Bu sayfayı yazdır

Orta Gelir Büyüme Tuzağı: Bir Oyun mu?

Yazan  29 Eylül 2014

2014’ün ikinci yarısında, çeşitli platformlarda dünya ve kısmen de olsa ülkemiz ölçeğinde sıkça ele alınan ekonomi-politik konuların başında; “gelişmiş ülkelerdeki toparlanmaya karşın, bu sürecin gelişen ülkelere ‘ekonomik yavaşlama’ olarak yansıyacağı-taşma (spillovers)etkisi[i]; Temmuz ayında yayınlanan BM Gelişme Programı’nca (UNDP) hazırlanan  İnsani Gelişme Raporu’nun “insani gelişme/konfor” konusunda ortaya koyduğu global ve ülkeler bazındaki gerçekler[ii]; bölgeler, ülkeler ve bireyler arasındaki servet ve gelir paylaşımındaki eşitsizlik[iii]gelmektedir.

Globalleşme ile oluşan entegrasyonun sonucunda artan “etkilenişim”, günümüzde ülkelerini “sürdürülebilir ve yeterli büyüme” sağlanmasına ve farklılıkların (karşılaştırmalı üstünlüklerin) saptanıp, üzerinde odaklanılmasına yöneltmiştir. Bunların başında da, uzun süredir “orta gelir” tuzağına takılan veya yakın gelecekte bu darboğaza girmesi açık görülen ülkeler gelmektedir. Buradan hareketle çalışmamızın konusu, özellikle ülkemizde yoğun olarak tartışılmayan“orta gelir büyüme tuzağı/middle income trap (OGT)” nın irdelenmesi, durgunluk-gelir ve servet bölüşümünde eşitsizlik-eğitim-insan kaynağı kalitesi konularıyla ilişkisinin ortaya konulması olarak seçilmiştir. Çalışmamızın sonunda da, elde ettiğimiz bulgular bizleri, istemeden de olsa ülkemizle ilgili bir gerçekle kendiliğinden yüzleştirmektedir.

Ekonomik Büyüme Konusu

Ülkenin bir yıl içinde yarattığı “mal-hizmet-net dış alem gelirleri”nin, bir önceki yıla ait anılan parametreler toplamına göre pozitif farklılığı olan “ekonomik büyüme” ile, bu “büyümenin kaynakları”, ekonomi kuramının temel uğraşı alanını oluşturmuştur. Ekonomik büyümenin hız evrelerine kategorik olarak baktığımızda, ilk evrelerin kolay ve hızlı aşıldığı; bir diğer ifade ile, geleneksel tarımdan “hafif” tüketim malı üretimine geçişte, göreceli olarak hızlı bir büyüme sağlandığını görmekteyiz. Söz konusu yüksek büyümenin destekleyicisi olarak, kırsal kesimdeki işgücü fazlasının “çok rakabetçi” koşullarla sanayi dalına kayması, kentlerde yeni oluşan bu sınıfın yarattığı talep ve kent ekonomisinin yüksek karlarının “sermaye birikimi”ni hızlandırması  olarak gösterilmektedir. Bunun sonucunda, “orta gelir düzeyi”ne ulaşma, yukarıda saydığımız faktörleri harekete geçirebilen ülkeler için oldukça kolay olmuştur.

Ancak 1950’lerden bu yana, “köyden kente işgücü geçişmesi”ne ve yüksek karların uyardığı “sermaye yatırımları”na dayalı görece “kolay” büyüme kaynakları giderek uyarıcı etkisini yitirmiş ve mevcut teknolojiler eskiyerek, verimliliğini kaybetmiştir. Düşen sermaye karlılığı, işgücü ve doğal kaynakların “yoğun/sömürücü biçimde kullanılması”na dayalı sermaye birikiminin hız kaybetmesi noktasında artık “büyüme kaynakları” değişmiştir. Bu aşamada gözlenen bir diğer olgu da, söz konusu süreçte çok sayıda ülke ekonomisi“orta gelir sınıfı” na ulaşırken, devamında bunlardan çok azının “yüksek gelir ekonomisi” ne ulaşabildiğidir.[iv]

Orta Gelir Tuzağı  Kavramının  Tanımı  ve  İçeriği 

Politik ekonomi literatürüne 2011 yılında Barrt Eichengreen tarafından kazandırılan OGT (bizce, Metin Ercan tarafından kullanılan “orta gelir büyüme tuzağı” ifadesi daha uygun düşmektedir[v]), orta gelir seviyesine ulaşmış ekonomilerin, çok uzun yıllar boyunca bu seviyede takılıp, yüksek geliri içeren gruba sıçrayamaması halidir. Mahfi Eğilmez’in kelimeleriyle[vi], “bir ekonomide kişi başına gelir düzeyinin belirli bir aşamadan öteye gidememesi halini, ya da, belirli bir gelir aralığına ulaştıktan sonra durgunluk içine girilmesi durumunu özetleyen bir yaklaşım” dır.[vii]

Ülkelerin ekonomik gelişmesine tarihsel perspektiften baktığımızda, Singapur, Hong Kong veya Çin gibi istisnaların dışında, büyümenin genellikle tarım sektörünün (düşük verimli, gelir ve işgücü kaynaklarını bünyesinde barındıran) katkısı ile başladığını görmekteyiz. Sonrasında oluşan “ sermaye birikimi” nin sonucu olarak makineleşen tarım, sanayi ve hizmet sektörlerine kayan işgücü, şehirleşmenin artması ve sonucunda toplam verimliliğin ve kişi başı gelir artışının ivme kazanmasını gözlemekteyiz. Bu aşamada ülke ekonomisi “sınıf atlayarak”, gelir segmentinin “düşük”den “orta gelir”e geçmesi gerçekleşmektedir. Sürecin devamında, olgunlaşan teknolojilerin giderek eskirken; mevcut kurumların, çeşitlenen talepler karşısında yetersiz kaldığını; bu noktadan sonra, “üretkenlik” ve “teknolojik yenilikler” yerine, sadece “ucuz  işgücü”ve “ doğal kaynakların aşırı kullanımı” ile mevcut yapı ancak korunmakta, gelir artışı durmakta ve ekonomi sınıf atlayamamaktadır. İşte ekonomik durumun bu yapısı OGT olarak adlandırılmaktadır.Ülkelerde kişi başı gelirini veri alan ve ağırlıklı olarak “satınalma gücü paritesi”ne (SGP) göre kişi başı geliri (KBG) Amerikan Doları ($) cinsinden ölçen bu kavram, ülkenin belirli bir gelir seviyesinde içine girdiği ve çıkamadığı bir “kısır döngü”yü açıklamaktadır.[viii]

Bu ekonomiler bir süre yüksek büyüme göstermiş, ancak bu durumu zamanla kaybederek, uzun vadeye yayamamışlardır. Diğer bir anlatımla, orta gelir seviyesine ulaşmış anılan ülkelerde “vites yükseltilmeksizin” sürdürülen ekonomik büyüme bir süre sonra yavaşlamakta ve nüfus artışı/büyüme hızı ilişkisine göre de KBG azalabilmektedir. Bilindiği gibi, çeşitli faaliyetlerin ekonomi içindeki sonuçları farklıdır. Bu bağlamda, yüksek gelir elastikiyetli ve pazar koşulları gelişmemiş olan bazı ürünler ciro tutarına aşırı bağlı olup, genellikle bu tür ürünler ilk aşamada ülke ekonomisini yüksek büyümeye taşırlar.[ix]Anılan ekonomilerin bir diğer karakteristiğini de, ekonomik büyümeyi, “işgücü ve sermaye maliyet avantajı” ile sağlama pozisyonundan, “verimlilik artışı güdümlü” olarak sağlama yapısına geçiş sağlayamamalarıdır.

Bu bağlamda tanımlanması gereken bir diğer konu da, “orta gelir düzeyi” nin sınırının belirlenmesidir. Genel kabul gören yaklaşım, bu sınırın ABD’deki KBG’in yüzde 20’si olduğudur. Günümüz ölçülerinde ABD’nin KBG kabaca 50 bin $ civarında olduğu, bunun yüzde 20’si olan 10 nin $’, “orta gelir seviyesi” olarak ortaya çıkmaktadır.[x]Bu konudaki 2013 tarihli bir çalışmada da, KBG’de “yavaşlama”nın görüldüğü sınır olarak, 2005 SGP göre 16.540 $ (median: 15.085) olarak saptanmakta, bu gelir seviyesinde KBG’in yıllık artış oranı yüzde 5,6’dan 2,1’e gerilediği vurgulanmaktadır. Söz konusu çalışmada “sınırlar” konusunda belirtilen diğer üç çıkarım da, KBG’in ABD düzeyinin yüzde 58’ine, imalat sanayi payının da ülke ulusal gelirinin yüzde 23’üne ve imalat sanayi istihdamının toplan işgücünün yüzde 23’üne ulaşması olarak aktarılmaktadır.[xi]”Tuzak”a giren ekonomilerde, büyüme hızı bağlamında yaşanan bir diğer müşterek husus da, büyümenin yavaşlamasından önceki yıllarda yıllık ortalama yüzde 3,5 ve üzerinde gerçekleşen büyüme ve önceki ve güncel büyüme oranları arasındaki farkın yüzde 2 ve üzerinde olmasıdır.[xii] Daha önce belirttiğimiz diğer bir raporlarda da bu aralık sırasıyla, 7.250-11.750 $ (1990 SGP’ne göre hesaplanmış)[xiii] ve 2005 SGP’sine  göre 16.700 $ olarak açıklanmaktadır.[xiv]

OGT’na giren ekonomilerde görülen “ortak sıkıntılar”ı aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz:

- Tasarruf ve yatırımlar düşük düzeydedir, büyüme kaynakları genellikle dışsaldır.

- İmalat sanayi büyümesi çok sınırlıdır.

- İmalat sanayi ürünleri genellikle “hacme” ve “emek-sermaye maliyet avantajı”na dayalı olup, iç ve gelişmemiş dış pazarlara hitap etmektedir.

- Mevcut sanayi, geleneksel ürünlerle sınırlı olup, çeşitlenme ve yeniliklerden; tüketicinin ve dış pazarların çeşitlenen taleplerini karşılamaktan uzaktır.

- Emek piyasasında “ücret elastikiyeti” hala zayıf olup, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve kurumsallaşması henüz uzaktır.

Görüldüğü gibi, yukarıda sayılan ortak özelliklerin aşılması, çalışmamızın devamında ele alacağımız “yapısal değişimi” içeren çoklu önlemlerin hayata geçirilmesini gerektirmektedir.

Orta Gelir Büyüme Tuzağının Global Yapı İçinde Değerlendirilmesi

124 ülkenin 1950-2010 dönemi verileri ve 1990 yılı SGP’sine göre $ cinsinden hesaplanan KBG’e göre ülkeler dört gruba ayrılmaktadır:

2.000 $’a kadar …………………………….. düşük gelirli ekonomiler  

2.000-7.250 $  arası …………………………alt orta gelir ekonomileri

7.250-11.750 $  arası ………………………..üst orta gelir ekonomileri     

11.750 $ üzeri …………………………….... yüksek gelir ekonomileri

Diğer yönden, 1950 yılında sırasıyla 82, 39 ve 3 ülke yine sırasıyla düşük gelir, orta gelir ve yüksek gelir grubunda iken; 2010 yılında bu sayılar sırasıyla 40 (bunun 37’si tüm zaman diliminde bu grupta kalmıştır), 52 (38’i “alt”, 14’ü “üst orta gelir grubunda) ve 32 olmuştur.

Bu süreçte, önceleri düşük gelir grubunda olan Çin, Hindistan, Endonezya, Pakistan gibi ülkeler orta gelir grubuna geçmiş ve düşük gelir grubundaki ülke sayısı yüzde 50 oranında azalırken, yüksek gelir grubundaki ülke sayısı 10 kat artmıştır.[xv]   

Anılan Rapora göre, gelir grupları arasındaki “tuzağa dönüşme süresi”nin “alt” ve “üst” orta gelir grupları için sırasıyla 28 ve 14 yıl olmaktadır. Bu olgular da, “alt”orta gelir grubunun “düşük gelir grubu”na düşmekten kaçınması için gerçekleştirmesi gereken yıllık ortalama büyüme oranının yüzde 4,7; “üst”orta gelir grubunun “alt orta gelir grubu”na inmemesi için yakalaması gereken yıllık ortalama büyüme oranının yüzde 3,5 olması zaruretini ortaya çıkarmaktadır.    

2010 yılı için yapılan çalışmada, yukarıda anılan 52 “orta gelirli ekonomiye” sahip ülkenin 35’inin OGT içinde oldukları, kalan 17 ülkenin de söz konusu “tuzak”a düşme riski taşıdıkları belirtilmektedir. Öte yandan, OGT’daki 35 ülkenin dahil olduğu bölgelere baktığımızda, 13’ünün Güney Amerika, 11’inin Ortadoğu ve Kuzey Afrika, 6’sının Sahra Afrika’sı, 3’ünün Asya’da (Filipinler, Sri Lanka alt, Malezya üst orta gelir tuzağında), 2’sinin (Romanya ve Arnavutluk) Avrupa’da olduğunu görmekteyiz. Bu bağlamda genelleyebileceğimiz bir diğer özellik de, OGT’daki ve 30’unun Güney Amerika, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yerleşik 35 ülkenin 30’unun OGT içinde olduklarıdır.[xvi]Son yılların yükselen ekonomilerini bünyesinde barındıran Asya anakarası için, OGT’daki 3 (bunlardan Sri Lanka ve Malezya’nın kısa sürede tuzaktan çıkmaları beklenmektedir) ve yakın bir gelecekte OGT’na düşme olasılığı yüksek olan 2 (Endonezya ve Pakistan) ekonominin yanında, Dünya Bankası sınıflamasına göre 5 ülke (Çin-Hong Kong, Japonya, G.Kore, Singapur ve Tayvan) ekonomisinin “yüksek gelir” sınıfında olduğu bilgisini ayrıca belirtmeyi yararlı bulduk.

Türkiye’nin de içinde bulunduğu 9 ülkeyi içeren “üst orta gelir” sınıfı ile ilgili tablo aşağıda gösterilmiştir:

Ülke

KBG (*)

Yıl (**)

Yıl (***)

Yıl (****)

Ort.büyüme

Ort.büyüme(1)

Çin

8.019

17

2

12

8,9

3,2

Tayland

9.143

28

7

7

3,6

3,6

Bulgaristan

8.497

53

5

9

4,7

3,7

Macaristan

9.000

51

10

4

2,4

6,9

Polonya

10.731

50

11

3

3,9

3,1

Türkiye

8.123

51

5

8

2,3

4,7

Kosta Rika

8.207

54

5

9

2,9

4,1

Meksika

7.763

53

8

6

0,7

7,2

Umman

8.202

33

10

4

1,4

9,4

(*): 1990 yılı SGP’ne göre ve $ cinsinden;  (**):  alt orta gelir grubunda geçirilen yıl sayısı;  (***): 2010’a kadar üst orta gelir grubundaki yıl sayısı; (****): 15 yıl- (***) formülüyle hesaplanmış olup, 2010 yılından, OGT’na girmesi için kalan yıl sayısı; (1): $11.750 ortalama KBG’e ulaşmak için gereken büyüme oranı.

Kaynak :  Asian Development Bank, Working Paper no.715, Nisan 2012

Anılan Raporda, başta Meksika olmak üzere, Macaristan, Türkiye, Kosta Rika ve Umman’ın OGT riski ile karşı karşıya oldukları belirtilmektedir. “Ortalama büyüme” parametresinin 2000-2010 dönemini yansıttığı; ort.büyüme (2,3) ile, tablonun son sütunundaki oran (4,7) arasındaki farkın yüksekliği; (****) kolonundaki kalan zamanın da 4 yıla indiği dikkate alındığında Türkiye’nin işi oldukça zor görülmektedir.

1950 yılından bu yana 22 ekonomi (5’i Asya, 14’ü Avrupa, 2’si G.Amerika ve 1’i Ortadoğu’dan) “üst orta”gelir ve sonrasında “yüksek” gelir grubuna geçmişlerdir.[xvii] Bu arada, son 6 yıldır “üst orta gelir” seviyesini yakalayan Çin’in bu seviyeyi sürdürmek ve “tuzağa” düşmemek için yıllık büyüme hızı konusunda çok hassas olduğu; keza, yakınlarda “alt orta gelir” düzeyine ulaşan Hindistan için de aynı gerçeklerin geçerli olduğunu söyleyebiliriz.

Orta Gelir Büyüme Tuzağından Kaçınmak veya  Alt Edebilmek                                                                                                                                                                                                              

OGT’na düşmemek veya çıkabilmenin gerekli koşulları olarak, çalışmamızın üçüncü bölümünde saydığımız “ortak sıkıntılar” ı tersine çevirmek, çalışmanın bu bölümü için en pratik yaklaşım olacaktır. Bu bölümün başlangıcında, OGT tıkanıklığını aşmanın kolay olmadığını; sanayi devriminin öncülerinden Avrupa, ABD, Kanaada ve Avustralya dışında, geç sanayileşen ülkelerden sadece Japonya G.Kore’nin sözkonusu “tuzak”ı aşabildiklerini belirtmek gerekir.[xviii]

Her şeyden önce “ülke içi tasarruflar”ın arttırılması ve bu yolla yatırımların finansmanı, OGT’a girmemenin, ya da tuzaktan kurtulmanın en önemli gereklerinden birini oluşturmaktadır. Aksi durumda, yani yatırımların dış kaynaklarla finansmanı, bir taraftan, yurt dışına faiz ve/veya kar transferi nedeniyle “oto-finansman”ı ve bu yolla “sermaye birikimini” zorlaştırmakta; diğer taraftan da, katma değeri-teknolojisi yüksek rekabetçi mal üretiminde ve bu yolla dış satım yoluyla global pazarlara ulaşmada yeterli serbestiyi/katkıyı getirmeyebilmektedir.

OGT’da olmayan ekonomilerin bu tuzağa girmemiş ekonomilerden farkını incelediğimizde, farkları iki başlıkta toplayabiliriz. Bunlardan ilki, anılan ekonomilerin “verimlilik yapıları (productive structure)” , diğeri ise, ihraç ürünlerinin “özgün” özellikleridir. Doğaldır ki bu farklı konum, ülkede faaliyet gösteren firmaların sahip oldukları ve ana hatlarıyla yeni faaliyet (iş/ürün) yaratabilme-bunu gerçekleştiremeyenlere yaşama izni vermeme konularındaki  “yeterlilik/yetenek” ile doğrudan ilintilidir. Geniş ölçekte “gerçek ücret”, üretimde “kapital yoğun üretim teknikleri”ni, bu da,  firma seviyesinde “işgücü verimliliği”ni; anılan gerçekleşme de, “sermaye birikimi”ni ve “gerçek ücret artışı-refah”ı tetiklemektedir.[xix]

“Üst” orta gelir veya “yüksek” gelir ekonomilerine ulaşmış ve bunu OGT’na düşmeden sürdüren ülkelerin en genel özelliğinin, “farklı/çeşitli” ve “gelişmiş (sophisticated)” dış satım ürünlerine sahip olmaları ve bunları ihraç etmeleridir. Bunun temel ve tartışmasız başat faktörü, “imalat sanayi” payındaki yeterli seviye ve bunun sürdürülebilmesidir. Günümüzde sanayi ürünlerinde rekabet, “maliyet avantajları” (gelişmiş ülkelerde günümüzde kaybedilmiştir) ile değil, “farklı” özelliklerde “yeni” ürünler imal ederek veya” kaliteyi yükselterek” mümkün olabilmektedir. Anılan ürünleri topluca “katma değeri yüksek”, “günümüz tüketici ihtiyaç ve talebini karşılayan”, “maliyet/fiyat-fayda-uygunluk-çevrecilik üstünlükleri”ni bünyesinde barındıran özellikleri ile niteleyebiliriz. Tabii ki, bu tür mal ve hizmet üretimi tümüyle “yenilik (ar-ge)”, uygun ve çağdaş”teknoloji”, “uzman ve nitelikli insan kaynağı” ile, bu özellikleri koruyan ve özendiren “kurumsal yapı (eğitim, hukuk düzeni, siyasi yapı ve karar alma mekanizmaları)” ya çok sıkı bir şekilde bağlıdır.[xx]

Yukarıda açıklamaya çalıştığımız konuların yanında, özellikle hızlı iletişim ve bilgi transferini sağlayacak ileri “alt yapı yatırımları”nın önemini de vurgulamak gerekir. Şöyle ki, yeniliklerle ilgili bilginin sağlanması, uluslararası ticaret ve yatırım işlem maliyetlerinin düşürülmesi ve global pazarlara entegrasyon ancak bu yolla mümkün olacaktır.  Bunun yanında “taşınmaz-telif ve patent hakları”yla ilgili hukuki alt yapının ve “işgücü piyasası” ile ilgili düzenlemelerin güncellenip, uluslar arası standartlara getirilmesinin de önemli bir faktör olduğu ortaya çıkmaktadır. Özellikle “yenikler" konusundaki katkısı tartışılmaz olan “nitelikli insan kaynağı” gereksinimin karşılanması da, etkin bir merkezi planlama  ve “eğitim” sisteminin günün standartlarına yükseltilmesi ile doğrudan ilgili olduğu konusunda literatürde görüş birliği bulunmaktadır.[xxi]

OGT içinde olan bir ekonominin, ürünlerinde sürdürülebilir “karşılaştırmalı üstünlük” yaratmadan anılan “tuzak”tan çıkıp, “yüksek” gelir ekonomisine geçebilmesi çok zor görünmektedir. UNDP’den Kamal Malhotra, BRİCS ülkelerindan Çin, Hindistan ve Brezilya’nın ar-ge’ye önemli yatırımlar yaptıklarını (bu ülkeleri –öğrenen ekonomiler- olarak isimlendirmekte); G.Kore, Tayvan ve Singapur’un yenilik ve ar-ge’ye yatırım yaptıkları için OGT’dan çıktıklarını belirtmektedir.[xxii]

SONUÇ

Orta gelir seviyesine ulaşmış ekonomilerin uzun yıllar bu gelir seviyesinde kalıp, bir üst gelir grubuna sıçrayamamaları hali olan OGT, günümüz ekonomileri için önemli bir risk unsuru olarak durmaktadır. Başlangıç noktasına baktığımızda, yıllık büyüme hızının yeterli seviyede artmaması ve hatta gerilemesi ile başladığını ve bunun uzun yılları içeren bir zaman aralığında sürdüğünü görmekteyiz.

Ağırlıklı olarak işgücü ve hammadde maliyet avantajına dayalı, kolay büyüme-hacim yaratma  ile oluşan karlarla oluşturulmuş sermaye birikimi ile fonlanan,  giderek eskiyen teknolojiye dayalı ve  pazar koşulları gelişmemiş ürünlerin iç ve dış satımı ile tetiklenen “kolay büyüme kaynakları”, zamanla “karşılaştırmalı üstünlüğünü” yitirmekte ve önceki paragrafta belirttiğimiz olguya geçilmektedir.

Orta gelir grubunda olan 52 ekonomiden 35’inin içine düştüğü ve alt etmenin oldukça meşakkatli olduğu OGT’ndan kurtulmanın yolu, üretimde “verimlilik”, “farklı ve nitelikli” mal ve hizmet üretmekten; bunları uygun pazarlarda tam-zamanında-yeterli miktarda bulundurarak satmaktan ve bu ürünleri sürekli “güncellemekten” geçmektedir. Bunun da “ar-ge” çalışmaları, insan kaynağının eğitim ve beceri gücü, bilgi sermayesi, uygun ve güncel alt yapı yatırımlar ile, gerekli hukuki ve siyasi kurumların mevcudiyetinden geçtiği konusu çok açıktır. Bu hususlarda literatürde görüş birliği olduğu gibi, dünyada yaşanan örnekler de bu çıkarımı doğrulamaktadır.  

Son olarak, yüksek tutarda dış borç, üretimin büyük oranda ithalata bağlı olması ve “cari işlem açığı” baskısı altında, global ölçekte 17’nci en büyük GSYİH’ya sahip bir ekonomi olan Türkiye’nin OGT’dan kaçınma konusunu da özetlemek istiyoruz. Çalışmamızın dördüncü bölümündeki tablo ve orada belirttiğimiz yorumlar; eğitim ve  insan gücü kalitesindeki yetersizlikler[xxiii], kamu eliyle ve dış kaynaklarla finanse edilen yatırımlarda “verimlilik” ve “katma değer” konularının yeterince gözetilmemesi ve seçici olunmaması; yatırımlarda katma değer, yüksek teknoloji ve dış pazar avantajının ön planda olmaması; zaten yetersiz olan iç tasarrufların giderek düşmesi; ar-ge konusunun daha çok “yasak savma” şeklinde ele alınması ve yaklaşılması; hukuki ve siyasi kurumların bu konuda yeterli desteği sağlamaması ve öncelik vermemesi nedenleriyle, yazılı ve sözlü basında, merkezi yönetim nezdinde pek ele alınmayan ve hatta bizde “halının altına süpürüldüğü” izlenimi bırakan yaklaşımlara karşın/birlikte, ülkemizin, uzak olmayan bir zamanda OGT’na itilme tehlikesi ile  karşılaşabileceğini söyleyebiliriz. 


[i] IMF Ultilateral Policy Issues Report-2014 Spillover Report,29.07.2014,http://www.imf.org/external/np/pp/eng/2014/062514.pdf(8.08.2014)

[ii]Human Development Report 2013 The Rise of the South:Human Progress in a Diverse World, IMF,  http://hdr.undp.org/sites/default/files/reports/14/hdr2013_en_complete.pdf(14.08.2014)

[iii]Global Wealth Report 2013, Credit Suisse, http://resistir.info/varios/global_wealth_report_2013.pdf(30.08.2013)

[iv]Pierre-Richard Agénor, Otaviano Canuto, and Michael Jelenic, “Avoiding Middle-Income Growth Traps”, The World Bank, Kasım 2012, http://siteresources.worldbank.org/EXTPREMNET/Resources/EP98.pdf(28.08.2014); Erdinç Yeldan, “Türkiye Orta Gelir Tuzağına Yaklaşırken”, İktisat ve Toplum,Ağustos 2012,s.26-30, http://www.iktisatvetoplum.com/turkiye-orta-gelir-tuzagina-yaklasirken.html(1.09.2014)

[v]Metin Ercan, “İnsani gelişme ve orta gelir büyüme tuzağı”, Radikal Gazetesi, 6.09.2014, http://www.radikal.com.tr/yazarlar/metin_ercan/insani_gelisme_ve_orta_gelir_buyume_tuzagi-1211224(10.09.2014)

[vi]Mahfi Eğilmaz, “Orta Gelir Tuzağı ve Türkiye”, 16.12.2012, http://www.mahfiegilmez.com/2012/12/orta-gelir-tuzag-ve-turkiye.html(12.09.2014)

[vii] Bu tanım IMF çalışmalarında da geçmektedir: Shekhar Aiyar, Romain Duval, Damien Puy, Yiqun Wu, and Longmei Zhang,“Growth Slowdowns and the Middle-Income Trap“, IMF Working Paper, Mart 2013, http://www.imf.org/external/pubs/ft/wp/2013/wp1371.pdf(15.09.2014)

[viii]  Jesus Felipe, Arnelyn Abdon ve  Utsav Kumar, “Tracking the Middle-income Trap: What Is It, Who Is in It, and Why?”, Levy Economics Institute, Working Paper nr.715, Nisan 2012, s.1-8, http://www.levyinstitute.org/pubs/wp_715.pdf(8.09.2014);

[ix] Dani Rodrik, “The Future of Economic Convergence”, National Bureau of Economic Research, working Paper nr.17400, Eylul 2011, s.4 http://www.nber.org/papers/w17400.pdf(12.09.2014)

[x] Eğilmez, agm

[xi] Barry Eichengreen,Donghyun Park ve Kwanho Shin, “GROWTH SLOWDOWNS REDUX:NEW EVIDENCE ON THE MIDDLE-INCOME TRAP”, National Bureau of Economic Research, Ocak 2013, Working Paper nr.18673, s.3, http://www.nber.org/papers/w18673.pdf(10.09.2014)

[xii] Aiyar, Duval, Puy, Wu,Zhang, agr.s.8

[xiii] Felipe, Abdon ve Kumar, agr

[xiv] Agénor, Canuto ve Jelenic, agr

[xv] Felipe, Abdon ve Kumar, agr, s.44

[xvi] Felipe, Abdon ve Kumar, agr, Ek Tablo.1A

[xvii] Bu ülkeler, geçiş ve yükseliş yılları, “üst orta” gelirde kaldıkları süre ve bu dönemde sağladıkları ortalama büyüme oranları için: Felipe, Abdon ve Kumar, agr, s.24

[xviii] Yeldan, agy, s.26

[xix] Felipe, Abdon ve Kumar, agr, s.46

[xx] Eichengreen, Park ve Shin, agr. s.9-12

[xxi] Agénor, Canuto ve Jelenic, agr.s.4,5

[xxii] Gila Benmayor, “Türkiye’nin yumuşak karnı: OGT”, Hürriyet Gazetesi, 5 Eylul 2014

[xxiii] Yeldan, agr, s.29,30

Ersin Dedekoca

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Ekonomi Araştırmaları Uzmanı