YOLSUZLUK

Yazan  19 Şubat 2009
Her seçim dönemi olduğu gibi, siyasi partiler girmiş oldukları bu oy kazanma yarışını kendilerini ve projelerini anlatarak yüceltme yerine, rakiplerini suçlama yolunu seçerek yarışta öne geçme çabası içine girerler.

Seçim zamanı yaklaştıkça önceden bir şekilde ele geçirdikleri rakiplerine ait yolsuzluk dosyalarını kamuoyuna açılayarak rakiplerinin itibarını azaltmayı planlar ve uygularlar. Rakiplerinin en yumuşak karnı budur. Çünkü toplumda yolsuzluk eşittir ahlaksızlık olarak algılanır ve takdir görmez.

Gerçekte de, yolsuzluk yani yanlış yolda ilerleme toplumlarda bozulmanın ve çöküşün en temel göstergesidir. Toplumun tüm dinamikleri ve kurumları güvenirliliğini yitirir, değerler ve kültür ortadan kalkar, kargaşa ve başıbozukluk ile toplumsal saygı önemini kaybeder. Kısaca "millet" olma hasletleri zamanla ortadan kaybolur. Başka toplumlar ve milletler tarafından kolayca ele geçirirler ve yönetilirler.

Yolsuzluk duygusunun altında "hayatın kendisine verdiği fırsatlar, kolay yoldan zenginleşme duygusu ile hırs" vardır. Hak ettiğinin dışında kazandığı her kazancın, hayatın kendisine sunduğu bir şans ve bedel olduğunu düşünür. Ama bu kazancın hiçbir zaman sınırı yoktur. Sadece önüne sunulan fırsatlar vardır. O fırsatlar doğdukça, yolsuzluk kaçınılmazdır.

Vicdan baskısı en az olan kişiler için yolsuzluğun büyüklüğü, ister seçimle isterse atamayla gelsin üzerine almış olduğu görevle doğru orantılı bir eğilim gösterir. Bir memurunun yolsuzluğu ile en üst kademede görevli bir yöneticinin yolsuzluğu arasında temelde hiçbir fark yoktur. Tek fark elde edilen kazancın büyüklüğüdür. Yöntem ve usul aynıdır.

Yolsuzluğun, uygulamada birçok yönü olmasına rağmen temelde iki türü vardır.

Bunlardan birincisi "pasif yolsuzluktur". Toplumca masum gözüken hatta yolsuzluk bile sayılmayan "oturduğu makamın imkânlarından yararlanmaktır". Bu yolsuzlukta ki temel ayrım, aynı şartlarda emek harcayan ve sorumlu olan makam sahibi bir kişinin kazancı ile sıradan bir vatandaşın kazancı arasında ki maddi ve manevi farktır.

Bu farklar, genelde görevin gereği gibi gözüken zorunlu harcamalar gibi gözükse de, gerçekte makam sahibi kişinin kendi imkânlarıyla elde edemeyeceği lükslere ve imkânlara, bulunduğu görevin ve makamın sağladığı avantajlarla ulaşması olarak yorumlanabilir. Elbette kendisi için yapılan tüm bu lüks harcamaların maddi değeri, o makamı temsil etmekten çok kişisel arzularını tatminden öteye gitmeyecektir.

Aşırı lüks araçların hizmet için alınması. Kullanılan lojman ve ya konutlarda gereksiz yapılan yüksek ölçekli tadilatlar. Abartılı yurtdışı gezileri. Ailesine ve yakınlarına eğitim, kurs, burs ve kolaylıklar sağlayacak imkânların yaratılması vs...

Bu liste çok uzundur. Ancak bu tür yolsuzlukta kişinin kendi hesabına görünürde maddi bir kazanç girmediği, sadece kullandığı makamın kendisine tanıdığı imkânlar gibi gözükmekte ve toplumun çoğunluğu tarafından benimsen doğal hareketler olarak kabul edilmektedir. Oysa bu tür yolsuzluklar pasif olmasına rağmen oldukça etkilidir.

Kişi, bulunduğu makamın yasal sınırlar içinde imkânlarını dilediği kadar bilerek kullanır. Yasal düzenlemeler bile kısmen bu tür davranışları korur. Bir iş adamının her yıl birkaç öğrenciye düzenli sağlamış olduğu burs, ihtiyacı olmadığı halde devlet yönetiminde görevli birlerinin çocuklarına verilmesi gibi.

Makam sahibi kişilere direkt olarak değerli hediye verilmesi yasal değildir ancak bu kişilerin yapmış oldukları düğünlere aşırı itibar gösterilmesi ve değerli hediyelerin verilmesi yasal bir engeli yoktur.

Yine menfaat gurupları için etkili makamlarda bulunan kişilerin aile bireylerine sermaye sağlanarak iş ortaklığı gibi ticari bağlar kurulması.

Toplum indinde "bal tutan parmağını yalar" düsturu ile tepki görmeyen bu tür yolsuzluklar, hukuksal olarak suç vasfı olmasa da tam bir ahlaksızlıktır.

İkinci tür yolsuzluk "aktif yolsuzluktur." Bu tür yolsuzluk, makam sahibi kişiler ile menfaat gurupları arasında karanlık köşelerde yapılan gizli anlaşmalar ve elde edilecek gelirin paylaşımı söz konusudur. Hukuken suçtur.

Makam, bir gelir kaynağı ticarethane gibi görülür. Makamın imkânları pazarlanır. Bu pazarlama görünürde yasal zemin içinde ama aslında tamamen taraflara menfaat sağlayacak şekilde ayarlanır.

Bu tür yolsuzlukta yapılacak işin kalitesi ve niteliğinin hiçbir önemi yoktur, sadece elde edilecek karın büyüklüğüne bakılır. Her fırsat değerlendirilir.

Toplum bu yolsuzluğu, zaman zaman menfaat guruplarının içinde paylaşımdan dolayı çıkan çıkar çatışmaları sonucunda öğrenir, ancak uzun süren yargılamalar ve yeterli delil olmaması nedeniyle üstü örtülür.

İster aktif isterse pasif olsun, yolsuzluk bir milletin çürüyen iskeletidir. İskeleti olmayan bir millette ayakta duramaz.

Asil bir millet olmak kolay değildir ve her millet asil değildir. Asilliğimizi tescilleyecek en önemli kavram vicdanımızdır.

Eğer toplumdaki tüm fertlerin vicdanları aynı hizada olursa o toplumda yolsuzluk kavramı magazinsel bir anlam ifade eder. Aksi takdirde vicdanların köreldiği toplumlarda ise ahlak biter. Ahlakın bittiği yerde de inançlar alınır ve satılır.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display