< < Prof. Dr. Ümit Özdağ-Kürt Açılımı Hangi Şartlar Oluşur İse Başarılı Olur?


Prof. Dr. Ümit Özdağ-Kürt Açılımı Hangi Şartlar Oluşur İse Başarılı Olur?

AKP hükümeti bir yandan tam psikolojik harekat ders kitaplarında anlatıldığı şekli ile henüz içeriği bizim için belirsiz olan Kürt Açılımını halka kabul ettirmeye çalışırken, öte yandan da bu içeriği henüz bizim için belirsiz olan Kürt Açılımının gerçekleşmesinden sonra Türkiye'nin ekonomi başta olmak üzere büyük bir atılımı gerçekleştireceği düşüncesinin propagandasını yapıyor. Gerek Erdoğan ve gerek Babacan, sanki açılım sonrasında Türkiye'ye bir sihirli değnek değecekmiş gibi beklentileri artıracak bir yaklaşım sergiliyorlar. Beklentileri artıran bu politika gelecek için büyük tehlikeleri de içinde taşıyor.
Terörle mücadelede iki temel yol vardır. Bunlar sanıldığı gibi askeri yöntem ve siyasi/sivil/demokratik yöntemler şeklinde izah edilen iki farklı mücadele anlayışı değildir. Terörle mücadelede birinci temel yol, Düşük Yoğunluklu Çatışma (DYÇ) konsepti ile teröre karşı, ordu ve polisin kullanımı ile çatışmak ve terör örgütünü yok edilmek/ tolere edilebilir bir şiddet düzeyine imdirgenmektir. Bu yolun kendisi askeri çözüm değil, siyasi çözümdür, askeri sadece araçtır. DYÇ'ler konvansiyonel savaşlardan farklı olarak, çatışmanın doğası açısından siyasi niteliğe sahiptir. Konvansiyonel savaşta, bütün milli güç unsurları, savaşın zaferle bitmesi için silahlı kuvvetleri destekler. DYÇ'de ise başarı için silahlı kuvvetler, diğer milli güç unsurlarını desteklerler. Diğer bir ifade ile doğası siyasi olan mücadelenin ana yöntemi de siyasi olmalıdır. Ordu, savunulan siyasal konseptin/çözümün gerçekleşmesi için yol açar.
Terörle mücadeledeki ikinci temel yol, terör örgütünün yok edilememesi veya tolere edilebilir bir şiddet düzeyinin oluşturulamaması üzerine terör örgütü ile dolaylı/dolaysız görüşme yolluna gidilmesidir. Bu noktada devlet sadece asker ve polisi terörle mücadele sürecinden gerç çekmekle kalmaz aynı zamanda savunduğu siyasal konseptten vazgeçer. Bir devletin hangi yolu seçeceği, o ülkenin nesnel koşulları tarafından belirlenir. Devletlerin terör örgütleri ile görüşmelerinin görüşmeyi yapan devletin devlet niteliğini ortadan kaldırdığını söylemek doğru değildir. Eğer öyle olsaydı, halen İngiltere diye bir devlet olmazdı. Londra, İrlanda Kurtuluş Ordusu ile örgütün siyasal kolu olan Shin Fein partisi aracılığı ile görüşmüştür. Diğer yolu seçen Peru ise Aydınlık Yol örgütü ile sonuna kadar savaşmış ve örgütü yok etmiştir.
Türkiye'de şimdiye değin birinci yol çözüm yolu olarak kullanılmıştır. AKP hükümeti ise ikinci temel yolu seçmiştir. AKP Hükümeti bu yolun terör örgütü veya temsilcisi ile görüşmeyi gerektiğini bildiği için daha önce görüşmeyi reddettiği DTP ile masaya oturmuştur. DTP ile yapılan görüşmeler PKK ile yapılan dolaylı görüşmelerdir. Ancak, A. Öcalan, bu aşamada DTP'nin dolaylı görüşme yolunu büyük ölçüde tıkamış ve doğrudan görüşme için kendisini adres olarak göstermiştir. AKP hükümeti ise bu aşamada doğrudan görüşmenin siyasal risklerinden dolayı, seçtiği yolun götürmek zorunda olduğu noktayı şiddetle inkar etmektedir.
Öte yandan Hükümet gerçekleştireceği Kürt Açılımı ile ülkemizin karşı karşıya olduğu sorunu çözeceğini ifade etmektedir. Türkiye üç sorun iç içe geçmiş durumdadır. Bunlardan birinci boyutu Güneydoğu Anadolu sorunu oluşturmaktadır. Bu sorun bölgenin ekonomik ve sosyal geri kalmışlığı ile ilgilidir. Türkiye son 20 yılda GAP kapsamı içinde ve dışında bu sorunun aşılması yolunda çok büyük bir mesafe kaydetmiştir.
İkinci boyutu, siyasal Kürtçülük oluşturmaktadır. Bu boyut PKK'nın varlığından çok önce ortaya çıkmıştır ve PKK'nın varlığının ortadan kalkmasından sonra da olacaktır. Siyasal Kürtçülüğün nihai amacı bağımsız-birleşik Kürdistan'dır. Bölgenin ekonomik ve sosyal kalkınmasının derecesinden hatta verilen kültürel hakların ileri olmasından bağımsız olarak varlığını sürdürecektir. Ancak arkasındaki destek bölgedeki ekonomik kalkınmanın yüksekliği derecesinde azalabilir ancak azalmaya da bilir.
Örneğin Belçika'nın ekonomik ilerlemişliği Valonlar ile Flamanların ayrılık isteklerini ortadan kaldırmamıştır. Keza Kanada'a Quebec eyaleti, siyasi özerklik, ekonomik gelişmişlik ve kültürel haklar açısından nerede ise bağımsız ise de "bağımsızlık referandumunda" Kanada'dan ayrılma isteği, ABD'nin ağır müdahalesine rağmen % 50'lere yaklaşmıştır. İspanya'da Bask eyaletine verilen siyasi ve kültürel özerklik, ETA örgütünün terör eylemlerine son vermesini sağlamamıştır. Önemli olan bölücülüğün teröre başvurmaması veya terörün tahammül edilebilir düzeyde kalmasıdır.
Üçüncü boyutu ise PKK ve örgütün terör eylemleri oluşturmaktadır. PKK terörü şimdiye değin asker,polis, korucu,sivil ve çoğu Türk vatandaşı olan PKK'lı terörist olmak üzere 41 insanın hayatına mal olmuştur. Türkiye açısından sorunun en ağır boyutunu bu üçüncü boyut teşkil etmektedir. PKK siyasal Kürtçü bir örgüt olarak nihai amacını bağımsız-birleşik Kürdistan şeklinde tanımlamıştır. Ancak Ortadoğu ve Türkiye konjenktüründeki gelişmelere göre bu stratejik hedeften ayırılmadan, kendisini bu hedef ulaştıracak taktik adımlar çerçevesinde bu hedefi ertelemiştir.
AKP hükümetinin Kürt Açılımı, sorunun öncelikle üçüncü boyutunu çözmek zorundadır. Sorun ise kaynağı muhatap alınarak çözülür. Örneğin birinci yol seçildiği zaman TSK, "ben orduyum, ordu olarak eşkıya ile çatışmam" dememekte "PKK'yı namluları ile muhatap almaktadır." İkinci yolu seçenlerin "devletin muhatabı PKK veya Öcalan değil, millettir" demek, doğru değildir. Terörü yapan millet değildir ki, muhatap millet olsun. Üçüncü boyutu çözmeyen bir açılımın herhangi bir sonuç ortaya koyması söz konusu değildir. Eğer, "PKK'yı destekleyen 'milleti'n muhatap alınmasından" bahsediliyor ise bu da PKK terörünün bitmesine neden olmayacaktır. PKK, teröre başladığı zaman arkasında 'millet desteğimi' vardır ki, PKK terörü varlığını korumakla kalmamış üstelik gelişmiştir.
PKK, kendisi ile doğrudan ilintili bu boyutun çözülmesi, yani terörü sona erdirmek için iki olmaz ise olmaz koşul ortaya koymuştur. Bunlar,
a)Abdullah Öcalan'ın en kısa zamanda serbest bırakılmasının koşullarının yaratılması,
b) Kürt kimliğinin siyasal bir kimlik olarak Anayasaya girmesi.
Bu iki koşul yerine getirilmedikçe AKP Hükümetinin Kürt Açılımı çerçevesinde alacağı diğer bütün politik, kültürel ve ekonomik önlemler, PKK terörünün durmasına yol açmayacaktır. Toplumda bu kadar büyük beklentiler uyandıran AKP Hükümeti Kürt Açılımından sonra terörün devam edince çok ağır bir siyasal darbe alacaktır. Demek ki, ikinci yola girildikten sonra PKK'yı dolaylı/dolaysız muhatap almayan bir açılım terörün devamını engellemediği için sonuç alamaz. Aksine örgüte, "bu verilenleri de PKK'nin silahlı mücadelesi vermiştir, şimdi Kuzey Irak'ta de facto bağımsız bir Kürt devletinin olduğu ortamda Kürt bağımsızlık mücadelesi çok daha kolay olacaktır" şeklinde propaganda yapma imkanı verecektir.
Bazı çevrelerde ileri sürülen görüş, AKP'nin Kürt Açılımını gerçekleştirmesine PKK'dan olumlu cevap gelmemesi durumda, Türkiye-ABD ve Peşmerge güçlerinin Kandil Dağına ortak operasyon düzenleyerek, PKK'yı yok edecekleridir. Doğrusu bu inanılır bir açıklama değildir. İnanılır olan ise AKP hükümetinin ilk genel seçimlerden sonra orta ve uzun vadeli Kürt Açılımı çerçevesinde PKK'nın taleplerini kabul etmeyi göze almış göründüğüdür. Bundan sadece çok keskin bir viraj ile geriye dönülebilir. Yoksa bu yol istemeseniz de sizi oraya götürür. Bu yolda başarı PKK ile görüşmekten geçmektedir.

Son ekleyen 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display