TSK'YA SALDIRMANIN CAZİBESİ


TSK'YA SALDIRMANIN CAZİBESİ

Yazan  16 Şubat 2009
TSK’yı suçlama, itham etme ve saldırma neredeyse kariyer haline gelmiştir.

Bugün Türkiye'de demokrat olmanın yolu bir biçimde TSK'ya ya da generallerine ithamda bulunmaktan geçmektedir. Hem AB'nin hem de iktidarın desteğini arkasına almış köşe yazarları adeta reşit ve mümeyyiz olduklarını TSK'ya yönelik eleştirileriyle kanıtlamaktadır. Askerlik karşıtlığından ordu düşmanlığına kadar her konuşma bu çevrelerden inanılmaz destek görüyor. TSK karşıtlığı iktidar yanlısı odaklar tarafından teşvik edilmekte ve ödüllendirilmektedir.

Bu odaklar halkın gerçekleri öğrenme ya da bilgi alma hakkını savunma adı altında TSK'ya saldırmaktadır. TSK'ya yönelik başlıca saldırılar da şu alanlardan yapılmaktadır: Türk ordusunun teröristlere karşı yaptığı operasyonları tartışmaya açmak, PKK'nın işlediği cinayetleri askerlerin üzerine yıkmak, TSK mensuplarını yasadışı örgütlenmelerle ilişkilendirmek, komutanların yeteneklerini tartışmak, siyasi iktidara karşı darbe planlamak vb.

İddia, itham ve isnat!

Kuşkusuz birden fazla darbe yapmış bir ordu için özellikle darbe iddialarına inananlar olacaktır. Doğrusu TSK içinde de suç işleyenler vardır, olmaması anormaldir. Hatta darbe planlayan ya da aklından geçirenler de her zaman olabilir. Ancak günümüz Türkiye'sinde darbe yapmak fiilen imkânsız bir hale gelmiştir. Darbe dönemi artık tarihe ait bir konudur.

TSK'ya yapılan saldırıların amacı TSK'yı itibarsızlaştırmak ve halkın ona duyduğu güven duygusunu sarsmaktır. TSK'ya yapılan saldırılar Türkiye'nin federal bir yönetime götürülmesi sürecinde TSK'yı güçsüzleştirerek hareketsiz bırakmaya yöneliktir. Bu nedenle de ordu ile milletin ayrıştırılması gerekli görülmektedir. Bunun yolunun da milletin ordusuna duyduğu güvenin sarsılmasından geçmektedir. Onun için de şer odaklar vargücüyle TSK'ya saldırıyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri'ni halkın gözünden düşürmek için bilinen çevreler iftira ve yalan dahil her şeyi meşru görüyor. İtiraf etmek gerekir ki itibarını sarsmak için yapılan onca saldırıya, kışkırtmaya, hakarete ve provokasyona karşı TSK soğukkanlılığını büyük bir başarıyla korumaktadır. Bu tutum her türlü takdirin üstündedir. TSK oyuna gelmemiştir. Bundan sonra da gelme ihtimali yoktur. Öldürmeyen darbelerin daha çok güçlendirdiği düşünülürse TSK'nın bu iftira ve isnat kampanyasından daha da güçlenerek çıktığı söylenebilir.

İşbirlikçiler daha fazla zarar veriyor!

Bugün TSK'ya televizyonların ve gazetelerin verdiği zararın düşmanlardan daha fazla olduğu rahatlıkla söylenebilir. Açıktan ya da ima yoluyla TSK'nın suçla ilişkilendirilmeyen hiçbir komuta kademesi kalmamıştır. Akla gelen ya da gelmeyen her türlü suç ve suçlu TSK ve ordu mensuplarıyla ilişkilendirilmeye çalışılmaktadır. Sanki birileri TSK'dan PKK'ya verdiği hasarın intikamını almaktadır.

İşin ilginç yanı PKK itirafçılarının, suç örgütü mensuplarının, bölücü ve yıkıcıların iftira ve isnatlarının TSK'ya saldırılarda başrolü oynamalarıdır. Gerçekte Türkiye'nin birliğinin düşmanı olanların ne söyleyeceklerini de malum medya aktörleri telkin etmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri'ne saldırmanın dayanılmaz bir cazibesi vardır. AB'den fon, ABD'den aferin, iktidardan kariyer devşirmeyi düşünenler vargücüyle asker düşmanlığı yapmaktadır. Düşmansız kalan bir güç; güç olmaktan çıkmış demektir.

Tanrı, TSK'yı düşmansız kalmaktan korusun!

Özcan Yeniçeri

1954 yılında Gümüşhane'nin Şiran ilçesinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Gümüşhane'de, yüksek tahsilini Ankara'da tamamladı. 1987 yılında Uludağ üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-tüsü'nde Yüksek Lisansını tamamladı. 1991 yılında ise Erciyes üni-versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Yönetim Organizasyon dalında “örgütlerde çatışma ve Yabancılaşmanın önlenmesinde Yönetime Katılmanın Rolü” adlı tezinin kabul edilmesiyle de doktor unvanını aldı.

1998 yılında doçent, 2004 yılında da profesör oldu.

Prof.Dr. özcan Yeniçeri, Niğde üniversitesi'nde çeşitli aralıklarla Kamu Yönetimi Bölüm Başkanlığı, Meslek Yüksek Okulu Mü-dürlüğü, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü yaptı.

1999 yılında Kazakistan'daki Ahmet Yesevi üniversitesi'nde görev aldı. Bu üniversitede “Uluslararası İlişkiler Bölümü”nü kurdu ve bir yıl süreyle de başkanlığını yaptı. 2004 yılında AYSAM (Ahmet Yesevi Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanlığına getirildi. İki yıl bu görevi yapmış olup halen Niğde üniversitesi'ndeki görevine de-vam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri'nin yazdığı eserlerden bazıları şunlardır: Yeniden Türkleşmek, örgütsel Değişmenin Yönetimi, Küre-selleşme Karşısında Milliyetçilik ve Kimlik, Küresel Kıskaç ve Türkçülük, Bilgi Yönetim Stratejileri ve Girişimcilik, Dokunanlar, İtirazlar, Bugünden Yarına Türk Dünyasına Stratejik Bakış, Yönetimde Yeni Yaklaşımlar. ölüler Nefes Almaz (Roman), örgütlerde çatışma ve Yabancılaşma Yönetimi

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 2003 yılı “Prof. Dr. Osman Turan Kültür Araştırmaları” ödülünü almıştır.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, Ortadoğu, Ayyıldız, Millet, Hergün ve Siyaset Ekseni gazetelerinde çeşitli aralıklarla köşe yazarlığı yapmıştır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri ile Milliyetçi Hareket Partisi Ankara milletvekili olmuştur. Ankara Milletvekili Yeniçeri aynı zamanda TBMM Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesidir.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display