AB’nin Güneydoğu Projesi 3 : Ayrı bir halkın hukuki altyapısı

Yazan  12 Eylül 2011
Bireysel hak ve özgürlükler kılıfındaki düzenlemelerle Kürt vatandaşlarımızı fiili azınlık statüsüne getirip, projenin siyasi temellerini büyük ölçüde tamamlayan AB’nin, “sanal halk” projesini de hayata geçirip, gerçekleştirmesi mümkün müdür?

Bekleyen düzenlemelerin yaptırılması ve uluslararası sözleşmelerin Türkiye'ye göre yorumlanmaya devam edilmesi üzerine evet...

Burada da öncelikle BM Genel Kurulu'nun 1970 yılında kabul ettiği ve self- determinasyon hakkının ulus-devletlerde kullanılmasını içeren "Uluslararası Hukuk İlkeleri Bildirgesi" önem taşımaktadır. Buna göre, "hükümetin, halkının tümünü temsil ettiği ülkelerde, toprak bütünlüğünü ve siyasi birliği bozucu eylemler yapılması mümkün değildir". Bunun anlamı bir ülkede temsili demokrasi varsa ve halkın bütününü temsil ediyorsa, orada self-determinasyon hakkı kullanılamaz. Aynı hüküm tersinden okunduğunda ise, demokrasilerde dahi eğer hükümet bir bölgede veya bir grup üzerinde egemen değilse, burada self-determinasyon hakkı gündeme getirilebilir. İşte bu noktada AP'nin DEP'lilerin yargılanması üzerine 15 Aralık 1994'te "Türk Hükümetinin ülkenin tümünü temsil etmediği" iddiasıyla self-determinasyon hakkının kullanılabileceğine dair bir karar aldığını vurgulamak durumundayız.

AP kararının "siyasi" olduğunu söyleyip, geçmemiz mümkün değildir. Hele de Diyarbakır için "Kürdistan" diyen AP Başkanı Josep Borell'in, bunun Türkiye'de iken sürçü lisan deyip Brüksel'e dönünce üslubunu değiştirmesi ve "Kürt aydınların" yabancı gazetelere verdikleri ilanlardan sonra "Kürdistan" kelimesi Türkiye'de sıkıntı yaratıyor. Oysa bir vatandaş devlete karşı kendini savunabilmeli, o devletin parçası olmayı istememe hakkına sahip olmalı. Demokratik bir şekilde, -sizin devletinizi değil, kendi devletimi istiyorum- diyebilmeli. Bu bir ülkenin toprak bütünlüğünün sorgulanmasını beraberinde getirmez sözleri hiç de tesadüf değildir. Bu sözler hem AP'nin sözkonusu kararının yürürlüğe sokulma hazırlığının göstergesi, hem de Zana'nın AP'deki Türk-Kürt federasyonu çağrısına farklı ifadelerle destek verilmesidir. Borell'in çıkışının hemen ardından, DEHAP'lı kadınların "Kürt kadınıyım, Türkiyelilik kimliği ile AB'ye girmek istiyorum" sloganı ile başlatıp, "Öcalan'a özgürlük" çağrısıyla süslediği (!) kampanya da planın bir başka parçasıdır.

Konumuz açısından önemli bir diğer uluslar arası düzenleme BM İkiz Sözleşmeleridir. 1966'da onaylanan, 1976'da yürürlüğe giren, daha önce de defalarca kabul etmemiz istenen bu sözleşmeler, Haziran 2003'de onaylanmıştır. Azınlıklara ilişkin maddelere çekince konulmuş olsa da, AB bunların kaldırılmasını istemektedir. Ancak sözleşmelerde, Türkiye'nin çekince koymadığı şu maddeler bulunmaktadır.

"Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler. Doğal kaynakları ve zenginlikleri kendi yararına serbestçe tasarrufta bulunabilir. Bir halk sahip olduğu maddi kaynaklardan hiçbir koşulda yoksun bırakılamaz. Bu sözleşmeye taraf bütün devletler kendi kaderini tayin hakkının gerçekleştirilmesi için çaba gösterir ve BM Şartının hükümlerine uygun olarak bu hakka saygı gösterir."

İstanbul Barosu, sözleşmeler onaylandığında bu maddelerin, "ayrılmayı da kapsayacak şekilde kendi kaderini tayin hakkı tanınanın uluslar değil halklar olduğunu" (1), böylece ülke bütünlüğünü tehdit eden eylemlerin uluslar arası güvenceye kavuşturulduğu, bu maddeye göre Türkiye'nin halklara göre ekonomik parçalara bölüneceğini savunmuştur. İşte uyum adı altında yaptırılan azınlık hakları benzeri düzenlemeler, AB'nin bugün gündeme getirdiği Dicle-Fırat'taki barajlar ve havzalarla, sınırı aşan sularda uluslar arası yönetim sağlanması talepleri birlikte değerlendirildiğinde bu endişelerin ne kadar haklı olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.

Konumuza yarınki yazımızla son vereceğiz...

Sadi Somuncuoğlu

1940 yılında Aksaray’da doğdu. Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nden 1962 yılında mezun oldu. 1957-58 yıllarından itibaren Türk Ocakları’nın faaliyetlerine katıldı ve fikri yetişmesi de bu yıllarda başladı. Çeşitli devlet memuriyetlerinde bulundu. 1965 yılında Bab-ı Ali’de Sabah Gazetesi’nin yayımlanmasında görev aldı. Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde Organizasyon ve Metot ile İdarecilik kurs ve eğitimi gördü.

1967 yılında MHP (CKMP) Gençlik Kolları Genel Başkanlığı görevi ile aktif siyasete başladı. 1969 yılında MHP Genel İdare Kurulu’na, arkasından da Genel Sekreter Yardımcılığına seçildi ve 12 Mart 1971’e kadar ülkücü gençliğin eğitim ve teşkilatlanma işlerini yürüttü.

Üniversite öğretim üyelerini bir araya toplayan ve gençliğin meseleleri üzerinde bilimsel çalışmalar yapan “Kültür, Bilim ve Teknik Merkezi (KÜBİTEM)’nin kurulması ve faaliyet göstermesinde görev aldı. Devlet, Töre ve Bozkurt dergilerinin yayımında, aktif olarak çalıştı. Birçok yazı ve makalesi yayımlandı. Yurt içinde ve dışında konferanslar verdi.

1977 yılında Niğde Milletvekili seçilerek Parlamento’ya girdi. Demirel’in Başbakanlığında kurulan koalisyon hükümetinde Devlet Bakanı oldu. 12 Eylül 1980 darbesine kadar MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulundu.

12 Eylül 1980 darbesiyle birlikte tutuklandı. 6 yıl süren “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası”nda, 1 Nolu Mamak Askeri Mahkemesi’nde idamla yargılandı.  İki yıl tutuklu kaldıktan sonra, 7 Nisan 1987’de verilen kararla beraat etti.  

1988-1995 yılları arasında siyasetten uzak kaldı ve Türk Ocakları Genel Merkez Heyeti Üyeliği ile Türk Ocakları Genel Başkanlığı görevlerinde bulundu.

1995 yılında ANAP Aksaray Milletvekili seçildi. TBMM Milli Eğitim Komisyonu üyeliği yaptı.  1,5 yıl sonra ANAP’tan ayrılıp MHP’ye katıldı. MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. 1999 yılında yeniden MHP Aksaray Milletvekili seçildi. 28 Mayıs 1999’da kurulan 57. Hükümette Devlet Bakanlığı görevine getirildi.

Cumhurbaşkanlığına aday olduğu için 8 Mayıs 2000’de Devlet Bakanlığı görevinden azledildi. 2002’den itibaren iç/parti siyasetinden ayrılarak milli siyasetle uğraştı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makaleleri yayımlandı.

Halen, Ankara’da faaliyet gösteren (Temmuz 2008) Milli Düşünce Merkezi Başkanlığı görevini yürütmektedir.

Evli ve üç çocuk sahibidir.

 

Yayımlanmış kitapları:

*   Avrupa Birliği Bitmeyen Yol (Ötüken Yayınları-Mart 2002),

* Gümrük’te Kuşatma (1.Baskı-ATO Yayınları/Temmuz 2002, 2. Baskı Yeni Avrasya Yayınları/Ağustos 2002),

*  Kıbrıs’ta Sirtaki (1.Baskı-Yeni Avrasya Yayınları/Eylül 2002, 2.Baskı-ATO Yayınları/Ekim 2002)

* Sorularla Belgelerle Kıbrıs/Çözüm mü Çözülme mi? (Türkiye Sağlık-İş Sendikası Yayınları/2003)

*  Avrupa Birliği Uyum Paketlerinden FEDERASYON’a / Etnik/Irkçı Siyasallaşma Projesi, (ATO Yayınları-2003),

Annan Planı Gerçeği ve KKTC’nin Kurtuluşu (Yeni Avrasya Yayınları-Haziran 2004)  

İstanbul’da Yeni Roma İmparatorluğu (Akçağ Yayınevi-2004),

Göre Göre KAPANA DÜŞTÜ TÜRKİYE’M (Bilgi Yayınevi-2005)

Son Haçlı Seferi-PKK Açılımı(Milli Düşünce Merkezi )

 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display