Bu sayfayı yazdır

Kuzey Irak Enerji Anlaşmalarının Gerçekleri

Yazan  09 Aralık 2013

Türkiye-Kuzey Irak Enerji İlişkisi Yeni Değil

 

Türkiye ile Kürdistan Özerk Yönetimi (KÖY) arasındaki enerji ilişkisi yaklaşık iki yıl önce başlamıştır. Bu ilişkinin başlamasının en önemli nedeni ise henüz daha bölgeye ExxonMobil girmemişken, kamuoyunda da Türk enerji şirketi olarak anılan fakat aslında merkezi İngiltere’de bulunan Genel Enerji şirketidir. 2002 yılından itibaren KÖY sahalarında faaliyet göstermeye başlayan şirket, bölgenin en büyük şirketlerinden birisi haline gelmiş ve üretim miktarlarını da arttırmıştır. Genel Enerji şirketi ayrıca KÖY bölgesindeki Irak anayasasına aykırı faaliyetlerinden dolayı Bağdat tarafından kara listeye alınmış ve Irak’ın güneyindeki ihalelerden men edilmiştir. Irak anayasasına göre Erbil’in petrolü Bağdat’a göndermesi gerekmektedir, buna karşılık Bağdat’ın da Erbil hakkı olan %17 tutarındaki miktarı Erbil’e göndermesi gerekmektedir. Fakat bu durumda Bağdat’a göre Kuzey Irak’ta faaliyet yapan bir şirketin ödemesini yapmak Bağdat’ın inisiyatifindedir ve istediğinde ödeme yapmakta, istediğinde yapmamakta ve hatta istediğinde Erbil’den petrol akışını da durdurmaktadır. Bütün bunları aşabilmek için Genel Enerji şirketi, KÖY ve Ankara arasındaki enerji ilişkisinin planlayıcısı olması ve iki yıl önce Erbil’den, Türkiye sınırının altında Kerkük-Yumurtalık hattına bağlanacak bir boru hattı projesini geliştirmiştir. ExxonMobil’in bölgeye gelmesi ile birlikte boru hattının kapasitesi ve planları daha da genişletilmiş ve inşaatı başlamıştır. KÖY bölgesinde yaklaşık 400 milyon dolara mal olan bu boru hattının çok açıktır ki Ankara tarafından oluru alınmış ve ABD tarafından da desteklenmiştir. Şimdi yaşanan sıkıntılardan birincisi; 2 yıldır Bağdat merkezi yönetiminin tüm itirazlarına rağmen inşa edilen bu boru hattının çalıştırılma aşamasına gelmiş olmasından kaynaklanmaktadır, ikincisi ise; Ankara ve Erbil arasında geniş kapsamlı imzalanan enerji anlaşmaları ki birisi BM’de temsil edilen bağımsız bir devlet ikincisi ise başka bir ülke içerisinde özerk bir yönetimidir. Uluslararası hukuka göre kabaca belirtmek gerekirse bir devlet başka bir yapı ile resmi bir anlaşma imzalar ise o yapıyı kendi ile eşit tutmuş ve tanımış anlamına gelmektedir. Bu bağlamda sorun genişlemiş hem Türkiye’nin enerji güvenliğini hem de Irak’ın iç siyasetini tehdit eder hale gelmiştir.

KÖY Petrol Boru Hattı Nasıl Çalıştırılacak?

 

KÖY bölgesinin hemen hemen bütün petrol sahalarına uğradıktan sonra Kerkük-Yumurtalık boru hattının Fishabur pompalama istasyonuna ulaşan boru hattının mevcut kapasitesinin günde 1 milyon varil, iki yıl sonra tamamlanacak paralel bir hat ile birlikte 3 milyon varil olması planlandığı duyurulmuştur. Türkiye tarafından teklif ettiği fikre göre Türkiye petrol karşılığı ödemelerin %83’ünü Bağdat’a, %17’sini ise Erbil’e göndererek ve buna ilave olarak Fishabur pompalama istasyonunda da merkezi hükümetten bir yetkili bulundurulacak. Bu teklif son derece gayrı-ciddi bir tekliftir çünkü Türkiye’nin petrol karşılığı ödemesi gereken paranın tamamı esasen Bağdat’ındır. Parasını nasıl bölüştürüleceğine karar vermek de Bağdat’ın işidir. Bu teklif Irak’ın içişlerine direkt olarak karışmak anlamına gelmektedir ve adeta Bağdat’ı potansiyel hırsız olarak göstermektedir. Pompalama istasyonunun başında merkezi hükümetten bir yetkilinin bulundurulması ödeme teklifinden gayrı-ciddidir çünkü Irak topraklarındaki Kerkük-Yumurtalık hattı zaten Bağdat yönetimine aittir. Bu durumda birincisi kimin malı kime kontrol ettiriliyor, ikincisi Erbil ise potansiyel hırsız mıdır ki pompanın başında bir yetkilinin olması gerekmektedir. Buna ilave olarak bu boru hattın gelecek olan petrolü Türkiye’nin kabul etmesi aynı zamanda Türkiye’nin Erbil’in Kerkük üzerindeki iddiasını da kabul etmesi anlamına gelmektedir. Irak’ta tartışmalı alanlar içinde olan Kerkük bölgesinin petrol sahasının KÖY’ne taşan kısmında Erbil sahaları çalıştırtmaya başlamış ve böylece illegal olarak Kerkük petrolünü de üretmeye başlamıştır. Unutulmamalıdır ki Barzani liderliğindeki KÖY idaresinin Kerkük üzerindeki iddiası devam etmekte KÖY haritalarında sıklıkla kullanılmaktadır. Dolayısıyla Türkiye, Erbil ile imzaladığı anlaşma ile KÖY iddialarını da kabul ettiği anlamına gelmektedir.

 

Türkiye’ye Yarı Fiyatına Doğal Gaz Gelecek Veya Türkiye’de Kuzey Irak Ve Azeri Gazlarından Sonra Doğalgaz Fiyatları Düşecek Yalanlarına Cevap

 

Kuzey Irak’tan hiçbir şekilde dünya doğalgaz ortalama fiyatlarının (400 dolar) yarı fiyatına gaz gelmesi mümkün değildir. Bu rakam aşağı yukarı 200 dolara tekabül eder ve bu rakamda dünya da Rusya’dan başka hiç bir ülke bulunmamaktadır. Rusya’da zaten ucuz doğal gaz kendi eski SSCB ülkelerini kendisine bağlı tutabilmek için kullanmaktadır. KÖY içerisinde doğalgazı büyük çoğunlukta özel şirketler çıkartacaktır. Üstelik Kuzey ırak bölgesinden henüz ne kadar doğalgaz gelebileceği de belli çelişkilidir. Ankara-Erbil arasındaki anlaşmada Radikal gazetesinden Deniz Zeyrek’in aktarmasına göre 4 milyar metre küp (bcm) kapasiteli bir doğalgaz boru hattı planı bulunmaktadır. İkinci çelişkili durum ise Kuzey Irak’tan gaz getirecek olan Siyah Kalem şirketine 750 milyon metre küp (0.75 bcm) gaz ithal etme lisansının verilmiş olmasıdır. Üçüncü çelişki ise Kuzey Iraklı yetkililerin defalarca Türkiye’ye en fazla 1 bcm gaz verebileceklerini, gazlarını Avrupa’ya göndermek istediklerini belirtmeleridir. Zaman zaman basında yer alan Kuzey Irak’tan 30 bcm gaz gelebilir açıklamalarının kısa ve orta vadede en iyi senaryo ile gerçekle hiçbir bağlantısı yoktur. 4 bcm gazın tamamı Türkiye’ye gelse bile bu gaz Türkiye’nin ihtiyacının en fazla %10’u olabilir. Ayrıca Türkiye, Kuzey Irak’tan alacağı doğalgazı büyük ihtimalle Türkiye’nin Güney Doğu Anadolu bölgesindeki şehirlere pompalayacaktır. Eğer bu bölgede faturaların ödenmesi başarılabilirse, alınan gazın parası ödenebilir, yok ödenemezse, hep beraber faturalarda ek bir ödeme kalemi görebiliriz. Bu bağlamda yurt dışından ithal ettiği doğalgazı iç piyasaya zaten %20 daha ucuz veren Ankara’nın bundan daha fazla doğalgaz fiyatı indirmesi beklenemez.

 

Jeopolitik Gerçekler

 

Ankara, Erbil ile kurduğu enerji ilişkisi karşısında Bağdat ile ilişkilerini devam ettirmeye çalışmaktadır ama KÖY bölgesinde çalışan şirketlerin nihai hedefi, Ankara-Bağdat diplomatik ilişkilerinin kesilmesi halinde, Bağdat petrolünün yerini Erbil petrolü ile doldurmaktır. Şu anda Türkiye’nin bir numaralı tedarikçisi Irak hükümetidir. Bu petrol kesildiği taktirde, Türkiye’nin ortaya çıkan açığı Erbil petrolü ile doldurmaya kalkması ise Erbil’in Ankara’ya değil, Ankara’nın Erbil’e bağlanması anlamına gelmektedir. Kuzey Irak hem petrolünü hem doğalgazını taşıyacak olan Türkiye bu hatların güvenliğinden ayrıca sorumlu olacak ve hattı kesintiye uğratması halinde muhtemelen milyarlarca dolar tazminat ödemek zorunda kalacaktır. Kısaca Barzani petrolünün ve gazının bekçili Türkiye talip olmuştur. Bağdat petrolünün kesilip yerinin Erbil petrolü ile doldurması halinde de Türkiye’nin Erbil’e olan bağımlığı mühürlenecek ve bu ilişki sayesinde Kuzey Irak’ta faaliyet gösteren enerji şirketleri de müthiş rakamlar kazanacaktır. Bu senaryo maalesef kötünün iyisi olan senaryodur. Kötü senaryo ise Bağdat ile Erbil arasında silahlı çatışma çıkması ihtimalidir. Daha önce defalarca çatışma aşamasına gelmiş olan ikim yapının şu anda da adeta ortamında olduğu varsayılabilir. Taraflar arasında bir çatışma çıkarsa, Erbil’in ilk hedefi Kerkük-Yumurtalık hattının tamamını ele geçirmek olacaktır. Bunun karşılığında Bağdat’ta ilk olarak KÖY’nin enerji üretim ve iletim sahalarını hedef alacaktır. Bu durumda bölgeyi ilk terk eden uluslararası enerji şirketleri olacak ama Türkiye’nin kaçacak yeri almayacaktır. Bu bağlamda Türkiye açısından hem Erbil hem Bağdat kaynaklarının kesilme ihtimalide olabilir. Şunu da bir not olarak ifade etmek isterim ki İran meselesinin çözülme sürecine girmesi ile birlikte petrol fiyatları bir miktar düşüş göstermiştir. Bağdat-Erbil çatışması petrol fiyatlarının yükseltmesi pek çok petrol aktörünü de mutlu edecektir.

 

Sonuç

 

KÖY’den Fihabur’a gelen petrol boru hattı Suriye sınırının tam karşısında bulunmaktadır. KÖY lideri Barzani’nin defalarca belirttiği gibi Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt bölgesi Erbil’in artık Akdeniz’e çıkmak için yeni hedefidir. Bu fikri Barzani ilk kez belirttiğinde Türkiye Cumhuriyeti Enerji Bakanı Taner Yılmaz, Bağdat’ın buna izin vermeyeceğini söylemiştir. Kanaatimce bundan böyle ne Kerkük konusunda ne de Suriye’nin kuzeyi konusunda sığınılacak son yer Bağdat merkezi yönetimi olacaktır. Türkiye, Erbil’i tercih ederek Irak’ın bütününde çalışma fırsatını kaçırarak  hem enerji güvenliğine hem de siyasi geleceğine yönelik çalışmaları riske atmaktadır. Bağdat yönetimi yapısalcı bir politika izleyerek Türkiye’ye yeni ve yüksek kapasiteli bir petrol boru hattı teklifinde bulunmuştur. Türkiye’de bu hattı olumlu karşılamıştır. Fakat Kuzey Irak’tan gelecek boru hattı nedeniyle Bağdat ile yaşanacak sıkıntılar nedeniyle artık Bağdat’ın teklif ettiği hattın akıbeti belli değildir. Türk devlet şirketlerinin Kuzey Irak’ta Irak anayasasına bağlı olarak çalışması ve Erbil’i Bağdat’a bağlı tutmak için hareket etmesi ve Kerkük’ün geleceğini garanti altına alması beklenirken, Türkiye adeta Bağdat’ı köşeye sıkıştıran ve “ister kabul et ister etme, sen bilirsin” mantığında bir politikaya odaklanmıştır.         

Dr. Tuğçe Varol

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Amerika Araştırmaları Merkezi Başkanı