Irak'ı bölecek son hamle; Barzani bölgesinde ve Kerkük'te bağımsızlık referandumu

Yazan  10 Haziran 2017
 
Irak'ın kuzeyindeki Barzani yönetimi 25 Eylül 2017 tarihinde bağımsızlık referandumu yapılmasının kararlaştırıldığını açıkladı. Barzani'nin ofisinden yapılan açıklamada referandumun bölgesel yönetimin mevcut sınırları (Duhok, Erbil, Süleymaniye vilayetleri) içinde ve halihazırda anayasal olarak Bağdat yönetimine bağlı olan Kerkük dahil tartışmalı bölgeler olarak bilinen bölgelerde yapılacağı ifade edildi. 
 
Kerkük dahil işgal bölgelerinde de referandum
 
Diğer bir ifadeyle 25 Eylül'de yapılacağı açıklanan bağımsızlık referandumu sadece Barzani bölgeinini Irak anayasasında kabul edilen sınırları içinde değil, Barzani Peşmergelerinin işgal ettiği yerlerde de yapılacak. Kerkük dahil tartışmalı bölgeler olarak bilinen yerler IŞİD'le mücadele kapsamında IŞİD'in püskürtülmesi sonrasında Peşmerge tarafından işgal edilmiştir. Barzani ve adamları işgal ettikleri bu topraklardan çıkmayacaklarını ve kendi yönetimleri altında kalacağını defalarca açıkladılar. Bu yerler arasında kuşkusuz en dikkat çekici yer Kerkük ve Sincar bölgeleri. Halen IŞİD kontrolünde olan Telafer'in referandum tarihine kadar kimin kontrolüne geçeceğine göre orada da referandum yapılıp yapılmayacağı ortaya çıkacaktır. 
 
Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimi içinde KDP-KYB-Goran arasında derin görüş ayrılıkları olmasına, Barzani'nin başkanlığının gayri kanuni bir statüye gelmesine ve kendi sınırları içinde fiili bir bölünme yaşanıyor olsa da bu partiler bağımsızlık referandumu için biraraya gelebildiler. Barzani uzun süredir iç politikada ne zaman sıkışsa bağımsızlık konusunu öne çıkartıyordu ancak IŞİD'ten boşalan yerleri işgal ederek topraklarını yüzde altmış oranında genişletmesi, Kerkük'ü kontrol etmesiyle bağımsız bir devlet için gerekebilecek ekonomik kaynağa sahip olacağını büyük oranda garantiye alması üzerine bağımsızlık referandumu iyice gündeme girdi. Şubat-Mart-Nisan 2017 aylarında Kerkük'te IKBY (Irak Kürt Bölgesel yönetimi) bağrağının resmi dairelerde göndere çekilme kararıyla birlikte Kerkük'ün IKBY'ye bağlanması yolunda fiili bir hamle yapılmış, önü açılmış oldu. 
 
Referandum kararına tepkiler
 
IKBY yetkilileri yapılacak referandumda en az yüzde seksen kabul oyu çıkacağını iddia ediyor. IKBY'nin bu kararına tepkiler de gelmeye başladı. İlk tepki ABD'den geldi. ABD Dışişleri sözcüsü mevcut Irak anayasasından yana olduklarını belirtip IŞİD'le mücadeleyi de hatırlatarak Irak'ın ve Kürt bölgesinin şimdi içinde bulunduğu siyasi, ekonomik, toplumsal ve güvenlik sorunları nedeniyle zamanlamasının iyi olmadığını ifade etti. Bu açıklamadan çıkan sonuç "ABD karşı değil ama referandumun şimdi yapılması uygun görmüyor".
 
Rusya adına konuşan Dışişleri sözcüsü IKBY'nin "bağımsızlık referandumu"nu değerlendirirken, bu konunun "dün ortaya çıkmadığını", oldukça uzun zamadır konuşulduğunu belirtti. Sözcü, "Bu vesileyle Rusya'nın Irak'ın birliği ve toprak bütünlüğünü desteklediğini biz kez daha belirtmek isterim. IKYB ile Bağdat yönetimi arasındaki mevcut sorunların yapıcı diyalog yoluyla çözülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Rusya olarak Irak'ın toprak bütünlüğünü destekliyoruz. Kuzey Irak bölgesel yönetimini tüm sorunlarını Bağdat'la diyalog yoluyla hal etmeye davet ediyoruz." dedi.
 
Diğer bir tepki ise Almanya'dan geldi. Alman Dışişleri Bakanı kararı tek taraflı olarak nitelendirip "Irak'ın bütünlüğünü tehlikeye atmak, sınırları yeniden çizmeye kalkmak doğru bir yol değil ve bu Bağdat ile Erbil'de zaten var olan istikrarsız durumu daha da zorlaştırır" dedi ve tarafları diyaloğa davet etti. Peşmergeye önemli askeri yardımda bulunan Almanya'nın bu nispeten sert çıkışı dikkat çekici olmakla birlikte diyalog önermesi bu işi biraz zamana yayın mesajı olarak değerlendirilebilir.
Alman Hükümet Sözcüsü de Irak’ın birliğine zarar verecek adımların, ne uluslararası toplumun ne  de Almanya’nın çıkarına olacağını vurguladı ve "her kim bu bölgede,  diğerlerinin rızası olmadan sınırları değiştirme, hatta yeni bir devlet kurma  gibi bir oyunun içine girerse gerçekten ateşle oynamış olur" ifadelerini  kullandı. 
 
Almanya'dan sonraki tepki ise belki de ilk tepki vermesi gereken taraf olan Türkiye'den geldi. Türk Dışişleri Bakanlığı Irak'ın toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin muhafaza edilmesi Türkiye'nin Irak politikasının temel ilkelerinden biridir hatırlatması yapıp referandumun vahim bir hata olacağını belirtti.  Bunun yanında ABD'nin açıklamasına benzer şekilde IŞİD'le mücadele ve anayasal hükümlere ve zamanlamasına dikkat çekildi. Başbakan Yıldırım ise "sorumsuzca bir karar" olarak niteledi.
 
IKBY'nin bağımsızlık referandumuna esas tepki Bağdat'tan geldi. Irak hükümet sözcüsü, bağımsızlık yönünde Kürtlerin atacağı tek taraflı bir adımı kabul etmediklerini açıkladı ve "hiçbir parti, diğer partilerden izole olarak, kendi başına Irak'ın geleceğine karar veremez" dedi.
 
Irak Türkmen Cephesi Başkanı (ITC) Erşet Salihi, IKBY'nin "bağımsızlık referandumu" planına tepki göstererek, "Türkmenlerin yoğunlukla yaşadığı bölgenin bu referanduma katılmasını kesinlikle kabul etmeyeceğiz." dedi. 
 
Tepkiler ne anlama geliyor
 
ABD, Rusya ve onlara göre nispeten çok sert uyarıda bulunan Almanya'nın açıklamalarına bakılırsa Barzani'ye dur denilmediğini, süreci biraz uzatmaya yönelik diyalog önerdiklerini görüyoruz. Almanya'nın sert çıkışlarının ise bölgede Kürtler üzerindeki nüfuzunu kaybetme endişesinden kaynaklandığını söyeyebiliriz. Bağdat yönetimi ise anayasal ve hukuksal olarak haklı olarak böyle bir referandumun kabul edilmez olduğunu ifade ediyor ancak bunu önleme gibi gücünün olmadığı da biliniyor. 
 
Ankara'nın tepkisi ise aynı Kerkük'te IKBY bayrağı çekilmesinde yapılan açıklama gibi zayıf bir açıklama ve hatta Almanya'nın açıklamasından bile geride kalan bir tona sahip. Bu haliyle Ankara bağımsızlık referandumundan çıkacak sonuca karşı durmayacağı görüntüsü vermektedir. Bazı medyanın Başbakan Yıldırım'ın "sorumsuzca bir karar" açıklamasını Türkiye'den çok sert tepki olarak nitelemesi ise anlaşılır değildir. Çünkü bu lafta kalan bir açıklmadır ve sahaya bir yansıması yoktur. Bu yazının yazıldığı an itibariyle İran'dan henüz resmi veya gayriresmi bir tepki gelmedi. Ama IKBY bayrağı çekilmesinden ve önceki açıklamalrından da biliyoruz ki İran IKBY'nin Bağdat'tan ayrılmasına en sert karşı duran ülke konumunda. ITC'nin tepkisinin ise bir etki yaratmayacağı görülmektedir.
 
Bağdat'ın ideolojik olarak İran, ülkenin içinde bulunduğu siyasi, ekonomik, askeri ve güvenlik alanlarındaki açmazlar açısından ABD kontrolünde olduğu biliniyor. Bu nedenle Bağdat yönetiminin nasıl hareket edeceğine ABD ve İran'dan gelen baskıların hangisinin ağır basacağı belirleyecek ve muhtemelen referandumun yapıldığı tarihteki konjoktür etkili olacaktır.
 
IKBY'nin bağımsızlığı Türkiye'nin beka ve güvenliğiyle doğrudan ilintili
 
Türkiye Cumhuriyeti devleti sınırlarının güneyinde Irak'ta bir bölünme olmasını ve bağımsız bir Kürdisatn kurulmasını hep bir kırmızı çizgi olarak görmüş, bölgeye yönelik dış politikasının temeli olarak ele almıştır. Aslında, örneğin Dışişleri Bakanlığının son açıklamasına bakarsanız benzer söylemi görebilirsiniz. Ancak AKP iktidarının özellikle 2007'den sonra başlattığı açılım politikaları kapsamında devletin değişmese de hükümetin politikalarının bu anlamda farklı olduğunu görüyoruz. Bu süreçte zaman zaman Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin bağımsızlığı gündeme geldiğinde AKP iktidarının bazı önde gelen siyasetçilerinin böyle bir karara saygı duyulacağına ilişkin net açıklamaları olmuştur. Barzani yönetiminden yapılan açıklamalarda da Türk hükümetinin Kürtlerin bağımsızlığına karşı çıkmayacağı izlenmi edindiklerini söyledikleri medyaya defalarca yansımıştır.
 
Halbuki bölgemizdeki gelişmeler T.C. devletinin yıllardır Irak'ta bağımsız bir Kürt devleti olmaması gerektiğine ilişkin katı tutumunun ne kadar haklı olduğunu göstermektedir. Çünkü IŞİD tehdidiyle birlikte yaşanan olaylar Irak'ta başlayan bölünmenin domino etkisiyle önce Suriye sonra da Türkiye'yi de içine çekeceğini göstermektedir. Gidişat da maalesef bu yönde hızla ilerlemektedir. Bu nedenle Türk hükümetinin tavizsiz ve sert bir şekilde IKBY'nin bağımsızlık referandumuna karşı çıkması, referandumun yapılmasını ve çıkacak sonucu kabul etmeyeceğini, gerekirse müdahalede bulunabileceğini net bir şekilde ifade etmesi gerekirdi, ve de gerekir. Halbuki Başbakan ve Dışişlerinin açıklmaları sanki Irak'a çok uzak bir ülkenin açıklamaları niteliğindedir. 
 
Türk hükümetinin IKBY üzerinde bu kararını değiştirtecek etkisi ve gücü vardır. IKBY hem Bağdat ile yaşadığı anlaşmazlıklar hem de IŞİD'le mücadele nedeniyle ekonomik açıdan büyük sıkıntılar içindedir. Memurlarının maaşının bile Türk hükümetinin yardımıyla ödendiği defalarca medyaya yansımıştır. Hal böyleyken, Türkiye'nin yardımıyla ayakta duran, Irak anayasasına aykırı olarak çıkardığı petrolü Türkiye üzerinden pazarlayan IKBY'nin Türkiye'nin bekasına ve güvenliğine aykırı bir kararı hayata geçirmeye çalışmasına sessiz ve tepkisiz kalınması hem kabul edilemez hem de anlır değidir. 
 
Türkiye ne yapmalı?
 
Türk hükümeti, kendi bölgesel yönetimi içinde bile iktidarının meşruiyetini kaybetmiş Barzani'nin kendi iktidarını sürdürme adına iç politika malzemesi de yaparak gündemde tuttuğu bağımsızlık referandumunun yapılmasını durduracak söylem ve eylemleri derhal hayata geçirmelidir. Hele hele bu referandumun, Irak anayasasına aykırı bir şekilde, IŞİD bahanesiyle işgal ederek el koyduğu binlerce yıllık Türkmen yurdu Kerkük, Tuzhurmatu, Telafer'i de kapsayacak şekilde yapılmasına kesinlikle izin verilmemelidir. Aksi durum Irak'ta Türk, Türkmen kimliğinin ortadan kaldırılmasıyla sonuçlanacaktır. 
 
IKBY'nin bağımsızlık referandumu girişimi bölgede yaşayan Kürtlerin kendi kaderini tayini değil aksine bölgede yaşayan Türklerin yok edilmesi, bölgenin paramparça olup kasoa ve iç çatışmalara sürüklenmesi ve bu sürecin önce Suriye sonra da Türkiye'ye yayılmasıdır. Türk hükümetinin geri dönüşü olmayan bu yolda tarihi bir hata yapma lüksü de hakkı da yoktur. Türk hükümeti bu konuda İran ile işbirliği de yapmalıdır. Bu işbirliği Irak'taki bölünmeyi engelleyebileceği gibi, bölge dışı aktörlerin bölgede fitilini ateşlemeye çalıştıkları Şii-Sünni savaşının önlenmesine de önemli katkılar sunacaktır.
 
Türkiye ayrıca, son dönemde Batı medyasında gündeme gelen tek bir büyük Kürdistan yerine birçok Kürdistan (yani Irak, Suriye ve Türkiye'de ayrı ayrı) oluşması daha iyidir, kimseye tehdit oluşturmaz, hepsi kendi bulundukları ülke sınırları içinde kalırlar söylemine kanıp IKBY'nin bağımsızlık referandumuna sessiz kalmamalıdır. Çünkü bu söylem bölge ülkelerinin büyük Kürdistan kaygısının ve gerçek amacın üstünün örtülmesidir. Çünkü herbiri ayrı ayrı oluştuktan sona bir araya getirilmesini öngören dört parçalı büyük Kürdistan (KCK sözleşmesi) projesi orada durmaktadır. Ve taşeron PKK terör örgütünün arkasındaki güçler halen bu projenin gerçekleştirmek için bütün ağırlıklarıyla bölgeye çöreklenmiştir.
 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display