Türkiye-İran İlişkilerinde Son Durum
 Bu sayfayı yazdır

Türkiye-İran İlişkilerinde Son Durum

20. Yüz Yılda Türkiye-İran ilişkilerinin temelinde zaman zaman dostluk, zaman zaman gerilim yüklü gizli bir rekabet hakim olmuştur. Özellikle 1920-50’li yıllara arasında rekabetin dostluk yanı ağır basarken,

1950'lerden sonra Tahran'da Şah'ın İran'ı petrol gelirlerine dayanarak bölgesel süper güç yapma politikası, rekabette gerilimi ön plana çıkarmıştır. Eğer Şah 1979'da Humeyni tarafından devrilmese ve İran'ın kaynaklarını tüketen İran-Irak savaşı yaşanmasaydı bugün Ortadoğu'da çok daha etkili bir İran olur muydu sorusu sorulmaya değer bir sorudur.

1979'da Humeyni Devriminden sonra İran'ın Türkiye politikası daha da sertleşmiş, gerilim düzeyi artmıştır. Türkiye, Humeyni rejiminin devrim ihracı politikasının hedeflerinden birisi haline gelmiştir. PKK'nın, Kuzey Irak'a yerleştirilerek Türkiye'ye saldırtılması da 1982'de gerçekleşen bir Şam-Tahran projesidir. Hatta Şam'dan PKK'lıları İran'a taşıyan ve İran-Irak sınırından Kuzey Irak'a geçmelerine yardımcı olan İran güçleri olmuştur.

İran'ın ve burada Suriye'nin kısmen aklını başına getiren Birinci Körfez Savaşı'ndan sonra ABD'nin Irak'a yerleşmesi olmuştur. O güne kadar Türkiye ve Irak'ta Kürtçü partilere destek veren Şam ve Tahran Ankara'ya yaklaşmışlar ve Ortadoğu'da ifade edilmese de herkesin farkında olduğu bir "Ankara-Şam-Tahran" ittifakı oluşmuştur. Batı ülkelerine karşı oluşan bu ittifak, Türkiye'nin ABD ve İngiltere'nin politikalarının ürünü olan Dublin Süreci'ne, süreci kontrol etmek amacı ile dahil olması üzerine sona ermiştir.

Türkiye'nin Dublin Süreci'ni takip eden süreçte Ankara Süreci ile ABD politikalarını K. Irak'ta başarısızlığa mahkum etmesi üzerine ABD ve İngiltere Türkiye'yi dışlayarak, Washington Sürecini başlatmışlardır. Bunun üzerine 1990'ların sonunda Ankara ile Tahran arasında tekrar yakınlaşma süreci başlamıştır. 1999 senesinde Türkiye-İran güvenlik ilişkilerinde büyük bir yoğunluk başlarken, İran da ilk kez 1999'da kendi sınırları içinde PKK'ya karşı askeri operasyon düzenlemiştir. İki ülkenin 16. Ortak Güvenlik Komisyonu toplantısında PKK ve Halkın Mücahitleri örgütlerine karşı ortak mücadele kararı alınmıştır. Ankara'da İran Büyükelçiliğinde 9 Ocak 1999'da düzenlenen Humeyni Devriminin yıldönümü törenlerine ilk kez üç Türk general katılarak yumuşamaya bir örnek vermişlerdir.

ABD'nin Irak'a karşı düzenlediği operasyon sonrasında İran 2000'lerin başında kazanmayı ummadığı bir jeopolitik güce ulaşmıştır. İran'ın gücünü sınırlandıran Afganistan'da Taliban ve Irak'ta Baas rejimleri yıkılırken, bu iki rejimin iki ülkede ezdiği gruplar, Afganistan'da Tacikler, Irak'ta Şii Araplar ABD'nin müttefikleri olunca İran'ın ABD'ye karşı gücü daha da artmıştır. Ortadoğu'da Şii hilali diye anılan bir jeopolitik yükselirken, Tahran, akıllı bir satranç oyuncusunun hamleleri ile nükleer güç politikasını sürekli geliştirmiş ve ABD ile İsrail'i köşeye sıkıştırmıştır.

Öte yandan Irak'ta Türkiye'nin yaşamsal menfaatlerini Barzani ve Talabani'ye verdiği destek ile çiğneyen ABD-Türkiye ilişkileri her geçen gün biraz daha gerginleşiyor. Bu noktada Türkiye ile İran arasında çok kimsenin dile getirmediği bir Türkiye-İran ittifakından bahsedilemeye başlandı. ABD'nin PKK'nın İran kolu PJAK'ı Tahran'a karşı istihbarat ve sabotaj faaliyetlerinde kullanması, Tahran'ın da PKK ve PJAK'a karşı askeri operasyonlar düzenlemesi, Ankara ile Tahran arasında olgun bir menfaat birliğinin sonuçları olarak algılanmaya başlandı. Ancak, Türkiye, Irak'ın toprak bütünlüğü politikasını izlerken, Tahran'ın aynı politikayı izlediği doğrultusunda ortada şüpheler var. Bu şüpheleri uyandıran en önemli faktör, Tahran'ın Şii Arap gruplar aracılığı ile Kürtlerin Kerkük konusundaki politikalarını frenleyen değil, aksine cesaretlendiren bir çizgi izlemesi. Acaba Tahran, "Irak parçalanır ise güney Irak'ta doğacak Şii Irak, Kuzey Irak'ta ortaya çıkacak bağımsız Kürdistan'ın benim için tehdit olmasını engeller" diye mi düşünüyor?

Eğer Tahran'da böyle düşünen stratejistler/satranç oyuncuları var ise ki ne yazık ki var, çok yanılıyorlar. Çünkü "piyonumu koruyan kale var" diye düşününler, iki hamle sonra kalelerini yiyecek olan fili görmüyorlar. Tahran'ın Kerkük politikasının netleşmesi gerekiyor. Türkiye'nin Irak birliğini muhafaza etmek için verdiği mücadele de Tahran ağırlığını kullanmalı Şii Araplar, sunni Arapları ve Türkmenleri desteklemelidirler.Aksi bir politika veya "Kerkük meselesini Türkiye kendi başına halletsin" yaklaşımlarının hizmet edeceği tek hedef, Irak'ın parçalanması olacaktır. Tahran, bu tuzağa düşmemelidir. Bölgesel sınırlar değişmeye başlar ise parçalanacak ikinci ülke, Şii bir Irak'a rağmen İran olur.

Son ekleyen 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü