Bu sayfayı yazdır

Gidiş vahimdir!

Yazan  17 Ağustos 2009
AB’de yaklaşık iki evliliğe karşı bir boşanma yaşanırken, çocukların üçte biri de evlilik dışı ilişkiden doğuyor.

Birliğin İstatistik Kurumu Eurostat'ın verilerine göre AB ülkelerinde 2004 yılında 4,8 milyon bebek dünyaya geldi. Bu çocukların yüzde 31,6'sı evlilik dışı ilişkiden doğdu. Evlilik dışı ilişkiden doğum oranı en yüksek ülkeler, yüzde 58 ile Estonya, yüzde 55 ile İsveç ve yüzde 45 ile Letonya ve Fransa olarak açıklandı. Evlilik dışı bebek doğumu oranının en düşük kaldığı ülkeler arasında Kıbrıs Rum kesimi (yüzde 3), Yunanistan (yüzde 5), İtalya (yüzde 15), Polonya (yüzde 17) ve Malta (yüzde 19) bulunuyor.

Aile yapısı tehdit altında

Her şeye rağmen Türkiye'deki aile yapısı ve sosyal doku AB ülkelerinden şimdilik çok daha iyi durumdadır. Ancak bu durumun giderek kötüleştiği de bir gerçektir. Türkiye'deki görsel ve işitsel medyanın yayınları Türk aile yapısını bozucu bir işlev yerine getiriyorlar. Magazin programları adeta üst sınıfların bozulmuşlarını idealize etmeyi ve imrendirmeyi işlev olarak almıştır. Televizyon programları topluma kimlik veren ne kadar değer varsa hemen hepsini gülünç hale getirmekte ve değersizleştirilmektedir. Aldatmayı yalnız magazinin değil sanatın ve edebiyatın konusu haline getirme gayretleri de alabildiğine sürmektedir. Gazeteler ise cinayet, boşanma, intihar haberleriyle ağzına kadar doludur. Yabancılaşma, yozlaşma ve değersizleşme yalnız aileyi değil toplumun her kesimini bir ahtapot gibi sarmıştır. Düşkünler yurdunun, huzur ya da kadın sığınma evlerinin sayısındaki artış tehlikenin boyutları hakkında bilgi verir niteliktedir.

Beden işçisi kadınlar!

Aşağıdaki iki örnek aile yapısındaki gidişin ne denli vahim olduğunun kanıtıdır. Bunlardan birisi siyasetle diğeri ise toplumsal yapıyla ilgilidir. Siyasetle ilgili olanı şudur: İktidarın hem de Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı'nın yaptığı bir açıklama kadından ve aileden sorumlu olmayı nasıl algıladığını gösterir niteliktedir. Geçtiğimiz günlerde Kemal Kılıçdaroğlu, ekonomik krizin kadınları olumsuz etkilediğini öne sürerek, "Bugün Türkiye'de 60 bin kadın, hayat kadını olarak geçimini sağlamak için sıraya girmiş durumda. Bu durum çok üzücü" diyor. Bunun üzerine Devlet Bakanı Aliye Kavaf, "Kadın bedenini ahlâk dışı bir anlayışla siyasete alet etmesini kınıyorum. Sayıları kaç olursa olsun beden işçisi kadınlar da toplumun parçasıdır" diyor.

Bu açıklamanın kadının "beden işçiliği" diye bir mesleğinin olduğunu ve durumun doğal karşılanması anlamına geldiği açıktır. Sayın Bakanın görevi "beden işçiliği" dediği bu mesleğin mensuplarının sayısını azaltmaktır. Bunu da sosyal ve ekonomik önlemler alarak yapabilir. O, bunu yapmak yerine "beden işçileri de toplumun parçasıdır, sayılarına bakmayın" diyor. Böyle bir anlayışın vahimliğine değinmeye gerek yoktur.

İkinci olay ise toplumsal yapıyı sorgulamaya neden olacak türdendir. Bilindiği gibi 70 yaşındaki Halis Toprak adlı zat, 17 yaşındaki bir kızla evlenir. Ancak işin yaş ile olan ilgisinden daha beterini Halis Toprak bir gazeteciyle konuşurken dile getirdiği bir gerçek ortaya koyuyor: Toprak, "Bana 50 tane kız getirdiler yaşı 17-18 olan. Ama ben Nazlıhan'ı seçtim, çünkü o başka." Halis Toprak'ın söylediğine göre bizzat ana babalar kızlarını kolundan tuttukları gibi Halis Toprak'a getirmişler.

AB'deki ailenin durumunun ne denli kötü olduğunu rakamlar söylüyor. Türkiye'deki gidişin ne denli vahim olduğunu da yaşanan olaylar ortaya koyuyor. Toplum çözülmeye, kirlenmeye ve yozlaşmaya açık hale getirilmiştir. Önlem alması gereken yetkililer, mevcut durumu meşrulaştırmakla meşguller. Gidiş vahimdir.

Özcan Yeniçeri

1954 yılında Gümüşhane'nin Şiran ilçesinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Gümüşhane'de, yüksek tahsilini Ankara'da tamamladı. 1987 yılında Uludağ üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-tüsü'nde Yüksek Lisansını tamamladı. 1991 yılında ise Erciyes üni-versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Yönetim Organizasyon dalında “örgütlerde çatışma ve Yabancılaşmanın önlenmesinde Yönetime Katılmanın Rolü” adlı tezinin kabul edilmesiyle de doktor unvanını aldı.

1998 yılında doçent, 2004 yılında da profesör oldu.

Prof.Dr. özcan Yeniçeri, Niğde üniversitesi'nde çeşitli aralıklarla Kamu Yönetimi Bölüm Başkanlığı, Meslek Yüksek Okulu Mü-dürlüğü, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü yaptı.

1999 yılında Kazakistan'daki Ahmet Yesevi üniversitesi'nde görev aldı. Bu üniversitede “Uluslararası İlişkiler Bölümü”nü kurdu ve bir yıl süreyle de başkanlığını yaptı. 2004 yılında AYSAM (Ahmet Yesevi Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanlığına getirildi. İki yıl bu görevi yapmış olup halen Niğde üniversitesi'ndeki görevine de-vam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri'nin yazdığı eserlerden bazıları şunlardır: Yeniden Türkleşmek, örgütsel Değişmenin Yönetimi, Küre-selleşme Karşısında Milliyetçilik ve Kimlik, Küresel Kıskaç ve Türkçülük, Bilgi Yönetim Stratejileri ve Girişimcilik, Dokunanlar, İtirazlar, Bugünden Yarına Türk Dünyasına Stratejik Bakış, Yönetimde Yeni Yaklaşımlar. ölüler Nefes Almaz (Roman), örgütlerde çatışma ve Yabancılaşma Yönetimi

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 2003 yılı “Prof. Dr. Osman Turan Kültür Araştırmaları” ödülünü almıştır.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, Ortadoğu, Ayyıldız, Millet, Hergün ve Siyaset Ekseni gazetelerinde çeşitli aralıklarla köşe yazarlığı yapmıştır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri ile Milliyetçi Hareket Partisi Ankara milletvekili olmuştur. Ankara Milletvekili Yeniçeri aynı zamanda TBMM Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesidir.