FETÖ'NÜN ZİHİN KONTROL YÖNTEMLERİ
 Bu sayfayı yazdır

FETÖ'NÜN ZİHİN KONTROL YÖNTEMLERİ

Yazan  25 Eylül 2019

“Gerçek, yalanlardan ve sevgi, korkulardan daha güçlüdür. Eğer dini bir örgüte dâhilseniz unutmayınız ki Allah, bizlere özgür iradelerimizi verdi. Bu yüzden hiçbir ruhani yapının bu özgürlüğümüzü elimizden alması, bizleri aldatması ya da zihinlerimizi kontrol etmesi kabul edilemez.” 

15 Temmuz Darbe Girişimi ardından FETÖ ve elebaşı hakkında çıkan bilgiler çoğu insanımızı şaşırttı. FETÖ elebaşının arta kalan yiyeceğini yemek için yarışanları, kesilmiş tırnaklarını saklayanları, kullanılmış atlet, mendil, don gibi giysi ve eşyalarını koruyanları gördük. Bunlar normal, sağlıklı bir insan zihninin kabul edeceği şeyler değildi.

Peki, nasıl olur da bir insan böyle davranabilir? Nasıl olur da bir insan başka bir insana kutsallık affedip onun tırnağını bile kutsayabilir? Hatta nasıl olur da çok yüksek mevkilere gelen bir bürokrat, general veya siyasetçi bu tür davranışlarda bulunabilir? Böylesine bir itaat ve adanmışlık nasıl sağlanabilir? Bu soruların cevabını “kült örgüt” çalışmalarında bulabiliyoruz. Örneğin Moon Tarikatı’ndan ayrılmayı başaran Steven Hassan’ın “Kült Örgütlerin Zihin Kontrolüne Karşı Mücadele”[1] kitabı, FETÖ ve benzeri tarikatların uyguladığı zihin kontrol yöntemlerini çok güzel açıklıyor. 

Kült kavramı eskiden garip ritüelleri olan küçük dini tarikatları işaret ederdi fakat günümüzde deli bir adam ya da şarlatan tarafından yönetilen gizli, tehlikeli örgütler anlamına gelmeye başladı.[2] Fakat bu tür yapılarda uygulanan zihin kontrol yöntemleri sonucunda yeni kimlikler edinen müritlerin birer robot olarak görülmesi yanlıştır. Bu tür yapıların ağına düşen insanları robot olarak kabul etmek işledikleri suçları bilinçsizce, farkında olmadan yaptıkları anlamına gelir. Oysaki gerçekte işledikleri suçların gayet farkındadırlar. Sadece bağlı oldukları örgütün norm ve değer sistemine göre davranmaktadırlar. Bu nedenle karar verme yetilerini korudukları görülmektedir. Burada örgüt mensubu, normal bir kişiden farklı olarak karar verme süreçlerinde sadece örgüt tarafından mutlak kontrol altında tutulmaktadır.[3]

Bu tür yıkıcı ve zararlı kült örgütler, örgüt mensuplarının hayatının her noktasına karışan, onların bireysel karar verme iradelerini yok eden, sadece grubun değer, inanç ve tercihlerini katı bir şekilde dayatan bir yapıya sahiptirler. Bu tür örgütlerin inanç sistemlerinin, ideolojilerinin farklı olmasının bir önemi yoktur. Heaven’s Gate Tarikatı, Mormon Tarikatı, Moon Tarikatı, Scientology, DEAŞ, PKK, Mao dönemi Komünist Partisi, Sovyet Komünist Partisi ve Kuzey Kore yönetimi örnekleri incelendiğinde hepsinde benzer şekilde bireylerin değerlerini, tutumlarını, inançlarını dönüştüren kontrol sistemleri görülmektedir.[4] Bu tür yapılar dini (Moon Tarikatı-FETÖ), politik (Move), psikoterapi/eğitici ve ticari (saadet zincirleri) örgütler olarak karşımıza çıkabilmektedir.

Moon tarikatı gibi FETÖ ve benzeri tarikatların zihin kontrol yöntemlerini okuyacak olanlar, bu tür yapılarla FETÖ arasındaki birçok ortak noktayı görebilecek ve CIA gibi istihbarat örgütlerinin bu örgüt mensuplarını nasıl kullandıklarını daha rahat anlayabileceklerdir.

Ayrıca toplum içerisinde dini tarikatların artmasının ve yaygınlaşmasının dinin sembolik birleştirici işlevine büyük zararlar verdiği görülecektir. Çünkü her bir tarikat bu birleştirici gücü sadece kendi gruplarına mal ederek bundan istifade etmeye çalışıyor. Bunun sonucunda toplum, dinin birleştirici fonksiyonundan hızla uzaklaşıyor.[5]

Zihin Kontrolü

Zihin kontrolü, bireyin kimliğini (inançlarını, davranışlarını, düşüncelerini ve duygularını) parçalayıp yerine yeni bir kimlik koymak olarak anlaşılabilir. Bu noktada zihin kontrolünün olumlu ve olumsuz iki kullanımı bulunduğu hatırlanmalıdır. Sigarayı bıraktırma gibi olumlu anlamda kullanılan yöntemler de mevcuttur. Bugün gelinen noktada II. Dünya Savaşı ve Kore Savaşı’nda görülen beyin yıkama tekniklerinden çok daha karışık zihin kontrol yöntemleri mevcuttur.[6] 

Günümüzde zihin kontrolü daha bilimsel bir çerçevede değerlendirilmektedir. II. Dünya Savaşı’ndan beri dünya geneline yayılmış istihbarat ajanları yoğun bir şekilde bu konuyla ilgilenmektedir. Hatta CIA, 1950’lerin başından beri zihin kontrolüyle ilgili uyuşturucu, elektroşok ve hipnoz deneylerine başvurduğunu kabul etmiştir.[7] 

Soğuk savaş döneminde beyin yıkama ve zihin kontrol yöntemleri çok fazla gelişti. Buradan siyaset psikolojisi alanı doğdu. Siyaset psikolojisi, jeopolitiğin az bilinen ama çok önemli olan bir parçasıdır. Bu alanda uzmanlaşanların en önemli amacı, düşmanın kültürel alanında büyük kaoslar yaratmaktır. Amaçlarına kaosun hâkim olduğu, güvensiz bir ortamın bulunduğu, ekonomik krizlerin yaşandığı ve bilimsel karmaşanın hüküm sürdüğü havalarda daha rahat ulaşmaktadırlar.[8] Fakat zihin kontrolü, beyin yıkamayla karıştırılmamalıdır. Beyin yıkama zorlayıcıdır. Buna maruz kalan şahıs, düşmanın eline geçmiştir. Bir hükümlü veya esirdir. Bu durumda genellikle tacizler, işkenceler yaşanır. Zihin kontrolü ise daha karışık bir mevzudur. Düşünce reformu olarak da isimlendirilebilir.

Zihin kontrolüne girişenler arkadaş, eş, yoldaş olarak bilinir. Bu nedenle bunlara karşı savunma refleksi çok daha az olur. Hedef şahıs, onlara özel bilgilerini daha rahat verir ve bu bilgilerin kendisine karşı kullanılmayacağını düşünür. Zihin kontrolünde genellikle fiziksel bir taciz görünmez. Hipnoz süreçleri grup dinamikleriyle birleştirilir. Böylece kişi tehdit edilmeden yönlendirilir, zihni manipüle edilir. Ona her ne yapılıyorsa, olumlu yaklaşır.[9] Bu nedenle FETÖ ve benzeri tarikatlarda gördüklerimiz genellikle beyin yıkama olarak değil, zihin kontrolü olarak değerlendirilmelidir.

Zihin kontrolü temelde dört aşamadan oluşur; davranış kontrolü, düşünce kontrolü, duygu kontrolü ve enformasyon kontrolü.[10] FETÖ ve benzeri tarikatlarda günün büyük çoğunluğunun kült ritüellere ve örgüt ideolojisinin aşılanmasına ayrıldığını görüyoruz. Bu sayede davranışlarımızı kontrol ediyorlar. Kontrol altına alınan davranışlarımız, kalbimizin ve zihnimizin kapılarını daha açık hale getiriyor. Ardından bu tür yapılarda sıklıkla “biz ve onlar”, “siyah ve beyaz” ayrımının yapıldığını ve örgüte özgü yeni bir dil yaratıldığını görüyoruz. Böylece düşüncelerimiz kontrol ediliyor. Ardından korkularımız kullanılarak, şantajlar yapılarak ve bazı evlilik ve cinsellik yöntemleri kullanılarak duygularımız kontrol altına alınıyor. En son enformasyon kontrolü yapılarak mensupların örgüt dışından gelen bilgilere kendilerini kapamaları sağlanıyor ve örgütten kopan şahıslarla asla görüşmemeleri gibi yasaklar getiriliyor. Hedef şahsın önce mevcut kimliği çözülüyor, sonra değiştiriliyor ve ardından yeni kazanılan tarikat kimliği donduruluyor. Neredeyse her denileni yapacak müritler haline geliyorlar.

Hedef şahıslar üzerinde kontrol mekanizmaları o kadar ciddiyetle işletiliyor ki örgüt mensubu ne zaman uykusu geleceği, acıkacağı ve tuvalette ne kadar süre kalması gerektiği gibi hususları dahi örgütün iradesine bırakıyor. Böylece örgüt mensubu, ileride karşılaşacağı daha karmaşık sorunlarda nasıl karar vermesi gerektiğini bilemiyor. Neyin doğru, neyin yanlış olduğuna karar vermekte örgüte bağımlı hale gelmiş oluyor.[11]

Süreç sonunda Cengiz Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” romanında yazdığı gibi bir mankurtlaşma süreci yaşanıyor. Fakat bu mankurtlaşma süreci, FETÖ ve benzeri tarikatlarda zorla değil, ikna ile gerçekleştiriliyor.

Mankurtlaştırılan oğlu tarafından öldürülen Nayman Ana son nefesinde dahi şu şekilde bağırıyordu:[12] “Adını hatırla! Kim olduğunu hatırla! Babanın adı Dönenbay! Dönenbay! Dönenbay!”

İşte günümüzde FETÖ ve benzeri tarikatlarda bu derecede, yani ailesini dahi unutturacak şekilde bir zihin kontrolü yaşanıyor.

Bu tür yapılarda zihin kontrolü, çoğunlukla bir grup içerisinde sosyal bir süreç olarak uygulamaya geçer. Gruptaki üyeler, hedef şahsın eski kimliğini unutmasını ve onun yerine grubun kimliğini kazanmasını isterler. Zihin kontrolü altındaki şahıs, içinde bulunduğu grubun baskısıyla ailesinden, eğitiminden, arkadaşlarından, özgür iradesinden vazgeçer ve yerine grubun kimliğini kazanır. Ayrıca FETÖ örneğinde bu sosyal sürecin abiler ve ablalar aracılığıyla hedef şahsın ailesine kadar uzandığı görülmektedir. Öyleki hedef şahıs, örgütten ayrılmak istediğinde aileleri tarafından şiddetle ayrılık kararına karşı çıkıldığı durumlar sıklıkla yaşanmıştır. Ailelerin de ziyaret edilmesi ve sosyal açıdan desteklenmesi nedeniyle bu hedef şahısların çevresi tamamen örgüt tarafından sarılmıştır.[13]

Esasında zihin kontrolü, bağlılığı ve uyumu destekler; bağımsızlığı ve bireyselliği yasaklar.[14]  Bu durumda FETÖ gibi bazı örgütlerin yeni kimliği iyice benimsetmek amacıyla takma-kod isimler kullandığı, mensuplarının isimlerini değiştirdikleri bilinmektedir.

Moon Tarikatı ve FETÖ

Moon Tarikatı, ABD’de bulunan en büyük ve en görünen tehlikeli kült örgütlerden sadece bir tanesidir. “The Unification Church” olarak da bilinir. Örgütün resmi adı “Dünya Hristiyanlarının Birliği İçin Kutsal Ruh Cemiyeti”dir. İster Moon Tarikatı olsun isterse de FETÖ, bu tür yapıların çoğunlukla istihbarat kuruluşlarıyla ilişkili olduğu görülmektedir. Bu tür yapıların çıkış tarihleri yine soğuk savaş dönemine denk gelmektedir. Moon Tarikatı ile FETÖ arasında birçok benzerlik görülür. Aslında bu durum hiç de ilginç sayılmaz. Ankara Çatı İddianamesinin “Teşkilat Yapısı” bölümünde FETÖ elebaşının CIA ilişkisinin 1983 yılında Moon Tarikatı’nın Türkiye’deki uzantısı Kasım Gülek üzerinden sağlanan irtibatla başladığı ifade edilmektedir.[15] 

Aynı FETÖ’de olduğu gibi aslında Moon Tarikatı mensupları da tarikatın geçmişi hakkında bilgi sahibi olsalar, Kore İstihbarat Örgütü ile işbirliğini bilseler, Japon organize suç örgütü Yakuza ile örgütsel bağını görseler bu örgüte hiç bağlanmazlardı. Örgüte katılanların çoğu, örgüt hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Zamanla ayrıntılar ortaya çıkıyor ve örgüt elebaşı Sun Myung Moon’un yeni Mesih olduğu ve görevinin dünya üzerinde bir krallık kurmak olduğu öğreniliyordu.[16]

Tıpkı FETÖ’nün gençlerimizi avlaması gibi, Moon Tarikatı da üniversiteye yeni geçen, ortamı tanımayan, bunalımda ya da yeni bir şeylerin arayışında olan insanları keşfeder ve örgüte üye kazandırmakta profesyonel olan abileri, ablaları, görevlileri ile harekete geçer. İlk temasta öyle bir sıcak ilişki kurulur ki hedef kişi bu örgüt mensuplarını sevgi dolu, saygılı, idealist, düzgün, güvenilir insanlar olarak tanır. Daha sonrasında sohbet davetleri başlar. Bu sohbetlerde örgüt mensupları hedef şahsa çok fazla değer gösterirler, üzerine titrerler. Kendisinin çok değerli olduğunu hissettirirler. Hedef kişi dört bir yandan sevgi bombardımanına tutulur.[17]

Ardından süreç içerisinde örgüte yeni gelen kişinin karakter analizi yapılır. Bu tür yapılarda, yeni üyeler hakkında vakit geçmeden ayrıntılı bilgi toplanır. Kişinin ailevi bilgilerinden okuduğu kitaplara, alışkanlıklarından korkularına, zaaflarına, işine, gelirine, karakteristik özelliklerine, hatta evleneceği kişide aradığı özelliklere kadar ayrıntılı bir fişleme hazırlanır. Bu sayede kişi, örgütün ağına iyice düşer. Bu öyle bir ağ ki FETÖ gibi yapılardan ayrılmak isteyenler birçok tehdit ve şantaja uğrar.

Zaten FETÖ’ye bağlı abiler ve ablalar birer eleman avcısı niteliğinde çalışırlar. Bu yüzden de avlarını iyi tanımak zorundadırlar.[18] FETÖ elebaşı da Fasıldan Fasıla I’de şu şekilde yazar:[19]

“İnsanları ele alırken zaaflarıyla birlikte ele almak lazımdır. Bu zaafları göz ardı edilerek, muvakkat his ve heyecanlarla onları istihdam etmek, beklenmedik bir anda, ümid edilmedik bir şeyle karşılaşmak demektir. Hizmetin selameti için insanlar iyi tanınmalı sonra istihdam edilmelidir.”

FETÖ gibi Moon Tarikatının stratejisi de insanları kendine bağımlı kılasıya kadar onlara yardım ve hizmet etmektir. Ardından onları kontrol ederler.[20]

Bu hedef şahıs, doğal olarak ilk başlarda sohbetlerde konuşulanları anlayamaz. Verilen bilgilerle ilk kez karşılaşıyor ve şaşırıyordur. Fakat bu durum gayet bilinçli yapılır. Bu sayede kişide merak duygusu uyandırılır.

Örgüt içerisinde kullanılan dili anlamadaki zorluk ve aşina olmama durumu, yeni gelen kişinin ilk anda zihni bir karışıklığa düşmesine neden olur. Bu sayede yeni üyeler bu yeni dili, diğer üyelerin ne hakkında konuştuklarını ve gerçeğin ne olduğunu anlamak için daha çok çalışmaları gerektiğini düşünürler. Aslında burada örgüt mensuplarını düşünmemeyi nasıl başaracakları öğretilmektedir. Yani anlamadan sadece inanmaları gerekmektedir.[21]

Hedef şahsın haftada bir, ardından üç günlük sohbetler ve ardından 1 aylık kamplar gibi faaliyetlere katılması için ellerinden geleni yaparlar. Eğer şahıs, bunlara uyum gösterirse bir iki ay gibi çok kısa bir zaman içerisinde örgüte tamamen bağlanabilmektedir. Örgüt elebaşı bu süreçte hedef kişinin baba rolünü oynamaya başlar. Örgüt, hedef kişinin ailesi yerine giderek geçer. Ardından kişi artık bir mürit haline gelir ve ondan tarikatı için çok sevdiği bir şeyden vazgeçmesi istenir. Böylece eski hayatına dair bağlar tamamen kopartılır. Kişi daha öncesinde şiir yazıyorsa bırakır, edebi kitaplar okuyorsa kitaplarını yakar, çok başarılı bir mühendis olmak istediği için üniversiteye gittiyse üniversite okumaktan vazgeçer gibi… Böylece giderek örgüte daha fazla bağlanır. Ardından sürekli korkutmalar başlar. Örgüt içi korunaklı, dışarısı ise ölümcül gösterilir. Amaca giden her yol mubah görülür. Müritler örgüte para kazandırmak amacıyla sömürülür, din adına hayır sanıp para verenler kullanılır. Kimsesizlere, okuyan çocuklara yardım topluyoruz şeklindeki yalanlarla insanlar kandırılır.  

Moon Tarikatı, FETÖ ve benzeri kült örgütler planlı bir şekilde totaliter bir ortam yaratırlar. Bu sayede hedef şahsın hayatının tüm alanlarına nüfuz ederek örgüte ve lidere koşulsuz itaat ve adanmışlığı sağlamayı amaçlarlar. FETÖ’nün ışık evleri bu kapsamda kullanılmaktadır. Bu evlerde askeri bir disiplin içerisinde geçirilen zamanda, örgüt mensupları kendilerine verilen görevleri sorgulamadan yerine getirmeyi, itaat ve adanmışlığı öğrenmektedir.[22]

Nasıl Korunabiliriz?

“Hiç kimse kült bir örgüte katılmaz. Onlar sadece bu örgütten ayrılma kararını erteliyorlardır.”

“İnsanlar bu tür yapılara isteyerek katılmazlar, çoğu zaman bu yapılar insanları çalar!”

Kendisi de bir dönem Moon Tarikatına birçok üye kazandırmış olan Steven Hassan, bu tür örgütlerin üye kazandıran profesyonel kişileriyle karşılaştığımızda onlara şu soruları sorarak kendimizi koruyabileceğimizi öne sürüyor:[23]  

  • Sen ne zamandan beri bu gruba dâhilsin? Beni herhangi bir örgüte üye yapmaya mı çalışıyorsun?
  • Bu grupla bağlantılı olan başka örgütlerin isimlerini bana söyleyebilir misin?
  • En üst lideriniz kim? Onun geçmişi ve nitelikleri nedir? Suç kaydı var mı?
  • Grubunuz neye inanır? Amaca giden her yol mubah mıdır? Bazı durumlarda takiye yapmaya izin verilir mi? 
  • Üyeler yeni katıldığında onlardan ne beklenir? İşimden veya okulumdan ayrılmak, paramı ve mülkümü bağışlamak ya da size üyeliğimi hoş karşılamayacak ailemle ve arkadaşlarımla ilişkimi kesmek zorunda kalacak mıyım?
  • Grubunuzun varlığı, birileri tarafından tartışmalı görülüyor mu? Eğer insanlar grubunuza eleştirel yaklaşıyorsa onların temel itirazları nelerdir?
  • Grubunuzdan ayrılan eski bir üyeye karşı neler hissediyorsunuz? Hiç böyle eski bir üyeyle neden grubu terk ettiği üzerine oturup konuştunuz mu? Hayırsa neden? Grubunuz eski üyelerle görüşmeyi kısıtlıyor mu?
  • Grup ve lideriniz hakkında en az sevdiğiniz üç şey nedir?

Hakkınızda bilgi almak ya da sizi bir programa davet etmek amacıyla yaklaşan bir kült örgütün görevlisine bu soruları sorarak kendinizden uzaklaşmasını sağlayabilirsiniz. Bu sorular arkadaşça ve gerçekten ayrıntılı cevaplar beklenerek sorulduğunda daha fazla işe yarayacaktır.

Örgüt mensupları grupları hakkında olumsuz düşünmemek üzerine eğitildiklerinden dolayı doğrudan bu soruları cevaplayamayacaklardır. “Bizler sadece insanlara yardımcı olmaya çalışıyoruz”, “Bu akşam dünya sorunlarını tartışmak üzere ücretsiz bir akşam yemeğimiz var”, “Bizler sadece Allah’ın kelamını çalışmak için birlikteyiz”, “Neden şüpheci yaklaştığını anlayabiliyorum, ben de başta anlayamadığım için öyleydim” ya da “Gerçekten de bunu bilmek mi istiyorsun” şeklinde gelecek cevaplar bizleri uyarıcı niteliktedir.

Diğer teknikleri ise bu soruları ayrıntılı cevaplamak yerine konuyu değiştirmektir. Konuyu değiştirmesine izin vermeyin. Gerçekten de sorduğunuz soruları ayrıntılı cevaplamasını isteyiniz. Hala daha bu soruları doğrudan samimi bir şekilde cevaplamıyorsa bir şeyler yanlış gidiyor demektir. Ve özellikle asla adresinizi veya telefon numaranızı şüphelendiğiniz böyle bir kült örgüt üyesine vermeyiniz. Bunun yerine siz şahsın ismini, numarasını ve adresini alınız.[24]    

Sonuç Yerine

Tıpkı Moon Tarikatı’ndan ayrılıp bu tür yapılardan ayrılmak isteyenlere yol gösteren Steven Hassan gibi, FETÖ içinden de çıkacak eski örgüt üyelerinin bu tür yapılara karşı dikkat çekmesi, bu tür yapılara bulaşanlara yol göstermesi ve milletimizi daha fazla bilinçlendirmesi gerekiyor. Unutmayalım ki henüz bu tür yapılara bulaşmayan insanlarımızı uyarmak, onları bilinçlendirmek, bu tür örgütlerin içine girenleri uyarmaktan çok daha kolay ve zahmetsiz. Bunun için gereken yetkili kişilerin sorumluluğunu fark ederek harekete geçmesidir. Bir televizyon yayınında bir dakikalık bilinçlendirme faaliyeti dahi, bu tür yapılara karışabilecek binlerce çocuğumuzu ve ailelerini koruyabilir. Daha fazla vakit kaybetmeden FETÖ ve benzeri tarikatların zihin kontrol yöntemlerine karşı bağışıklık kazanmalıyız. 

Sadece FETÖ ile kendimizi sınırlamadan geleceğe yönelik benzer tehditlerin tanınması ve gerekli önlemlerin acilen alınması gerekiyor. Bu noktada toplum içerisinde eleştirel düşünme bilincinin yaygınlaştırılması ile ailelerin ve gençlerin bu tür tehlikeli yapıların eleman kazanma, örgüt içi eğitim ve kontrol yöntemlerine karşı bilinçli hale getirilmeleri büyük önem taşıyor. Bunun sağlanması içi birçok devlet biriminin, üniversitenin, medya gibi kurumların eşgüdümlü hareket etmesi gerekiyor. Bu sayede topluma zararlı FETÖ ve benzeri tarikatların/örgütlerin tespit ve takibinden sorumlu bir merkezin kurumsal hale getirilmesi bekleniyor.[25] Unutmayalım ki bu kült örgütlerin zihin kontrolü kalıcı değildir. İstenirse bu yöntemler kırılabilir ve köleleşen bu insanlar, tekrardan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin birer vatandaşı haline getirilebilirler.

Ayrıca FETÖ ve benzeri tarikatlar oy beklentisi gibi çıkarlar uğruna çok büyük politik destekler alabiliyorlar. Bu nedenle bu tür yapıların siyasi ayağını da caydıracak önlemlere başvurmak gerekiyor. Bu yapıların siyasi ayağı cezalandırılmadıkça, sorun tam olarak çözülemiyor.

 

 

[1] Steven Hassan, Combatting Cult Mind Control, Park Street Press, Rochester, 1990.

[2] Marc Galanter, Cults: Faith, Healing, and Coercion, Oxford University Press, New York, 2. Baskı, 1999.                      

[3] Rifat Serav İlhan, “Kült Örgütleri Bağlamında Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ): Adanmışlık ve İtaat Davranışının Psikososyal Dinamikleri”, 15 Temmuz – Geçmiş Gelecek, 2018.

[4] Rifat Serav İlhan, a.g.e.

[5] Rifat Serav İlhan, a.g.e.

[6] Steven Hassan, a.g.e., s.7.

[7] Steven Hassan, a.g.e., s.38.

[8] Roy Masters (Haz.), “Brainwashing: A Synthesis of the Russian Textbook on Psychopolitics”, The Foundation of Human Understanding, Oregon, 2001, s.vii.

[9] Steven Hassan, a.g.e., s.56.

[10] Steven Hassan, a.g.e., s.59-66

[11] Rifat Serav İlhan, a.g.e.

[12] Cengiz Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel, Ötüken, İstanbul, 62. Baskı, 2019, s.167.

[13] Yasemin Abayhan, “Bir ‘Cemaat’ Terör Örgütüne Nasıl Dönüştü? Gülen Cemaati’nin Eski Grup Üyelerinin Anlatımına dayalı Değerlendirilmesi”, Liberal Düşünce Dergisi, 22(87), s.5-32.

[14] Steven Hassan, a.g.e., s.54-55.

[15] TBMM, Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ/PDY) 15 Temmuz 2016 Tarihli Darbe Girişimi İle Bu Terör Örgütünün Faaliyetlerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu, 2017, s.57.

[16] Steven Hassan, a.g.e., 1990, s.8-9.

[17] Steven Hassan, a.g.e., s.13-14.

[18] Hilmi Demir, Gülen Örgütü: Ezoterik Bir Kült Cemaatin Radikalleşmesi, Ay Yayıncılık, Ankara, 2017, s.131.

[19] Aktaran Hilmi Demir, a.g.e., s.131.

[20] Steven Hassan, a.g.e., s.10.

[21] Rifat Serav İlhan, a.g.e.

[22] Rifat Serav İlhan, a.g.e.

[23] Steven Hassan, a.g.e., s.106-111.

[24] Steven Hassan, a.g.e., s.106-107.

[25] Rifat Serav İlhan, a.g.e.

Yağız Aksakaloğlu

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı