< < 75. Sayı: Ortadoğu'dan Türkistan'a IŞİD


75. Sayı: Ortadoğu'dan Türkistan'a IŞİD

Yazan  06 Mart 2015

21. Yüzyıl dergimizin yeni sayısı, Ortadoğu'dan Türkistan'a IŞİD kapak konusuyla hazırlanmıştır. Dergimize abone olarak ulaşabilirsiniz.

Dergi bülteni için: /assets/uploads/files/21.%20Y%C3%9CZYIL%20B%C3%BClteni-R%C3%B6p.%2810%29.pdf

Dergi içinde yer alan yazılarımızın özetleri:

Suudi Arabistan’da Yeni Kral Eski Sorunlar

Özdemir AKBAL

Suudi Arabistan, eski Kral Abudullah bin Abdülaziz’in ölümünün ardından yeni Kral Salman bin Abdülaziz’in karşılaşacağı sorunlar hem ülkesini hem de küresel ölçekte büyük etkiler doğurması nedeniyle dünyayı ilgilendirmektedir. Suudi Arabistan’ın yüzleşmek zorunda kaldığı ekonomik sorunlar ve bölgesel istikrar sorunları mevcuttur. Suudi Arabistan’ın ekonomisi büyük oranda petrole bağlıdır ve Riyad dünyanın en önemli petrol üretici ülkesi konumundadır. Suudi Arabistan’ın bu yapısı ülkeyi çok müreffeh bir hale getirirken beraberinde üretime dayalı bir ekonominin olmayışı ve petrol fiyatlarında dalgalanma gibi sorunlar dolayısıyla açmazları da getirmektedir.

 

“Ağır Çekim Evlilik?”: ABD-İran Anlaşması ve Düğüne Davet Edilmeyenler

Şanlı Bahadır KOÇ

Amerikan asıllı İngiliz şair T.S. Eliot “Nisan en zalimidir ayların” diye yazmıştı. Ama bu sene İran-ABD-İsrail üçgeninde Mart ayı da oldukça hareketli geçecek. Aybaşında Netanyahu İran nükleer anlaşması aleyhine Kongre’de konuşma yapmak için tartışmalı bir şekilde ABD’ye gidecek. Bundan 2 hafta sonra İsrail’de Netanyahu’yu başbakanlıktan düşürme ihtimali olan genel seçimler var. Bu yazıda bir “umut” ve ihtimal olmaktan çıkarak –hala kesin değilse bile- giderek “muhtemel” olmaya başlayan nükleer anlaşmanın şekil, neden ve olası sonuçlarını, tarafların önündeki seçenekleri ve olayların nasıl ilerleyebileceğine dair bazı senaryoları özetlemeye ve tartışmaya çalışacağız.

 

Japon Asıllı Amerikalı Korematsu’ya Karşı Amerika Davası

Prof. Dr. Hasan KÖNİ

Avrupa’nın ikiyüzlü politikalarına karşı Avrupalı sömürge devletlerinin işlerine karışmak istemeyen ve oylarını bu yönde kullanan Amerikan halkını savaşa sokmak veya başka topraklara müdahale etmek için ve Amerika yalnızcı politikasından kurtulmak için uluslararası bahaneler yaratma kapasitesine sahip olduğunu göstermiştir. Pasifikte üstünlüğünü korumak için Japonya’nın gıda üretiminde kendisine fosfat sağladığı yakın adaları Pasifikte çember içine alan Amerikan yönetimi, Japon donanmasının Hawaii’deki üslerine saldıracağını tahmin ettiği gibi bu yol üzerindeki adalardan Japon donanmasını gelişini yakından takip etmiştir.

 

Türkistan'da Selefilik

Mehmet Çağatay ABUŞOĞLU

Türkistan'ı ilgilendiren cihatçı Selefilik tehlikesi iki boyutlu gerçekleşmektedir: Suriye-Irak topraklarındaki IŞİD ve Afganistan'da bulunan doğrudan saldırı düzenleyebilecek örgütler. Bölge devletleri uyguladıkları güvenlik politikalarıyla an itibariyle terör eylemlerini engellemektedir. Fakat pek çok uzman cihatçı Selefi terörün Türkistan'a yöneleceği fikrini paylaşmaktadır. Nitekim IŞİD'e katılanlar bölgeye dönmekte ve Taliban ve Özbekistan İslam Hareketi kuzeye doğru hareket etmektedir. Türkistan'da İslam felsefesi de tehlike altındadır. Selefilik sadece cihat argümanına dayanan terör örgütlerinin düşünsel temelini oluşturmamakta; İslam'ı yorumlama ve anlama biçimi de sunmaktadır. Bu sebeple Türkistan'da Selefiliğin ilerleyişi ölüm ve yıkımın ötesinde manevi zarara yol açacaktır.

 

Terörizmin Türkistan’daki Uzak Hedefi: Kazakistan

Turgay DÜĞEN

Sovyetler Birliği’nin 1979 yılında Afganistan’ı işgaliyle birlikte başlayan süreçte, Sovyet ordusuna karşı “cihat” motivasyonu ile savaşanlar, savaşın sonunda dönemin süper güçlerinden birini yenmiş ve ancak bu zaferin üstüne istikrarı inşa edememişlerdir. Aksine bu zafer sonrasında Afganistan’da başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan küresel terörizm ve terörizmle mücadele dönemi başlamıştır. Kazakistan terörün hedeflerinden midir? Kazakistan’ın jeopolitik konumu, demografik ve sosyo-kültürel yapısı, ekonomik ve siyasi durumu, terör örgütlerinin ve aşırıcı grupların Kazakistan’da etkili olabilmesine imkân tanımakta mıdır?

IŞİD’ın Lübnan ve Ürdün’de Yayılması

İlhan Yılmaz CÖMERT

 

IŞİD’ın hedefi,  Irak, Suriye, Filistin ve Ürdün topraklarını içine alan bölgede Şeriata dayalı bir İslam Devleti kurmaktır. Ürdün, çoğunluğu Sünni Müslüman olan yapısıyla, IŞİD’ın hedef toprakları içine girmektedir. “Küçük Ortadoğu” olarak tanımlanan Lübnan, farklı din, mezhep gruplarını barındırması, Şii unsuru ve kırılgan yapısı ile patlamaya hazır bir bomba gibidir. Lübnan’ın Irak, Suriye ve Akdeniz ile Ürdün’ün Suriye ile sınırı bulunmaktadır. Söz konusu ülkeler, büyük miktarda mülteci barındırmaktadır. Her iki ülke de nüfusları oranında IŞİD’e en çok militan veren ülkeler arasındadır. Dolayısıyla her iki ülke de IŞİD için hedeftir.

 

Yükselen Milliyetçilik Alçalan Saplantılar

İskender ÖKSÜZ

Dünya globalleşmeye; milletötesi ve çok kültürlü yapıya gidiyor, bu çağda milliyetçiliğe hayat yok dediler.  Zaten AB buydu, AB oraya biz de AB’ye gidiyorduk. Derken 2010 sonunda AB’nin merkezindeki Almanya’nın Şansölyesi Angela Merkel ilan etti: “Çok kültürlülük tamamen başarısız olmuştur”. Sonra bu ifadelerin altı dolduruldu: “... göçmenler Almanca konuşmaya mecbur edilmelidir. Yalnız öğrenmeli değil, konuşmalıdırlar da. Yalnız sokakta değil, evlerinde de Almanca konuşmalıdırlar.” Bizim “vatandaş Türkçe konuş” kampanyaları bunların yanında ikinci kümeye düştü.

 

Ukrayna Krizi’nde NATO Faktörü

Erhan CANİKOĞLU

Soğuk Savaş dönemiyle özdeşleşen NATO, bir kez daha Rusya ve Batı arasında ihtilafın merkezine oturdu. İttifak, 1990’larda görev alanını ve faaliyetlerini çeşitlendirmesinin yanında genişlemesiyle Rus karar alıcıları kuşku içinde bırakmıştı. NATO’nun, 2004’den itibaren iki kez renkli devrim yaşayan ve yaklaşık bir yıldır iç savaşın sürdüğü Ukrayna konusundaki tutumu, ittifakı yine uluslararası gündemin üst sıralarına taşıdı. NATO, 2008’de Ukrayna’ya üyelik perspektifi sundu. Ukrayna krizinden sorumlu tuttuğu Rusya ile ortaklık konseyini dondurdu. Daha da önemlisi Rusya sınırındaki müttefik ülkelerde askeri mevcudiyetini arttırarak, Soğuk Savaş dönemindeki rolüne dönüş yaptı.

 

 

PKK Terör Örgütü ve Varsayımlara Dayalı Strateji

Ergüder TOPTAŞ

Çözüm süreci ile birlikte, Türkiye Cumhuriyeti’nin mücadeleyi kaybetme ihtimalinin her zaman var olduğunu düşünülerek, karşı/dönüşüm stratejilerin gerçekçi varsayımlara dayanılarak hazırlanması yaşamsal değerdedir. Askerî alanda ezilmiş ve her zaman da yenilme potansiyeli taşıyan, ancak siyasi yönden şımartılmış, arsızlaşmış, çok başlı ve önemli istihbarat örgütlerinin ipini tuttuğu kukla terör şebekesi ile gelecek aramanın maliyeti çok yüksek olacaktır. Bu konuda Türkiye’nin seçeneklerinin sınırlı olmadığını, sonsuz ve güçlü stratejilerle her zorluğun aşılmasının kuvvetle muhtemel olduğunu da unutmamak gerekir.

 

Chavez’in Ülkesi Zor Günler Geçiriyor

Kubilayhan ERMAN

Venezuela, Chavez’in 1998’de iktidara gelmesinin ardından kısa sürede Latin Amerika’da ve dünyada yıldızı parlayan bir ülke görünümü sergilemeye başlamıştı. Amerika karşıtı tutumu, Latin Amerika’da entegrasyon projelerindeki liderlik rolü ve çok kutuplu uluslararası sisteme dair söylemleriyle Caracas yönetimi yeni dönemde öne çıkıyor ve kıtaya yeni bir soluk getiriyordu. Bu durum Latin Amerika’daki Bolivya ve Ekvador gibi ülkeleri de benzer politikalar doğrultusunda cesaretlendiriyordu. Ancak Chavez’in kanser nedeniyle Mart 2013’te hayatını kaybetmesiyle Venezuela’da rüzgârların yönü değişiyordu.

 

Süleyman Şah Türbesi’nden Geri Çekiliş:

Orta Doğu’da Bir Rüyanın Sonu

 

Dr. Bülent ŞENER

 

AKP iktidarının Orta Doğu özelinde sadece yumuşak güce, ahlaki yönü ağır basan bir misyona ve abartılı hedeflere dayanarak izlediği politikalarla dış politikada yakaladığı aldatıcı yükseliş trendinin “Arap Baharı”yla birlikte çöküşe geçmesinin Türk dış politikasında yarattığı derin sarsıntılar artık her gün daha fazla kendisini hissettirmektedir. “Süleyman Şah Türbesi’nden Geri Çekiliş” ile birlikte AKP iktidarının ve Davutoğlu’nun dış politikadaki affedilemez basiretsizliklerinin ağır sonuçlarından birisi daha gerçekleşerek, Türk dış politikası gerek güvenlik açığı gerek prestij kaybı gerekse caydırıcılık yitimi açısından yeni bir dip noktasıyla daha yüzleşmek zorunda kaldı.

 

İstihbaratta Kim Güçlü: Devlet mi PKK mı?

Mustafa GÜLER

 

            Bir bölümü sözde ateşkes dönemi olarak geçse de Türkiye 30 yılı aşkın bir süredir PKK ile mücadele ediyor. Bilindiği gibi PKK, terörist yöntemler kullanan etnik bölücü bir isyan hareketinin öncüsü durumunda olan silahlı bir örgüttür. PKK'nın amaçlarına ulaşmak için kullandığı silahlı veya silahsız yöntemlerin tamamına yakını asimetrik yöntemlerdir. Bilinen klasik yöntemlerden farklı olarak, asimetrik yöntemler boyutunun çok üzerinde sonuçlar doğurur. Terör başlı başına asimetrik bir yöntemdir. Bu nedenle de özellikle PKK ve benzeri örgütler tarafından tercih edilmektedir.

 

 

Hokand Hanlığı’nın Ruslar Tarafından İlhakı

2 Mart 1876

Fergana Vadisi, tarihi İpekyolu’nun vazgeçilmez durağı, Türkistan’ı sulayan nehirlerin kaynağı, siyasi ve sosyal hareketliliğin merkezi ve tüm bu özellikleriyle Türkistan’ın kalbidir. Bugün Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın siyasi sınırlarıyla üçe ayrılmış olan bölgedeki insanlar, tarih boyunca aynı siyasi çatı altında yaşamışlardır. Ancak bu dönem, Fergana Vadisi merkezli Hokand (Fergana) Hanlığı’nın 2 Mart 1876’da Rusların işgaliyle son bulmuştur.

 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display