Emperyalistlerin Orta Doğu'da yaptıkları, bizde de yapmaya teşebbüs ettikleri gibi önce sınır çizilip içinde kalanlara millet denmiyor. Önce millet var; sınırları o çiziyor. Millet devleti, ulus devlet budur. Kafalarında, milletin bu aslî anlamına direnen ideolojik bir engel var.Mezhep, cemaat, aşiret, etnisitenin ötesindeki "millet" kavramı, bu engele çarpıp yanlış bir yuvaya oturuyor: Millet deyince arkaik "kavim", "etnik grup", "aşiret" kategorilerine veya Avrupa sapkınlığı "ırk"a yöneliyorlar. Muhterem hocamızın, "milliyetçilik" dendiği anda "biz ırkçılığa karşıyız" tepkisini vermesi bundandır. "Millî görüş" katiyen "milliyetçi görüş" değildir.Millet aradan çekilince pasaportun hemen altında iptidai aşiret, etnisite, ırk birimleri çırılçıplak boy sırıtır. "Türk var, Kürt var, Laz var, Çerkez var..." Son yıllarda bol bol duyduğumuz bu ifade de girişte verdiğime benzer bir kategorileştirme hatasıdır. Belki "Türk"ün hem millet hem etnik etiket olarak kullanılmasından doğan bir hata. Bakın, ifade şöyle kurulsa; "Türkmen var, Kürt var, Laz var..." aynı vahamette olmayacak. Fakat bu haliyle maalesef felaketlere gebe. Millet, iptidaî cemiyet birimlerini aşan, tamamını kendi altında birleştiren sosyolojik bir olgudur. Millet içinde insan cemiyetinin ilkel çağlarına ait aşiret, boy, klan, etnik grup gibi alt gruplar birleşir, birleşmenin ötesinde ve ondan daha önemlisi, birbirinin içine girer, kaynaşır ve yok olur. Şehirleşen bir toplumda insanlar ya ilkel aidiyetlerini unutur veya hafızaları güçlüyse, Amerikan toplumundaki gibi size sayarlar: " Yüzde yirmi İngiliz, yüzde onsekiz Çeroki..." Fakat onların tamamı Amerikan'dır. Amerikan milletindendir. Bu bir Amerikan'ın Çeroki büyük dedesini veya Leh babaannesini hatırlamasına ve onlarla iftihar etmesine engel değildir. Fakat siz bir Amerikan Başkanı'nın, "Burada Amerikan var, İngiliz, Alman var, Çeroki var, Leh var, Yahudi var, Japon, Çin var..." diye bir cümle sarf ettiğini hayal edebilir misiniz? Etnik kökeni henüz yüzde ellilerin altına inmemiş Amerikanlar için de "Hispanik Amerikan, Japon Amerikan, Ermeni Amerikan, Yunan Amerikan, v.s ." kullanılır. Bizim tarihimiz mi daha sığ, milliyetimiz mi daha ilkel ki, Laz Türk, Çerkez Türk, Kürt Türk olamıyor? Bir AKP Milletvekili geçen hafta şöyle diyordu; "Ben Türk müyüm, Kürt müyüm bilmiyorum..." Sayın milletvekilim, niçin her ikisi de olmayasınız? Bu soru, kendimi bildim bileli siyasi ümmetçilerin bölücü sorusuna eşdeğerdir: "Türk müsün, Müslüman mısın?". Bu, "Erkek misin Türk müsün?", "Müslüman mısın, Hanefi misin?" kadar saçma sapan bir sorudur. Elhamdülillah her ikisiyim. Eşit miktarlarda falan değil. Bu kategoriler, birbirine rakip, birinden ne kadar çok olursa diğerini o kadar seyreltecek, zayıflatacak kategoriler değildir. İnsanlar aynı anda hem bir veya - genellikle-birden fazla etnik gruba hem de aynı millete mensup olabilirler. Çünkü millet, etnisite veya ırk temeline dayanan bir yapı değildir. Türkiye'de o sayılanların hepsinden Türkler vardır. Fakat dörtte üçü şehirli bu ülkede büyük çoğunluk ne biri ne de ötekidir. Ne Türkmendir, ne Kürt, ne de Laz. Sadece Türktür. Çünkü modernite, etnik kimlikleri yok eder. Tıpkı aşiret, klan, boy bağlarını yok ettiği gibi. Yok etmediyse de baş üstüne. Çünkü etnik geçmiş, milletin rakibi değildir. Kendisine Türk diyen ezici çoğunluk, bununla Türk etnisitesini değil, Türk milliyetini kastediyor. Etnisite, çoğunluğun umurunda değildir, çoğunluk hiçbir etnisiteye mensup da değildir. Tıpkı bir aşirete veya klana mensup olmadığı gibi. Türk milletini toplum mühendisleri kurmadı. Jakobenler halkı Türk olduklarına zorla ikna etmedi. Bir İngiliz devlet adamının daha önce de atıf yaptığım bir sözü üzerinde dikkatle düşünmeye değer: "Mısırlıları Türk olmadıklarına ikna etmemiz bir asır sürdü". Etnik aidiyeti olsun, olmasın, Türkiye halkını Türk olmadığına ikna etmek için kaç asır lazımdır dersiniz? Osmanlı'da yeniden seçimlere gidilmesi düşünüldüğünde İttihat ve Terakki karşıtlarının daima şu endişesi vardı: "Bunlar durmadan Türk diyor. Seçim olursa muhakkak kazanırlar." Bugünkü seçmenle bir asır önceki seçmen arasında çok büyük bir aidiyet farkı yoktur. Belki tek fark, birincinin başından henüz mütareke ve işgal felaketlerinin, millî mücadele zaferinin geçmemiş olmasıdır. Mimar Sinan, Ermeni etnisitesinden bir Türktür.Mehmet Akif, Arnavut etnisitesinden bir Türk ve bir Türk Milliyetçisidir.Süleyman Nazif, Kürt etnisitesinden bir Türk ve - biraz da aşırı-bir Türk Milliyetçisidir.Haham başı Nahum Efendi, Yahudi etnisitesinden bir Türktür.Peki, "Ne mutlu Türk'üm diyene" gibi masum ve sosyolojik "millet" kavramını bu derece açık vurgulayan bir ifadeden rahatsız oluyorsanız? O zaman siz gayrı-Türk'sünüz. Velev ki Türkmen etnisitesinden gelin...

Ortak yüksek kültür

Bilimsel millet gerçeğini Princeton Üniversitesi'nin hocalarından siyaset bilimci Mark R. Beissinger, millet sosyolojisinin duayeni sayılan sosyolog Ernest Gellner'e atıf yaparak şöyle anlatıyor: "Modern dünyada, bir birine rakip milletlerden oluşan bir evren icat etmemiz kaderdir. Gellner'in dediği gibi, eğer bir milliyet yok olsa meydana gelecek boşluğu hemen bir diğeri dolduracaktır. Yüksek kültürün hâkim olduğu, çağdaş devlet ve ekonominin görevlerini millet denilen kabın içinde gerçekleştirdiği bir dünyada, millî olmayanı hayal bile edemezsiniz." (Gellner'in milleti, "ortak yüksek kültür"le tanımladığını not edelim.)Gelelim "demokrasi"ye ve "demokratik açılım"a. İki alıntı yapıp bu konudan çıkabilirim. Birincisi, okuryazarların yakından tanıdığı, demokratikleşme uzmanı, Dankward Rustow'dan: "Millî birlik... demokratikleşmenin bütün evrelerinden önce gelmelidir."İkincisi, demokrasi ve hürriyet kavramlarını ciddiye alan herhangi bir kişinin bilmezden gelemeyeceği John Stuart Mill'den, " farklı milliyetlerden kurulu bir ülkede hür müesseselerin inşası nerdeyse imkânsızdır. Kardeşlik duyguları olmayan insanlar arasında, hele bunlar ayrı lisanlarda okuyor, ayrı diller konuşuyorlarsa, temsili kurumların çalışması için lazım gelen uzlaşmış bir kamuoyunu sağlamak mümkün değildir."Bu isimler, ciddî isimlerdir. Hadi beni boş verin de yeni dünyalar kurarken, onların dediklerini ciddîye almanız, menfaatiniz icabıdır. Bir tuzak da "demokrasi" kelimesinde. Bu kelimenin bugüne kadar giymediği maske yok. Eğer Apo da "demokrasi" istiyorsa, biraz durup düşünmelisiniz. Toprağı bol olmasın, milyonların katili Josef Stalin de demokrasi, hem de onun gerçeğini istiyordu.Peki, ideolojinize sıkı sıkıya saplanır ve millet gerçeğini dikkate almazsanız ve bu yolda devam ederseniz ne olur?

Belki, Türkiye halkı size inanır ve Türk'ün bir millet ismi değil de bir etnik etiket oluğunu kabullenir. O zaman şimdiye kadar kendisine Türk diyen ve bütün T. C. Vatandaşlarının da kendisi gibi Türk olduğunu kabul eden insanlar, artık kendilerinin Türk, diğerlerinin başka bir şey olduğunu düşünür.

72 milyonu nasıl bulacağız?

Bu mudur birleştiricilik? Etnisitesinin farkında olanlar azınlıktadır. Farkında olanlar arasında da ben şuyum, buyum ama Türküm diyenler ise çoğunlukta... Bu azınlık çoğunluğuna, yani Kürt, Laz, Çerkez veya başka bir etnisiteyle halâ bağlantılı olup da kendisine Türk diyen insanlara, şimdi "siz Türk değil, Kürt, Laz, Çerkezsiniz; Kürt, Laz, Çerkezliğiniz Türk olmanıza engeldir; siz olsa olsa anayasal vatandaşsınız" mı diyeceksiniz? Bu mudur birleştiricilik? Siz etnisiteleri alt alta koyup topladığınızda 72 milyon çıkacağını mı sanıyorsunuz? On milyonu zor bulursunuz. Bu mudur siyaset stratejisi?Vahabi- İhvanı Müslim ideolojisinin kafalarda kurduğu barikat millet gerçeğine karşı gözleri kör edince, ortaya "anayasal vatandaşlık" çıkar. Sanki başka türlü bir vatandaşlık olurmuş gibi. Bu kavramı koca koca insanların nasıl ciddiye aldıklarını anlamak zordur. Geçen gün bir gazetede şöyle bir haber vardı: "Anayasa'daki 'Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olanlara Türk denir' ifadesi yerine, 'Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olanlara Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı denir' konulacak". Bu cümleyi kurabilen insanlara sahip olmamız, eğitim sistemimizin ne hale düştüğünün göstergesidir. Bu olsa olsa anlamsız ifade yarışmasında derece almak için kurulmuş bir cümledir. Milli birlikten, tek milletten bahsedenler o milletin adını da telaffuz etmek zorundadır. Şu, bu milliyetçiliğine -haklı olarak- karşı olduklarını söyleyenler, hangi milliyetçiliğe taraftar olduklarını da söylemek zorundadır.