×

Uyarı

JUser: :_load: Unable to load user with ID: 116

 Bu sayfayı yazdır

Ortaya Çıkan Tablonun Adı "Yeşil Devrim!"

Yazan  30 Temmuz 2007
Nejat ESLEN - Radikal "Demokrasi kutsaldır, evet. Ama laik değerlerin de Batı'nın değerleri olduğunu ve bunlar kaybedildiğinde, demokrasinin anlamını yitireceğini de anlamak gerek."

22 Temmuz seçimleri, Türkiye'nin ılımlı İslam'a dönüştürülmesi gayretleri için bir milat oluşturdu ve Türkiye'de önemli ve yeni bir süreç başlattı. Çünkü, 22 Temmuz seçimleri ile birlikte, ABD ve AKP tarafından uygulanan ve birbirini bütünleyen iki başarılı toplum mühendisliği, hem seçim sonuçlarına hem de Türkiye'nin geleceğine damgasını vurdu.

Fonksiyonunu sadece iktidara muhalefet etmekten ve Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmaktan ibaret sayan 'Filler mezarlığına' dönüşmüş CHP, yönetimde ve seçim stratejisinde çağın gereklerine ayak uyduramadı; laikliği savunanların dışındaki halka ulaşamadı, bu istikamette bir gayreti de olmadı, ''halk partisi'' olduğu halde halktan koptu ve bütün bunlar bir bedel olarak hem seçim sonuçlarına, hem de Türkiye'nin kaderine yansıdı.

"Ilımlı İslam" Arzusu

Türkiye'yi Ilımlı İslam'a dönüştürmeye gönüllü olan, aslında değiştik deseler de özlerinde bu ideali taşıyan, ABD'yi, AB'yi, tarikatları ve cemaatleri,sermaye gruplarını arkasına alan AKP ise seçimlerde halkla iyi diyalog kurmanın, halkla kucaklaşmanın ve gerçek 'halkın' partisine dönüşmenin sonuçlarını alarak bir zafer kazandı.

Bu başarıyı sağlayabilmek için AKP, uzun vadeli bir toplum mühendisliği uyguladı.AKP, bir yanda mazlum rolünü oynarken ve inanca dayalı bir strateji uygularken, diğer yanda sosyal projeleri ile laiklik ve üniter yapının korunması gayretleri ile ilgili kaygılara gündeminde yer vermeyen; ancak günlük ekonomik sorunlarını aşmada AKP'yi tek çare olarak gören halkın sempatisini ve desteğini kazandı.

ABD'nin Türkiye'yi Ilımlı İslam'a dönüştürme gayretleri ise jeopolitik bir ihtiyaçtı. Müslüman halkı ve demokratik yapısı ile Büyük Ortadoğu Projesi içinde Türkiye'nin bölge halklarına bir 'model' olarak sunulması, ABD için, bu proje içinde büyük bir önem taşıyordu. Eğer bu sağlanırsa, işbirliği ile hem Türkiye'nin projeye katkıları kolaylaştırılabilecek hem de Türkiye, Ortadoğu halkları için demokratik yapısı ile Ilımlı İslam bir modele dönüştürülebilecekti.

Ancak Türkiye, laik yapısı ve muhafaza edilen Cumhuriyet değerleri ile bir model oluşturamazdı. ABD'nin toplum mühendisliği ise bu istikamette çalıştırıldı. Bu kapsamda, bir yanda projeye gönüllü olan AKP ile işbirliği yapıldı, diğer yanda halkın eğilimlerini değiştirmek için kanaat önderleri ve medya seçildi ve kullanıldı. Nitekim, 22 Temmuz seçimlerinden hemen sonra ABD Temsilciler Meclisi üyesi Alcee Hastings, ''Türkiye'de İslamcı dizayndan söz edilse ya da sosyal doku değişse bile, Erdoğan ve Gül ile çok iyi işbirliğimiz olageldi'' ifadesi ile bu düşünceyi doğruladı. (Milliyet gazetesi, 27 Temmuz 2007)

AB Süreci

Bu kapsamda, AB sürecinden de istifade edildi ve AB'nin de Türkiye'yi Müslüman halkı ve demokrat yapısı ile (laik yapısı ile değil) bir model olarak göstermesi sağlandı. Toplum mühendisliği kapsamında Türkiye'ye, küreselleşmenin vazgeçilmez unsurları şeklinde sunularak neo-liberal ekonomik değerler dayatıldı; Türkiye devamlı borçlandırıldı, ulusal değerleri sattırıldı, Türkiye ekonomisi sıcak paraya bağımlı kılındı ve kırılganlaştırıldı dış destek olmadan çalıştırılamaz hale getirildi. Bütün bunların sonucu olarak, Türkiye'yi yönetenler (AKP'liler), işbirliği içinde oldukları ABD'den bağımsız hareket edemez, ABD'nin dayatmalarına karşı duramaz ve Türkiye'nin çıkarlarını savunamaz duruma getirildi.

22 Temmuz seçim sınavında, Türkiye demokrasisinin başarılı olduğu söyleniyor. ABD ve AB gibi, Türkiye'deki etnik bölücüler de aynı dili kullanıyorlar ve Türkiye'nin daha fazla demokratikleştirilmesini istiyorlar. Bu talebin samimi bir arzu mu, yoksa Türkiye'nin şekillendirilmesi için bir politika manivelası mı olduğunu da sorgulamak gerekiyor.

Demokrasinin, mutlaka korunması ve geliştirilmesi gereken kutsal bir değer olduğunu vurgulamaya gerek bile yok. Ancak, ABD'nin ulusal güvenlik stratejisinde, demokratik değerlerlerin yayılmasının, ulusal çıkarların sağlanmasında kullanılan ciddi bir araç olduğunun ifade edildiğini de unutmamak gerek. Laik değerlerin, Batı'nın değerleri olduğunu ve bu değerler kaybedildiğinde, demokrasinin anlamını yitireceğini de anlamak gerek.

Özetle, 22 Temmuz seçimleri Türkiye'yi Ilımlı İslam'a dönüştürme gayretleri için bir milattır. Seçim sonuçları, moda kavramı ile, ABD çıkarları açısından bir devrim(!) olarak da tanımlanabilir. Kırgızistan'daki, Ukrayna'daki,Gürcistan'daki gibi bir devrim. Ancak, amacı Türkiye'de sosyal dokuyu değiştirmek,Türkiye'yi Ilımlı İslam'a dönüştürmek olan bir devrim. Adını koymak gerekirse, demokratik yöntemlerle gerçekleştirilmiş, zaman içinde Batı'nın Türkiye ile ilgili en ciddi yanlışı olarak tarihe geçecek, 'tutması garanti edilememiş' (!) bir 'Yeşil devrim'

KAYNAK: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=228376