Şemdinli’deki PKK Terör Saldırısı ve PKK’nın Aklanması

Yazan  10 Ekim 2016

Şemdinli’de PKK saldırısı: 10’u asker 18 şehit, 27 yaralı. Son olmayacağı anlaşılan bu terör saldırısında şehit edilenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Bir süredir bu tür saldırılardan sonra verilen haberlerde ve değişik ortamlarda konuşan uzmanlar, her saldırıdan sonra terör örgütünün yeni bir stratejisinden bahsedip iyi haber verdiklerini ve uzman olduklarını öne çıkaran haberler ve açıklamalar yapıyorlar. Haberlerde ve açıklamalarda en çok kullanılan ifadelerden biri de sıkışan, çökmek üzere olan terör örgütünün son çırpınışları, teröristlere moral vermek için bu tür saldırıların yapıldığı.

Halbuki PKK yıllardır ve özellikle 7 Haziran sürecinden sonra da benzer saldırıları defalarca yaptı. Daha önce yapmamış veya çok nadir yapmış olsa bile terörün tanımı ve hedefini düşündüğümüzde terör örgütleri zaten sürpriz ve baskın tesiri yapmak isteyeceğinden hep aynı metotları, silahları kullanmaz; istediği etkiyi yaratabilmek ve güvenlik güçlerini aldatarak saldırısını başarıya ulaştırabilmek için değişik metotlar, silahlar kullanacaktır, öyle de oluyor. Bu temel hususu unutup terör örgütü strateji değiştirdi, çırpınıyor, intihar ediyor diyerek sözde uzmanca haber ve yorumlar yapmak işi çözmediği gibi kafaları da karıştırıyor. Ayrıca bütün bu önceki olayları, tecrübeleri dışlayıp anlık yapılan haberler, yorumlar terörle mücadeleyi de maalesef olumsuz etkiliyor, çünkü bir nevi medyatik haber ve açıklamalarla sorunun ve çözümün gerçek yönleriyle ele alınması zorlaşıyor.

Burada yapılması gereken belki de istihbarat ve güvenlik kurumlarının adeta bir empati yaparak sürpriz ve baskın etkisi yaratacak yeni bir terör saldırısı nerede, ne zaman, nasıl, ne ile yapılır diye düşünüp olasılığı çok düşük de olsa her türlü alternatife yönelik istihbari çalışma yapması ve güvenlik tedbiri almasıdır.

Patlamanın yarattığı hasar ile şehit/yaralı sayısı terör örgütünün çok büyük bir miktarda patlayıcıyı kullandığını gösteriyor. Ayrıca saldırının iyi planlandığı anlaşılıyor. Peki bunu nerede yapıyor? Son 2 ayda 400’e yakın teröristin öldürüldüğü bir bölgede. PKK 4-5 ton büyüklüğündeki patlayıcıyı son 2 aydır yoğun operasyonların yapıldığı bir ortamda o ilçelerin sınırlarından Irak’tan getirmiş olabilir mi? Bu biraz düşük ihtimal gibi. Yoksa Oslo görüşmelerinde de sızdığı gibi yıllardır depolanmış patlayıcılar mı kullanılıyor ya da daha büyük ihtimalle çözüm süreci döneminde yolların altına döşenenlerin yanında henüz tespit edilemeyen depolardaki, mağaralardaki patlayıcıları mı kullanıyor? Ve çözüm sürecinde depolanan silah ve patlayıcılar Suriye’nin kuzeyinden gelmiş ve halen de geliyor olamaz mı? Büyük ihtimal. Yani bir bakıma çözüm süreci hatasının bedelini ödemeye devam ediyoruz.

OHAL’in yaşandığı, yoğun arama tarama operasyonlarının yürütüldüğü bir bölgede tonlarca patlayıcının araçlara yerleştirilmesi, saldırı noktasına taşınması neden tespit edilemez? PKK’nın o noktada öncesinde iyi hazırlanmış bu saldırıyı yapabilmesi zayıfladığını mı gösteriyor, yoksa rahatça büyük bir terör saldırısı yapabilecek ortamın halen var olduğunu mu?

Temmuz 2015’ten bu yana öldürülen PKK’lı terörist sayısı 9.000 civarında. Bu sayı terör örgütünü etkilemez mi? Tabi ki çok etkiler. Etkiliyor da. Ama PKK terör örgütünün zorla, şantajla, tehditle de olsa eleman toplayabildiğini görüyoruz. PKK’nın Suriye kolunun Suriye’nin kuzeyinde süper güç ABD ile müttefiklik ilişkisine girdiğini, 50.000 civarında elemanının eğitimli, donanımlı olduğunu ve PYD/YPG’ye yabancı askeri yardımların devam ettiğini, gerektiğinde buradaki patlayıcı ve teröristlerin Türkiye’ye aktarıldığını unutmayalım. Yani Türkiye’deki PKK terörüyle Suriye ve Irak’taki gelişmeler özellikle çözüm sürecinin başlamasıyla birlikte iç içe girmiştir, doğrudan bağlantılı hale gelmiştir.

 

Evet PKK yurt içinde darbeler almaktadır, teröristler büyük kayıp vermektedir; ama şu aşamada öncelik verdiği Suriye’nin kuzeyi ve Irak’ta Musul’un kuzey batısında (Sincar, Telafer) hedeflerine ulaştığında Türkiye içine ağırlık vereceği de aşikardır. Bu kapsamda Türkiye içinde her yerde küçük ya da büyük çapta terör saldırısı yapabileceğini zaman zaman da bir dalga şeklinde peş peşe saldırılar yapabileceğini göstermeye, Türkiye’nin enerjisini Suriye ve Irak kuzeyinden ziyade içeriye harcamasını sağlamaya çalışmaktadır.

Bu durum bize şunu gösteriyor: Türkiye’nin savunması ve güvenliği sınırlarının çok ötesinden başladığı gibi terörle mücadelesinin de sınırlarının güneyinde ayırım yapmaksızın Irak ve artık en önemlisi Suriye’nin kuzeyindeki PKK’nın terör üslerinin bulunduğu yerlerden başlamaktadır. Bu ifade, yurt içindeki operasyonların veya tedbirlerin öncelikli olmadığı anlamına gelmez. Bilakis yukarıda bahsettiğimiz gibi çözüm sürecinde yapılan patlayıcı depolamalarının, tuzaklamalarının tespit edilmesine yönelik istihbarat operasyonlarına ve sonrasında tespit edilenlerin imhasını sağlayacak operasyonlara, ayrıca bunlarla eş zamanlı ve koordineli olarak PYD kontrolündeki Suriye sınırının tam olarak terör yapılanmasından kurtarılmasının sağlanmasına ağırlık verilmesini gerektirmektedir. Bu da devletin bütün istihbarat ve güvenlik kurumlarının tek vücut halinde hareket etmesini gerektirir. Ayrıca terör örgütünün en üst kademesindeki lider kadrosunun öldürülmesine yönelik operasyonlar bu terörle mücadele gayretlerinin odak noktası olmalıdır.

Diğer taraftan IŞİD terör örgütünün bölgede yarattığı politik-askeri ortam PKK terör örgütünün arkasındaki dış desteğin PKK’nın Suriye kolu üzerinden açıktan ve doğrudan yapılmasına yol açmıştır. Bu durum PKK’nın 1984’ten bu yana elde ettiği en önemli avantajdır. Rakka ve Musul operasyonları bağlamında Irak ve özellikle Suriye’de PKK’nın hedeflediği özerk yapılanmalar pazarlık daha doğrusu PYD’ye bir ödüllendirme konusu olarak ortadadır. PKK’nın bu ülkelerdeki uzantıları bağlamında uluslararası arenada oluşacak mutabakat içerisinde özerk yapıların kabul görmesi / onaylanması halinde PKK bu sefer uluslararası güçlerin dikkatini Türkiye üzerine çekecektir. Siyaseten kabul görmüş Irak ve Suriye’deki uzantıları (PYD) üzerinden PKK’nın aklanması ve taleplerinin kabul edilmesi süreci Türkiye’ye dayatılacaktır, ki zaten dayatmalar başlamıştır.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display