Bu sayfayı yazdır

Türkiye Türkmen Gazını Ancak Uzaydan Alabilir

Yazan  24 Eylül 2012
Azerbaycan ve Türkmenistan, Hazar Denizi’nin iki komşu ve dost ülkesi olmakla birlikte aslında bağımsızlıklarını kazandıkları ilk günden itibaren de tarihsel şartlar nedeniyle birbirlerine rakip hale gelmişlerdir.

Henüz bağımsızlıklarının ilk günlerinde Hazar Denizi'nin statüsünün belirsizliği nedeniyle iki ülke arasında üç petrol sahası nedeniyle anlaşmazlık çıkmıştır. Hem Azerbaycan hem de Türkmenistan ekonomisinin enerji kaynakları ihracatına bağımlı olması nedeniyle, en ufak bir petrol veya doğal gaz sahası önem taşımaktadır. İki ülke arasında anlaşmazlıklar ve rekabet olsa da zaman zaman mecburi işbirlikleri de ortaya çıkmıştır. Örneğin; BP'nin başında olduğu uluslararası bir konsorsiyumla yönetilen Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattından istenilen miktarda Azeri petrolünün ihraç edilememesi nedeniyle, birazda BP'nin baskısıyla hattan Türkmenistan'ın da yararlanması sağlanmıştır. Türkmen petrolü Hazar Denizi'ni tankerle geçtikten sonra Azerbaycan'ın Sangaçal limanına ulaşmakta ve buradan da BTC boru hattı vasıtasıyla Türkiye'nin Ceyhan limanına pompalanmaktadır. Bu yıl Ocak-Ağustos ayı arasında ise Azerbaycan geçtiğimiz yıla göre %6 oranında daha az petrol sevkiyatı gerçekleştirmekle birlikte, Türkmenistan ise BTC'den geçen petrolünü %50 oranında arttırmıştır.

Sovyetler Birliği'nin dağıldığı tarihten itibaren Batının ve özellikle ABD'nin en önemli Kafkasya projesi aslında Türkmenistan ve Azerbaycan arasında Hazar'ın altından geçirilerek petrol ve doğal gaz boru hattı olmuştur. Bu projenin ilk aşaması olan BTC petrol boru hattı ve Bakü-Tiflis-Erzurum doğal gaz hatları tamamlanmış ve Azerbaycan, Rus olmayan enerji çıkış hatlarına kavuşmuştur. Bu boru hatlarının Hazar'ın Rus tekeli altında kalmış olan Kazakistan ve Türkmenistan'ı teşvik edeceğini düşünen ABD ve Batı bugüne kadar böyle bir projeyi gerçekleştirmeye bile yaklaşamamıştır. Özellikle geçtiğimiz yirmi yıl içerisinde Azerbaycan ekonomisinin çektiği yabancı yatırım ve gerçekleştirdiği enerji kaynakları üretim ve ihracatı, ülkeyi hem güçlü bir konuma getirmiş hem de ekonomisini petrol ve doğal gaz ihracatına bağımlı hale getirmiştir. Türkiye ile Azerbaycan arasında gerçekleştirilecek olan doğal gaz boru hattı ise Azerbaycan ekonomisi için son derece önemlidir. Böylelikle ürettiği gazı en iyi fiyatlardan Avrupa'ya satabilecek ve bir kez boru hattı tamamlandıktan sonra ise çok daha iyi şartlarda yabancı yatırımlarını da arttırabileceklerdir. İşte tam böyle bir zamanda Türkiye, "Türkmenistan'ın gazını da TANAP" vasıtasıyla taşımak istediğini beyan etmiştir. Enerji Bakanı tarafından verilen beyanatın ardından ise Azerbaycan tarafı durumu en kibar dille "imkânsız" olarak nitelendirmiştir.

Birincisi Türkiye'nin Türkmenistan doğal gazını taşımaya talip olabilmesi için önce Hazar Denizi sorununun çözümüne talip olması gerekmektedir. Çünkü Hazar Denizi'ne kıyıdaş olan ülkeler arasında halen bir uluslararası nihai çözüm antlaşması sağlanamamışken böyle bir açıklamanın geçerliliği yoktur. Unutulmamalıdır ki, Hazar Denizi'nde ki yer altı kaynaklarına sahip olma rekabeti nedeniyle Azerbaycan, Türkmenistan'a karşı sadece iki ay kadar önce "Hazar Denizi'nde ki egemenliğini savunmak için gereken her şeyi yapacaklarına" dair bir açıklama da bulunmuştur. Bununla birlikte Rusya ve İran'ın da Hazar'a kıyısı olması nedeniyle Türkiye; Rusya, İran ve Kazakistan'ın hak sahibi olduklarını göz ardı etmiştir. İkinci olarak ise Azerbaycan çok iyi bilmektedir ki, Azerbaycan ve Türkmenistan arasında bir boru hattı inşa edildiği taktir de yabancı şirketlerin yatırımları açısından Bakü bütün "cazibesini" kaybetmekle karşı karşıya kalacaktır. Çünkü Türkmenistan, dünyanın en büyük doğal gaz rezervlerine sahip ülkelerden birisi olarak, yabancı yatırımları öncelikli olarak çekebilecek, Azerbaycan ise ancak geçiş ülkesi konumuna gelecektir. Son olarak ise Rusya açısından Türkmenistan kaynaklarının kontrolü hayati derece de önemlidir. Dolayısıyla bu konudaki gelişmeler veya beyanatlar Rusya ve Azerbaycan'ı birbirine yakınlaştırmaktadır. Böylelikle en azından TANAP gerçekleşse dahi Rusya açısından çok daha büyük bir rakip olması engellenmiş olacaktır.

Sonuç olarak ne siyasi olarak ne de teknik olarak Türkiye'nin yakın ve orta vade de Türkmen gazını taşıma olanağı olmadığı gibi, bu beyanlar Türkiye'nin TANAP'ta ki partneri Azerbaycan'ı da kaygılandırmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Siyasi tarihte girişkenlik kadar zamanlama da son derece önemlidir. Bu bağlamda şu anda Türkiye, Atlantik ötesinin planladığı projeleri seslendirerek Türkmen gazını ancak "uzay"dan getirebilecek kadar bir proje üretebilir.

Dr. Tuğçe Varol

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Amerika Araştırmaları Merkezi Başkanı