Bu sayfayı yazdır

Kan ve PKK (4)

Yazan  24 Kasım 2008
Terör uzmanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, PKK’nın kökünü kurutmak için İstanbul Adana ve Mersin’e yapılan göçlerin 2015 yılına kadar yasaklanması gerektiğini söyledi. Özdağ, “Bu 3 ile yapılacak göç, Türkiye’nin geleceğini karartır” dedi.

"Esasen terör hiç olmasaydı da 1980 ve 90'lı yıllarda Batı Anadolu'ya büyük bir göç gerçekleşecekti" diyor, Stratejist Prof. Dr. Ümit Özdağ... Bunu da Türkiye'nin o yıllarda gerçekleşen ekonomik kalkınmasının ortaya çıkardığı iş gücü açığına bağlıyor. Özdağ, terör sorununun çözümünün kentlere özellikle de Batı Anadolu'daki kentlere yönelik göçün sağlıklı bir şekilde düzenlenmesi olduğunu belirtti. Özdağ, "Şu ana kadar büyük şehirlere göç büyük ölçüde plansız ve önlemsiz gelişmiştir. Bunun sonucu olarak, Mersin, Adana, İstanbul, İzmir gibi kentlere göçen insanlar, bu kentlerin organik dokusunun bir parçası olmak yerine kanserli doku gibi kente ilişmekte ve kentte yabancı vücut tepkisine neden olmakta. Bu gettoların oluşmasının nedeni şehrin yerleşik nüfusunun yeni gelenleri içine kabul etmemesi değil, yeni gelenlerin ekonomik ve sosyal nedenlerle birlikte olma isteği sonucunda bitişik düzen yaşamalarından kaynaklanmakta. Ekonomik anlamda gelişenlerin ilk yaptıkları kendilerini getto dışına atmak olmakta. Bu gettolarda biriken kızgın, umutsuz, seçilmiş travma operasyonuna maruz kalmış kitleler, kitle tüketiminin yoğunluğu ve kendi yoksulluklarının kıskacında örgüt tarafından istismara uygun hale gelmekte" açıklamasını yaptı.

İş ve evlenme şartı

Yapılması gerekenin gettolardaki sorunları aşacak tedbirler bütünü olduğunu ifade eden Stratejist, "Aksi halde mevcut getto yapılaşması ile İstanbul'dan başlayarak, İzmir üzerinden Adana'ya kadar uzanan şeritte yeni Çorumların, Kahramanmaraşların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Türkiye, pimi çekilmiş bir el bombasının üzerinde oturmakta. Bu el bombasının etkisiz hale getirilmesi için gereken önlemlerin derhal alınmaya başlaması gerekmekte" dedi. Bundan sonra gerçekleşecek göçlerin artık patlama noktasına gelmiş bölgelerde gerçekleşmesinin engellenmese gerektiğini belirten Prof. Dr. Özdağ, özellikle 3 ile dikkat çekti. Özdağ'ın önerisi şu şekilde: "Örneğin İstanbul, Adana ve Mersin'e bundan sonra gerçekleşecek göçler, Türkiye'nin geleceğini karartabilecek bir niteliğe sahip olabilir. Bu üç ile ve ilçelerine Türkiye'nin her tarafından yeni göçler 2015'e kadar yasaklanmalı, bu amaç ile yasal bir düzenleme yapılmalıdır. Bu kentlere yeni yerleşim için iş kurulması ve evlenme gibi şartlar getirilmelidir. Türk sanayinin de Çanakkale ve Balıkesir alanına yönlendirilmesi ile Çanakkale ikinci bir İstanbul'a dönüştürülmelidir. Bu bölgenin serbest ticaret bölgesi hâline getirilmesi yabancı sermayenin de bu iki ile akmasına neden olacaktır. Böylece bütün Anadolu'dan gerçekleşen göç, yeni alanlara kayacaktır." Özdağ, teröre karşı oluşturulan milli bütünleşme projesinin, 1980'lerde GAP projesinin devreye girmesi ile dev adımlarla hızla sonuca doğru giderek Türkiye Cumhuriyeti'nin millî bütünlüğünün sosyolojik olarak tamamlanmasını içerdiğini ifade etti. Stratejist, "Bundan dolayı GAP'ın millî bütünleşmeyi tamamlayıcı işlevinin devreye girmesinden hemen önce PKK'nın faaliyetlerine başlamış olmasının bir tesadüf olduğunu söylemek mümkün değildir" diyerek konuya açıklık getirdi.

Çatışmanın özü siyasi

Türkiye'nin millî bütünleşme politikalarının sürdürülmesi konusunda en ufak bir komplekse kapılmasına gerek olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Özdağ, " Bütün millî devletler, tarihsel süreç içinde toplumsal bütünleşme, yerleştirme ve üretilen modern bir hâkim kültür etrafında bütünleşmeye öncelik vermişler, çatışma ve gerilimleri azaltıcı politikalar izlemişlerdir.

Şu nokta da önemle göz önünde tutulmalıdır ki, Kürt kimliğinin sadece kendilerini Türklükten ayrı olarak Kürt hissedenler tarafından ifade edilmesi Türkiye'den kopuş anlamında başarılı olmaları için yetmez, ancak bu kimlik konusu Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından da teyit edilmesi halinde kendi içinde sağlıklı bir zemine oturacak ve muhtemel kopuş için uygun zemin hazırlayacaktır" diye konuştu. Türkiye Cumhuriyeti ile terör örgütü arasındaki mücadelenin özünün askeri değil, siyasi olduğunu vurgulayan Özdağ, "PKK ve arkasındaki güçler, Türk siyasal bütünlüğüne karşı alternatif bir proje ile çıkmıştır. Bundan dolayı PKK'yı askeri olarak mağlubiyete uğratmak mutlak bir gereklilik olmak ile birlikte gerçek sonuç politik alanda sunulan projenin ortaya çıkardığı neticelerin, yani Türk ulusal bütünlüğünde yaratılan tahribatın tam anlamı ile tasfiye edilmesi ile alınacaktır" dedi.

PKK ve DTP'lilerin çoğu Kürt değil

Herkesin bildiği ancak açıklamadığı bir hususta PKK ve DTP'nin üst düzey kadrolarında yer alan birçok kişinin Kürt veya Zaza olmadıklarıdır. Bu kişilerin içinde kendisini Kürt veya Zaza zanneden Türkmen kökenliler olduğu gibi hiç küçümsenmeyecek sayıda Ermeni ve diğer etnik gruplardan insan bulunmaktadır. Özellikle, Ermeni kökenliler için Kürtler ve Zazalar, Türk milletinden intikam için kullanılan bir koçbaşı niteliği taşımaktadırlar. Devletin elinde her yurttaşın olduğu gibi bu kişilerinde gerçek kökenleri ile ilgili bilgiler vardır. Artık bu bilgiler özel sohbetlerin konusu olmaktan çıkarılıp her bir DTP/PKK'lı birey için ayrı ayrı alınacak mahkeme kararıyla açıklanmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti devleti etnik kimlik üzerinden siyaset yapmayı ilke olarak reddetmiştir. Bu saygı duyulması gereken, devlet geleneğimize ve insan anlayışımıza uygun bir siyasettir. Ancak ulaşılan aşamada, Türk milletinin ve milletin bir parçası olarak Güneydoğu Anadolu halkının bu gerçeği bilmeye hakkı vardır. İnatla, Türk-Kürt diye bir düşmanlık ve çatışma yaratmak isteyenlerin aslında tarihsel bir kin ve intikam politikasının parçası oldukları açık bir şekilde ortaya çıkacaktır. Bu gerçeğin ortaya çıkması durumunda herkes şapkasını bir kez daha önüne koyarak düşünme fırsatı elde edecektir.

Tarihimize büyük önem verilmeli

Güneydoğu'daki belirli mekânların Türklüğün ve bölge insanının ortak tarihsel değerleri hâline getirilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Ümit Özdağ, şu örneği verdi: "Malazgirt Meydan Muharebesi kutlamalarına daha büyük bir önem verilmesi ve doğudan batıdan insanların katılımı ile kutlanması bu doğrultuda atılabilecek en kolay adımlardan birisidir." Tarihin yanısıra spor anlamında da değişimlerin olacağını ifade eden Özdağ, "Bölgede millî kimliği geliştirici uluslararası spor müsabakalarına yer verilmelidir. Bölge mensubu spor takımlarının mensuplarının da millî takım içinde yer alması güçlendirici etki yapacaktır. Spor, toplumsal rehabilitasyonun gerçekleşeceği önemli bir alandır. Aynı zamanda dostça bir rekabetin kendisini ifade edebileceği bir alan olarak da ayrı bir önemi vardır. Bu noktada bölgede başta futbol olmak üzere sporun tabana inmesi ve kent futbol takımlarının süper ligde temsil edilmesi için özel bir program izlenmelidir" açıklamasını yaptı.

STÖ'lerle iletişim

Devletle halk arasında bütünleşmeyi sağlamak açısından millîleşmiş bir yerel seçkinlerin şart olduğunu vurgulayan Terör Uzmanı, "Bu elit devletin bölgede dayanacağı temel payanda olacaktır. Son on beş yıllık süreç içinde bu elit mensuplarının büyük bir bölümü bölgeden ayrılmışlardır. Bu elit gerek en ekonomik ve siyasal önlemler alınarak, tekrar inşa edilmelidir" dedi. Bölgede örgütün etkisine direnen sivil toplum örgütleri ile devletin, etkili ve yapıcı bir diyalog geliştirmesi gerektiğine dikkat çeken Özdağ, devletin örgütün sızmaya çalıştığı sivil toplum örgütleri ile de ilişki içine girerek, terör örgütünü dışlayıcı bir strateji izlemesi gerektiğini ifade etti. Prof. Dr. Özdağ, PKK terörüyle ilgili olarak diğer önlemleri de şöyle sıraladı: "Teröre karşı alınacak toplumsal önlemler arasında demografik yapı ile ilgili düzenlemelerde yer almalı. Öncelikle Kuzey Irak'tan Türkiye'ye sızmanın kolaylığı yüzünden güvenliğin sağlanmasının hemen hemen hiç mümkün olmadığı bazı ilçelerin ülkenin iç kesimlerine taşınması gerekmekte. Şemdinli ve Çukurca bu çerçevede akla ilk gelen ilçeler. Mezra yerleşimi kesinlikle yasaklanmalı, mevcut mezralar köylerle birleştirilmeli. Çünkü mezraların dağınık yapısı korunmalarını mümkün olmaktan çıkarmakta, örgütün lojistiği için elverişli bir alt yapı oluşturmakta ve devleti altyapı anlamında büyük harcamalara zorlamakta."

Yarın: Terörle mücadelede eğitim alanında alınacak önlemler ne olmalıdır?

Yazı Dizisi:Gülçin GÜNAY / Tercüman