×

Uyarı

JUser: :_load: Unable to load user with ID: 116

 Bu sayfayı yazdır

“O Halde!!!” Diyorum. Çünkü…

Yazan  25 Eylül 2008
SABAHATTİN TALU* - Son günlerde Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde yaşanan çatışmalarla birlikte şehit haberlerinde de artış görülüyor.

Şehit askerlerimizin cenaze törenlerinde halk, "Kahrolsun PKK", "Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez" ve "Türk-Kürt Kardeştir, PKK Kalleştir" gibi bilinen sloganları atarak, acılarını yüreklerinin derinliklerine gömüyor.

Diğer taraftan, aynı çatışmalarda PKK'lı teröristler de ölü olarak ele geçiriliyor. PKK'lıların cenaze törenlerine, ölen PKK'lıların aileleri, akrabaları ve PKK sempatizanlarının yanı sıra, DTP'li milletvekilleri, belediye başkanları ve il, ilçe teşkilatı üyeleri de katılıyor. Ölü PKK'lının tabutuna PKK'yı simgeleyen bayrak sarılıyor. PKK gösterisine dönüşen ve genellikle "Yaşasın Başkan Apo", "Şehitlerimiz Ölümsüzdür", "Kürdistan'a Özgürlük", "PKK Halktır, Halk Burada" ve "Vur Gerilla Vur, Kürdistan'ı Kur" gibi sloganların atıldığı cenaze törenlerinde konuşma yapan DTP'li milletvekilleri ve yöneticileri de, genellikle; "Şehitlerimiz onurumuzdur. Özgür Kürdistan için canlarını feda ettiler. Onlar sayesinde bu seviyelere geldik. Bu mücadele bitmez, bitmeyecek. Türk Devleti'nin imha ve inkâr politikaları devam ediyor. Şehitlerimizin mücadelesine sahip çıkalım. Direnişimizi sürdürelim" gibi söylemlerde bulunuyorlar.

Başta ROJ TV olmak üzere PKK'lı basın-yayın organları ise son derece radikal, taraflı ve abartılı yayınlarını sürdürüyor. Verilen haberler, yapılan programlar, konuşmacıların söylemleri, sürekli olarak; "Gerilla bastı, vurdu, kırdı, imha etti. 10-20 asker öldürüldü. Faşist Türk ordusunun operasyonları boşa çıkartıldı. Düşmana zayiat verdirildi. Türk devleti çözümsüzlüğü diretiyor. Kürt halkı ayaklandı, liderine ve ülkesi Kürdistan'a sahip çıktı. Başkan Apo'ya özgürlük. Kürdistan'a özgürlük. Kürt sorunu biz'siz çözülemez. Kürt gençleri mücadeleye katılsın. Güney Kürdistan, Kuzey Kürdistan…" şeklinde, her saniyesi, her dakikası, her günü buna benzer ajite edici ve kışkırtıcı içerik taşıyor.

Bütün bu gelişmeler yaşanırken, Apo'nun emirleri doğrultusunda, son dönemde hem Kandil sözcüleri ve hem de DTP'liler tarafından, belirgin bazı yumuşak söylemler gelişiyor. "Hayırdır inşallah" dedirten açıklamalarda; "Kürt sorunu çözülmeden Türkiye düzlüğe çıkamaz. Kürt sorununun çözülmesi halinde Türkiye gittikçe büyür ve güçlenir. Daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük ve insan hakları. Barış, kardeşlik, çözüm. Demokratik Cumhuriyet" gibi, sanki umurlarındaymışçasına iyi niyet (!) yaklaşımlarında bulunuyorlar.

Ancak, son dönemde geliştirilmeye çalışılan bu iyi niyet yaklaşımlarını, inandırıcılık açısından şöyle bir gözden geçirmek gerekiyor. Çünkü, yaklaşık 25 yıldır yaşanan ve yaşanmaya devam eden acı hatıralar var ortada.

Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu bölgelerini "Kuzey Kürdistan" olarak adlandıran, "Vur…, Kürdistan'ı Kur" diyen bir düşüncenin, Türkiye'nin bütünlüğünden bahsetmesi, Türkiye'nin sorunlarıyla, güçlülüğüyle, zayıflığıyla, düzlüğe çıkmasıyla ilgileniyor gibi gözükmesi mümkün olabilir mi sizce?

Sizce, senin şehidine "Düşman", kendi ölüsüne "Şehit" diyen, şehit haberlerinde "Tık"ı çıkmayan, ancak bir PKK'lı ölü ele geçtiğinde, yok "Kimyasal silah kullanıldı", yok "Hunharca katledildi", yok "Kürtler imha ediliyor" gibi, aslı astarı olmayan iddialarını gündemleştirmeye çalışarak, "Kürt gençleri mücadeleye katılsın, dağa gelsin" diye bas bas bağıran bir zihniyetin, "Barış, kardeşlik ve dostluk"tan bahsetmesi ne derece inandırıcı olabilir ki?

"Bizim liderlerimiz; Apo, Barzani ve Talabani'dir. Kürt sorunu, sadece Türkiye'yi değil, aynı zamanda Irak, Suriye ve İran'daki Kürtleri de kapsar" diyen, ölü ele geçen Suriyeli bir PKK'lı için tören düzenleyen, belediyenin araçlarını tahsis ederek ülkesine teslim eden ve "Kürdistan şehidi" diyerek ağıtlar yakan bir düşünce ve yaklaşımın, Türkiye ile, Türkiyelilik ile, Türk halkı ile, Türk toplumu ile, Türkiye'nin menfaatleri ile, birlikte yaşam ile, Türkiye'nin sorunları ve çözüm önerileri ile, uzaktan veya yakından bir ilgisi, herhangi bir alakası olabilir mi?

Uzun yıllar, sırasıyla "Kürdistan" diyen, "Federasyon" diyen, "Özerk yönetim" diyen, bu söylemleri nedeniyle "Bölücü" olarak adlandırılmalarına rağmen "Hayır biz bölücü değiliz. Bizim talebimiz Kürt sorunun demokratik yollarla çözümü" diye tutturmaya ve yutturmaya çalışan, ancak son günlerde tükürdüğünü yalama anlamında kendileri de kabul ederek "Artık bölmeyi istemiyoruz. Türkiye'de birlikte yaşam için, çözüm için Demokratik bir Cumhuriyet talebimiz var" gibi bir söylemin samimiyeti var mıdır?

Bulduğu her fırsatta kurşun sıkan, yollara mayın döşeyen, büyük şehirlerde bombalama eylemleri ile sivilleri hedef alan, zavallı Kürt gençlerini kandırarak dağa götüren bir yapının, "Daha fazla kan akmasın, analar ağlamasın, savaş bitsin, barış olsun, sorun çözülsün" gibi söylemlerin arkasına takılarak gizlenmesi, samimiyetsizliğin daniskası değil mi?

Daha fazla uzatmadan, eğer ilk dört soruya "Hayır", son soruya ise "Evet" diyorsanız, ben de size "Eee o halde!" diyorum.

"Eee o halde!" diyorum. Çünkü…

Her şey apaçık ortada olduğu ve yıllardır yaşandığı halde, kongrelerinde, toplantılarında, vesairelerinde "Türk bayrağı ve Atatürk posteri asmadılar. İstiklal Marşı okumadılar. PKK bayrağı açtılar. Sayın Apo dediler" gibi son derece kısır ve yüzeysel söylemlerin, yavan eleştirilerin, artık bir manası var mı?

Televizyon programlarına çıkartılıp, kimsenin karşı çıkamayacağı, son derece insani "Barış, kardeşlik, insan hakları, demokrasi" gibi söylemlerin arkasına gizlenilmesine veya gizlenilmeye çalışılmasına, kafa sallayarak bir anlamda "Evet bu konuda haklısınız" diyebilme yaklaşımına ne demeli?

Sorun aslında belliyken, ancak, örgüt ve yandaşları tarafından etnik temele dayandırılmaya çalışılan bu sorun ile ilgili olarak, "Gerçekten ortada bir Kürt sorunu var, kabul edilmeli ve bu sorun diyalog ile çözülmelidir" denilmesi, sinsi emellere alet olmak, ekmeklerine yağ sürmek değil de nedir sizce?

Sizce, eğer gerçekten bu sorunun adı "Kürt sorunu" ise, adı bir türlü gerçek anlamda konulamayan bu sorunun, Türkiye'de yaşayan diğer Kürt vatandaşlarımızın tamamını da ilgilendiriyor olması gerekmez mi?

Siz, "Kürt sorunu" demekle, PKK ve yandaşlarının dışında kalan ve büyük çoğunluğu oluşturan diğer Kürt vatandaşlarımızı da işin içine katmış olmuyor musunuz?

(*) This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.