Bu sayfayı yazdır

Türkiye Doğu Akdeniz’de Yalnızlaşıyor

Yazan  12 Şubat 2013

Geçtiğimiz haftalarda İtalya'nın en büyük enerji şirketi olan Türkiye ile de stratejik projeler yürüten ENI, Türkiye'nin "kara liste" tehditlerine aldırmayarak, Güney Kore'nin Kogas şirketi ile birlikte Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin (GKRK) ihalelere açtığı üç blok için doğal gaz arama anlaşması imzalanmıştır. Türkiye için son derece önemli olan Mavi Akım doğal gaz boru hattı inşasında yer alan ve Rus ve Kazak petrollerinin Türkiye üzerinden Akdeniz'e ulaştırma projesi olan Samsun-Ceyhan petrol boru hattı projesinde de Çalık Grubunun ortağı olan ENI, Türkiye içerisinde aktif olarak çalışmaktadır. Kendisine Türkiye'de ki çalışmalarını etkileyeceğini belirtmiştir. Enerji Bakan'ın aktardığına göre kendisi daha önce ENI'nin başkanını uyarmıştır ama görünen o ki ENI ya GKRK ile çalışmayı tercih etmiş ve Türkiye'nin kara listesine girmeyi göze almıştır ya da Türkiye ile her şeye rağmen çalışabileceğini düşünmüştür.

 

Diğer yandan yakın zamanda GKRK ile anlaşma imzalayan Fransız TOTAL şirketi ile Rus Novatek şirketi de Doğu Akdeniz gaz pazarına girmek için sırada beklemektedir. Bunun yanı sıra GKRK İsrail ile "Doğu Akdeniz" enerji oyununda büyük bir ittifak içerisinde hareket ederken Lübnan ve hatta Suriyeli şirketlerle de olası işbirliği için görüşmeler yapmaktadır. Yapılan yeni çalışmalara göre "Doğu Akdeniz" ve Lübnan'ın Kıbrıs adasında daha fazla gazı olabileceği ve Suriye'nin de hatırı sayılır bir gazın olabileceği ileri sürülmektedir. Larnaka ve Telaviv tek başına "Doğu Akdeniz"de enerji konusunda güvenli bir ortaklık kuramayacaklarını bildiklerinden yanlarında başka ortakları da görmek istemektedirler. Bu nedenle Larnaka, Lübnan'a yaklaşmış ve 10 Ocak tarihinde de GKRK Başkanı Christofias ve Lübnan Başkanı Micheal Sleiman arasında işbirliği anlaşmasına varılmıştır. Dolayısıyla 30 Ocak tarihinde Lübnan Başbakanını ağırlayan Ankara için mutlaka öncelikli konu GKRK ve Lübnan arasındaki yakınlaşma olmuştur.

 

"Doğu Akdeniz" gaz koridoru özellikle AB tarafından açıklıkla desteklenmektedir. Euro krizi içerisindeki Avrupa kıtasının sorunlu ekonomilerinden birisi olan GKRK, AB ve IMF'den acil mali yardım talebinde bulunmuştur. Eurozone görevlilerinde göre GKRK'nin şu anda tahmini 28 milyar Euro değerinde rezervi bulunurken, Royal Bank of Scotland'ın yaptığı tahmine göre ise ada tahmini 600 milyar Euro değerinde bir servete sahip durumdadır. Bu nedenle bu miktarda bir rezerv sadece Avrupa kıtasına gaz sağlamakla kalmayacak, İsrail, GKRK ve Yunanistan ekonomilerine katkı sağlayacağı düşünülmektedir. AB'nin GKRK ve Yunanistan'ın doğal gaz potansiyeli ile ne kadar ilgili olduğunu görmek açısından 8-10 Nisan tarihinde Larnaka'da düzenlenecek olan "Doğu Akdeniz Gaz Konferansına" bakmak yeterli olacaktır. Konferansın katılımcıları arasında önemli şirket temsilcileri, GKRK ve İsrail'den resmi katılımcılar olmakla birlikte AB Enerji Komiseri Günther Oettinger'in de katılacağı bildirilmektedir. Konferansta konuşulacak meselelerin ana başlıkları ise kısaca "Kıbrıs rezervleri ve tahmini üretim tahmini, İsrail'in rezervleri ve üretim tahminleri, Kıbrıs lisans düzenlemeleri ve gereklilikler, Offshore düzenlemeleri, Alt Yapı meseleleri ve Doğu Akdeniz'in geleceğidir. 8 Şubat tarihinde GKRK'li yetkililer tarafından yapılan açıklamaya göre Güney Kıbrıs'ın Vasilikos bölgesinde 2019 yılına kadar bir LNG terminali inşa edilecektir. Sonuç olarak gelişmeler gösteriyor ki Türkiye her ne kadar "kara listeler" tehdidinde bulunursa bulunsun, ENI'nin de dâhil olduğu pek çok büyük enerji şirketi, Adanın güneyinden çıkacak kaynaklara yatırım yapmak için sıraya girmiş durumdadır. Türkiye'nin tüm itirazlarına ve resmi açıklamalarına rağmen "Doğu Akdeniz" doğal gaz üretim projeleri, konjenktürel bir zamanlama ile de hızla ilerlemektedir. GKRK, yeni sahaları için ihaleler açtıkça daha pek çok uluslar arası büyük enerji şirketi bu ihalelere görmek isteyecektir. Türkiye'nin "Doğu Akdeniz" politikasını sadece "kara liste" ve cezalandırma açıklamaları ile devam ettirme şansı bulunmamaktadır. Bu politika anlayışı ile eğer bir gün Suriye'de rejim yıkılırsa ya da mevcut rejim korunursa, Suriye'nin de kendi geleceği için "Doğu Akdeniz" oyununa dâhil olamayacağını kimse söyleyemez. Bu durumda Türkiye, Doğu Akdeniz'de yalnız ve sıkışmış bir devlet olma riskiyle karşı karşıyadır.

 

 

 

 

Dr. Tuğçe Varol

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Amerika Araştırmaları Merkezi Başkanı