×

Uyarı

JUser: :_load: Unable to load user with ID: 116

 Bu sayfayı yazdır

Türkiye'de Bayram Kutlamaları ve 1 Mayıs

Yazan  02 Mayıs 2008
ÖZCAN YENİÇERİ - "Türkiye, ne bayramlarını bayram ne de inancını inanç gibi yaşayan insanlar ülkesi değildir. Meydan okumaların, hesap sormaların ve güç gösterilerinin adı Türkiye’de bayramdır."

Bayrama, bayram dışında her anlamı yüklemek neredeyse Türkiye'de bir gelenek halini almıştır. Bayramların hemen hemen bütün kesimler tarafından amacından saptırılarak gerilim, tartışma ve üstünlük sağlama vesilesi yapılması ülkeyi bu duruma getirmiştir.

Şimdi bu ülkede bayramların nasıl kutlandığına bir bakalım: Nevruz, yani doğanın uyanışı bayramı geldiğinde Türkiye'de insanların da yüreği ağzına gelmektedir. Acaba hangi kentte hangi bölücü ve bozguncu isyankâr olay sahneye konulacaktır? Nerede, hangi tür provokatör ve ajitatörler çocukları sahneye sürüp, çatışma çıkaracak diye insanlar endişelere garkolmaktadır. Son zamanlarda ölü ve yaralı vermeden sözde kutlanılabilen Nevruz Bayramı yok denecek kadar azdır.

Cumhuriyet Bayramları laiklik ve anti laiklik düzleminde tartışma ve konuşmalara sahne olmaktadır. Ülkenin ve cumhuriyetin geleceğine yönelik herhangi bir stratejiden, yaklaşımdan ya da müjdeden bahseden bir konuşmaya bu bayramlarda tesadüf edemezsiniz. İnsanların coşkuyla kutlamaları gereken böyle bir bayrama her zaman kaygı ve kötümserlik iklimi egemen olmaktadır.

Gençlik ve Spor Bayramları ise tam anlamıyla bazı kesimler tarafından bilinçli olarak etek boyu savaşlarına dönüştürülmektedir. Bayramın özü ve verdiği mesaj bir yana bırakılmakta, öğrencilerin giydikleri kıyafetler üzerinden inanılmaz değerlendirmeler yapılmaktadır. Halkın kafasının karıştırılması için yetkili ve etkililer bu noktada da elinden geleni esirgememektedir.

Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramları her yıl olduğu gibi bu yıl da Başbakanla Ana Muhalefet Partisinin Genel Başkanının ayrı ayrı yönlere baktığı kutlamalara sahne olmuştur. Sokaklarda yetmiş yedi ülkeden çağrılmış olan çocuklar şenlik yaparken, Ata'nın huzurunda gerilim, uzlaşmazlık ve somurtkanlık hâkim olmuştur. Milli bayramda, milli hırs ürünü siyaset halka ikram edilmiştir.

1 Mayıs kutlamalarının Türkiye'deki tarihi ise başlı başına skandaldır. Sözde 1 Mayıs emeğin bayramıdır. Ancak geçmişte 1 Mayıs, Türkiye'de tam anlamıyla katliamların, yakıp/yıkmaların, devlete meydan okumaların, anarşinin ve kaosun bayramı olmuştur. DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün bu yüzden olacak "1 Mayıs 2008'in barış içinde kutlanması için haftalardır çalışıyoruz" demiştir. Çünkü her 1 Mayıs, hemen hemen savaş ve kargaşa biçiminde kutlandığı için 1 Mayıs 2008'i bu kez barış içinde kutlamak için sendikalar inanılmaz uğraşı veriyorlar.

Şimdi bir düşünün: Sendikaların amacı 1 Mayıs'ı kutlamak mı? Yoksa 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlamak mıdır? Amaç kutlamak ise, illa Taksim diye diretmenin herhangi bir mantığı olabilir mi?

İktidarın illa "Taksim'den başka yerde 1 Mayıs'ı kutlayın"türündeki dayatması ise çok daha anlaşılmazdır. İktidar provokasyon istihbaratı alınmış olduğu için Taksim'de kutlamaya izin vermediğini açıklamıştır. Hâlbuki bir iktidar her şart altında provokasyona fırsat tanımadan Taksim'i veya bir başka yeri kutlamaya açamıyorsa, gerçekte kendi iktidar olma yeteneğini tartışmaya açmış oluyor, demektir. Taksim'de toplanmayın provokasyon engellensin demek"Bulgur yiyin, pirinç fiyatları düşsün!" diyen zihniyetin aynıdır. Hâlbuki iktidar beş yüz bin işçiyi Taksim'e sokmama kararı yerine üç/beş provokatörü Taksim'e sokmama kararı alsa daha isabetli bir iş yapmış olurdu!

Kuşkusuz Türkiye'de her türlü bayramın içi bilinçli olarak boşaltılmaktadır. Kutlamalar bayramın özü ve milli kavramların dışında ne ararsanız onunla doldurulmaktadır. Meydan okuma, gövde gösterme, konuşma ve atışmalarla adeta bayramlar halkın burnundan getirilmektedir. Yalnız bayramlar mı, topluca bir araya gelinen her yerde, iktidar muhalefete; siviller resmiyete; emekçiler emniyet güçlerine adeta meydan okumaktadır. Elbette Anayasa Mahkemesi'ne ve kararlarına, meşruiyetini oradan alan iktidarların meydan okuduğu bir yerde anayasal düzene birtakım sorumsuz sivillerin meydan okuması, çok da şaşılacak bir durum değildir. Tanrı bu ülkeyi kendi şaşkınlarından korusun!