Bu sayfayı yazdır

Melih Yürüşen: “Türkiye’de Liberallerin Anti-liberal Davranışları Değil Liberalliği Sorgulanmalıdır.”

Yazan  12 Kasım 2010

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü bünyesinde faaliyet gösteren Politik, Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Merkezi'nin gerçekleştirdiği "Türkiye Konuşuyor" beyin fırtınası serisinin ikincisi düzenlendi. Liberal Düşünce Topluluğu Kurucularından ve Türkiye'nin önde gelen liberal aydını Melih YÜRÜŞEN bu ayki toplantının konuğuydu. "Türkiye Liberallerinde Anti-Liberal Eğilimler" konulu beyin fırtınası seçkin bir dinleyici topluluğunun katılımı ile gerçekleşti.

Liberal felsefe 2000 yıllık bir değerler örgüsünün öne çıkan kısmıdır. Liberalizm, özgürlük, hoşgörü gibi unsurların öne çıkmasıdır, diyen Melih YÜRÜŞEN konuşmasına Türkiye'de liberal olarak öne çıkan çevrelerin felsefi ve siyasal durumu konusunda önemli tespitlerde bulunarak başladı. YÜRÜŞEN'e göre, Cengiz ÇANDAR ve Hasan CEMALl'le gelen Marksist-Kemalist bir gelenek bugünkü büyük gazete ve televizyonların başındaki ve yönetimindeki gazetecilerin yetişmesinde güçlü bir etki yapmış ve bu ekip bugün basın dünyasında bir egemenlik kurmuştur. Bu gruplar bugün Türkiye'nin liberalleri olarak görülmektedir. Oysa bu kişiler liberal değildir. Türk basınında liberal çok azdır. Yeni kuşak içersinde belki daha çok çıkabilir. Halihazırda basına hakim olan zihniyet doğal olarak tasfiye olduğunda gerçek liberaller kendini gösterecektir. Basındaki adamlar liberal değildir.

Örneğin ÇANDAR gibi aydınların liberal olmadığını vurgulayan YÜRÜŞEN, "Önce Marksist daha sonra 1980'de İran devriminin savunucusu sonrasında ABD'de bulunan ve ardından 1985'de ÖZAL'ın yanından hiç ayrılmayan bir kişilik. Bu durumdaki ilişki biçimi şudur: Özal gibi yöneticiler bu kişilere imkan sundular. Bu imkân güç demek, güç etki meydana getirir. Bu etkide büyük ölçüde bu kişilerin kimliğini belirliyor. Moda olan akım liberalizmdir ve bunlar liberal oluyor. Ama bu grubun en belirgin özelliği Marksist bir gelenekten gelmeleri ve her zaman bu düşünceyle olan bağlarını koparmamalarıdır. Bu kişiler Marksist olarak kendilerinin çok eski bir köke sahip olduklarını düşündükleri için daha sonra ortaya çıktığını iddia ettikleri milliyetçiliğe, milli devlete karşıdırlar. Kurucu değerleri bir kan davası olarak görmelerinin sebebi de budur. Kurucu değerlerle sorun bu noktada çıktı."

Melih YÜRÜŞEN konuşmasında, Liberal Düşünce Topluluğunu çoğunlukla Yeniden Milli Mücadele Hareketi'nden gelen aydınların kurduğunu söyledi. YÜRÜŞEN'e göre bu ekip, muhafazakar, dindar, milliyetçidir. Fakat bu grubun milliyetçiliği Ülkücü Türk Milliyetçiliğiyle yöndeş bir milliyetçilik değildir. Bu kişiler ideolojik bir dönüşüm geçirdiler ve liberal oldular.

İktisadi düşüncede Merkentalizm gibi kavramları kullanılırken İngiltere'nin şartlarını düşünmek gerektiğini söyleyen YÜRÜŞEN, daha sonra serbest iktisadi sisteminde bu şartlarda ortaya çıktığını vurguladı.

YÜRÜŞEN konuşmasına devamla, Türk milliyetçilerinin en büyük probleminin Devletin çok fazla önde olmasını gösterdi. YÜRÜŞEN'e göre, birey ve devlet ilişkisi tersine dönmelidir. İngiliz milliyetçiliğinin özelliğinin devletle birey arasındaki ilişkinin birey zemininde düzenlenmesiyle geliştiğinin üzerinde durdu.

"Kurucu değerlerle fazla cebelleşmemek gerekir" diyen YÜRÜŞEN, kendisine sorulan sorular üzerine, Türkiye'de kurucu değerleri savunanların CHP'de belirgin olduğunu söylerken bu kesimin de toplumun değerlerine yabancı kaldığını söyledi. Kurucu değerlerle travmatik ilişkiler kuran Marksistlerin (şimdi liberal) "kurucu unsur ben olmalıydım" dediğini, İslamcıların ise "devlet bizi ezdi" diyerek kurucu değerlerle çatıştıklarını söyledi.

YÜRÜŞEN, bizdeki liberallerin davranışlarına anti-liberal denilemeyeceğini çünkü liberal olmadıklarını anlattı. O yüzden liberal görünenlerin anti-demokratik davranışlar barındırdıklarını ifade etti.

Devlet dilinin Türkçe olduğunu söyleyen YÜRÜŞEN, "Biz bu ülkeyi Kürtlerle birlikte kurduk" diye geliştirilen söylemlerle nasıl bir "Birlik" kurulacağını sordu. "Birlikte kurduk" söyleminin sonucunda diğer grupların "madem birlikte kurduk niye bizim dilimizde resmi dil değil, niye bir kendi dilimizde eğitim alamıyoruz" demelerinin haklı bir yaklaşım olduğunu söyledi.

Kapanış konuşmasını yapan 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Politik, Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Merkezi Başkanı İkbal VURUCU, merkezin düzenlediği "Türkiye Konuşuyor" dizisinin üçüncüsünde de liberal düşüncenin tartışılmasına devam edileceğini bildirdi.Türkiye Konuşuyor toplantıları her ayın ikinci Salı günü 21.YYTE'de gerçekleşmektedir.