Bu sayfayı yazdır

NATO-Rusya Savaşını Kim Kazanır?

Yazan  15 Nisan 2018

 

Giriş

Suriye’nin başkenti Şam yakınlarındaki Duma kasabasında meydana gelen kimyasal saldırı sonrası ABD ve Rusya arasında ortaya çıkan gerilim askeri seçenekleri hiç olmadığı kadar gündeme getirdi. Kimyasal saldırı etrafında olan gelişmeler provokasyon kokuyor. Bu provokasyonun ilk amacı, bölgeye dışarıdan bir müdahale için meşru çatı oluşturmak olabilir. ABD, Suriye’ye bir askeri karşılık verme niyetini açıklarken Rusya ise bunun sadece Suriye ile karşılık bulmayacak kadar ağır sonuçları olacağını ilan ederek, ABD’ye karşı silah kullanma tehdidinde bulunmuş oldu.

Suriye’de Ruslar da dahil pek çok ülkenin askeri ve vekil güçleri birbirine yakın yerlerde ve kaos için savaşıyor. Rus Genelkurmay Başkanı Valery Greasimov, Rus askerlerinin vurulması halinde misillemede bulunacaklarını açıkladı. İki büyük güç birbirini vurmak istemiyorsa, hedefleri çok doğru tayin etmeleri veya bir “çatışmasızlık hattı” üzerinde anlaşmış olmaları gerekir. Gelişmeler, iki ülke arasındaki bir çatışmanın kısa sürede alevlenerek, daha büyük bir savaşın çıkma riskini kuvvetlendiriyor. Peki, neler olabilir, taraflar hangi yöntemleri kullanabilir? Bu makalede bu konuları özetlemeye çalışacağız.

Batının Suriye çelişkileri

ABD’nin hala Suriye’den bir çıkış stratejisi yok. Suriye’de kalmak için IŞİD’tan sonra şimdi de Esat ve İran düşmanlığına sarılıyor. Suriye’deki kısıtlı askeri gücü ve Kürtlerle ittifakı ona sınırlı bir etki kabiliyeti veriyor. ABD’nin Suriye’deki beklentileri gerçekçi değil.

Amerika’nın Suriye stratejisinin çelişkileri şu şekilde sıralanabilir[i]; (1) Esat gerçeğini kabul edip-etmemek. (2) Türkiye ve YPG/PKK arasında tercih yapmak. (3) Eğer Suriye’de ABD bir şeyleri değiştirmek istiyorsa daha çok asker getirmelidir ama bu bile istenen sonucu sağlamayabilir. (4) ABD, Rusya ile bir çatışmadan daha ne kadar kaçınabilir? Moskova’yı karşısına almadan Esatsız bir plan uygulanması mümkün değil. (5) Suriye’deki sivil savaşın bölgesel bir savaşa dönüşme riski artıyor; İran-Suudi ilişkileri daha da bozuldu, Yemen Savaşı ve İsrail saldırıları bölgeyi yangın yerine çeviriyor. Trump, IŞİD’in yok olması ile görev tamamlandı deyip çekilebilir. Ancak, bu İsrail, S.Arabistan ve Ürdün’ü mutlu etmeyecek. ABD’yi şu an Suriye’den çekilmekten alıkoyan bir strateji ve çıkar meselesi değil, onların yerini Rusya, İran ve Türkiye’nin alacak olması[ii].

Amerika, Esat rejimine karşı askeri bir saldırı yapsa bile bu sahada bir şeyi değiştirmeyecek. Suriye’yi şimdi terk etmek İran etkisini artıracak, Putin’e Ortadoğu’da daha fazla profil sağlayacak ve ABD’nin rolü azalırken İsrail lobisi sıkıştıracak. ABD’nin Suriye’den itibarlı bir şekilde çekilmesinin asgari şartları şunlardır[iii];

- Şam rejimi (ve Türkiye ile) Kürt müttefiklerine belirli bir siyasi özerklik verecek ve yaşadıkları bölgede güvenlik garanti edecek bir anlaşma (burada Güney Vietnam’daki gibi bir çekilme olabilir yani Esat gene tüm ülkede kontrolü sağlar),

- (Rus ve İran etkisine girecek) Şam ile ilişkilerin normalleştirilmesi ve ülkede yabancı savaşçı kalmaması, (Esat rejiminin sivil savaşı kazandığının kabulü ancak Hizbullah’ın Lübnan’dan çıkıp Afganistan’a dönmesi).

Fransa başlangıçta Suriye’deki hedefi ABD gibi IŞİD ile savaş olarak ilan etmişti. Daha sonra siyasi bir çözüm için Esat gitmeli talebine döndü. Ancak Macron, geçen Haziran’da Esat’ın yerini alacak meşru bir varis olmadığını itiraf etti. PYD temsilcileri ile Paris’te görüştükten sonra ise Suriye’nin kuzeyinde istikrar sağlamak için kuvvet gönderme niyetini açıkladı ve hatta Türkiye’yi tehdit etti. Son kimyasal saldırıdan sonra ise askeri seçenekler için oldukça iştahlı bir niyet belirtti. Hatta Fransız ordusu tarafından tek taraflı vurma kapasitesine vurgu yapıldı.

Macron, 24 Nisan’da Trump’ı ziyaret edecek ve ona Suriye için istediği desteği verecek. Fransızlar konuya liberal düzen açısından değil pragmatik bakıyorlar. İngiltere ve Almanya’da sevilmeyen Trump için en büyük destek Fransa’dan gelmiş olacak. Fransızlar, Suriye’de ABD olmaksızın çok kalamayacaklarını biliyorlar. Suriye sivil savaşı AB’ye çok zarar verdi; güvenlik alanında işbirliği ve sınır kontrolünün ne kadar zayıf olduğu ortaya çıktı, göçmenler konusunda dayanışma ve siyasi görüş birliği sağlanamadı. Bütün bunlar Avrupa’da birlik karşıtı akımların yükselişine yol açtı, Macaristan’da Viktor Orban yeniden seçildi. Avrupalılar güçlerinin sınırlarını öğrendiler ve askeri işler için Washington’a muhtaç olduklarını daha iyi anladılar. Bunu en iyi anlayan Macron, şimdi bir şeyler yapmak istiyor[iv].

Tarafların Askeri Güç Kıyaslaması

Soğuk Savaş’ın son yıllarında Sovyetler Birliği, NATO üslerini ve birliklerini büyük isabet oranı ile vuracak kısa menzilli konvansiyonel balistik füzeler geliştirmişti. ABD’nin buna cevabı ise harekât alanı füze savunma sistemi olmuştu ama bu sistem Körfez Savaşı’nda çok başarılı gözükmedi. 1980’li yıllardan beri anti-balistik füze sistemleri geliştiriliyor ama bunlardan Ruslarda da var. 400 km. menzilli Rus İskender-M füzesi, 700 kg. ağırlığında birkaç çeşit savaş başlığı taşıyabilir ve 5 m. doğrulukla hava alanlarını, lojistik noktalarını veya diğer sabit alt yapı tesislerini vurabilir.

Yani Ruslar, Avrupa derinliklerindeki hedeflerini vurma kabiliyetine sahiptir. İskender, uçuş halinde iken hedef değiştirebilir ve gemi gibi hareketli hedefleri de vurabilir. Örneğin Kaliningrad’tan ateşlenecek İskender füzeleri NATO gerisinde pek çok değerli hedefi vurabilir. Bu yüzden NATO bir savaşta öncelikle İskender füzelerini hedef alacaktır[v]. Ancak, bu füzeleri atan lançerler mobil olduğundan yerlerini tespit etmek ve vurmak kolay değildir. Bunun için Ruslara karşı bölgede hava üstünlüğü de kurulmalıdır.

ABD’nin F-15 Eagle uçaklarına karşı Ruslar, 1985’lerden itibaren Su-27 savaş uçaklarını geliştirdiler. Bu uçaklar; büyüklük, menzil, hız ve manevra kabiliyeti bakımından en öldürücü platformlarda biridir. Ruslar, bu saldırı uçaklarının pek çok modelini geliştirdiler; Su-30 çok rollü savaş uçağı, Su-33 taşıyıcı uçağı, S-34 bombardıman, Su-35 hava üstünlüğü savaşçısı. Bu uçaklar henüz dördüncü nesil uçak olan Amerikan F-22 ile karşılaşmadılar. Ruslar, görünmezlik yeteneğine sahip uçaklara karşı ve ilk füze saldırısına rağmen hayatta kalabilmek için çeşitli manevra taktikleri geliştirdiler. Üstelik Rus uçakları saldırı için hafif ve hızlı olmaları yanında yakalanmamak için süratle çekilme kabiliyetine sahipler.

NATO, Soğuk Savaş döneminde oldukça yetenekli bir anti-denizaltı sistemi geliştirmişti. Bu sistem içinde uçaklar saldırı denizaltıları, sabit sensörler ve yüzey gemileri vardı. Soğuk Savaş’ın sonunda Sovyetlerin çöküşü ile birlikte NATO anti-denizaltı savaş kabiliyetlerinde önemli indirime gidildi. Ancak, Sovyet döneminde inşasına başlanan 15 adet Akula sınıfı Rus denizaltısından dokuzu hala hizmettedir. Görünmezlik yeteneğine sahip bu denizaltılar, en son teknoloji ile donatıldı. Akula denizaltıları torpido ve cruise füzeleri de dahil pek çok silah taşıyor. Hem deniz hem de karadaki hedefleri vurabilen cruise füzeleri, NATO sahillerine önemli zararlar verebilir. NATO denizaltılarının en iyileri, Akula sınıfı denizaltıları tespit edebilir ve yenebilir ama yüksek hızlı oldukları için yakalanmaları kolay değildir. Önümüzdeki beş yıl içinde Akula’nın yerini alacak ve dizel-elektrik teknolojisi kullanan Lada sınıfı, NATO ile daha sıkı bir savaş kabiliyeti gösterecek.

Soğuk Savaş döneminde ABD ve Sovyetler arasındaki bir savaşın önemli bir alanı konvansiyonel harekâtı destekleyen özel operasyonlar olacaktı. O dönemde bile Ruslar, bu alana NATO’dan daha çok önem veriyordu. Rus özel kuvvetler örgütlerinin şemsiyesi olan Spetnaz birliklerinden NATO gerisinde sabotajlar yapması bekleniyordu. Sovyetler Birliği’nin çöküşü ile küçültülen bu unsurlar Çeçen savaşları ile birlikte yeniden yapılandırıldı ve güçlendirildi.

Bugün Rus özel kuvvetleri, Ukrayna’da da görüldüğü gibi NATO için en önemli tehditlerden biridir. Denizaltılar veya hava araçları ile de NATO derinliklerine sızabilecek Spetnaz birlikleri çok önemli hedefleri vurabilir ya da diğer harekâtı destekleyebilir. Rus özel kuvvetleri sadece Suriye’de değil, Mısır, Libya ve Yemen’de de yeni planlar peşinde. Halen Mısır’da konuşlu Rus özel kuvvetleri, bir tarafta Libya askeri lideri Khalifa Hifter’e kılavuzluk ederken, diğer tarafta Yemen’de kendilerine taraf seçiyorlar.

Rusya’ya uygulanan Batı yaptırımları hızlı askeri modernizasyonunu yavaşlatmadı ama hala 1980’lerdeki gücünün çok gerisindedir. Rus konvansiyonel kara, deniz ve hava kuvvetleri artan şekilde büyümekte, yüksek teknolojiye geçiş sürecinde gelecek nesil platformlar edinmektedir. 2017 rakamlarına göre Rusya Silahlı Kuvvetleri’nde 3 binden fazla uçak ve 1500 kadar helikoptere sahiptir. 1980’lerde imal edilmeye başlanan stratejik Su-27 savaş uçakları, Amerikalıların F-15 Eagle uçakları ile kıyaslanmaktadır.

Rusya yeni uçak geliştirecek ve üretecek parası olmadığı için silahlanma yarışının son on yılını kaybetti ve ancak yeni cihaz tedarik edebildi.  Zaten Rusların güçlü bir hava savunma sistemi kurmasının arkasından yatan nedenlerden biri de ABD’nin görünmez uçak ve seyir füzelerine karşı koyacak büyük ve modern savaş uçağı filosu üretecek bütçesinin olmaması idi. Ruslar havada sınırlı saldırı kabiliyetlerine sahiptir.

ABD-Rus askeri dengesini etkileyecek kuvvet çarpanları şunlar olabilir[vi];

- Ohio sınıfı ABD balistik füze denizaltıları; ABD nükleer üçlüsü içinde yer alan bu denizaltılar, Amerikan caydırıcılığının merkezindedir. Toplam 14 adet olan bu sınıf denizaltılar üzerinde 24 adet Trident II (çok başlıklı) balistik füzesi ve 25 adet MK48 torpido bulunmaktadır.

- B2 Görünmez Bombardıman Uçağı; diğer bir nükleer silah platformu olarak, 6 bin deniz mili menzili vardır. Füzeleri 70 cm. betonu delebilir.

- F-22 Raptor uçağı; görünmezlik, yüksek manevra, çift motor ve uzun menzil kabiliyetine sahiptir. Özellikle savaşın başlangıcında hava üstünlüğü sağlamak için tasarlanmıştır.

- Füze savunması; Akdeniz’e konuşlanan Aegis BMD gemileri ile Romanya ve Polonya kıyılarındaki kabiliyetler 50 kadar kısa ve orta menzilli balistik füzeyi engelleyebilir. Bu sistem, NATO’nun kendi füze savunma sistemi ve ABD ana vatanını korumak için tasarlanmış Karada Konuşlu Sistemi (GMD) takviye etmektedir.

Savaş nasıl olur?

1970’lere kadar NATO, konvansiyonel bir Sovyet saldırısının kolayca gelişeceğini ve Rus tanklarının İngiliz kanalına kadar geleceğini hesaplıyordu. İşte burada NATO’nun taktik nükleer silahları devreye girecek, Sovyetlere dünyanın her yerinde ve denizlerde savaş pahalıya ödetilecekti. NATO’nun stratejisinin esası nükleer caydırıcılıktı. Ancak, 1973’deki Yom Kippur Savaşı’ndan sonra Amerikalı askerler, Sovyetleri durdurabileceklerine inanmaya başladılar. Bunun nedeni Golan ve Sinai’de Sovyet tankları isabet güdümlü konvansiyonel mühimmat ile durdurulmuştu. Sovyet tankları ölüm bölgelerine çekilebilir ve Almanya’ya varmadan Sovyet taarruzları kanalize edilebilirdi. NATO saldırıları Sovyetlerin gerisindeki haberleşme ve lojistik alt yapılarına da yapılmalı idi. 1982 yılından sonra Hava-Kara Muharebe Doktrini ile Amerikalı komutanlar Kızıl Ordu’nun taarruz dalgalarını durduracaklarına inandılar.

1980’lerin Afgan Savaşı’ndan beri Batı ve Rus teknolojisi yüksek yoğunluklu bir savaşta karşılıklı olarak test edilmedi. NATO’nun başat ülkeleri, o zamandan beri hava savunması eski teknoloji,  hava gücü ve doğru dürüst saldırı kabiliyeti olmayan üçüncü dünya ülkelerine kolayca üstün geldiler. NATO için iyi eğitilmiş ve modern teknolojiye sahip Ruslar ile bir savaş gerçek bir test olacak.

NATO uzun zamandır Ruslarla yapılacak çeşitli savaş senaryolarının simülasyonlarına çalışıyor. Savaş oyunları ile tarafların karşılıklı kabiliyetlerinin taktik ve operasyonel karşılaştırmasını yaparak, yeni üstünlükler ve çözümler üretmek için tespitler amaçlanıyor. Rusya’nın Baltık ülkelerini işgal etme olasılığına karşı NATO’da savaş senaryoları test edildi ve Doğu Avrupa için daha büyük bir hava-kara kuvvetine ihtiyaç olduğu değerlendirildi. Avrupa’da halen 30 bin Amerikan askeri var.

RAND Corporation tarafından yapılan çalışmaya göre Ruslar, 60 saat içinde Rus azınlıklarını bahane ederek, Baltık ülkelerini işgal edebilir[vii]. RAND’ta oynanan savaş oyununun sonucuna göre; Ruslar Baltıkları işgal edebilir ve bir süre elde tutabilirler. Ancak, bu Ruslara pahalıya ödetilir. NATO kuvvetleri karşılık olarak Kaliningrad, Transnistria ve diğer Rus bölgelerini işgal edebilir. Rus deniz kuvvetleri, NATO denizaltıları ve uçakları tarafından ciddi hasara uğratılır[viii]. Uzun menzilli vuruşlar ise Rusların geri kalan hava kuvveti ve hava savunma şebekesini aşındırır. İşte bu anlayış 1949’lardaki Batı savunma stratejisine yani NATO caydırıcılığına dönüştür.

ABD’nin Suriye’yi vurması için ilk akla gelen silah cruise füzeleridir. ABD donanması karadaki hedeflere karşı deniz vasıtalarından atılan Tomahawk ya da B-52 bombardıman uçaklarından daha derin hedeflere atılan CALCM tipi cruise füzelerini seçebilir[ix]. Cruise füzelerinin seçim nedenlerinden biri oldukça alçaktan uçmaları nedeni ile radarlar tarafından tespit zorluğudur. Yani S-300V4 ve S400 hava savunma sistemlerini kullanan Ruslar, doğrudan hedef olmadıkça yaklaşan füzeleri angaje olmakta zorlanacaklardır. Bununla beraber, Rus hava sisteminin orta ve yüksek irtifa tehditler için hava savunma kaplama alanı vardır. Amerikalılar, Suriye’yi vurmak için görünmezlik kabiliyeti olan B-2 Spirit ve F-22 Raptor uçaklarını da seçebilirler ki, Rusların bu uçakları S300V4 ve S400’ler ile takip etmesi zordur.

Peki, Amerikalılar Rusları vurursa ne olacak? Ruslar, bunu sadece Suriye ile bir saldırı değil savaş kabul edecek ve kuvvet kullanacaklar. Yani Ruslar için çatışmalar, Ortadoğu ve Avrupa’daki diğer Batılı üsleri de içine alan bir savaş sahasına yayılacak. Batılı silahların atıldığı üsleri ve platformları da vuracaklar. Bu maksatla, uzun menzilli ve tam isabetli füze taşıyan gemiler ve deniz altılar kullanacaklar. Rusların öne çıkan platformları arasında Kalibr cruise füzesi taşıyan denizaltılar ve X-101 havadan atılan cruise füzeleri taşıyan Tupelov Tu-95 ve Tu-160 stratejik bombardıman uçakları var. En büyük tehlike ise çatışmaların büyümesi halinde nükleer silahların kullanılma riskidir.

Batının savaşları hava üstünlüğüne dayanmaktadır. NATO, çok uzun süre modern ve yetenekli bir hava savunma sistemine karşı dayanamaz. Zamanla, NATO savaş uçaklarının masrafları mali bir felakete yol açabilir. Rus S-400 hava savunma bataryaları, her biri farklı menzildeki hava hedefine angaje olan üç çeşit füzeye sahiptir. En uzun menzil 400 km. olmakla birlikte, daha kısa menzilli olanlar manevra yapan hedeflere karşı hızlı yok etme kabiliyetine sahiptir.

NATO, balistik füze kullanma niyetinde olmasa da, çok etkili sensörleri olan S-400’ler bunlara da angaje olabilir. Özetle, İskender füzeleri, Su uçakları ve S-400’ler en azından savaşın ilk döneminde Batı savaş yönteminin temel direği olan NATO hava gücünü etkisiz hale getirebilir. Ancak, Ruslar, çok etkili ve entegre bir hava savunma sistemine sahip olmakla birlikte, uçak filoları ABD ve NATO ile kıyaslandığında oldukça küçüktür.

Sonuç

Sonuç olarak, NATO silah sistemleri teknolojik olarak Ruslardan daha iyidir. Bu fark 1980’lerde çok belirgindi ve gittikçe arttı. Ancak, Ruslar ordusu hala NATO’yu vurabilecek kabiliyetlere ve yenilikçi düşünceye sahiptir. Umarız bunlar geçmişte oldukları gibi caydırıcılık için beklerler, birbirlerine karşı kullanılmazlar ancak son yıllarda çözülemeyen siyasi konular, kuvvet kullanma riskinin sürekli artmasına neden olmaktadır.

Şu anda büyük bir savaşın eşiğinde olabiliriz. Her ne kadar asıl büyük dünya savaşı Güney Çin Denizi’nde saklı olsa da Suriye bir dönüm noktası olabilir. Washington, Soğuk Savaş’ın nükleer caydırıcılık ve nükleer silah kullanmadan çatışmaları idare etme konseptini unutmuş gözüküyor. Nitekim 2012’de Libya’da yeni taktik nükleer silahlarını test ettiler. Bugün Suriye’deki savaş, terörle savaştan ülkenin geleceğinde ve topraklarında etki bölgesi kurmak isteyen güçlerin ve vekillerinin savaşına dönüştü. Suriye rejimi ise kaybettiği toprakları geri almak için bir yarış içindedir. Suriye’de tarafların bir an önce bir barış planı üzerinde anlaşması gerekiyor. Batının temel çelişkisi ise yeni döneme geçişin Esatsız olmayacağını anlamak istememeleridir.

 

 

 

 


[i]Daniel L. Byman, 5 hard choices in Syria, Foreign Policy, (April 11, 2018).

[ii]Steven A. Cook, Trump’s Syria Policy Isn’t Retrenchment. It’s Pandering, (April 9, 2018).

[iii]Jamed Dobbins, Jeffrey Martini, Conditioning American withdrawal from Syria,  Al Monitor, (April 6, 2018).

[iv]Benjamin Haddad, Macron Needs to Attack Syria With or without the United States, Hudson Institue, (April 9, 2018).

[v]Robert Farley, 5 Deadly Russian Weapons of War NATO Should Fear in a Fight, Patterson School of Diplomacy,(April 11, 2018).

[vi]Zachary Keck, 5 Ways America's Military Would Crush Russia in a War, (April 11, 2018).

[vii]Kris Osborn, Russia vs. NATO: Who Would Win in a War? Scout Warrior, (September 5, 2017).

[viii]Robert Farley, FACT: NATO Thought Russia Would Crush Them In a War (Until the 1970s), Diplomat, (April 10, 2018).

[ix]Dave Majumdar, Here Is How Russia and America Could Go to War in Syria, (April 9, 2018).

Sait Yılmaz

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı