Bu sayfayı yazdır

Şişkolaşarak Rehin Alınmak ve Şantaj

Yazan  13 Ağustos 2015

Büyük Strateji Eksikliği

Postyapısalcı felsefe ve postmodernizm üzerinde çalışmalarıyla bilinen ünlü düşünür Jean Baudrillard’ın, "Çaresiz stratejiler sıradan stratejilerin tam merkezinde mi üretilmektedir?" sualine cevap ararken sorguladığı kavramların bazılarıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin terörizmle mücadelesi üzerinde düşünce üretmenin faydalı olacağına inanılmaktadır.

Türkiye’nin en temel ve yaşamsal konusu, Yüce Atatürk’ten sonra “ büyük strateji ” geliştirememesidir. Bu hem kültürel hem de kurumsal bir problemdir, bugün de devam etmektedir, gelecekte de devam etmesi kuvvetle muhtemeldir. Tabii ki problemin devamı, devletin varlığı ve ulusun bütünlüğü bağlamında gerçekleşmesi ertelenemez felaketlerin habercisidir. Türkiye gibi son derece stratejik mevkide bulunan bir devletin büyük stratejiden yoksun veya yetersiz olarak varlığını devam ettirmesinin getirmiş olduğu problemlerden birisi, belki de en önemlisi, şişkolaşmaktır.

Şişkolaşmak

Burada sözü edilen kişinin şişkoluğu değil sistemin şişkoluğudur. İnsan bedeninin işleyiş düzeni bozulduğunda ve kendine düşen rolü oynayamayacak hale geldiğinde şişkolaşmaktadır. Toplumsal işleyiş düzeni bozulduğunda, toplum kendine düşen rolü oynayamayacak hale geldiğinde, gerçekleştirme iddiasıyla tutuştuğu bahisleri yitirdiğinde ve sorunlarına çözüm üretmekten aciz bir konuma ulaştığında şişkolaşmaktadır. Baudrillard’ın tanımlamasıyla, bu hâl, koyduğu politik oyun kuralları geçersizleşen ve inandırıcılığını yitiren bir toplum, geride kalan sağlarla birlikte kendine bir tür politika ötesi yasallık kazandırmaya çalışmaktır. Politika ötesi aynı zamanda doğal gelişme sürecinden hastalıklı bir döneme evrilme, organik dengelerden kanserli metastaz aşamasına geçiş yapmak demektir.

Gereksiz kiloların simgesi olan şişkoluk, devlet ve toplum hayatında kurumların güç ve etkinliği ile insanların nitelik sorununu anlatan bir metafordur. Şişko örneğinden yola çıkarak, terörün, 30 yıldan fazla bir süredir millî güç unsurları üzerindeki deformasyonun ileri boyutlarda olduğunu görmek gerekir. Türkiye’nin terörizmi daha kuluçka aşamasında iken yakalayıp yok edememesi ve caydıracak tedbirleri yeterince alamamasının nedenleri öncelikle politiktir. Terörle mücadele etmesi gereken sistemler, uzun soluklu harp – asimetrik savaş gibi aldatmaya ve oyalamaya yönelik gündelik süslü kavramlarla, zamanından önce doyum noktasına ulaştırılmış, yorulmuş ve de atalete sürüklenmiştir. Güç ve zindelik kazandırılması gereken sistemler, zaman içerisinde işleyiş düzenleri büyük ölçüde bozularak, politika ötesi bir oyunda dekor olma durumu ile yüz yüze kalmışlardır.

Millî güç unsurları üzerinde, bu dönemde dur durak tanımayan bir deformasyon süreci devam ederken, PKK terör örgütünün özellikle de 2005’den itibaren KCK yapılanmasıyla alternatif ve paralel bir devlet sistemi oluşturma çabalarının Türkiye Cumhuriyeti üzerindeki etkilerini şişkolaşma metaforu ile açıklamak yerinde bir yaklaşımdır. Devletin koymuş olduğu politik oyunun kuralları yalnızca PKK terör örgütü ile bozulmamış, devlet içerisinde yuvalandırılan ve çok önemli mevziileri ele geçirilmesi desteklenen cemaatçi çeteler vasıtasıyla da Türkiye Cumhuriyeti âdeta politik felce uğratılarak şişkolaştırılmıştır. Mevcut sorunlara, politikanın yönlendirdiği gerçekçi stratejilerle çözüm aranması gerekirken, bu dönemde, “ çözüm süreci ” ile başlatılan tek taraflı tepkisizlik yöntemiyle, devletin bilinen bazı faaliyet alanları terör örgütlerine rehin edilmiştir.

Rehin Alınmak

Terörle ve/veya terörizmle mücadeleyi, onun doğasına uygun esaslarla yürütmeden, her alanda inisiyatif sağlanmadan terör örgütüyle veya siyasi uzantılarıyla müzakere etmeye kalkışmak bir illüzyondur, kandırmacadır. İllüzyonun sona erdiği yerde karşımıza ölüm çıkmaktadır. Çözüm süreci sonrasında, Türkiye’nin gelmiş olduğu noktada gidişatın seyri, değiş tokuş edilmeye çalışılan bazı şeylerdeki olanaksızlığın farkına varılması yönündedir.

Orta Doğu’da komplo teorisyenlerine bile parmak ısırtacak gelişmeler yaşanırken ve de çok büyük bir tesadüf eseri olarak(!) PKK terör örgütü bu durumdan inanılmaz avantajlar yakalamışken, eli silahlı ve kanlı bir yapılanma ile kuralsız bir ölüm kalım oyununu oynamaya kalkışmak son derece stratejik ve tarihi yanılgıdır. Terör örgütünün yıllardır mücadele ettiği T.C. lehine kazanımlarından vazgeçmesini beklemek nasıl bir siyasal akılla açıklanabilir ki? Hangi zaman dilimi esas alınarak gerilla tarihi incelenirse incelensin, böylesine tarihi ve stratejik kazanımlı bir fırsat hiçbir terör örgütüne sunulmamıştır. Terör örgütünden aptalca bir yaklaşım gözleyerek, kazançlı çıkmayı ummak, her şeyden önce ve en hafif tabirle yıllarca mücadele edilen çeteyi ve onun yerli-ecnebi akıl kethüdalarını hiç tanımamak demektir. Bazı kalemşorlar ve medya organlarının, “ PKK’nın silah bırakacağı, demokratik siyasetin önünün açılmasıyla silahlanmanın bir anlamının kalmayacağı, silahlı unsurların Türkiye dışına çıkmasının yeterli olacağı…vb. “  hararetli ifadelerle kamuoyu oluşturma gayretleri, ibretle ve esefle hatırlanacaktır.

Bu dönemde, Türkiye Cumhuriyeti politika ötesi bir sürece girmiştir. Sahneye konulan oyunla devlet gerçekte kendi ölümünü görmüş olmalı ki gelinen bu ölü noktadan, geri dönmenin yolları aranmaktadır. Çıkış stratejisiyle, terör ve terörizmin nedenleri aklın ve bilimin ışığında sorgulanarak gerçekçi çözümlere ulaşmak pekâlâ mümkündür. Terör örgütünün şantajlarıyla hiçbir sürecin yönetilemeyeceği ve gerekli politik adımların atılamayacağı bir kez daha büyük kayıplar pahasına test edilmiştir.

Bu Sorun Çözülebilirmi?

Elbette çözülebilir. Yapılması gereken ilk ve vazgeçilmez iş, gerçekçi ve öngörülebilir varsayımlara dayalı büyük stratejinin yörüngesinde tutarlı adımların atılmasıdır. Millî güç unsurlarının tamamının devreye sokulması gereken bu mücadele çok zor, aynı zamanda da yüksek maliyetlidir. Ancak bu bir var olma, Anadolu’da kalıp kalmama meselesidir. Bugünümüzü ve geleceğimizi rehin almaya kalkışan taşeronlarla anlayacakları dille mücadele etmek kaçınılmazdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin terör örgütlerini her sahada ezerek, onların kaderlerine hükmetme güç ve kudreti vardır. Bunun korunması, geliştirilmesi ve uygun şartlar oluşturulduğunda da kullanılması politikanın sorumluluğundadır.

Not: Bu makale, Jean Baudrillard’ın Çaresiz Stratejiler ”, Simülakrlar ve Simülasyon  eserlerinden istifade edilerek hazırlanmıştır.

 Ergüder Toptaş

1960 yılında Sarıkamış’ta doğmuştur. 1977 yılında Işıklar Askerî Lisesinden, 1981 yılında Kara Harp Okulundan mezun olmuştur. Türk Silahlı Kuvvetlerinin çeşitli birlik ve kurumlarında görev yapmıştır. 1988-1990 yılları arasında Kara Harp Akademisi, 1997 yılında Silahlı Kuvvetler Akademisi, 2006 yılında ise Millî Güvenlik Akademisi eğitim ve öğretimini takip etmiştir. (E)Tümgeneral Toptaş’ın strateji, jeopolitik, harp ve mücadele konularında yayınlanmış üç kitabı ile birçok makalesi bulunmaktadır.