< < İsmail Bey Gaspıralı Hakkında Yazılanlardan
 Bu sayfayı yazdır

İsmail Bey Gaspıralı Hakkında Yazılanlardan

Yazan  02 Mayıs 2009
Tayfur Yücel-Ebulfez Elçibey'in "Türk dili ve rus imperiya siyaseti" başlıklı makalesinden

İsmail Bey Gaspıralı Hakkında Yazılanlardan

 

 

 

Ebulfez Elçibey'in "Türk dili ve rus imperiya siyaseti" başlıklı makalesinden

Dahi İsmayıl Bey Gaspıralının (1851-1914) zamanın sınagından çıxmış "Dilde, fikirde ve işde birlik!" çagırısının derin ve ölmez menasını bu gün biz Türkler daha yaxından anlamaga baslamışıq. Anlamaga basladıq ki, dilbir olmayan millet tarixde yüksele bilmez, eksine zaman-zaman birliyini itirib dagılar, basqa milletlerin sikarına, sonra da quluna, kölesine çevriler. Rusiya imperiyasının Türke qarsı yüzillerle yeritdiyi barbar ve qanlı siyaseti cikinden bikinedek bilen Ismayıl bey çox gözel basa düsürdü ki, rusiya türk torpaqlarını tike-tike, loxma-loxma udaraq, her tikeye ve o tikede yasayan Türke, onun diline ayrı-ayrı ad qoymus, "ayır-buyur" siyasetini hem barbar, hem de ustacasına yerine yetirmekle imperiyaların en murdar klassik nümunesine çevrilmisdir. Ismayıl bey sanki milletine seslenmisdir: Ey Türk, ayıl, terpen, özüne gel ve bil ki, dilde birliyin olmasa, fikirde birliyin olmayacaq, fikirde birliyin olmasa, isde birliyin olmayacaq ve mehv olacaqsan!

Cafer Seydahmet Kırımer, (Gaspıralı İsmail Bey) ismiyle yazdığı değerli eserinde, şöyle yazmaktadır:

«Tercüman» bu muvaffakiyete, bu tarihi neticeye, muayyen ve sağlam bir millî programı müdafaa etmesiyle varabilmiştir. «Tercüman» yalnız Kırım, Rusya Türkleri ile değil, bütün Türk ve İslâm âlemi ile, candan alâkadar olmuştur. «Tercüman» da sahifelerini alelade haberlerle, veya eğlenceli romanlarla doldursaydı, ne bu kadar geniş bir sahada alâka uyandırabilir, ve ne de bu kadar kuvvetli bir iz bırakabilirdi. «Tercüman» da en baş makaleden en küçük habere, hattâ ilânlara varıncaya kadar, bütün yazılar Türkü, İslâmı alâkadar eden muayyen bir yolu ve kanaati canlandırırdı. «Tercüman»ın muvaffakiyetinde, bu hedef ve ciddiyetten mada, İsmail Beyin kendisine has açık, kısa üslûbunun ve sade dilinin de büyük tesiri vardı. Şunu da kaydetmek zarurîdir ki, İsmail Bey gazetecilikte de müstesna kabiliyete malikti. Türk âleminde fikirlerini halka yaymakta ve benimsetmekte de o eşsizdir.

Çelebi Cihan'ın 1915 senesi 203 No. lu (Tercüman) gazetesindeki «Anlayabilseydik» makalesinden :

Görmek, işitmek anlamak değildir; gökleri yıldızları, güneş ve kameri her gün görüyoruz, har, parlak ve yüksek ziyalarını her gün hissediyoruz da milyonlarca insanlar arasında hemen hemen pek âzımız bunların ne olduklarını anlayabiliyoruz. İsmail Bey de böyle, yüksek bir kâinat idi, onu da hepimiz işittik. Onun da nur ile, irfan ile, feyiz ve fazilet ile hepimiz ziyalandık. Hattâ bir çoklarımız görüştük ve konuştuk bile... Lâkin, bu ölmez şahsiyetin ne olduğunu anlayabildik mi ?...

 

Hamdullah Suphi Tanrıöver'in, 1330 senesi 12 sayılı «Türk Yurdu» dergisinde «Ben O'nu Gördüm» başlıklı yazısından :

Kırım topraklarında asırların aşındıramıyacağı yeni bir ehram kuruldu; onun baş ucunda istekten, dilekten, inançtan, karardan dökülmüş manevî koskoca bir ebülhevl var. Nilin kenarında yükselen çölleri ve geçmişleri seyrediyor: Kırım'daki ise kıpçaklara, isteplere dalmış duruyor ve bekliyor. Kosvadaki tarihî mesnedimiz gibi yarınki Türk nesillerini kendine çağıracak pek mübarek bir meşhet daha var ki, Kırım yalılarında Türk âleminin ayak seslerini dinleyerek yatıyor. Bütün ömründe Türkü kurtarmak için yürüyen kahramana, Kırım'ın şimdi her zamandan daha sevgili olan topraklarındaki millî kahramanımıza yarın fakir iken zengin, zayıf iken güçlü, bedbaht iken kutlu olacak Türk nesilleri Türk bayrağını götürüp lahdine serecekler ve onun ve başının üstünde Türk dehasının yaratacağı yeni bir tacımehal yükselecektir.»

Prof. Akçoraoğlu Yusuf'un ayni derginin ayni sayısındaki «Muallime Dair» başlıklı yazısından :

«İsmail Bey iyi bir muallim, mahir bir gazeteci, mümtaz bir muharrir, içtimaî ve siyasî bir mütefekkir ve faal bir cemaat hadimiydi. Lâkin bütün bu sıfatlar İsmail Beyi tanıtamaz. Türk ve İslâm âleminin son yarımasırlık âleminde, saydığımız evsafı haiz olabilecek yirmi - otuz kişi sayılabilir, fakat İsmail Bey tekdir, onun bir eşini daha, değil yalnız geçen elli yılın içinden, hattâ bir kaç asırlık İslâm ve Türk hayatından bulup çıkarmak zordur. Bence İsmail Bey'i hakkile tarif edebilecek bir sıfat vardır ki, o da ulemayı nasaranın hazreti İsa'dan bahsederken kullandıkları «muallim» tâbiridir. İsmail Bey «Muallim» di; o bir kısım beşeriyetin dünyaya ve hayata nazarlarını değiştirmeğe muvaffak oldu: Şimal Türklerinin hayatı fikriye ve içtimaiyelerinde azim bir inkılâbın husulüne fikrî menba, İsmail Gaspirinski'nin dimağı olmuştu. Bu noktayı nazardan İsmail Bey bir «inkılâpçı» ve medeniyeti garbiyenin «reformatör» kelimesine ithal ettiği mefhum murat olunmak üzere" bir «müceddit»tir.

Prof. Köprülüzade Fuat Beyefendisinin 7 Mart 1928 tarihli ve 1377 No. lu «Cumhuriyet» gazetesinde çıkan «İsmail Garpirinski» makalesinden :

«Tercüman» yalnız Kırım'da değil, Kazan'da, Kafkasya'da, Türkistan'da, Turkistan-ı Çînî'de, Sibirya'da, Romanya'da, Bulgaristan'da, Osmanlı imparatorluğu dahilinde, hülâsa bütün Türk memleketlerinde büyük bir tesir yaptı Türklerin ve bilhassa Rusya Türklerinin millî intibahında mühim bir âmil oldu, her tarafta İsmail Bey'in bir çok takdirkârları muakkipleri yetişti.» «İsmail Bey Türk - İslâm dünyasında «kadın»ın mevkiini yükseltmek için de çok çalıştı. Maarifi kadınlar arasına yaymak, onları umumî hayata sokma Türk cemiyetini canlandırmak için zarurî bir şeydi. Onun bu hususta yazdığı bir çok yazılar tesirsiz kalmamış, az zamanda büyük neticeler vermiş, Rusya Türkleri arasında kadının içtimaî vaziyeti eskisine nisbetle çok yükselmişti. Onun lisan meselesi hakkındaki noktaî nazarı da çok şayanı dikkatti; Tercüman'ın şiarı «dilde, fikirde, işte birlik» düsturile hülâsa ediliyordu... Osmanlı edebî lehçesinin sadeleştirilmiş bir şeklile gazetesini çıkaran İsmail Bey muhtelif tekellüm şivelerine malik olan, muhtelif Türk şubeleri arasında bir «umumî edebî dil» olmasını, Türklüğün medenî terakkisi için en büyük vasıta addediyordu. O, bu çok doğru fikrini tamamile kabul ettiremedi, lâkin bu fikrin galebesi için elinden geldiği kadar çalıştı.» «Bütün hayatını Türklüğün yükselmesine sarf eden bu büyük adam, Türk halkının ebedî şükranına lâyıktır!...»


Merhum Mehmet Emin Resulzade'nin 15 Nisan 1933 tarihli ve 32 sayılı «İstiklâl» gazetesinde çıkan «Ortaklı Bir yıl Dönümü» yazısından :

Bütün gücünü sadeleştirilmiş türkçenin bütün Türklerce öğrenilmesin veren «Tercüman», yaydığı duyguyu hayatının sonlarına doğru «dilde, fikirde işte birlik» şiarı ile anlatıyordu. Bu şiarda dünya yüzüne yayılmış bütün Türklerin ayni ebedî bir dili konuşan, ayni siyasî gayeyi taşıyan, ayni teşekküller tarafından hedefe doğ götürülen, ayni metot ve taktiklerle çalışan bir camia halinde tasavvur olu düğü mânası saklıdır.