Suriye'de Yeni Dönem; Putin'in Tam Kontrolünde SOÇİ SÜRECİ


Suriye'de Yeni Dönem; Putin'in Tam Kontrolünde SOÇİ SÜRECİ

Yazan  23 Kasım 2017

 

Soçi'deki üçlü zirveden çıkan mesajlar şunlar oldu: Suriye'de özellikle IŞİD'e yönelik askeri zafer kazanıldı, şimdi sırada siyasi süreç var, siyasi süreç de artık Soçi'de belirlenecek. Bu da Suriye'nin IŞİD sonrasındaki siyasi çözümünün yol haritasının belirleyicisinin Rusya ve tabi ki şahsen Putin olduğunun ilanı.

 

Ama Suriye ile ilgili olarak üst düzlemde Rusya-ABD mutabakatı olduğunu unutmayalım. ABD Fırat doğusunun kendi etki alanına bırakılmasının karşılığında zaten ABD'nin de istediği gibi Suriye genelinde Şam-Esad kontrolünde bir federal yönetim oluşturulmasının detaylarını Rusya'nın uygulaması konusunda mutabakata varmış durumdalar.

 

Böylece Soçi'de önce Esad ile yüzyüze görüşmesi (ki bu Esad'ın Suriye'nin geleceğinde rol almasına yönelik Rusya'nın desteğinin somut ifadesidir), sonra ABD, S.Arabistan, Mısır, İsrail, Ürdün, Katar liderleriyle telefon görüşmesi ve bilahare İran ve Türkiye liderleriyle üçlü zirve yapılması, zirvede Suriye'deki tüm tarafların katılacağı Suriye Ulusal Diyalog Kongresinin Soçi'de yapılmasında mutabık kalınması ve muhtemelen bunun devamının gelecek olması nedenleriyle artık yeni bir sürecin başladığını görüyoruz. Bunun adı da SOÇİ SÜRECİ olarak adlandırılmaya başlanacaktır.

 

Yani Cenevre Süreci ve Astana Süreci’nden sonra Soçi Süreci’yle karşı karşıyayız. Cenevre Süreci Suriye'deki tüm alanları kapsayan bir üst süreç yani nihai imzaların atılacağı ana süreç olarak yerini alırken, Astana süreci Rusya'nın ağırlığını koyduğunu göstergesi de olarak Cenevre'nin alt süreci şeklinde özellikle çatışmaların sona erdirilmesini esas alan bir görev üstlendi. Bu bağlamda Astana süreci önemli bir işlevi de yerine getirdi. Soçi süreci ise çatışmaların azalması, özellikle IŞİD'in askeri olarak artık bitirilmesiyle birlikte siyasi sürecin ele alınacağı platform olacaktır. Yeni Suriye'nin geleceğinin nasıl olacağı, yeni anayasası vs bu süreçte ele alınacaktır.

 

Bu nedenle Rusya, Suriye’deki tüm tarafları (Esad ve muhalifler) Soçi Süreci’nde bir araya getirmeyi hedefliyor. Muhalifleri biraraya getirme görevi S.Arabistan'a verilmiş durumdadır. Bunu hem Rus hem de Suudi tarafından gelen açıklamalardan anlıyoruz. Nitekim Soçi'deki üçlü zirveyle eş zamanlı olarak muhalifler de Riyad'ta toplandı. Suudi Savunma Bakanı "muhalifleri tek vücut olarak göndermeyi hedefliyoruz" açıklaması yaptı. Zaten daha önce de Rus yetkililer "Suudilerin Suriyeli muhalifleri bir araya getirmeyi sağlayacaklarına inanıyoruz" açıklaması yapmışlardı.

 

Üçlü zirve sonrasında en somut karar Suriye Ulusal Diyalog Kongresinin yapılmasına  mutabık kalınması oldu. Kongrenin ne zaman yapılacağı (ki Aralık başı ifade ediliyor) ve kimlerin katılacağının da zirvede görüşüldüğü açıklandı. Zirve sonrası ortak basın toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan PYD'yi kastederek "terör örgütlerinin olduğu platformda biz olmayız" diyerek üçlü zirve görüşmelerinde Türkiye'nin bu talebinin kabul edilmediğini açığa çıkarmıştır. Nitekim zirvede Kürtlerin katılımı görüşüldü mü sorusuna Kremlin sözcüsü evet cevabı verdikten sonra ayrıca PYD'nin katılıp katılmayacağına ilişkin soruya cevabı "geniş katılımlı" olmasını istiyoruz olunca Rus tarafı da PYD'nin büyük ihtimalle kongrede yer alacağını ifşa etmiş oluyor.

 

Rusya'nın Suriye'de savaşı sona erdirmek ve siyasi süreci hayata geçirmek için altın bir fırsat yakaladığı anda bunu Türkiye-PYD anlaşmazlığına kurban etmek istemeyeceğini, dolayısıyla hem Türkiye hem de PYD'yi küstürmeden bir ara çözüm bulmak isteyeceğini söyleyebiliriz. Nitekim Kremlin sözcüsünün daha sonraki açıklamasında yanı konuyla ilgili soruya "Türkiye'nin hassasiyetini anlıyoruz ancak bu kongrenin yapılmasını engellemeyecektir" açıklaması da bunu göstermektedir. Burada ilk akla gelen Putin'in her iki tarafı da tatmin edecek bir çözümle, örneğin, PYD'nin bu adla değil de şuanda kendi kontrolünde kurduğu başka oluşumlarla (Kuzey Suriye Federasyonu, kanton yönetimleri ya da kanton siyasi meclis temsilcileri vs) masada yer alması düşünülebilecektir.

 

Zirvede garantör ülkeler arasında temel konularda mutabık olunmadığını gösteren bir diğer açıklama da İran liderinden geldi. Ruhani, Şam yönetiminin izni olmadan Suriye'de bulunan güçleri gayri meşru olarak tanımladı. Üçlü zirvedeki bu mesajın ABD'den çok Türkiye'ye yönelik olduğunu ve Şam'ın görüşlerinin yansıması olduğunu görmeliyiz. Hem Putin hem Ruhani'nin açıklamaları, hem de Esad-Putin görüşmesinde Esad'ın "siyasi sürece dış aktörlerin müdahalesinin önlenmesinde Rusya'ya güveniyoruz" açıklaması dikkate alındığında; Rus yetkililerin açıklamalarında yer alan ve zirvede de ifade edilen ‘Suriye’nin geleceğine Suriyeliler karar versin’ söylemi de bunun izdüşümü olarak ortaya çıkmaktadır. Bu söylemle verilen mesajın ana adresi de yine Türkiye gibi gözükmektedir.

 

Türkiye’nin PYD tepkisi net, bu örgütün yer aldığı yapıda olmayacağı kesin. Dolayısıyla Türkiye bu yeni sürecin yani Soçi Sürecinin içinde olmayabilir ya da sadece gözlemci ile temsil edilebilir. Böyle olursa Soçi sürecinde Rusya Türkiye yerine S.Arabistan'ın daha fazla rol almasına sıcak bakabilir. Türkiye'nin Astana süreci ve İdlib operasyonu bağlamında Suriye masasında bir sandalyesi var. Ancak Türkiye son dönemde Batı-NATO-ABD tarafıyla kavgalı hatta ilişkileri koparacakmış gibi hareket ettiği bir askeri-politik ortamda Rusya-İran tarafıyla işbirliği arayışında. Bu durum Rusya-İran tarafından Türkiye'nin kendilerine mecbur olduğu algısını oluşturacak ve Türkiye'nin pozisyonunu zayıflatacaktır. Bu nedenle Suriye masasında eli ne kadar kuvvetli, dedikleri ne kadar dinlenecek onu da zamanla göreceğiz.

 

Bu noktada Putin'in neden Soçi'de bir üçlü zirve düzenlediği konusuna da değinmek gerekir. Putin-Trump ortak açıklamasında Cenevre sürecine atıf yapılırken Astana sürecine ve o sürecin aktörleri İran ve Türkiye'ye yer verilmemesi dikkat çekiciydi. Astana sürecinde çatışmasızlık bölgeleri uygulamasıyla önemli sonuçlar elde edilmişti. Ancak Putin-Trump ortak açıklamasıyla Ürdün öne çıkarılırken İran ve Türkiye adeta unutulmuşlardı. İşte Putin yeni başlatacağı Soçi Sürecinin de Astana'nın esas aktörlerinin liderleriyle yaparak bir nevi teşekkürlerini de sunma fırsatı buldu, onları onurlandırdı. Bunun yanında tabi ki Soçi Sürecinin başlangıcı da olan üçlü zirvede Soçi sürecinin ana görevi olacak Suriye Ulusal Diyalog Kongresi kararını da belki süreçte aktif olarak yer alamayacak hem İran hem de Türkiye'ye de onaylatmış oldu.

   

Bütün bunlardan çıkan sonuç şudur: Suriye'de yeni bir dönem başlamaktadır. Bu yeni dönemde Esad'ın yerinin olduğu gösterilmiştir. Ve bu dönem Soçi merkezli faaliyetlerle şekillenecektir. Bütün süreç Rusya'nın kontrolündedir. Soçi'nin ortaya çıkışında, bu bağlamdaki görüşmeler zincirinde, diplomasi trafiğinde, üçlü zirvenin yapılmasında, zirvede alınan Suriye Ulusal Diyalog Kongresi yapılması gibi kararlardaki Putin etkisi açıkça görülmektedir. Dolayısıyla Suriye'de bundan sonraki dönem Putin'in tam kontrolünde SOÇİ SÜRECİ olarak tarihteki yerini alacaktır.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display