EN BÜYÜK TEHLİKE “DÜŞÜK YOĞUNLUKLU SİYASET”
 Bu sayfayı yazdır

EN BÜYÜK TEHLİKE “DÜŞÜK YOĞUNLUKLU SİYASET”

Yazan  28 Aralık 2009
Türk topraklarında halen şiddeti değişerek devam eden düşük yoğunluklu çatışmada “güvenlik güçlerinin terörist örgütün silahlı eylemlerini kontrol altına alması” ile elde ettiği başarısının “günlük geçici politikalar ve düşük yoğunluklu siyaset” izle

Türkiye topraklarında yaşanan düşük yoğunluklu çatışmada Türk Ordusunun ve güvenlik güçlerinin hayatını ortaya koyarak elde ettiği başarı, takip edilen "düşük yoğunluklu siyaset" ile amaçlı olarak içeride ve dışarıda yıpratılmaya çalışılmaktadır. Başlangıçtan itibaren elini taşın altına koyarak ülkenin terörle mücadele konusundaki kararlılığının temsilcisi olan Türk Ordusu ve güvenlik güçleri dünya tarihinde eşine rastlanmayan bir başarı elde etmiştir.

Gelinen aşamada terörle mücadele sürecini başından beri sadece Türk Ordusu ve güvenlik güçlerinin çabaları ile yönetmeye çalışan siyasilerin gerçek düşüncelerini ve ne yapmak istediklerini halkın huzuruna çıkarak açıklamaları toplumsal güvenin yeniden tesis edilmesi ve kalıcı çözüm üretilebilmesi için zorunlu bir duruma gelmiştir. Düşük yoğunluklu siyaset; zaman kaybına neden olmakta, günlük politikaların üretilmesine ve toplumsal güvensizliğin daha da derinleşmesine yol açmakta, terör örgütünün uzantısı olan partinin zaten olmayan bir sorunu gelişen duruma göre kendi çıkarlarına göre tanımlamasına da yardımcı olmaktadır.

Düşük yoğunluklu çatışmada güvenlik güçlerinin mücadelesine eş zamanlı olarak yürütülmesi gereken siyasi, toplumsal, ekonomik, politik, diplomatik vb. tedbirler geçtiğimiz 30 yıldan beri etkili olarak alınamamıştır. Buna rağmen Türk askeri ile güvenlik güçlerinin ve Türk insanının azim ve kararlılığı sayesinde elde edilen başarının devam ettirilmesi ancak yukarıda belirttiğimiz alanlarda "doğru ve etkili siyasi kararların alınması" ile mümkündür. Bu kararlar düşük yoğunluklu, günü kurtarmayı esas alan ve sorunların çözümünü uzun vadeli zamana bırakarak terörist örgütün amacının Cumhuriyeti parçalamak değil de farklıymış gibi gösterilmesine çanak tutan, bununla birlikte terörist örgüte ve uzantısı olan partiye demokrasi şapkasını giydiren bir siyaset takip edilerek alınamaz.

Terörle mücadele yıllardan beri Türkiye'nin gündemini işgal etmektedir. Başlangıçtan itibaren "silahlı unsurları ile güvenlik güçlerine üstünlük sağlayarak kurtarılmış bölge kazanmak ve Türkiye Cumhuriyeti'nden toprak koparmak" amacında olan terörist örgütün kullandığı söylemler değişse de niyeti hiçbir zaman değişmemiştir. Değişmeyen bu niyet teröre karşı alınması gerekli olan askeri ve siyasi tedbirler ile diplomatik kararlılığın önemini de ortaya koymaktadır.

Terörist örgütün uzantısı olan partinin halen demokrasi söylemini gündeme getirmesi ve soruna çözüm üretecek yetkililerin de bunu dikkate alması anlaşılır bir durum değildir. Terörist örgütün ve uzantısı olan partinin, terör faaliyetlerine destek veren dış güçlerin taşeronu olduğu açıktır. Halen üzerinde yaşadığımız coğrafyada dış güçlerin bölgesel güvenlik için zorunlu gördüğü adımların ulusal savunmamızı yıpratmakta olduğu ve toplumumuzu birbirine düşüren politikayı amaç edindiği unutulmamalıdır. Ülkemizde halen dış güçlerin kurgusu olan bölgesel güvenliğin önceliklerini ulusal savunmanın önüne alan siyasi bir iradenin bulunması üzücüdür. Türkiye'nin ulusal savunmasının güçlülüğü bölgesindeki uluslar arası güvenliğin de teminatıdır.

Terörist örgüt başlangıçtan itibaren örgüte destek vermeyen vatandaşları olduğu gibi terör bölgesinde yöre halkına hizmet vermek için giden devlet memurlarını da katletmiştir. Bu katliama ülkenin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden de olmak üzere dört bir yanından gelen vatani görevlerini yapmakla yükümlü askerler ve diğer güvenlik güçleri engel olmaya çalışmıştır. Terörist örgüt silahlı eylem yaparak halkın psikolojini bozmuş, bölgede yaşayan halktan örgüte destek vermeyenleri ölümle tehdit ederek göçe zorlamıştır. Böylece örgüte destek vermeyenler bölgeyi terk etmek zorunda bırakılmıştır. 20-30 yıldan beri silahlı tehdit ile yaşayan halk örgütün mali kaynaklarının da parçası olunca örgüte olan desteğini artırmıştır. Silahlı eylemlerin ve tehditlerin yapıldığı bir ortamda vatandaşların demokratik oy vermesinin mümkün olup olmayacağının tespiti çok basit bir araştırma konusudur… Terörist örgütün ve uzantısı olan partinin demokrasi anlayışı ve bölge halkını asimile yöntemi önceki dönemlerden gelmektedir…

Başlangıçtan itibaren güvenlik güçlerine ihale edilen terörle mücadelede gelinen aşamada her kurumun hatta sokaktaki vatandaşın dahi elini taşın altına koyması gereken bir süreç başlamıştır. Terörist örgütün silahlı unsurlarını kontrol altına almayı başarmış bir ordu ile güvenlik güçleri de bulunuyorken, terörün kontrol altına alınmasını sağlayacak siyasi kararları almakta zorlanan bir devlete dünya tarihinde rastlanmamıştır. Düşük yoğunluklu çatışmanın silahlı mücadele sürecinde elde edilen başarının "düşük yoğunluklu siyaset" takip edilerek devam ettirilemeyeceği açıktır. Siyasetçilerin sorunun adını farklı sebeplerle tam olarak koyamamasından ve terörist örgütün asıl amacının saklı tutulmasından dolayı çözüm daha da zorlaşmıştır. Taviz olarak nelerin istendiği ve nelerin verileceği müphemdir. Buna rağmen tarih bu milletin toprağını da hakkını da vermeyeceğine şahittir.

Türk ordusunda komando olarak görev yapan bir subayın çocuğu babası yıllardır terörle mücadelede ve arazide görevli olduğu için evdeki telefona "baba" demektedir. 10 yıl önce tim komutanı olan bu subaylar halen tabur komutanı olarak görevlerinin başındadır. Yaptıkları görevin kıymetinin manevi olduğunu bilmektedirler. Düşük yoğunluklu çatışmada başarıya giden yolda öncelikle terörist örgütün silahlı eylemleri kontrol altına alınmalıdır. Terörist örgütün silahlı eylemlerinin kontrol altına alınmasından sonra 30 yıl gecikmeli de olsa terörle mücadelede siyasi, ekonomik, toplumsal, diplomatik tedbirleri alması gereken siyasilerin sahaya inme, gerçek niyetlerini açıklama ve topluma olan vazifelerini yerine getirme zamanı gelmiştir.

*21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü DYÇ Araştırmaları Bilimsel Danışmanı

Son ekleyen Mehmet Zafer YILDIZ