< < MİLLÎ BELLEK
×

Uyarı

JUser: :_load: Unable to load user with ID: 116

 Bu sayfayı yazdır

MİLLÎ BELLEK

Yazan  01 Temmuz 2009
Ali Rıza Özdemir- Beklenmedik bir şekilde belleğini yitiren insanlar neden bir ürperti yaratır hepimizde?

Düşündünüz mü hiç? Ya da bilgisayarımızın çökmesi ile yedeği olmayan belgelerimizin silinip gitmesi?

Bunun birçok sebebi olabilir elbette…

Sanırım en önemli sebep, belleğin varlığı değerli kılması…

Düşünün; belleği büyük olan bilgisayarlar daha pahalı değil midir?

Bellek iyi bir şey olmasa, varlığa değer katmasa neden cep telefonlarımızı, fotoğraf makinelerimizi bellek kartı ile destekleyelim?

Belleğine hayran kaldığımız "kütüphane gibi adamlar", "ayaklı kütüphaneler" az şey midir hayatımızda?

"Şehrin belleği" dediğimiz adamlar, sohbetlerde neden hep başköşededir peki? Neden mecliste bulunan en hazır cevap ve rahat adamlar onlardır?

Düşündünüz mü sahi; bellek neden bu kadar önemlidir hayatımızda?

Belleğini yitiren birisi neden hep ürperti verir yüreğimize?

Ya da bilgisayarımız çöktüğünde neden "İnşallah bilgilerim kurtulur" diye dua etmeye başlarız?

Bunun da birçok sebebi olabilir doğal olarak…

Ama en önemlisi, ömrümüz boyunca elde ettiğimiz bütün kazanımların elimizden kayıp gitmesi olmalı. Ya da sabahlara kadar bin bir zahmetle sabrın imamesine inci gibi dizdiğimiz belgelerin buhar olup uçması…

İnsan buhar olup uçmuyor elbette, ama buhar olup uçan o kadar çok şey oluyor ki…

Bir yaşama sığdırılmış, binlerce yaşantı…

Üstelik birçoğunu öğrenmek için de hayatın bakiyesinden epey bir harcıyorsunuz ve elde kalan ömür, bunları yeniden kazanmaya yetmiyor.

Bir insana, bir fotoğraf makinesine ve bir bilgisayara değer katan bellek, bir millete değer katmaz mı peki?

Bal gibi de katar…

Tarihe bakınız!

Her çağda güçlü olan ve gücünü kalıcı kılan milletler, belleğini koruyan milletlerdir.

Geçmişini bilen milletler, geleceklerini ancak nesnel gerçekler üzerine inşa ederler. Çünkü milletlerin yüz yıllık, beş yüz yıllık hedefleri olur ve bunlara ulaşmak için plânlı şekilde çalışırlar.

İşte millî bellek, millî benliği korumaya ve geleceği inşa etmeye yarar.

Ne hikmetse, biz Türkler, son birkaç yüzyıldır bu konuda zayıf kalıyoruz.

Alman tarihçi Prof. Neumark'ın; "Tarihten Türk çıkarılırsa tarih kalmaz" tespitini her fırsatta dile getiririz.

Yahut AB ile ilişkiler söz konusu olduğunda; "Türk'ün tarihi Avrupa'sız yazılabilir, ama Avrupa'nın tarihi Türk'süz yazılamaz" der, dikleniriz.

Bunlar çok doğru tespitler ve tarihi gerçekler.

Kabul. Ama bunlar pratikte ne işimize yarıyor?

Gelecekten umudunu kesen bir geçmiş tapıcılığına dönüşmüyor mu çoğu kez?

Bırakın Türk'ün bilinen 5 bin yıllık tarihini… İstiklâl Harbi'mizde yaşadıklarımızdan kaçımız ders çıkarıp, bugünü okuyabiliyor?

Öyle ya da böyle, bugün için millî belleğimiz çok zayıf!

Orhun Kitabeleri'nde bile yazmıyor mu?

Çin'in kadınlarına ve ipeğine kanıp, kendi benliğini, belleğini kaybettiğinde Türk'ün kızlarının cariye, erkeklerinin köle olduğunu…

Belki de bu yüzden, bir türlü dünya siyasetinde hak ettiğimiz etkinliğe ve ağırlığa sahip olamıyoruz.

Belki de bu yüzden, ekonomik açıdan istediğimiz düzeye çıkamıyoruz.

Ve belki de bu yüzden, Çinlilerle yaşıt bir millet olmamıza rağmen, Çin nüfusu bugün bizim tam beş katımız!

Dünyada 300 milyon Türk var ama Çin nüfusu 1,5 milyara yakın…

Şimdi bazılarımız "nicelik değil, nitelik önemli" diyecek muhakkak. Bu doğru. Ama nüfusun bir millî güç unsuru olduğu da doğru değil mi? Çünkü belleğini yitirmeyen milletler, devamlarının çoğalmaya ve yeni nesiller yetiştirmeye bağlı olduğunu bilirler.

Nihayetinde nicelik arttığında, nitelikli olanları seçme imkânımız da artmıyor mu?

Merak edenler bakabilir.

Anadolu Medeniyetleri Müzesi, millî belleğini yitirip de tarihe gömülen milletlerin hatıraları ile doludur.

Sümerli Ludingirra, Sümerlilerin akıbetini şöyle anlatıyor yazdığı bir tablette: "Kökü binlerce yıl önceye dayanan ulusumuz yoruldu, dayanamayacak hale geldi ve içimize yavaş yavaş sızıp bizi yiyen yabancıların kucağına bırakıverdi kendini. Onlar yönetiyor bizi şimdi. Topraklarımıza ilkel geldiler; sayemizde uygar olmaya başladılar. (…) Hepsini bizden öğrendiler. Sonra da 'Biz yaptık, biz bulduk' diye övünmeye başladılar. Hep korkuyorum, bir gün gelecek, adımız da uygarlığımız da unutulacak."

Özetle, millî bellek, millet olarak var olmanın temelidir. Türk olmanın, Türk kalmanın ve çocuklarımıza güçlü bir miras bırakmanın güvencesidir.

Millî belleği kaybetmek ise, ancak Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde yerini almanın bir güvencesi olabilir. Eğer şanslıysanız tabii…