< < “DEMOKRATİK AÇILIM” HAKKINDA


“DEMOKRATİK AÇILIM” HAKKINDA

Yazan  19 Aralık 2009
Günümüzde terörle mücadelenin sadece “terörist örgütün silahlı saldırılarının ve şiddet eylemlerinin kontrol altına alınması” ile yürütülemeyeceği açıktır.

Terörle mücadele süreci "terörist örgütün hedefini içeride ve dışarıda açık veya kapalı biçimde destekleyen ara hedef niteliği taşıyan her türlü siyasi, toplumsal, akademik, ekonomik vb. faaliyetlerinin" dikkatle, sabırla ve temkinli olarak takip edilmesini ve tedbirlerin zamanında alınmasını gerektiren dinamik bir süreçtir. Bu süreçte atılan her adımdan güdülen maksat açık olarak belirlenmelidir.

Terörist örgütün silahlı mücadelede uğradığı yenilgi sonrasında siyasi alana yönelmesi, terörle mücadele edenlerin önceki dönemlere göre daha hassas kararlar almalarını gerektiren yeni bir süreci de beraberinde getirmiştir. Halen içinde bulunduğumuz hassas dönemde gündeme getirilen demokratik açılım düşüncesi aşağıda açıkladığım konulardan dolayı, terörist örgütün siyasi uzantılarının gündem oluşturmasına ve toplumun büyük kesiminde olduğu gibi terörle mücadelede emeği olan gaziler ile şehit ailelerinin de rahatsızlık duymalarına yol açmıştır.

Demokratik açılım hem barış ve kardeşlik söylemi üzerinden siyaset yapan terörist örgütün siyasi uzantısı konumundaki partinin hem de terör örgütüne örtülü destek olanların maskelerini yere düşürmüştür. Barış ve kardeşlik maskesini kullanan taşeronların cumhuriyeti parçalamayı esas alan kötü niyetleri bir kez daha ortaya çıkmıştır. Terör örgütünün uzantısı olan kapatılan partinin daha açılımın başlangıç safhasından itibaren sergilediği tutum ile gün ve gün gündeme gelen talepleri açılımın iç yüzünü açığa çıkarmıştır. Adı demokratik olan açılım demokratik olmayan usullerle uygulamaya konulmuştur.

Açılımın ana hatlarının belirlenmesi sürecine sadece belirli gazeteciler ile belirli akademisyenlerin katılımı sağlanmıştır. Söz konusu açılım, uzun yıllardır silahlı eylemi araç edinerek binlerce vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden olan terörist örgütün sözde demokrasi şapkası giydirilen siyasi uzantılarına birtakım bölücü düşüncelerini kamuoyuna açıklaması için çanak tutmuştur. Açılım bu yönü ile değerlendirildiğinde bölücülük düşüncelerinin siyasi platformda daha rahat açıklanmasına katkı sağlamıştır. Kaldı ki demokrasilerde katılım vardır bölücülük yoktur.

İçi boş olarak ortaya atılan açılım her kesimde farklı biçimlerde algılanmıştır. Kaldı ki, toplumun sadece belli bir kesimini değil bütün ülkenin geleceğini ilgilendiren böyle önemli bir konuda, henüz olgunlaşma süzgecinde bulunan açılım düşüncesinin siyasiler tarafından çözüm önerisi olarak sunulması vahim bir durumdur. Demokratik açılımın açılım tarihinden önce işlenmiş olan suçlardan dolayı kapatılan bir partiye sunulması açılımın zaten hata olduğunun açık kanıtıdır. Ülkenin kaderine etki edebileceği de düşünüldüğünde, böyle bir açılım düşüncesinin içinin doldurulmasında en azından kendi alanlarında isim yapmış olan akademisyenlerin tarih, sosyoloji, antropoloji, uluslar arası ilişkiler, hukuk vb. konulardaki görüşleri alınmalı idi. En azından terörle mücadelede terörist örgütün silahlı eylem kabiliyetini minimuma indirmeyi başaran TSK'nın görüşleri alınmalı idi.

Belirli çevrelere yakınlığı ile bilinen birkaç aydının görüşleri alınarak içi doldurulmaya çalışılan açılımın toplumun büyük kesiminde kabul görmeyeceği ve rahatsızlığa neden olacağı daha başından belli idi. Başlangıçta şehit ailelerinin ve uzuvlarını kaybeden gazilerin yok sayılarak daha sonradan toplumsal tepkilerden dolayı sürece dahil edilmeye çalışılması bile toplumsal baskıların sonucudur. Açılım paketinin müzakere edilmesi sürecine dahil edilen aktörlerin neye göre tespit edildiği açık değildir.

Gelinen aşamada, Türk Ordusu'nun mücadele azmi karşısında silahlı mücadele ile hiçbir etkinlik kazanamayacağını anlayan terörist örgüt siyasallaşma sürecine yönlendirilmiştir. Bu kapsamda, silahlı mücadelede çıkmaza giren terör örgütü yıllardır kan dökerek gerçekleştiremeyeceğini anladığı hedefini siyasallaşarak gerçekleştirmek amacındadır. 1980'li yıllardan itibaren silahlı eylem ile şiddeti yöntem olarak kullanan terörist örgütün taşeronları ve siyasi uzantıları konumundaki şahısların demokrasi ifadesini kullanmaları "demokrasi" kelimesinin özüne zarar vermektedir. Demokratik açılım bazı aktörler tarafından terör örgütünün siyasal uzantılarının gündem oluşturmasına katkı sağlayacak bir pakete dönüştürülmüştür.

1980'lerden itibaren devletin, terör bölgesindeki vatandaşa hizmet götürmesini silah kullanarak engelleyen, terör bölgesindeki yolların yapımında kullanılan devlet araçlarını yakan, devletin sağlık görevlisini öldüren, okullara gönderilen öğretmenini kurşuna dizen, buna benzer şiddet içeren eylemler ile terör bölgesindeki halkı sindirerek kürt etnisite temelinde bir sorunun ortaya çıkması için zemin hazırlayan terörist örgüt, demokrasi kelimesinin arkasına saklanarak siyasallaşmak istemektedir. Yıllardır ağırlıklı olarak TSK'nın silahlı mücadelesi ile kontrol altına alınmaya çalışılan terör örgütü "İkinci oğlumu da şehit veririm" diyebilen şehit anneleri ile babalarının mücadele azminden korktuğu için mücadelesini siyasi alana taşımaya çabalamaktadır.

Terör örgütünün siyasallaştırılması sürecinin, TSK'nın yıpratılması sürecine paralel olarak yürütülmesi tesadüf olarak algılanmamalıdır. TSK'nın yıllardır hayatını ortaya koyarak sağladığı terörle mücadele konusundaki başarı ile hiçbir ilgisi bulunmayan yapay konularla yıpratılmasının, terörist örgütün siyasallaşmaya öncelik verdiği dönemde gerçekleştirilmeye çalışılması terörle mücadele yöntemlerinin tekrar gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Böyle bir dönemde, suni gündem oluşturularak yıpratılan TSK, ülkenin kaderini etkileyecek önemli konularda görüşü alınamaz duruma getirilmek istenmektedir. Karalama ve yıpratma kampanyalarının, TSK'nın terörle mücadelede elde ettiği başarıya gölge düşürmesine engel olunmalıdır.

TSK terörle mücadelede fotoğrafın içinde yer almış olan asıl aktördür. Değil fotoğrafın içinde yer almak, kendini fotoğrafın içinde dahi göremeyenlerin dışarıdan terörü bitirmek gibi bir amaçla milletin önüne çıkmaları anlaşılır bir durum değildir. Elini taşın altına koymuş olanların fikirleri alınmadan kalıcı çözüm üretilmesi mümkün değildir. Kaldı ki, madem açılımın adı demokratik olarak belirlenmiştir, açılımın kendisi de demokratik olmalıdır. Açılımın, terörist olduğunu açıkça söyleme cesareti gösterenleri dahi karar alma sürecine dahil ederken terörle mücadelede elini yıllardır taşın altına koyarak hayatlarını hiçe sayarak görev yapanları ve alanında kabul görmüş olan akademisyenleri dışarıda tutması, açılımın ne derecede demokratik olduğunun anlaşılması bakımından önemlidir.

* 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü DYÇ AraştırmalarıBilimsel Danışmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display