2013 Sonbaharı Sıcak Geçecek Mi?

Yazan  12 Ağustos 2013

Son günlerde AKP Hükümetine yakın çevrelerin körüklediği bir “sonbahar sıcak geçecek” iddiası gittikçe yayılıyor.  “Gezi olayları tekrar başlayacak”, “önce maçların başlaması sonra üniversitelerin açılması ile ortalık karışacak” şeklinde iddialar zinciri ile bir “sıcak sonbahar” sendromunun doğduğu görülüyor. Normal şartlarda hükümetlerin ve hükümetlere yakın çevrelerin çıkarı tansiyonu yükseltmek değil, düşürmekten geçer. Ancak Başbakan Erdoğan siyasette gerilim sanatını başarı ile kullandığı için yine yerel seçimlere kadar gerilim ve toplumsal kutuplaşma üzerinden bir siyaset izliyor. Sanki bu sonbaharda hiçbir şey olmaz ise hükümet çevreleri üzülecekler gibi bir algı oluşuyor.

               2013 sonbaharı sıcak geçecek mi göreceğiz, ancak 2013 ilkbahar ve yazı çok sıcak geçmiştir. İlkbahar ve yazı sıcak yapan hususlar sırası ile; a) PKK ile müzakerelerin Güneydoğu Anadolu’da PKK’yı meşrulaştırması, b) Suriye’de PKK’nın kazandığı etkinlik ve c)Gezi Parkı olaylarıdır.

                 PKK şimdiye değin sözde barış sürecini kendi lehine çok başarılı bir şekilde kullanmıştır. PKK, 1984’den buyana ulaşabildiği en avantajlı, en etkili konuma ulaşmıştır. İmralı’da bir mahkum olan Abdullah Öcalan Time dergisine göre dünyadaki en etkin 100 kişi arasına girmiştir. Terör örgütü AKP Hükümeti ile sürdürülen müzakereler sonucunda meşruluk kazanmıştır. PKK’nın terör örgütü statüsünden çıkarılması için örgüt Avrupa’da çalışmalara başlamıştır. PKK Türkiye’den çekileceğini açıklamış olmasına rağmen çekilmemiş, aksine katılımlar ile sayısını artırmıştır. Güneydoğu Anadolu’da moral üstünlük PKK’ya geçmiştir. Örgüt bölge halkına bölgenin geleceğinin PKK olduğunu empoze etmekte büyük mesafe kaydetmiştir. Başbakan yardımcısı Bülent Arınç bile son dönemde PKK’ya katılanların geleceklerini kurtarmak için katıldıklarını ifade etmektedir. Eğer PKK’ya katılmak gelecek kurtaracak ise Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgede geleceği yok demektir.

              Askeri birlikler, kışlalarına çekilirken, PKK dağlarda alan hakimiyeti oluşturma yoluna girmiştir. Yol kontrolleri yapmakta, “vergi” toplamakta, yargılamalar yapmaktadır. Özellikle Hakkari ve Şırnak’ta PKK’nın dağlarda hakimiyet kurma noktasında olduğu görülmektedir. Bunlar ile de yetinmeyen PKK’nın “karakolların inşası dursun” ve “baraj yapımına son” taleplerini hükümetin gündemine taşıdığı görülmektedir. PKK terör örgütü baraj yapan şirketlerden “doğaya zarar veriyorsunuz diyerek” “büyük para cezaları” yani haraç toplamaktadır. KATO Dağı’nda PKK’nın Eruh ve Şemdinli saldırıları binlerce kişinin katılımı ile kutlanmakta, güvenlik güçleri ile çatışmalarda ölen PKK’lılar için “şehitlikler” valilerin görmezden gelmesi ve güvenlik güçlerine operasyon için izin vermemesi sayesinde inşa edilmektedir. Şırnak’ta BDP’liler ile PKK çeteleri dağlarda alternatif bayram kutlama kararı almışlardır. Amaç, devleti biraz daha aşındırmak, PKK’nın meşru otorite olduğu düşüncesini yaymaktır. Örgüt her eve bir silah kampanyası başlatmıştır.   

            İç İşleri Bakanı Muammer Güler, PKK’nın “çözüm sürecini” Güneydoğu Anadolu’da paralel devlet yani PKK devleti kurmak için istismar ettiğini söyleyerek halen Güneydoğu Anadolu’da ilerleyen süreci hükümet üyesi olarak ortaya koymaktadır. Ancak PKK sadece Güneydoğu Anadolu’da değil, Suriye’de de girişim üstünlüğünü ele geçirmiştir.

                 Sınırımızdaki bir ülke Suriye, AKP Hükümetinin de izlediği yanlış politikaların bir sonucu olarak büyük bir iç savaş sürecinden geçmektedir. Eğer AKP Hükümeti Türkiye-Suriye sınırının Suriye’de ayaklanmaya katılan yabancı mücahitler tarafından kullanılmasına izin vermese isyanın bu ölçüde etkili olması mümkün olmazdı. Çatışmalar devam ederken son haftalarda Batı basınında Suriye’nin devlet olarak yaşamının sona erdiği, üçe bölündüğü haberleri daha sık çıkmaya başlamıştır. Sanki dünya kamuoyu Suriye’nin parçalanmasına hazırlanmaktadır. Suriye’nin varlığını koruyup koruyamayacağı Washington-Moskova-Riyad ve Tahran arasında süren pazarlıkların sonunda meydana çıkacaktır. Ulaşılan noktada ne yazık ki, Türkiye’nin Suriye’nin kaderi üzerinde etki imkanı oldukça azalmıştır. PKK/PYD, Suriye iç savaşını kendi lehlerine çok akıllı bir şekilde kullanmayı başardı ve şimdi adım adım Suriye’nin kuzeyini işgal etme çabası içerisine girmiştir. Eğer Suriye parçalanır ise Türkiye hem Esad ile Nüsayristan’da hem de PKK’nın kontrolündeki Kürdistan ile komşu olacaktır.

             Türkiye’nin sıcak bir ilkbahar ve yaz geçirmesinin üçüncü nedeni ise Gezi Parkı olayları olmuştur. Örgütsüz, lidersiz bir grubun protestolarının muhakkak bir değeri vardır ancak politik istikrar için gerçek bir tehdit oluşturmaz. Gezi Parkı protestoları da büyük ölçüde lidersiz ve örgütsüz bir hareket olarak gelişmiştir. İstense idi Erdoğan tarafından çok kolay yatıştırılabilecek olan bu hareket Başbakanın kutuplaştırma siyasetinin bir neticesi olarak yatıştırmak yerine şeytanlaştırılmış ve tahrik edilmiştir. Erdoğan, Gezi Parkı olaylarında kutuplaştırma siyaseti izleyerek, Suriye siyasetinden ve PKK ile müzakerelerden dolayı kaybettiği oyları telafi etmeye çalışmıştır.

              Yaz sonunda toplumu geren bir başka gelişme Ergenekon yargılamaları ve sonunda verilen (eski ceza kanununa göre idam cezası muadili) ağır cezalar olmuştur. Bu cezaların verilmesinden hemen sonra birkaç yıldan bu yana dost meclislerinde konuşulan “Öcalan ve PKK’ya af karşılığı Ergenekon’a af” iddiası gazeteler tarafından gündeme taşınmıştır.

               İşte Türkiye sonbahara böyle bir gündemin yükü ile girmektedir. Bülent Arınç’ın ifadesi ile toplum “tef gibi gerilmiştir”. PKK, AKP Hükümetini terörü tekrar başlatmak ile tehdit etmiş, anayasal ve yasal “reformları” yapması, kısaca milli ve üniter devleti tasfiye etmesi için 1 eylül veya 15 ekime kadar süre vermiştir. AKP Hükümeti terör örgütünün baskısı altında milli-üniter devleti tasfiye edecek, PKK’nın taleplerini karşılayacak bir paket üzerinde çalışmakta, ancak paketin üzerine örtmek için kamuda başörtüsüne izin gibi kurnazlıklara başvurarak dini bütün ancak milli hassasiyeti de yüksek kesimleri kandırmaya hazırlanmaktadır. 

Prof. Dr. Ümit Özdağ

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Yönetim Kurulu Başkanı

 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display