< < Suriye Ekim Ayı İkinci Yarı Raporu,15-31 Ekim 2020
 Bu sayfayı yazdır

Suriye Ekim Ayı İkinci Yarı Raporu,15-31 Ekim 2020

Yazan  02 Kasım 2020

Gelişmeler

İnsani Durum

Önceki iki dönem raporlarından farklı olarak, bu raporlama döneminde yalnızca KOVID-19 ile alakalı gelişmeleri ele almaktansa, bölgede 1,5 milyonu kamplarda yaşayan 4 milyon insanın gittikçe kötüleşen yaşam şartlarından bahsedilmelidir. Bunu vurgulamak iki açıdan faydalı olacaktır. Öncelikle uluslararası toplumun dikkati ihtiyaç sahibi bu insanların üzerine çekilebilir. Ayrıca daha fazla göç almak istemeyen, hatta ülkemizdeki Suriyeli sığınmacıları kendi vatanlarına döndürmeyi amaçlayan Türkiye’nin, aşağıda belirtilen bölgedeki insani şartları bilmesi ve bölgeyi sadece siyasi anlamda değil, aynı zamanda insani ve ekonomik açılardan da ülkemizdeki sığınmacılar tarafından geri döndürülebilir seviyeye getirmek amaçlı politikalar izlemesi önemli olacaktır. Bu politikalar Türkiye’ye maddi yük getirmek zorunda değildir, tam tersine Türkiye izleyeceği insani diplomasisiyle, kendi yükünü daha da hafifletip uluslararası toplumun bölgede daha çok etkili olması sağlanabilir.Ancak böylesi bir projenin detayları, farklı bir çalışmanın konusu olmalıdır.



Şekil 1 ve Şekil 2. 15– 30 Ekim  2020 Kuzey Batı Suriye'de COVID-19 vakaları (Azaz, Al Bab, Afrin, İdlib)[i]

Ne yazık ki bu dönem içerisinde KOVID-19’a bağlı toplam vaka ve toplam ölüm sayısı ikiye katlanmıştır. Öte yandan, test sayıları bölgedeki nüfusa nispeten halen çok azdır. Ancak ortalama %30-50 arasında pozitif sonuç veren vaka sayıları, aslında virüs yayılımının rakamların gösterdiğinden daha endişe verici bir noktada olduğunu sergilemektedir. Bu durum,sınıra yakın bölgelerde 1.5 milyon yerinden edilmiş insana ev sahipliği yapan Türkiye destekli mülteci kamp yönetimleri ve doktorlar tarafından da açıklanmaktadır.[ii] Doktorlar, özellikle bugün Atimah kampında virüsün neredeyse herkese yayıldığını; sosyal mesafe, maske kullanımı ve hijyen gibi virüsten kaçınma yöntemlerinin son derece yoğun nüfusa sahip bu kamplarda uygulanabilir olmadığını ifade etmektedir. Suriye’deki olası bu trajedi daha virüsün ilk günlerinde vurgulanmasına rağmen, görece yalıtılmış bu bölgede bile yayıla gelmiş ve Türkiye haricinde diğer uluslararası camia bölgeye gerekli yardımı sağlayamamıştır.

Öte yandan her ne kadar Amerika tarafından uygulanan “Ceasar Acts” yaptırımları muhaliflerin olduğu bölgeleri kapsamasa da, yoksulluk her geçen gün ağırlaşmakta ve kış aylarına yaklaştığımız bu dönemde mevcut açlık ve kötü yaşam koşulları belirginleşmektedir. KOVID-19 kaynaklı küresel ekonomik küçülme neticesinde Suriye’de yiyecek fiyatları çok artmış, özellikle çocuklar için gerekli yiyecek malzemelerinin tedariği zorlaşmıştır. İlaveten geçtiğimiz yaz ayında bölgede Türk Lirası’nın kullanılmaya başlamasına rağmen herşeyin fiyatlandırmasının Amerikan Doları üzerinden yapılması, Türk Lirası değer kaybettikçe insanların alım gücünün de azalmasına yol açmaktadır.

Öte yandan, 5 Mart Ateşkesi’nden sonra durmaksızın devam eden temas hatlarındaki çatışma alanlarının genişlemesi sonucunda kamplarda yaşayan mağdur insanlar olumsuz etkilenmiş, insani yardım kuruluşlarının bu insanlara erişimi zorlaşmıştır. Aynı doğrultuda, insani yardım çalışanları çatışmalara daha önce hiç olmadığı kadar 2020’nin Ekim ayında maruz kalmıştır. Elbette bu durumun, zaten insani yardımlarla hayatta kalabilen ve coğrafi açıdan çok küçük bir alanda yaşayan 4 milyon insanı etkilemesi muhtemeldir.

Suriye’nin Kuzeyi ile ilgili Bölgesel ve Küresel Gelişmeler

Dünya ve bölge kamuoylarının dikkatinin Dağlık Karabağ’daki Ermenistan kaynaklı çatışma üzerinde olması neticesinde, bu raporlama döneminde ve raporun kapsamı dâhilinde küresel boyutta büyük bir gelişme yaşanmamıştır.

Hatırı sayılır tek gelişme, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya’nın Türkiye’ye en yakın muhalif silahlı gruplardan olan Faylak Al Şam örgütünün eğitim alanını vurması sonucunda 40 silahlı unsurun ölüp 100’den fazlasının ise yaralanmasıyla alakalı açıklamalarıdır.Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya’nın bu saldırısının bölgedeki ateşkese hizmet etmediğini vurgulamıştır.

Sahada Yaşanan Önemli Olaylar

Bu dönem içerisinde yaşanan şüphesiz en önemli gelişme,bir süredir yalnızca temas hattında gözlemlenen çatışmaların tüm İdlib sahasına yayılmaya başlaması ve daha fazla ağır silahın kullanılmasıyla çatışmaların tehlikeli boyuta ulaşmasıdır.Özellikle Rusya’nın İdlib’deki sivil bölgelere yönelik saldırıları artmış, sivil zayiat yükselmiştir.

Öte yandan muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde olduğu gibi tüm Suriye’de kötüleşen ekonomik şartlar, rejim bölgelerinde Esad yönetimine karşı sivil hareketlilikler sonucunu doğurmuştur. Başkent Şam dâhil farklı ölçeklerde yer yer vuku bulan birtakım protestolar not edilmiştir. Öte yandan, sözde SDG/PKK/PYD kontrolündeki bölgelerde ekonomik kaynaklı problemler haricinde Arap kabilelerin bu yönetimi kabul etmedikleri ve buna ilişkin Fırat’ın doğusunda sürekli protestolar ve çatışmaların yaşandığı gözlemlenmektedir.

İdlib

  • Tüm raporlama dönemi

İdlib çevresinde yer alan Türkiye destekli SMO ile Rusya destekli Suriye rejim güçleri arasında çatışmalar devam etmekte olup, ay sonuna doğru şiddetini arttırmıştır. Çatışmalar Serakib-Sermin (Doğu İdlib)  ve Al Borak-Kaf Nabel (Jab al Zawiya, Güneydoğu İdlib) hatlarında gerçekleşmeye devam etmektedir. Bu dönemde çatışmaların daha da yoğunluk kazandığı ve alanını genişlettiği gözlemlenmiştir.

  • 18-19-20 Ekim, Morek

TSK 9 numaralı üssünden ve cephe gerisinde kalan Morek üssünden çekilerek Kakfin bölgesindeki yeni üssüne taşınmıştır.

  • 18 Ekim, İdlib

Taşınma sırasında Suriye Rejimi’ne ait topçular taşınma işlemini yapan kamyonlara ateş açtı.

  • 22 Ekim, Ankara

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Suriye’deki askerlerimizin olası gelişmelere karşın alarmda olması gerektiğini belirtmiştir.

  • 21 Ekim, Kuzey Hama

DEAŞ, Kuzey Hama’da 12 köyü kontrol ettiğini ilan etmiştir, müteakiben Rus hava destekli Suriye rejim kuvvetleri bölgede operasyon hazırlığına girişmiştir.

  • 26 Ekim, İdlip

Rusya, Türkiye’ye yakın Faylak Al-Şam örgütünü bombalamış, 76 silahlı unsur ölmüş, 100’den fazla kişi yaralanmıştır. Bu saldırının neticesinde rejimin elinde bulunan çeşitli bölgelere muhalifler tarafından yoğun atış yapılmıştır.

  • 26 Ekim, İdlip

Hayatül Tahrir Al-Şam (HTŞ) terör örgütü, Huraas al Din liderini serbest bıraktı.

  • 29 Ekim İdlip

HTŞ liderliğinde İdlib’de TSK’nın koordinasyonu çerçevesinde Ortak Askeri Komisyon kurulmasına karar verildi.

Fırat Kalkanı Harekâtı Bölgesi (El Bab, Cerablus ve Azez)

  • 23 Ekim,Cerablus

Kimliği belirsiz uçaklar Cerablus’taki benzin istasyonunu vurmuştur.

  • 23-31 Ekim, Azaz

Azez-Tel Rıfat hattındaki çatışmalar yoğunlaşmış, Tel Rıfat’taki PKK terör örgütü varlığı defalarca Azez hattına sızma girişiminde bulunmuş, ancak TSK ve Suriye Milli Ordusu kuvvetlerince püskürtülmüşlerdir.

  • 26 Ekim, Halep

Rejim kontrolü altındaki Halep’te Ermenistan’a destek mitingi düzenlenmiştir.

  • 30 Ekim, Al-Bab

Suriye Milli Ordusu’nun DEAŞ hücre evine yaptığı operasyon sonucunde2 terörist etkisiz hale getirilmiştir.

Zeytin Dalı Harekâtı Bölgesi, (Afrin)

  • 30 Ekim, Afrin

Bomba yüklü bir motosikletin patlaması neticesinde 2 sivil hayatını kaybetmiştir.

Barış Pınarı Harekâtı Bölgesi, (Tel Abyad ve Resul Ayn) / Fırat’ın Doğusu (Deyrizor)

  • Tüm raporlama dönemi, Resul Ayn ve Tel Abyad

PKK/PYD/SDG ile SMO arasındaki çatışmalar UmAshbavar-Resul Ayn ve Tel Abyad-Tel Tamir hatlarında devam etmektedir.

  • 23 Ekim, Darbasiyah Hasakeh

TSK’nın sınırdaki duvarlarının bir kısmını kaldırdığı görülmüştür.

  • 3 Ekim, Resul Ayn

Resul Ayn’da PYD/PKK/SDF’e ait iki hücre evine yapılan operasyonda bölgede terör eylemine karışmış 14kişi, SMO tarafından tutuklandı.

Diğer Bölgeler

  • 23 ve 28 Ekim, Daraa

Petrol konusundaki anlaşmazlık sonucunda rejim ve yerel halk arasında sorun çıkmış, halk protesto gösterileri düzenlemiştir. Rejim kontrolündeki bölgelerde ekonomik kaynaklı birçok sorun çıktığı gözlemlenmektedir.

  • 23 Ekim, Türkiye

Eski Suriye Ordu Mensubu AhmadRahal, 2 ay aradan sonra serbest bırakılmıştır.

  • 26 Ekim, Münbiç-Hatay

Münbiç’ten paramotor aletleriyle Amanos dağlarına kadar uçan 2 PKK’lı terörist yapılan takip ve çatışma sonucunda Payas ilçesinde etkisiz hale getirilmiştir.

  • Tüm raporlama dönemi, Suriye

Macron’un İslam dini açıklamaları neticesinde tüm İdlib, Azaz, Afrin, Münbiç, Deirezzor ve Rakka bölgelerinde Fransa aleyhinde gösteriler düzenlenmiştir. İlk başta SDG,sözde kendi kontrolü altındaki alanlarda göstericilere karşı mermi kullansa da daha sonradan gösterilere müdahale etmemiştir.

Türkiye’de Suriye İç Savaşı ile Alakalı Gelişmeler ve Çözümleme

Geçtiğimiz raporlama sürecinde Hatay’da bulunan Amanos Dağları’ndaki yangın sonrasındaki PKK’nın sabotaj yaptığı iddialarını müteakiben, bu ay PKK’lı teröristlerin paramotor kullanarak Münbiç’ten Amonos dağlarına inmesi, PKK’nın bölgeye yönelik varlık gösterme teşebbüslerinin ciddiyetini sergilemektedir. Kırılgan olarak da düşünülebilecek etnik ve dini zenginliğe sahip olan Hatay’ın demografik yapısı ve PKK’nın eylemlerini görece güvenli yerlere taşıma isteği, Hatay’ın stratejik bir şekilde hedef alındığını ortaya koymaktadır.İlaveten, Suriye’den Türkiye’ye doğru gerçekleşen göçün kontrolsüz bir açık kapı politikasıyla gerçekleşmiş olması, PKK’nın Hatay’daki varlığının bilinip bilinmediği ve Amanoslar’da nasıl bu kadar etkinliğini arttırdığıyla alakalı soruları akıllara getirmektedir.

Fransız Macron’un talihsiz açıklamalarından sonra tüm İslam coğrafyalarında olduğu gibi Türkiye’de de rahatsızlık ortaya çıkmıştır. Ülkemizdeki Suriyelilerin de bu açıklamalardan rahatsız olması ve bu rahatsızlıklarını dile getirmeleri onların demokratik hakkıdır. Ancak, ülkemizdeki protesto kültürü ve bu dönemde şahit olunan Suriyelilerin düzenlediği protestoların bu demokratik protestolarla uyuşmadığı görülmüş ve dini sloganların kıyasla bir hayli fazla olması not edilmiştir. Bu sosyolojik farklılıkların uzun, orta ve kısa vadede yol açabileceği sonuçlar dikkatle gözlemlenmelidir.

İdlib’deki Suriyelilerin Türkiye’ye olası göçünün tetikleyicisi, ekseriyetle olası bir rejim saldırısı olarak görülmüştür.Ancak kötüleşen insani durumunda bir tetikleyici faktör olacağı unutulmamalıdır. Dünya tarihinin gösterdiği üzere, şartları kötüleşen bir topluluğun göç etmesi kaçınılmazdır ve her göç, varış noktasındaki halkı etkilemiş; demografik, sosyal, kültürel yapı varış noktasında değişmiştir. Bu anlamda ülkemizin güvenliği ile doğrudan bağlantısı olan bu meseleye sadece siyasi gözlüklerle bakılmamalı, çıkış noktasındaki şartların iyileştirilmesine yönelik kapsamlı ve sonuç alıcı bir siyaset izlenmelidir.

 

 

 

[i] https://www.acu-sy.org/en/

[ii]https://www.bbc.com/news/av/world-middle-east-54697587

Ali Berker Kandemir

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Orta Doğu Uzmanı