NATO'dan Çıkmak ya da Çıkmamak, Esas Mesele Bu Değil!

Yazan  22 Kasım 2017

 

Norveç'teki NATO tatbikatında başlayan kriz Türkiye'de NATO'dan çıkalım çıkmayalım tartışmasına dönüştü... Aslında en son tartışılacak konu yine ilk konu oldu, çünkü Türkiye'de hem hükümet hem de medya krizi yönetme konusunda başarısız. Konu anlaşılmadan, objektif olarak analiz edilmeden ön yargılarla tartışmalar yapılıyor. Böyle olunca da kaliteli, doğru, gerçekçi kararlar ve sonuçlar çıkmıyor.

NATO konusuna hiç vakıf olmayanlar klişe söz ve yorumlarla tartışmaya giriyor, fikir beyan ediyor. Ben 1992'de ABD'de yüksek lisans yaparken Türkiye ile NATO ilişkisini değerlendiren bir tez hazırladım. Bunun yanında özelikle Suriye krizi bağlamında ABD ve NATO'nun Türkiye'de askeri varlığının neden ve hangi gerekçeyle arttırdığını sorgulayan, bunun daha sonraki dönemde Türkiye açısından sorunlar yaratacağını uyaran yazılar yazdım.  Bu çerçevede Türkiye'de kaç çalışma var bilmiyorum, varsa bile belki çok az sayıda vardır ama bu konuyu çalışan birisi olarak ben görmedim. Demek istediğim bu konuda hem sokaktaki insanımızın hem medyadaki kişilerin hem de akademisyenler olarak fikri bir alt yapımız da yok, sadece ideolojik ve iç politik söylemler çerçevesinde bir tartışma var.

NATO'dan çıkmak oradaki üye ülkelerin Türkiye'ye yönelik düşmanlıklarını bitirecekse, NATO'nun Türkiye'ye bir şey yapamayacağını sağlayacaksa bugünden tezi yok çıkalım ama görünen o ki bitirmeyecek yani sorunu çözmeyecek. Bir de önünü sonunu araştırmadan, objektif olarak analiz etmeden "haydi ben ayrılıyorum" demenin maliyet analizi çok iyi yapılmalıdır.

NATO her ne kadar askeri bir örgütlenme gibi gözükse de esas itibariyle siyasi bir örgütlenmedir. Bu ittifak yapısı üye ülkeleri siyasi, askeri, ekonomik, diplomasi alanlarında birbirleriyle işbirliğini gerekli hale getirmiştir. Çıkıyorum dediğiniz anda bu ve bunlarla ilgili birçok alanda öngörülemeyen sonuçlarla karşılaşılacaktır. Dünyada yeni küresel düzenin, bölgemizde hem Avrupa hem de Ortadoğu'da, dengelerin yeniden kurulmakta olduğu ve nereye nasıl gideceği belli olmadığı bir ortamda NATO'dan çıkıverelim demek hesapsız bir karar olacaktır. Dolayısıyla yaşanan krizler nedeniyle şuanda tartışılması gereken konu yani NATO çerçevesinde yaşanan krizi çözecek işin başlangıç notası bu tartışma değil. 

Benzer konuları tartışırken hep söyledim; Libya, Afganistan, Irak NATO üyesi değildi ama NATO oralara müdahale etti, saldırdı.  Siz NATO ile ilgilenmiyor ya da ilgilenmek istemiyor olabilirsiniz, ancak NATO dünyanın her tarafıyla ilgileniyor. Türk hükümeti bu kadar bağırıp çağıracağına gerçekten NATO'ya ders vermek, mesaj vermek ve hatta ittifakı hizaya getirip kendi sınırları içine çekilmesini sağlamak istiyorsa safha safha yapabilecekleri olduğunun farkına varmalıdır. Ama bu yapılmıyor laflarla bağırış çağırışla işte yeni düşman bu diyerek iç politika malzemesi haline getiriliyor. Belki de bu tartışmaların en sonunda gündeme getirilecek Kürecik radarı vs medyada gündeme getiriliyor. Halbuki bundan önce siyasette diplomaside ve hatta askeri alanda ABD ve NATO'yu müttefiklik sınırlarına çekmek için yapılacaklar var. Aslında Türkiye'nin ABD ve NATO'dan gördüğü bu düşmanca hareketler ilk değil, çıkarlar çatıştıkça son da olmayacak. 1964'te Johnson  mektubu geldiğinde mektupta yazanlar bugün bazı Amerikalı generallerin hem ABD hem de NATO adına konuşurken yaptıkları tehditlerden farklı içerikte değildi. Johnson da Türkiye'ye Kıbrıs'a müdahale ederseniz sizi Sovyetlere karşı korumayız diyordu.

Ne farkı var bu söylemin bugün PKK/Irak/Suriye bağlamında Türkiye'ye yönelik tehditkar ve düşmanca söylem ve eylemlerden?  1974 Kıbrıs barış harekatı öncesi ABD'nin tehditleri geldiğinde de ve 1975'te ABD ambargosu uygulandığında da Türkiye NATO üyesiydi ve askeri olarak şuanki durumundan belki çok daha zayıf durumdaydı. Ama bu kadar düşmanca harekete karşılık NATO'dan çıkmak yerine uygun mecralarda mücadele verdi, karşılık verdi.  Ve konu devletin bekası çıkarları ve bağımsız karar alma bağlamında değerlendirilip özellikle diploması sahnesinde gereken cevap verildi. O sıkıntılı dönemde ABD'ye Türkiye'deki üs ve tesisleri kullanımı yasakladı.

Başka bir örnek, 1991'de Almanya verdiği tankların içgüvenlik harekatında kullanılıyor gerekçesiyle Türkiye'ye silah ambargosu koymasıydı. O konuda benzer şekilde çözüldü. Şimdilerde Türkiye 1960 ve 70'lerden çok daha güçlü olasına rağmen, bugünlerde yine ABD ve NATO içinden gelen düşmanca söylem ve eylemlere karşı ise aynı cesaret ve kararlılıkla karşılık verememektedir,  laf çok ancak ne icraat var ne diplomatik mücadele ne de Suriye'de Irak'ta yerinde askeri karşılık var...

Peki ne yapılabilir? İlk etapta NATO ülkelerinin Türkiye'deki harekat faaliyetlerini askıya alır. Örneğin, İncirlik Mutabakatı kapsamında Türkiye'deki üslerde çoğunluğu ABD olmak üzere yabancı ülke askerleri ve savaş uçakları var. Eğer ABD ve NATO'yu müttefikliğin gerektiği sınırlara çekmek istiyorsanız buradan başlayabilirsiniz yani önce Türk üslerindeki ABD/NATO operasyonel faaliyetlerinin durdurulmasını sağlayabilirsiniz. Gelecek tavra bağlı olarak bilahare Türk üslerinde yabancı askeri varlığı bulundurulmasına yönelik izin iptal edilir ve ülkeyi terk etmeleri istenebilir. ABD İncirlik'i anlaşma hükümlerine uygun olarak sadece lojistik maksatlarla kullanabilir. İncirlik'te Türkiye'nin tam kontrolü sağlanır, İncirlik bağlamında yapılan her faaliyetin içeriğine hakim olunur. Bundan da sonuç alınamaz ise İncirlik de tamamen ABD kullanımına kapatılır.

Ayrıca artık bir fonksiyonu kalmayan ama bazı NATO üyelerinin ısrarla göreve devam etmesini istediği Ege'de göçe karşı görev yapan NATO deniz gücünün görevi sonlandırılması sağlanır ve NATO gemilerinin Türk karasularını terk etmesi istenir. Suriye'de terör örgütü PKK/YPG'ye ulaşan silah ve malzemelere karşı operasyon yapılır. Sahada ABD Türkiye'ye karşı askeri bir hamle yapıyor, Fırat'ın doğusunda oluşturulan güvenli bölgede yani PKKistan'da terör örgütünden düzenli ordu yetiştiriyor, silah veriyor. Bu askeri hamleye Türkiye'nin de mütekabiliyet çerçevesinde askeri bir karşılık vermesi gerekiyor, o da o silah ve malzemeleri, onların bulunduğu depo ve üsleri vurmak olacaktır.

Evet görüldüğü üzere çıkalım tartışması yapılmadan önce NATO çerçevesinde yapabileceğimiz ve muhataplarımıza aynen karşılık verebileceğimiz o kadar şey var ki. Daha NATO karar mekanizmasındaki veto yetkimizden bahsetmedik bile. Bu çerçevede, Türkiye'nin, NATO'nun Türkiye karşıtı eylemlerini NATO içindeyken mi yoksa dışındayken mi engelleme, sonuçsuz bırakma imkanı olur sorusunun cevabı da iyi düşünülmelidir. Tabi bu arada hep karşı tarafı suçlamak da doğru değil. Ortada bir hata, kriz varsa bunda bizim tarafın da hataları, eksiklikleri olduğu bilinmeli ve bunların neler olduğu tespit edilip düzeltilmelidir.

Elbette devletin ve milletin bekası, güvenliği, geleceği, çıkarları söz konusu olduğunda bunların aleyhinde bir tavır ve uygulama içinde olan NATO tabi ki vazgeçilmez değildir, gerektiğinde de böyle bir karar tereddütsüz alınabilir, alınmalıdır da.  Ancak NATO'dan çıktığımızda yarın nasıl bir tablo ile karşılaşırızın cevabını ideolojik yaklaşımlar ve iç politik kaygılardan uzak objektif olarak ortaya koymadan NATO'dan çıkalım demek altı boş, hayali bir söylemdir. NATO'nun Rusya'yı Rusya'nın NATO'yu bir numaralı tehdit gördüğü, ancak şimdilerde olmasa bile bir süre öncesine kadar Rusya'nın NATO üyesi olmasının bile konuşulduğu ortamları, dengeleri unutmamak gerekiyor. Rusya NATO üyesi olmadı, olması da pek mümkün değil ancak ilişkileri kesmemek, birbirini anlamak beklenmeyen durumların yaşanmasını önlemek adına NATO-Rusya ortak komitesi olduğu da unutulmalı. Askeri stratejist ve Savaş Sanatı adlı eserin yazarı Sun Tzu'nu söylediği gibi "Dostlarını yakın tut, düşmanlarını daha da yakın".

Yani NATO'dan çıkmaya karar vermeden önce yapılması gereken, değerlendirmeye alınması gereken çok şey var. Her ne kadar Hükümet ABD ve NATO'ya veryansın etse de söylemlerinden NATO'dan ve BATI'dan ayrılma gibi bir arayış içinde olmadıklarını da görüyoruz. Bu haliyle de "düşman NATO" konusunun sanki daha çok bir iç politika konusu gibi durduğunu konuyu tartışanlar gözden kaçırmamalıdır. Dolayısıyla yazının başlığında da belirttiğimiz gibi NATO'dan çıkmak, çıkmamak tartışılıyor ama esas mesele bu değil!

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display